25
25.04.2009 2008 Yılı Sosyo ve Ekonomik Veriler Raporu yayımlandı.
BORÇLAR FAÄ°ZE GÄ°DÄ°YOR, VATANDAÅž BORÇ BATAÄžINDA YÜZÜYOR!..Türkiye Kamu-Sen Genel BaÅŸkanı Bircan Akyıldız düzenlenen basın toplantısıyla, daha önce de birçok kez gündeme getirdiÄŸi "Harcama çeki" uyarısını yineledi. Açıklanan ekonomik kriz paketlerinin hiçbirinde dar ve sabit gelirlilere yönelik iyileÅŸtirmenin olmadığına dikkat çeken Genel BaÅŸkan Bircan Akyıldız, Türkiye Kamu-Sen Ar-Ge Merkezi tarafından açıklanan 2008 yılı Sosyo ve Ekonomik Veriler Raporu'nda yer alan çarpıcı sonuçları da kamuoyuyla paylaÅŸtı.
Türkiye Kamu-Sen Genel BaÅŸkanı Bircan Akyıldız, konuÅŸmasında yaÅŸanan ekonomik krizin faturasının vatandaÅŸ tarafından ödendiÄŸine dikkat çektiÄŸi konuÅŸmasında "yaÅŸanan ekonomik krizden daha vahim olanı, iktidar sahiplerinin yaÅŸanan buhranı kabul etmemeleri ve ısrarla teÄŸet geçtiÄŸini iddia etmeleridir." Dedi. "Krizin etkilerinin görülmeye baÅŸlamasının üzerinden bir yıl geçmiÅŸ olmasına raÄŸmen, iÅŸsizi, memuru, çalışanı ve iÅŸvereni ile baÅŸbakanı ülkede kriz olduÄŸu konusunda ikna etmeye çalışıyoruz.Ä°ÅŸin acı tarafı, son bir yıl içinde kayıtlı iÅŸsiz sayısının 1 milyon artarak 3 milyon 650 bine yükselmesi, dünyada en yüksek iÅŸsizlik oranına sahip ikinci ülke olmamız, kapanan ÅŸirket sayısının bir yılda %58 oranında artması, sanayi üretiminin %24, kapasite kullanım oranlarının %16,5 azalması, protestolu senetler, karşılıksız çekler, ödenemeyen krediler, 6 önlem paketi de baÅŸbakanı ikna etmeye yetmemektedir." Diyen Genel BaÅŸkan Bircan Akyıldız konuÅŸmasına ÅŸöyle devam etti:
"Sayın baÅŸbakanın krizin vatandaÅŸlarımızı teÄŸet geçmediÄŸini görmesi için daha baÅŸka ne olması gerektiÄŸini merak etmekteyiz.Türkiye Kamu-Sen yıllardır, ülkemizdeki ve dünyadaki ekonomik ve sosyal deÄŸiÅŸimleri dönemsel olarak takip etmekte, kamuoyunu bilgilendirmekte, milletimizin bugünleri yaÅŸamaması için yetkilileri uyarmaktadır.
2008 yılına kadar bir ekonomik krize doÄŸru sürüklendiÄŸimizi iÅŸaret eden göstergeler, 2008 yılında ekonominin küçülmeye, krizin ülkemizi etkisi altına almaya baÅŸladığını ortaya koymaktadır.
Ne yazık ki; kriz öncesi dönem gerektiÄŸi ÅŸekilde deÄŸerlendirilememiÅŸtir.
2002 ile 2008 yılı arasındaki dönemde ekonominin muhtemel bir krize karşı hazırlanması, gelirin daha adil dağıtılması, alım gücünün yükseltilmesi, istihdamın artırılması, ülkemizdeki sıcak paranın mutlak surette kalıcı yatırımlara dönüÅŸtürülmesi için tedbirler alınması yolundaki uyarılarımız dikkate alınmamıştır.
Bugün ülkemizdeki yüksek miktardaki sıcak para, milyarlarca dolarlık faiz gelirini de alarak kaçmaktadır.
Ä°ÅŸletmeler bir bir kepenk indirmekte, iÅŸsizlik tarihimizin en yüksek seviyesine çıkarak toplum, sosyal bunalıma doÄŸru sürüklenmektedir.
Türkiye Ä°statistik Kurumu'nun resmi rakamlarına göre ülkemizdeki her 7 aileden biri yardımlarla ayakta durmaktadır.
Bu durum özellikle üzerinde düÅŸünülmesi gereken bir faciadır.
Bir ülkede her 7 aileden biri yardıma muhtaçken, iÅŸsizlik tarihte görülmemiÅŸ boyutlara ulaÅŸmışken, yetkililer bu konuda hala bir umut vaat edemiyorsa; buna raÄŸmen, kiÅŸi başına düÅŸen milli gelir 10 bin 436 dolar olarak ilan ediliyorsa, ülkenin ekonomi politikalarında bir yanlışlık, istihdam politikalarında ihmalkarlık, gelir paylaşımında adaletsizlik var demektir.
Bütün bunlar, ekonomik krizin etkilerinin en ağır hissedildiÄŸi kesimin dar ve sabit gelirliler olduÄŸunu ortaya koymaktadır.
Tedbir paketlerinin hiç birinde dar ve sabit gelirlilere yer verilmemesi nedeniyle; ülkemizdeki iÅŸsizliÄŸi koz olarak kullananların maaÅŸları azaltma çabaları, ülkemizdeki kaynağın tamamının yalnızca iÅŸverenlere ayrılması gibi önlemler ekonomik krizden çıkılması için yetersiz kalmaktadır.
Türkiye Kamu-Sen olarak ısrarla ifade ediyoruz ki; bu mantıkla yaklaşıldığı sürece ülkemiz her geçen gün krizin içine biraz daha gömülecektir.
Bu nedenle, krizden çıkmak için birinci öncelik gerçekleri görüp krizi kabul etmek; daha sonra da soruna doÄŸru teÅŸhis koymaktır.
Türkiye Kamu-Sen, geçen iki yıl boyunca hükümeti krizin yolda olduÄŸuna ikna etmeye çalışmıştır. Son bir yıldır ise ülkemizde kriz olduÄŸu konusunda ikna etmeye çalışmaktayız.
Durumun vehameti tam olarak anlaşılamadığı için de alınan tedbirler yetersiz ve etkisiz kalmaktadır.
Ülkemizin içinde bulunduÄŸu sosyal ve ekonomik durumu geçmiÅŸ yıllarla karşılaÅŸtırabilmek, sorunların ve çözümlerin tespit edilmesine katkıda bulunabilmek amacıyla sosyo-ekonomik veriler adı altında hazırladığımız raporlar serisinin altıncısını yayınlamış bulunuyoruz.
Bu yayınımızda da öncekilerde olduÄŸu gibi ülkemizin resmi ekonomik verilerini karşılaÅŸtırmalı olarak takip etme imkanı bulacaksınız.
Raporumuzda ülkemizin içinde bulunduÄŸu durum ve geliÅŸmelerin vatandaÅŸlarımıza yansıması da yer almaktadır.
Buna göre 2008 yılında enflasyon son 5 yılın en yüksek deÄŸerine çıkmış, yıllık büyüme %1,1'e gerilemiÅŸ, ortalama borçlanma faizi %19,2 ile son dört yılın oranlarını geride bırakmış, sıcak para bir yıl içinde 107 milyar dolardan 54 milyar dolara gerilemiÅŸtir.
Dış ticaret açığının 70 milyar dolara dayanmasıyla ortaya çıkan cari açık 41 milyar doları aÅŸarak yeni bir rekor kırmıştır.
Türkiye, 2003 ile 2008 yılları arasında toplam 237,2 milyar dolar yeni borç almış, buna karşılık aynı sürede 220,5 milyar dolar borç faizi ödemiÅŸtir.
Dolayısı ile bu süreçte alınan borçların tamamına yakını borçların faizine gitmiÅŸtir.
Bunun yanında zorunlu tüketim harcamalarındaki artış, enflasyonu da ikiye katlamış, özellikle maaÅŸları yeteri oranda artırılmayan dar ve sabit gelirliler için yaÅŸam her geçen gün biraz daha zorlaÅŸmıştır.
Buna baÄŸlı olarak, milletimizin borç yükü her geçen gün artmaktadır.
Yaptığımız ankete göre kamu görevlilerinin %83'ü düzenli olarak her ay borç ödemek zorundadır.
Borçluların %21'i kredi kartı, %31'i ise her ay banka kredisi taksidi ödemek durumundadır.
Buna baÄŸlı olarak da ödenemeyen borçlar ayrı bir sorun olarak ortaya çıkmakta ve vatandaÅŸlarımızın gelecek beklentilerini karartarak, piyasaların durgunluÄŸa girmesine neden olmaktadır.
Veriler, Türkiye'nin bir ekonomik krizle karşı karşıya olduÄŸunu; eÄŸer gerekli önlemler alınmazsa, krizin boyutlarının giderek büyüyeceÄŸini göstermektedir.
Konuşmamın başından beri, "ekonomik krize karşı gerekli tedbirler alınmalıdır" ifadesini kullanıyorum.
Gerekli tedbir, siyasi iradenin düÅŸündüÄŸünün aksine piyasaların tüketim ve üretim kefesinin aynı anda ve eÅŸit ÅŸekilde desteklenmesidir.
Bugüne kadar alındığı iddia edilen tedbirlerin tamamı yalnızca üretimi desteklemek adına yapılan düzenlemeleri içermektedir.
Vergi indirimi yoluyla tüketicinin desteklenmesi giriÅŸimi ise tüketicinin deÄŸil, büyük oranda satıcıların cebine yansıyarak hedefine ulaÅŸmamıştır.
Devlet, 36,4 milyar TL'lik maliyet altına girmiş ama bu paranın tamamı ya doğrudan ya da dolaylı olarak işverenin cebine gitmiştir.
Buna raÄŸmen tüketim talebi artmamış, dolayısı ile üretim de istihdam da artmamıştır.
Ä°ÅŸten çıkarmalar bütün hızıyla devam etmekte, IMF Türkiye'nin 2009 yılında %5 küçüleceÄŸini tahmin etmektedir.
Alınan 36,4 milyar TL'lik tedbir yaraya merhem olmamış, ekonominin geleceği hakkındaki tahminleri dahi iyimser hale getirememiştir.
Aynı zihniyetle ve aynı ekonomik araçlarla hareket edildiÄŸi sürece deÄŸil 36 milyar TL; 360 milyar TL kaynak da aktarılsa krizden çıkılamayacaktır.
Yalnızca zenginler biraz daha zenginleşecektir.
Krizden çıkışın yolu küresel güçlerin deÄŸil; milletin sesine kulak vermekten geçmektedir.
Türkiye Kamu-Sen olarak, 12 milyar TL'lik kaynakla ülkemizdeki ekonomik durgunluÄŸu aÅŸacağımızı iddia ediyoruz.
En az 1 yıl boyunca her ay 1 milyar TL'lik kaynak, harcama çeki yoluyla piyasalara yönlendirilirse, tüketim ve üretim birlikte artacak, devletin vergi gelirleri azalmayacak, artan üretim ihtiyacına paralel olarak mevcut istihdam korunacak ve yeni iÅŸ imkanları oluÅŸacaktır.
Siyasi irade seçim öncesinde gündemine aldığı harcama çeki önerimizi mutlaka deÄŸerlendirmelidir.
Önerimiz basit, ucuz, etkin ve uygulanabilirdir.
Türkiye Kamu-Sen olarak tarihi bir çaÄŸrı daha yapıyoruz, lütfen sesimize kulak verin: bu anlayışla ülkemizi bir deflasyona sürüklemektesiniz.
Deflasyon; ekonomide ÅŸiddeti ölçülemeyecek deprem demektir.
Bizden söylemesi!"