Türkiye Kamu-Sen ve Türk EÄŸitim-Sen Genel BaÅŸkanı İsmail Koncuk’un, 2016-2017 EÄŸitim-ÖÄŸretim Yılının ilk yarıyılının sona ermesi dolayısıyla yaptığı basın açıklamasıdır
Türkiye Kamu-Sen ve Türk EÄŸitim-Sen Genel BaÅŸkanı İsmail Koncuk’un, 2016-2017 EÄŸitim-ÖÄŸretim Yılının ilk yarıyılının sona ermesi dolayısıyla yaptığı basın açıklamasıdır.
2016-2017 EÄŸitim-ÖÄŸretim Yılının ilk yarıyılı sona eriyor. Her eÄŸitim-öÄŸretim yılı başında eÄŸitimin sorunlarını, eksiklerini tespit ediyor ve kamuoyuna duyuruyoruz. Ne yazık ki tüm uyarılarımıza raÄŸmen her yıl yine benzer manzaralarla karşı karşıya kalıyoruz. ÖÄŸretmen açığı, ücretli öÄŸretmen istihdamı, derslik açığı, okullarda alt yapı yetersizlikleri, araç-gereç ihtiyacı eÄŸitimin öncelikli sorunlarındandır.
Torpilli yapılan yönetici atamaları eÄŸitimin kalitesini düÅŸürmüÅŸtür. Siyasetin eli Milli EÄŸitim Bakanlığı’nın üzerindedir. Uygulanmayan mahkeme kararları ile hukuk iÄŸdiÅŸ edilmiÅŸtir. Müfredat tartışmaları son sürat devam etmektedir. MEB yeni müfredatı taslak olarak kamuoyuna açıklamış, paydaÅŸların katkılarını beklemektedir. Tabi burada en önemli husus, daha iyiye ulaÅŸmak için eleÅŸtirilerin göz ardı edilmemesidir.
SözleÅŸmeli ve mülakatlı öÄŸretmen alımı ile alın teri, emek göz ardı edilmekte, mülakat komisyonlarının sübjektif deÄŸerlendirmeleri ile haksızlık yapılmakta, torpil meÅŸru zemine oturtulmakta, güvencesiz öÄŸretmen profili oluÅŸturulmakta, biat kültürü ön plana çıkarılmaktadır.
Ailelerin bir kısmı hala birleÅŸtirilememiÅŸtir, eÅŸler, çocuklar birbirinden ayrı yaÅŸamaktadır. Performans sistemi getirilmesi için çalışma yapılarak, sözüm ona kamuda verimliliÄŸi saÄŸlamak hedeflenmektedir. Bize göre asıl amaç, kamu çalışanlarının, öÄŸretmenlerin iÅŸ güvencesini elinden almaktır.
Diplomaya baÄŸlı alan deÄŸiÅŸikliÄŸi ile ilgili sona gelindiÄŸi ifade edilse de, kamuoyuna resmi ağızlardan bir açıklama yapılmamıştır. Dolayısıyla öÄŸretmenlerin tedirgin bekleyiÅŸi sürmektedir.
4+4+4 sisteminin açtığı derin yaralar kapatılamamıştır. Nitekim bu sistemin istenen hedefleri gerçekleÅŸtiremediÄŸi MEB tarafından görüÅŸmüÅŸtür ki ÅŸu anda 5’inci sınıfların hazırlık sınıfı yapılması gibi yeni çalışmalar tartışılmaktadır.
2017 yılı Türkiye’sinde hala eÄŸitimde sistem tartışması yapıyoruz; üniversite sınavının, liselere giriÅŸin nasıl olması gerektiÄŸi hakkında ihtiyacı karşılayacak sistemi bulamamış ve nasıl bir uygulama gerektiÄŸi hakkında fikir yürütüyoruz. Son olarak LYS’de açık uçlu sorular sorulacağı açıklanmıştır. Açık uçlu soruların hangi sonuçları doÄŸuracağını, bu ÅŸekilde saÄŸlam bir ölçme-deÄŸerlendirme yapılıp, yapılamayacağını bile bilmiyoruz. Kısacası eÄŸitim sistemine adeta deneme-yanılma yöntemiyle karar veriyoruz.
İşte bu ve bunlar gibi birçok sorun, 2016-2017 EÄŸitim-ÖÄŸretim Yılının ilk yarıyılına damga vurmuÅŸtur.
Torpilli yapılan yönetici atamaları: Ülkemizde ne yazık ki saÄŸlam bir yönetici atama sistemi oluÅŸturulamamıştır. Okul yöneticiliÄŸinde kabiliyet, bilgi, donanım bir kenara atılmış; mülakat sistemi getirilerek, liyakat hiçe sayılmıştır. Böylece okul müdürü olmak için torpil arama dönemi baÅŸlamıştır. YandaÅŸ sendika üyesi deÄŸilseniz, aÄŸzınızla kuÅŸ tutsanız da okul müdürü olamıyorsunuz. Bundan büyük bir yanlış var mı? Aynı zamanda bu durum ne yazık ki insanların sırtını siyasete, birtakım vakıflara, cemiyetlere yaslaması anlayışını da ortaya çıkarmaktadır. İnsanlar bilgisini artırmak yerine, bu tür yapılardan torpil bularak okul yöneticisi olmaya çabalamaktadır. Oysa ÅŸu unutulmamalıdır ki; torpilin pirim yaptığı bir düzen eÄŸitim açısından hiç kimseye hiçbir fayda saÄŸlamaz.
BilindiÄŸi gibi haksız, hukuksuz yere görevden alınan okul yöneticileri dava açmıştır. Bu davaların bir kısmı okul yöneticilerinin lehine sonuçlanmış, bir kısmı da hala devam etmektedir. Bazı yöneticiler mahkeme kararına raÄŸmen görevlerine döndürülmemektedir. Türk EÄŸitim-Sen, bununla ilgili de yargıda hak arama mücadelesini sürdürmektedir.
Daha önce ÅŸube müdürlüÄŸü atamalarında yazılı sınav sonuçları es geçilmiÅŸ, sadece mülakat sonuçları dikkate alınmıştır. Bunun üzerine sendikamız sadece mülakat sonuçlarına göre yapılan ÅŸube müdürlüÄŸü atamalarının iptal edilmesi için yargıya baÅŸvurmuÅŸ, yargı da lehimizde karar vermiÅŸtir. Buna raÄŸmen MEB yargı kararlarına uymamıştır. MEB’in yargı kararlarına uyması eÄŸitimimizin geleceÄŸi açısından büyük önem taşımaktadır.
Bu minvalde bir kez daha tekrarlamakta fayda görüyoruz: Kaliteli, saÄŸlıklı, baÅŸarılı, PISA’da ya da baÅŸka uluslararası öÄŸrenci deÄŸerlendirme programlarında olumlu yönde fark yaratan bir eÄŸitim sistemi arzu ediyorsak, öncelikle yönetici atama sistemimizi kariyer ve liyakate uygun ÅŸekilde hukuk üzerine kurulu hale getirmek zorundayız.
SözleÅŸmeli, mülakatlı öÄŸretmen alımı: 2011 yılında kaldırılan sözleÅŸmeli öÄŸretmenlik alımı geri getirilmiÅŸ, üstelik bu kez bir de mülakat öÄŸretmenlerin önüne konulmuÅŸtur. SözleÅŸmeli öÄŸretmenlerin en büyük sorunu 6 yıl boyunca hiçbir yere kıpırdayamayacak olmalarıdır. SözleÅŸmeli öÄŸretmenlere ‘4 yıl sözleÅŸmeli çalışacaksın, performansa göre kadroya alacağız, 2 yıl da kadrolu çalışacaksın, toplam 6 yıl sonra tayin isteyeceksin’ demek çok büyük bir haksızlıktır. Dolayısıyla sözleÅŸmelilerin özlük hakları savunulduÄŸu gibi kadrolu öÄŸretmenlerle aynı deÄŸildir. SözleÅŸmeli öÄŸretmenlik; insanları iÅŸ güvencesiz çalıştırmaktır, öÄŸretmen üzerinde baskı kurmaktır, köle pazarına adam bulmaktır.
Cumhuriyet tarihinde ilk kez öÄŸretmenler mülakatla atanmaya baÅŸlamıştır. ‘Nitelikli öÄŸretmen alacağız’ diye yola çıkanlar, maalesef nitelikli torpil dönemini baÅŸlatmıştır. Oysa; mülakat ne nitelikli öÄŸretmen atama sonucunu doÄŸurur ne de öÄŸretmenlerin Fetö ya da PKK v.b. terör örgütlerine üye olup olmadığını ortaya çıkarır. 3 kiÅŸiden oluÅŸan bir komisyon 3 dakikada hangi ferasetle bir öÄŸretmenin niteliÄŸini ölçebilir ki? Dolayısıyla mülakatla nitelikli öÄŸretmen alımının hedeflendiÄŸine iliÅŸkin açıklamalar tamamen gerçek dışıdır. ÖÄŸretmenlerin niteliÄŸi zaten KPSS ve ÖÄŸretmen Alan Bilgisi Sınavı ile ölçülmekteydi. Ayrıca bunların yanı sıra öÄŸretmenlerin adaylıklarının kaldırılması için performans deÄŸerlendirmeleri yapılıyor; bu kapsamda yazılı ve sözlü sınava da giriyorlar.
Åžu anki sözleÅŸmeli ve mülakat sisteminde ise KPSS puanının etkisi azaltıldı. KPSS’de 50 ve üzerinde puan alan öÄŸretmenler mülakata baÅŸvurabiliyor, en yüksek KPSS puanına sahip 3 katı aday sözlü sınava alınıyor. Bu durum da elbette kaliteyi düÅŸüren bir uygulamadır.
Üstelik mülakatlarda ciddi haksızlıklar yaÅŸanmaktadır. Eylül ayında yapılan sözleÅŸmeli öÄŸretmen alımlarında KPSS’den 97 puan alan bir kiÅŸiye mülakatta 47 puan verilmiÅŸtir. NiteliÄŸi bu ÅŸekilde mi ölçeceksiniz?
Mülakat sübjektif bir yöntem olduÄŸu için istediÄŸiniz kadar adil bir mülakat yaptığınızı iddia edin, yine de adil olamazsınız. Hem Ankara hem İstanbul’da aynı puanı alan iki öÄŸretmen düÅŸünün. Ankara’daki komisyon üyeleri öÄŸretmene 100 tam puan verirken, İstanbul’daki komisyon üyeleri 95 puan verebilir. Dolayısıyla KPSS’den aynı puanı almalarına raÄŸmen Ankara’daki öÄŸretmen, İstanbul’daki öÄŸretmenin önüne geçebilir. Hal böyleyken mülakat sistemi asla ve asla doÄŸru sonuç vermeyecektir. Bu durumda Bakan Yılmaz’ın ‘SözleÅŸmeli öÄŸretmenlikte kimseyi maÄŸdur etmedik’ ÅŸeklindeki açıklaması gerçeÄŸi yansıtmamaktadır. Bir defa mülakat uygulamasının kendisi bile baÅŸlı başına eÅŸitsizlik ve maÄŸduriyet yaratmaktadır. Bu minvalde yukarıda da söz ettiÄŸimiz gibi sözleÅŸmeli ve mülakatlı öÄŸretmen alımında hak gaspları yaÅŸanmış, mülakat komisyonlarının KPSS’den aynı puanı alan öÄŸretmenleri bile deÄŸerlendirme usulleri farklı olmuÅŸtur. Dolayısıyla Bakan Yılmaz belki farkına varamamıştır ama bu uygulama öÄŸretmenlerimizi maÄŸdur etmiÅŸtir.
Bu nedenle sendikamız sözleÅŸmeli ve mülakatlı öÄŸretmen alımının iptali için dava açmıştır. Yargının haksızlıklarla dolu, öÄŸretmenleri bölük pörçük eden, çalıma barışını bozan bu öÄŸretmen istihdamı ile ilgili vereceÄŸi kararı sabırsızlıkla bekliyoruz.
ÖÄŸretmen atamaları: 2016-2017 EÄŸitim-ÖÄŸretim Yılına öÄŸretmen ihtiyacı ile baÅŸladık. Fetö soruÅŸturmasıyla birlikte açığa alınan ya da meslekten ihraç edilen öÄŸretmenler nedeniyle zaten var olan öÄŸretmen açığı daha da arttı. MEB Ekim ayında 18 bin 506 öÄŸretmen ataması yaptı. Ancak bu atamalar elbette devede kulak kaldı. Öte yandan MEB, norm kadro fazlası öÄŸretmenleri okullarda görevlendirdi. Ancak bu da öÄŸretmen ihtiyacının giderilmesine çözüm olmadı. Bakan Yılmaz, son yaptığı açıklamada ülkemizin net 96 bin 68 öÄŸretmen ihtiyacı olduÄŸunu açıkça belirtmiÅŸtir. Üstelik ülkemizde 70 bin civarında ücretli öÄŸretmen görev yapmaktadır. MEB’i yönetenler ücretli öÄŸretmenlerle eÄŸitim-öÄŸretimde baÅŸarı yakalamayı düÅŸünüyorsa, bu konuda çok yanıldıklarını söylememiz gerekir.
Öte yandan atama bekleyen öÄŸretmenler Åžubat ayında alım yapılması yönünde bir beklenti içine girmiÅŸtir. 2017 yılı içindeki 60 bin sözleÅŸmeli memur kadrosunun yarısının MEB’e tahsis edileceÄŸi, Åžubat ayında 10 bin atama yapılacağı söylense de, 2017 yılında ne kadar atama yapılacağı, Åžubat’ta atama olup, olmayacağı, Åžubat’ta atama olursa nasıl, ne ÅŸekilde yapılacağı konusunda yetkili ağızlardan henüz bir açıklama yapılmamıştır.
Kulağımıza gelen bilgilere göre ise Maliye Bakanı Naci AÄŸbal Åžubat’ta atama yapılmasına karşıdır. Åžayet bu bilgi doÄŸruysa, Milli EÄŸitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın yapması gereken sadece talep etmek deÄŸil; Åžubat’ta atama yapılması için Maliye Bakanlığı’na bastırmaktır, diretmektir. Bakan Yılmaz, bu konuda BaÅŸbakan ve Maliye Bakanı’na durumu çok net anlatmalı, öÄŸretmen açığının ülkemizi getirdiÄŸi nokta konusunda bilgilendirmeli ve ısrarla atama talep etmelidir. Maliye Bakanlığı iÅŸi yokuÅŸa sürmemelidir, atama yapılmaması için bahaneler arkasına sığınmamalıdır. Üstelik dağılım yapmak çok zor bir iÅŸ deÄŸildir. Bu atamalar Åžubat’a yetiÅŸebilir. Atama sayısı da asla 10 bin gibi komik bir rakam olmamalıdır.
Türk EÄŸitim-Sen olarak; 2017 yılı için talebimiz bellidir. Biz, Åžubat ayında en az 30 bin atama yapılmasını, 2017 yılının sonuna kadar da öÄŸretmen atama sayısının 100 bine ulaÅŸmasını talep ediyoruz. Ayrıca öÄŸretmen alımları asla ve asla sözleÅŸmeli ve mülakatlı olmamalı, tüm öÄŸretmenlerimiz kadrolu olarak atanmalıdır.
Rotasyon: BilindiÄŸi gibi MEB, rotasyon uygulamasından 2015 yılının AÄŸustos ayında vazgeçmiÅŸti. Ancak geçtiÄŸimiz aylarda Milli EÄŸitim Bakanı İsmet Yılmaz rotasyonu getireceklerini açıklamıştı.
Sendikamızın ÅŸiddetle karşı çıktığı rotasyon uygulamasının fayda getirmeyeceÄŸini, aksine büyük bir öÄŸretmen göçünü baÅŸlatacağını; ÅŸu an itibariyle rotasyonun il içi mi il dışı mı yapılacağının belli olmadığını, il içi olsa bile önümüzdeki yıllarda MEB’in ‘iller arası rotasyon yapacağız’ diyebileceÄŸini, rotasyonun merkeze gelmenin yolu olarak görülemeyeceÄŸini, yer deÄŸiÅŸikliÄŸinin ilçe grupları arasında yapılacağını söylemiÅŸtik.
Hatırlarsanız 2015 yılının AÄŸustos ayında vazgeçilen rotasyon uygulamasına göre; Ankara'ya neredeyse bitiÅŸik olan Kazan ilçesinde görev yapan bir öÄŸretmen 60 kilometre uzaklıktaki Çamlıdere ilçesine gitmek zorunda kalabilecekti. Nallıhan ilçesinde görev yapan bir öÄŸretmen de 92 km uzaklıktaki Güdül'e ya da Polatlı'da görev yapan bir öÄŸretmen 129 km uzaklıktaki Bala ilçesine gitmek durumuyla karşı karşıya kalabilecekti.
Dolayısıyla rotasyon sanıldığı gibi öÄŸretmenlerin merkez okullara gelmesi sonucunu doÄŸurmayacak, aksine öÄŸretmenler sadece ilçe grupları arasında yer deÄŸiÅŸikliÄŸi yapabilecektir. Yani Nallıhan’daki öÄŸretmen Çankaya’ya gelemeyecektir. Hatta Bakanlık, rotasyona il içi ile baÅŸlayıp, ileriki yıllarda il dışı rotasyon da yapacağız diyebilir. O halde ne olacaktır?
Tüm bunların yanı sıra rotasyon, öÄŸretmenlerin önemli haklarından bir tanesi olan, zorunlu hizmet görevini tamamladıktan sonra bulunduÄŸu okulda istediÄŸi kadar çalışma hakkını da elinden almaktadır. Öte yandan öÄŸrenci profilinin de her yıl deÄŸiÅŸtiÄŸi göz önüne alındığında ÅŸu anki sistemin iÅŸletme körlüÄŸüne yol açtığı iddiaları gerçek dışıdır.
Åžunu da bir kez daha dile getirmek istiyoruz: Elbette DoÄŸu ve GüneydoÄŸu Anadolu’da, mahrumiyet bölgelerinde belirli bir çalışma süresini dolduran öÄŸretmenlerin tayinleri mutlaka gerçekleÅŸtirilmelidir. Bu öÄŸretmenlerimizi en temel haklarından mahrum edersek, eÄŸitimde beklenen deÄŸiÅŸimi, dönüÅŸümü, öÄŸretmen baÅŸarısını, verimliliÄŸini, huzurunu yakalamamız mümkün olmayacaktır.
Türk EÄŸitim-Sen olarak, dün ne diyorsak, bugün de aynı ÅŸeyi söylüyoruz: Rotasyon hiçbir ÅŸekilde fayda saÄŸlamaz, aksine öÄŸretmenlere ve ailelerine büyük zararlar verir. Dolayısıyla rotasyon uygulamasından vazgeçilmelidir.
Diplomaya baÄŸlı alan deÄŸiÅŸikliÄŸi: Diplomaya baÄŸlı alan deÄŸiÅŸikliÄŸi talebinin yerine getirilmesi konusunda çok sayıda giriÅŸimimiz olmuÅŸtur. MEB’e yazılı olarak baÅŸvuruda bulunduk, MEB yetkilileri ile yaptığımız görüÅŸmelerde diplomaya baÄŸlı alan deÄŸiÅŸikliÄŸi yapılmasını istedik. BilindiÄŸi gibi diplomaya baÄŸlı alan deÄŸiÅŸikliÄŸi yönetmelikte olmasına raÄŸmen bir takvime baÄŸlanmamıştır. Bu nedenle sendikamız bu eksik düzenleme nedeniyle dava açmıştı. Dava henüz sonuçlanmadı. Öte yandan bu konuyla ilgili getirdiÄŸimiz teklifte “Tüm alan deÄŸiÅŸikliÄŸi taleplerini hemen yerine getirmeyin. Alan deÄŸiÅŸikliÄŸi taleplerini aÅŸama aÅŸama yerine getirin” demiÅŸtik. Åžu anda diplomaya baÄŸlı alan deÄŸiÅŸikliÄŸi ile ilgili bir çalışma olduÄŸunu biliyoruz. Milli EÄŸitim Bakanlığı yetkilileri, görüÅŸmelerimizde, alan deÄŸiÅŸikliÄŸinin yapılacağını belirtseler de hala kamuoyuna resmi bir açıklama yapılmadı. Bu konuda ne bekleniyor? Milli EÄŸitim Bakanlığı bu konuyu neden bu kadar uzatıyor? İnsanların baÅŸarılı, verimli, mutlu, huzurlu olabilecekleri alana geçmesi neden engelleniyor? Alan deÄŸiÅŸikliÄŸi bir sistemle, ihtiyaçlarımız doÄŸrultusunda her yıl yapılmalıdır. Ancak bu ÅŸekilde talep tamamen ortadan kalkabilir. MEB’in artık bu iÅŸi daha fazla uzatmaması ve alan deÄŸiÅŸikliÄŸini diplomaya baÄŸlı yapması gerekmektedir.
Performans sistemi: Milli EÄŸitim Bakanı İsmet Yılmaz öÄŸretmenlere performans sistemi getireceklerini açıklamıştır. Zira Hükümetin genel olarak kamuda performans sistemi üzerinde çalıştığını biliyoruz. Biz gerek Türkiye Kamu-Sen, gerekse Türk EÄŸitim-Sen olarak performans sistemine karşıyız. Ülkemizde performans sisteminin sübjektif yöntemlerle yapılacağını bildiÄŸimizden, bu konuda saÄŸlam, doÄŸru, adil kriterler getirilmeyeceÄŸinden birçok hak gaspına yol açacağını düÅŸünüyoruz.
Performans da tıpkı mülakat gibi; kiÅŸisel iliÅŸkileri, torpili, siyasi, ideolojik görüÅŸleri esas almak demektir. Dolayısıyla performans sistemi eÄŸitime fayda saÄŸlamak yerine, adeta kaosa neden olacaktır. Üstelik baÅŸarı; aile, bölge imkânları, öÄŸrenci düzeyleri gibi kriterlere endekslidir. Bir öÄŸrenci özel ders alıyor, diÄŸeri almıyorsa, ikisinin baÅŸarısının aynı olmasını bekleyemezsiniz. Bırakın bölgeler arası farklılıkları, aynı mahallenin okulları arasında bile derin uçurumlar bulunabilmektedir. Dolayısıyla siz bir öÄŸretmenin performansına yüksek puan verip, veremeyeceÄŸinizi nasıl anlayacaksınız? Sonuçta öÄŸretmenler bir fabrikada parça başı iÅŸ üretmiyorlar, insan yetiÅŸtiriyorlar, onları bilgiyle donatıyorlar. Hal böyle olunca; performans gibi belli kriterlerle ölçülemeyecek bir uygulamayı öÄŸretmenleri baÅŸarılı ve baÅŸarısız olarak kategorilendirmek için getiremezsiniz. Hele ki performansı cezalandırıcı bir mekanizma olarak öÄŸretmenlerin önüne koyarsanız huzursuz, mutsuz öÄŸretmenler ordusu oluÅŸturursunuz.
Özür grubu tayinleri: 2016-2017 EÄŸitim-ÖÄŸretim yılı baÅŸlarken, iller arası tayin isteyen öÄŸretmenlerimizin tayin talepleri gerçekleÅŸmiÅŸ ancak Bakanlık ilçe emrini uygulamadığı için il içi tayin isteyen öÄŸretmenlerimizin bir bölümünün tayin talepleri yerine getirilmemiÅŸti. Bu durum her fırsatta ailenin kutsallığını dilinden düÅŸürmeyen hükümet yetkililerinin açıklamalarıyla çeliÅŸmektedir. DüÅŸünün ki; bazı ilçeler arasında 150-200 kilometre vardır ve bu mesafe iki il arasındaki mesafeden daha fazladır. Dolayısıyla bu öÄŸretmenler her gün o kadar kilometre gidip gelemeyeceklerine göre zorunlu olarak ailelerinden ayrı yaÅŸamak zorunda kalmaktadır.
MEB’in ikinci yarı yılda ilçe emri getireceÄŸini umut ediyorduk, hatta konuyla ilgili Bakanlığa yazı da yazdık. Buna raÄŸmen MEB’in yayınladığı 2017 Ocak Ayı özür durumuna baÄŸlı yer deÄŸiÅŸtirmelerinde ilçe emri uygulamasına yine yer verilmedi. Sadece boÅŸ kadro olan yerlere tayin talebinde bulunabildiler. Bu da elbette ki, özrü bulunan öÄŸretmenlerimizin maÄŸduriyetinin devam etmesine yol açacaktır. Bu minvalde Bakanlık, iller arasına il emri uygulaması yapmalı, il içi tayin taleplerine kayıtsız kalmamalı ve aileleri birleÅŸtirmelidir. Aklı, fikri eÅŸinde, çocuÄŸunda, evinde olan bir öÄŸretmenin baÅŸarılı, iç huzura sahip olmasını bekleyemezsiniz.
MEB müfredat taslağı: Türkiye’de eÄŸitimin yap-boz tahtasına döndüÄŸünü zaman zaman dile getiriyoruz. Hatta bu eleÅŸtiriyi toplumun deÄŸiÅŸik kesimlerinden de duyuyoruz. Sık sık deÄŸiÅŸtirilen eÄŸitim sistemi, reform adı altında sunulan bazı taslakların, uygulamaların aslında eÄŸitimimizi daha da geriye götürdüÄŸüne yıllar içinde ÅŸahitlik ediyoruz. Bunun en büyük örneÄŸini de 4+4+4 sisteminde yaÅŸadık.
Son olarak Milli EÄŸitim Bakanlığı müfredatta bir düzenlemeye gidiyor. Milli EÄŸitim Bakanı İsmet Yılmaz, müfredat taslağını kamuoyunun görüÅŸlerine sundu. Müfredata paydaÅŸların görüÅŸlerinin alınmasının ardından son ÅŸeklinin verileceÄŸi söyleniyor. Türk EÄŸitim-Sen olarak, müfredatın yenilenmesi, çağın ÅŸartlarına uygun düzenlenmesi, eÄŸitimde baÅŸarı getirmesi, bilime öncülük etmesi gerektiÄŸini dile getiriyoruz. Ancak bu noktada kaygımız, MEB’in toplumun görüÅŸlerini alacağız demesine raÄŸmen, yine kendi bildiÄŸini okuyabilecek olmasıdır. Zira MEB daha önceleri de bazı taslakları paydaÅŸların görüÅŸlerine sunmuÅŸ ancak eleÅŸtirileri kulak ardı etmiÅŸ, tamamen ‘ben yaptım oldu’ anlayışıyla hareket etmiÅŸtir. Sendikamız müfredatı ayrıntılı incelemek üzere akademisyen ve öÄŸretmenlerimizden oluÅŸan bir komisyon kurmuÅŸ, bir çalıştay marifetiyle oluÅŸturacağı görüÅŸlerini en kısa zamanda MEB’e iletecektir. Bakalım MEB bu kez görüÅŸlerimizi, eleÅŸtirilerimizi dikkate alacak mıdır?
Müfredat taslağı ile ilgili en büyük tartışma Atatürk konuları ile ilgili olmuÅŸtur. Yeni müfredatta sözde bir sendikanın T. C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük dersinin kaldırılmasına yönelik bir talebi vardı. MEB, Atatürkçülük konularının muhafaza edildiÄŸini söyledi, hatta bu deÄŸerlerin sadece İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük dersinde deÄŸil, her vesile ile öÄŸrencilere verilmesi gerektiÄŸinin altını çizen bir açıklama yaptı. Bu açıklama doÄŸrudur ve sevindiricidir. Demek ki bu konuda MEB belli bir yere gelmiÅŸ diye düÅŸünebiliriz. Dileriz Bakanlık bu anlayışını muhafaza eden ve kendi ideolojik saplantılarını müfredata sızdırmak amacındaki yapıların etkisi altında kalmaz.
Atatürk döneminin, Atatürk ilke ve inkılaplarının, Cumhuriyet deÄŸerlerinin çocuklarımıza en iyi ÅŸekilde anlatılması çok önemlidir. BilindiÄŸi Türk EÄŸitim-Sen Atatürkçü, milliyetçi, vatanına sadakatle baÄŸlı insanlardan kurulmuÅŸ bir sendikadır. İlkemiz, önce ülkemiz düsturuyla hareket eden sendikamız, Atatürk ilke ve inkılaplarının, Atatürk’ün mirasının, kurduÄŸu Cumhuriyetin, millet ve vatan sevgisinin, Atatürk ve silah arkadaÅŸlarının yurdumuzu emperyalistlerden, iÅŸgalcilerden nasıl temizlediÄŸinin anlatılmasının çok önemli olduÄŸunu her fırsatta dile getirmektedir. Bu noktada Atatürk ile ilgili öÄŸrencilere aktarılacak bilgiler azaltılmamalıdır.
Åžunu da belirtmem gerekir ki, müfredattan daha önemli olan öÄŸretmen yetiÅŸtirmektir. EÄŸitim fakülteleri sürecinden baÅŸlayan kaliteli öÄŸretmen yetiÅŸtirme sistemimiz var mı? Atandıktan sonra öÄŸretmenleri hizmet içi eÄŸitimlerle çağın ihtiyaçlarına uygun donatıyor muyuz? Atadığınız öÄŸretmenleri belirli periyodlarla saÄŸlıklı bir hizmet içi eÄŸitime tabi tutmazsanız, eÄŸitimde kaliteyi, verimi saÄŸlayamazsınız. Öte yandan bir diÄŸer önemli husus da öÄŸretmenlerin huzurlu kılınmasıdır. Siz en kamil müfredatı hazırlasanız da öÄŸretmenlere kıymet vermiyorsanız, onları mutlu etmiyorsanız, itibarlarını artırmıyorsanız eÄŸitimde baÅŸarı ÅŸansınız olmaz. Ayrıca okulların nasıl yönetildiÄŸi de eÄŸitimde saÄŸlanacak baÅŸarı için çok önemlidir. Okul müdürleriniz kabiliyetli mi? SaÄŸlam bir yönetici atama sistemi oluÅŸturdunuz mu? Okullarımız becerikli yöneticilerin elinde mi? Tüm bunlar müfredattan önce gelen ve acil tedbir alınması gereken hususlardır.
Åžunları da ifade etmeliyim ki; müfredat konuları hem bilimsel, hem milli olmalı hem de geçmiÅŸteki müfredat hatalarından ders alınarak hazırlanmalıdır. Siyasi öncelikleri gündeme getiren deÄŸil, ülkemizin dünyayla yarışmasını saÄŸlayacak, ilmi temelleri olan bir müfredat yapılmalıdır.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.