Türkiye Kamu-Sen ve Türk EÄŸitim-Sen Genel BaÅŸkanı İsmail Koncuk’un, 2017-2018 EÄŸitim-ÖÄŸretim Yılının baÅŸlaması dolayısıyla yaptığı basın açıklamasıdır
Türkiye Kamu-Sen ve Türk EÄŸitim-Sen Genel BaÅŸkanı İsmail Koncuk’un, 2017-2018 EÄŸitim-ÖÄŸretim Yılının baÅŸlaması dolayısıyla yaptığı basın açıklamasıdır.
2017-2018 EÄŸitim-ÖÄŸretim Yılı baÅŸlıyor. ÖÄŸretmen ve derslik açığı, okullardaki fiziki mekânların yetersizliÄŸi, ödeneklerin kısıtlı olması nedeniyle okulların birçoÄŸunun eksiklerle yeni eÄŸitim-öÄŸretim yılına girmesi, okulların bir kısmında kütüphane, laboratuvar, spor salonu, bilgisayar odası olmaması gibi birçok sorun ne yazık ki eÄŸitimimizi olumsuz yönde etkilemektedir.
ÖÄŸretmen atamaları:
2016 yılının Åžubat ayında 29 bin 620 öÄŸretmen ataması yapan MEB, 2016 yılının Ekim ayında 18 bin 506, 2017 yılının Temmuz ayında da 20 bin 125 sözleÅŸmeli öÄŸretmen ataması yaptı. Oysaki emekli olan ve ihraç edilen öÄŸretmenleri de hesaba kattığımızda bu alımların ihtiyacın çok gerisinde kaldığı görülecektir. Ayrıca söz verilmiÅŸ olmasına raÄŸmen AÄŸustos 2017 döneminde de atama yapılmadı.
Milli EÄŸitim Bakanlığı ne yazık ki öÄŸretmen ihtiyacını gidermek için ücretli öÄŸretmen çalıştırmaktadır. Ücretli öÄŸretmenler ise girdiÄŸi ders başına ücret almaktadır, hiçbir özlük hakka sahip deÄŸillerdir. Aylık kazançları asgari ücretten bile azdır.
İşte bu ÅŸekilde çalıştırılan ücretli öÄŸretmenlerin sayısı sendikamızın Åžubat ayında yaptığı araÅŸtırmaya göre 81 ilde tam tamına 63 bin 829’dur. Üstelik ücretli öÄŸretmenlerin 8 bin 484’ü ise ön lisans mezunu, yani öÄŸretmenlik formasyonuna sahip olmayan kiÅŸilerdir. Bu ülkede devlet ücretli öÄŸretmenlerle öÄŸretmen açığını kapatma yoluna gidiyorsa ve bunu bir istihdam politikası haline getirmiÅŸse, eÄŸitimde baÅŸarılı olmamız, dünya ülkeleri ile rekabet edebilmemiz, uluslararası ölçekli sınavlarda baÅŸarı saÄŸlayabilmemiz mümkün deÄŸildir.
Türkiye’de norm kadro ihtiyacı ise 81 ilde 106 bin 983’tür. İşte tüm bu sebeplerde bu atamalar eÄŸitimin diÅŸinin kovuÄŸuna yetmemektedir. CumhurbaÅŸkanı, geçtiÄŸimiz Mart ayında yaptığı açıklamada, “ÖÄŸretmenlere yönelik 10 bin kadro açıldı. AÄŸustos'tan sonra bir 10 bin daha ilave edilecek” demiÅŸti. Milli EÄŸitim Bakanı İsmet Yılmaz da, CumhurbaÅŸkanı ile aynı açıklamayı yaparak, AÄŸustos ayından sonra 10 bin sözleÅŸmeli öÄŸretmen daha alınacağını söylemiÅŸti. İşte tüm bu sözlere raÄŸmen Milli EÄŸitim Bakanı İsmet Yılmaz önceki açıklamasına zıt bir açıklama yaparak, 2018 yılında öÄŸretmen ataması yapacaklarını söyledi. Oysa ihtiyaç 2018 yılını beklemez. Okullar açılıyor, 10 bin atama için ne bekleniyor? 2018 yılında zaten öÄŸretmen ataması yapılacak, yapılmalıdır da. Ancak söz konusu 10 bin atamanın 2018 yılı atamasına dahil edilmesini kabul etmiyoruz. CumhurbaÅŸkanı ve Milli EÄŸitim Bakanı’nın 10 bin atama sözünün tutulmasını istiyoruz. Unutulmasın ki söz ağızdan bir kez çıkar. Åžayet bu söz yerine getirilmezse, devlete olan güven de sarsılır.
Bakınız; hala birleÅŸtirilmiÅŸ sınıf uygulaması yapan okullarımız bulunmaktadır. 2019 yılına kadar ise tekli eÄŸitime geçilmesi planlanmaktadır. Tüm bu sorunlar nasıl aşılacaktır? ÖÄŸretmen açığımız bellidir, ataması yapılmayan öÄŸretmen sayısı ise 400 binin çok üzerindedir. Atanamadığı için intihar gençlerimiz vardır. Hal böyleyken Bakanlık öÄŸretmen açığını gidermek için neden bu kadar ağırdan almaktadır, Hükümet neden öÄŸretmen kadrolarına gıdım gıdım yer ayırmaktadır?
Bu arada MEB Temmuz ayında 20 bin 125 atama yapmasına raÄŸmen güvenlik soruÅŸturmalarının uzun sürmesi nedeniyle bu öÄŸretmenlerimiz hala görevlerine baÅŸlamamıştır. Bu soruÅŸturmalar ne zaman tamamlanacak, öÄŸretmenlerimiz görevlerine ne zaman baÅŸlayacaktır? Bakanlık öÄŸrencilerimizin ve öÄŸretmenlerimizin daha fazla maÄŸdur olmaması için süreci hızlandırmalıdır.
Türk EÄŸitim-Sen olarak 2017-2018 EÄŸitim-ÖÄŸretim Yılında toplam 100 bin atama istiyoruz. 100 binin üzerinde norm kadro açığı olduÄŸu ve ücretli çalıştırılan öÄŸretmenlerle verim alamayacağımız göz önüne alındığında bu oldukça makul bir taleptir. Hükümet unutmamalıdır ki, eÄŸitime, öÄŸretmene yapılan yatırım hiçbir zaman karşılıksız kalmaz, her zaman olumlu geri dönüÅŸler alırsınız.
Okullaşma oranları:
OkullaÅŸma oranları ülkemizde ne yazık ki istenildiÄŸi düzeyde deÄŸildir. Özellikle okul öncesinde okullaÅŸma oranları hedeflenenin yakınından bile geçmemiÅŸtir. 4+4+4 sistemi ile birlikte okul öncesinin zorunlu eÄŸitim kapsamından çıkarılması, okul öncesi eÄŸitimde gerekli ivmenin kazanılamamasına neden olmuÅŸtur. Milli EÄŸitim Bakanlığı’nın verilerine göre ülkemizdeki okul öncesi okullaÅŸma oranları 2016-2017 yılında 5 yaÅŸta yüzde 58,79’dur. İlkokulda okullaÅŸma oranı ise düÅŸüÅŸ göstermektedir. 2013-2014 eÄŸitim-öÄŸretim yılında ilkokulda okullaÅŸma oranı yüzde 99,57 iken, 2016-2017 eÄŸitim-öÄŸretim yılında ise yüzde 91,16’ya düÅŸmüÅŸtür. Bu radikal düÅŸüÅŸ iyi irdelenmeli, gerekli tedbirler alınmalı ve okullaÅŸma oranları eÄŸitimin her kademesinde mutlaka artırılmalıdır. MEB’in son dönemde okul öncesi eÄŸitimi teÅŸvik eden çalışmalarına da destek veriyor, okul öncesi eÄŸitimin açıklanan hedeflere uygun olarak mutlaka zorunlu eÄŸitim kapsamında yer almasını istiyoruz.
SözleÅŸmeli, mülakatlı öÄŸretmen alımı:
SözleÅŸmeli, mülakatlı öÄŸretmenlik Türk milli eÄŸitim tarihinin en büyük hatalarından birisidir. Bu çalışma yöntemi güvencesiz, kaderini amirinin iki dudağı arasına hapsetmiÅŸ, ayaklarına adeta pranga vurulmuÅŸ, üstelik KPSS’den en yüksek puanı bile alsanız hak etmeyenin atanabildiÄŸi, torpile, istismara açık, ÅŸeffaf olmayan bir öÄŸretmen atama yöntemidir. Türk EÄŸitim-Sen olarak talebimiz sözleÅŸmeli ve mülakatlı öÄŸretmenliÄŸin mutlaka kaldırılmasıdır.
DüÅŸünsenize sözleÅŸmeli öÄŸretmenler tam 4 yıl sonra kadroya alınıyor, 2 yılda kadrolu çalıştıktan sora toplam 6 yıl sonra tayin isteme hakkına sahip oluyor. Bu, çakılı kadro anlamına geliyor. Son olarak yapılan bir düzenleme ile kadrolu öÄŸretmene sözleÅŸmeli öÄŸretmen olan eÅŸinin yanına gidebilmesi imkânı tanındı. SözleÅŸmeli öÄŸretmen kadrolu olan öÄŸretmen eÅŸinin yanına gidemiyor, kadrolu öÄŸretmen sözleÅŸmeli öÄŸretmen eÅŸinin yanına tayin isteyebiliyor. Böylesine haksız bir uygulama olabilir mi? Binlerce öÄŸretmenin maÄŸdur edildiÄŸi, aile bütünlüklerinin bozulduÄŸu bir sistem ne kadar verim ve kalite getirir? Üstelik 6 yıl sonra öÄŸretmenin tayin talebinin gerçekleÅŸeceÄŸinin bir garantisi de yoktur. SözleÅŸmeli öÄŸretmenlere sendikal tercihler yönüyle baskı da yapıldığı göz ardı edilmemelidir.
Yukarıda da belirttiÄŸimiz üzere, sözleÅŸmeli öÄŸretmenler eÅŸ durumuna baÄŸlı özür grubu ataması baÅŸvurusunda bulunamadığı için maÄŸdur durumdadır. Kölelik düzeni olan sözleÅŸmeli öÄŸretmenlik mutlaka kaldırılmalıdır. Bu yapılana kadar da tüm sözleÅŸmeli öÄŸretmenlere eÅŸi ne iÅŸ yapıyorsa yapsın, özür grubundan zorunlu hizmet bölgelerine yer deÄŸiÅŸtirme hakkı verilmelidir.
Mülakatın da ülkemizde ne anlama geldiÄŸini bilmeyen yoktur. Mülakatın ne kadar sübjektif, torpile dayalı, hak edenin deÄŸil, yandaşın bir yerlere getirildiÄŸi bir sistem olduÄŸu gerek okul yöneticiliÄŸi atamalarında gerek ÅŸube müdürlüÄŸü atamalarında, gerekse sözleÅŸmeli öÄŸretmen alımlarında görülmüÅŸtür. SözleÅŸmeli öÄŸretmen alımlarında yapılan mülakatlarda komisyonlar adil ve ÅŸeffaf çalışmamış, kriterler komisyondan komisyona deÄŸiÅŸiklik göstermiÅŸ, bazı adaylara KPSS’den yüksek puan almasına raÄŸmen mülakatta çok düÅŸük puanlar verilmiÅŸ ya da KPSS’den düÅŸük puan almasına raÄŸmen bazı adaylara mülakatta yüksek puanlar verilmiÅŸtir. Hatta ikinci kez mülakata giren bir adayın iki mülakat puanı birbirinden farklıdır. Sonuç itibariyle iyi niyetli bile olunsa mülakat doÄŸru sonuçları asla vermemektedir. Kaldı ki mülakatı art niyetli kiÅŸiler çıkarları doÄŸrultusunda da kullanabilmektedir. Zira son yapılan mülakatta Milli EÄŸitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın ‘+ - 5 puan’ talimatı bile dikkate alınmamıştır.
Milli EÄŸitim Bakanı İsmet Yılmaz ısrarla mülakattan vazgeçilmeyeceÄŸini ifade etmiÅŸtir. Bakanın mülakat ısrarını anlamak mümkün deÄŸildir. Hatta Yılmaz biraz daha ileri giderek mülakatla ilgili ÅŸikâyetlerin azaldığını söylemiÅŸtir. Mülakatla ilgili ÅŸikâyetlerin azaldığını düÅŸünmek elbette mümkün deÄŸildir. Dolayısıyla mülakatta haksızlığa uÄŸradığını düÅŸünen tüm adaylar mutlaka sıkıntılarını dile getirmeli, her türlü yasal hakkını kullanmalıdır. Aksi taktirde yetkililer ÅŸikayetlerin azaldığını, her ÅŸeyin yoluna girdiÄŸini düÅŸünerek, mülakat ısrarını sürdürecektir. Oysaki hangi düzenleme yapılırsa yapılsın mülakatı hiçbir ÅŸekilde objektif hale getiremezsiniz. Amaç terör örgütü mensuplarını tespit etmek ise mülakat zaten bunun yolu deÄŸildir. ÖÄŸretmenleri saÄŸlam bir güvenlik soruÅŸturmasına tabi tutarak atayabilirsiniz. Bu minvalde sözleÅŸmeli ve mülakatlı öÄŸretmen alımının kaldırılmasını, tüm öÄŸretmenlerin kadrolu ve KPSS puan üstünlüÄŸüne göre atanmasını istiyoruz.
Yönetici atamaları:
EÄŸitim yandaÅŸ yönetici atamalarından çok çekti. Bir takım yandaÅŸları yönetici yapmak için yönetici atama sistemi deÄŸiÅŸtirildi ve bu durum bilgili, ehliyetli, liyakatli insanların görevlerinden alaÅŸağı edilmesi sonucunu doÄŸurdu. Mülakatı yönetici atamalarının odağına yerleÅŸtirenler ve bunu suiistimal edenler ne yazık ki kendilerine teslim olmayanlara adeta göz açtırmıyor. Özellikle taÅŸra teÅŸkilatlarında bilgiden, ahlaktan, izandan yoksun birtakım yerel çeteler oluÅŸtu ve bu aymazlar okullarda hâkimiyet kurmaya baÅŸladı. Bunun sonucu olarak da nitelikli, donanımlı, ehil insanlar görevlerinden uzaklaÅŸtırılarak, yerlerine biat eden, torpil peÅŸinde koÅŸan, kul, köle olmayı yaÅŸamının odağına yerleÅŸtiren, kalitesiz insanlar getirildi. İşin kötü tarafı MEB’in bu güruha karşı hiçbir tedbir almamasıdır. Oysa Türkiye 15 Temmuz felaketini yaÅŸamıştır. Sırf yandaÅŸ diye makamlara getirilenlerin bugün ülkemizi getirdiÄŸi nokta ortadadır. Yeni 15 Temmuzlar yaÅŸanmaması için yönetici atamalarında da mülakatın kaldırılması, objektif olmayan hiçbir unsurun MEB çatısı altında barınmaması gerekmektedir. Biz bu anlayışı sendika olarak kınıyoruz. Bu ülkeyi seven, vatanına, milliyetine, bayrağına baÄŸlı, liyakati ön planda tutan, donanımlı insanların ötekileÅŸtirilmesine asla tahammülümüz yoktur.
Mülakatlarla ilgili çok çarpıcı bir torpil örneÄŸi vereceÄŸim: Müdür ve müdür yardımcılığı sözlü sınavları için 3-21 Temmuz 2017 tarihleri belirtilmiÅŸti. İstanbul’un Silivri İlçesinde mülakatlardan önce tüm adaylara sözlü sınav puanlarının verildiÄŸine dair bir liste elimize ulaÅŸmıştı. Listede kime, kaç puan verileceÄŸi belirtilmiÅŸti. Bu listeyi ÅŸube baÅŸkanlığımız noterde tasdik ettirdi. Sözlü sınav sonuçları açıklandığında, noterde onaylatılan liste ile sözlü sınav sonuçlarının aynı olduÄŸu görüldü. Bunun üzerine genel merkez olarak torpilli listeyle ilgili suç duyurusunda bulunduk. Benzer torpil listeleri ülkemizin farklı bölgelerinde ortaya çıkmaktadır.
GörüldüÄŸü üzere sözlü sınav sonuçlarına müdahale ediliyor, sınav henüz yapılmamışken puanlar belirleniyor, komisyon üyelerine baskı yapılıyor, bazı komisyonların sözlü sınav puanlarını deÄŸiÅŸtirdiÄŸi yönünde duyumlar alınıyor. Kısacası mülakatın olduÄŸu her yere ÅŸaibenin bulaÅŸtığı su götürmez bir gerçektir.
Bu minvalde; mülakat kamuda her alanda ortadan kaldırılmalıdır. Mülakat kadar sakat, sistemi deforme eden, ahlakı ayaklar altına alan, hak yiyen bir yöntem daha yoktur. Yönetici, öÄŸretmen, ÅŸube müdürü, memur atamalarının sendikal tercihler, dernek v.b. kuruluÅŸlara üyelikler deÄŸerlendirilerek yapılması eÄŸitimi bilimsellikten uzaklaÅŸtırmaktadır.
Mülakat sistemi yönetici atamalarında asla kabul edilemez. Mülakat rezaleti devam ettiÄŸi sürece önümüzdeki dönemde mülakat sürecinden önce üyelerimizle istiÅŸare ederek, bu sınavlara girip girmeme konusunu masaya yatıracağız. Üyelerimizin kanaati sınavlara girmeme doÄŸrultusunda olursa, sınavları protesto ederek, üyelerimizin girmemesini isteyeceÄŸiz. Bu tamamen MEB’in yönetici atamada yapacağı deÄŸiÅŸiklikler ve alacağı tedbirlerin sonucuna göre deÄŸiÅŸecektir.
Yargı kararlarının uygulanmaması:
Yönetici atamalarında, ÅŸube müdürlüÄŸü atamalarında MEB’in yargı kararlarına uymaması eÄŸitimimizi çıkmaza sürüklemektedir. Yargı, sadece sözlü sınav sonuçları dikkate alınarak yapılan 1709 ÅŸube müdürlüÄŸü atamasını iptal etmiÅŸ, MEB bu karara itiraz etmiÅŸ ve son olarak da Danıştay, MEB’in itirazını kabul etmemiÅŸti. MEB’in 1709 ÅŸube müdürü atamasını 30 gün içinde iptal etmesi gerekirken, bu kararının üzerinden aylar geçmiÅŸ ancak MEB bu süreçte ÅŸube müdürlüÄŸü atamalarını hala iptal etmemiÅŸtir. Haksız olarak görevden alındığı yargı kararlarıyla tespit edilen okul yöneticileri ile ilgili MEB’in tutumu yine aynı yöndedir. GörüldüÄŸü üzere MEB hukuku iÄŸdiÅŸ etmekte, kendisini yargının üzerinde görmekte, bu kararları adeta yok saymaktadır. Hukuku görmezden gelen anlayış MEB’de adet haline gelmiÅŸtir. MEB bu arazlı anlayışı terketmelidir.
Müfredat:
Milli EÄŸitim Bakanı İsmet Yılmaz müfredatı öve öve bitiremese de bu müfredat eÄŸitimin ihtiyaçlarına cevap veremeyecek bir müfredattır. Tek taraflı, ben bilirimci anlayışla hazırlanan, ideolojik unsurların ağırlıklı olduÄŸu bu müfredatın eÄŸitimimize kalite getirmesi, nitelikli eÄŸitimin önünü açması, dünya ülkeleri ile rekabet edecek noktaya getirmesi ham hayaldir.
Öncelikle müfredatta Atatürk ile ilgili konuların azaltılmış olması, bizim için en büyük eksikliktir. Bakan Yılmaz, ‘Atatürk ile ilgili kazanılması, öÄŸrenilmesi gerekirken çıkarılan hiçbir konu yoktur’ dese de geçmiÅŸ müfredat ile karşılaÅŸtırıldığında daraltılan çok husus olduÄŸunu görebiliyoruz. Hayat bilgisinden, T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük hatta Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersine kadar birçok derste Atatürk ile ilgili konularda daraltmalar yapılması biz eÄŸitimcileri hayal kırıklığına uÄŸratmıştır. İnkılap tarihi ve Atatürkçülük dersinden, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersine, müzik dersinden, biyoloji dersine kadar çok eleÅŸtirilen bir müfredatla karşı karşıyayız. Son karikatür krizi de ders kitaplarının içeriÄŸini bir kez daha tartışmalı hale getirmiÅŸtir. Ne yazık ki burada da sorumluluÄŸu bir Allah’ın kulu almamıştır.
Öte yandan burada gözden kaçırdığımız en önemli husus öÄŸretmen meselesidir. Siz hangi müfredatı getirirseniz getirin öÄŸretmen yetiÅŸtirme, öÄŸretmeni donanımlı hale getirme konusunda bir verim saÄŸlayamıyorsanız, hiçbir müfredatla baÅŸarıyı yakalayamazsınız. ÖÄŸretmeni öncelemezseniz, okulları saÄŸlam, dik duruÅŸlu, bilgili, liyakatli, kabiliyetli yöneticilere emanet etmezseniz, milli, çaÄŸdaÅŸ, bilim odaklı düÅŸünen bürokratları kadrolara getirmezseniz, öÄŸretmenleri saÄŸlam bir hizmet içi eÄŸitime tabi tutmazsanız, geliÅŸmelerden haberdar etmezseniz, onları maddi ve özlük haklarını ileri noktaya taşımazsanız eÄŸitim yarışında çok gerilerde kalırsınız.
Performans sistemi:
ÖÄŸretmen Strateji Belgesi’nde öÄŸretmenlere performans sistemi getirileceÄŸi ve öÄŸretmenlerin 4 yılda bir sınava tabi tutulacakları belirtilmiÅŸti. Öncelikle ÅŸunu söylemek istiyoruz ki, performans deÄŸerlendirmesi hangi amaçla yapılırsa yapılsın tıpkı mülakatta yaÅŸananlar gibi adil sonuçlar doÄŸurmayacaktır. Suiistimale çok açık olan bu uygulama ‘benim öÄŸretmenim, benim memurum’ anlayışını hâkim kılacaktır. YandaÅŸ olan, torpil bulan, biat eden, sırtı sıvazlanan kiÅŸiler performans deÄŸerlendirmesinden yüksek puanlar alırken, tüm bunları kabul etmeyenler adeta cezalandırılacaktır. Bu sistem ayrıştırmaktan baÅŸka bir amaca hizmet etmeyecektir.
Öte yandan öÄŸretmenlerin performansının nasıl ölçüleceÄŸi de tartışma konusudur. Åžayet okulların, öÄŸrencilerin baÅŸarı durumu baz alınacaksa, her bölgenin, ilin, hatta mahallenin sosyo-ekonomik düzeyi, okulların baÅŸarı durumu farklıdır. Ailelerin çocuklarına saÄŸladıkları imkânlar farklıdır. Kimi öÄŸrenciler özel ders alabilirken, yabancı dil kursuna gönderilirken kimi aileler çocuklarına bu imkânları saÄŸlayamamaktadır. Üstelik baÅŸarı öÄŸrencilerin kiÅŸisel performansları ile de yakın iliÅŸkilidir. Dolayısıyla performans deÄŸerlendirmesinde hangi kriteri getirirseniz getirin doÄŸru bir sonuç alamasınız.
İstihdam edilen tüm öÄŸretmenlerin 4 yılda bir sınava tabi tutulması da gündemdedir. ÖÄŸretmenin bilgiyi öÄŸrenciye aktarabilmesi, ders içindeki tutum ve davranışları, öÄŸrenciyle olan iletiÅŸimi, onu çocuÄŸu gibi sahiplenmesi de çok önemlidir. Bu sınav öÄŸretmen üzerinde motivasyonu düÅŸürecek, stresi artıracaktır. ÖÄŸretmenlerden gerçek baÅŸarı bekliyorsanız onları sözde deÄŸil, gerçek anlamda saÄŸlam bir hizmet içi eÄŸitime tabi tutarsınız. Üstelik sınavın içeriÄŸi tam anlamıyla öÄŸretmen yeterliliÄŸini ölçecek midir? Sözlü sınav da söz konusu olacak mıdır? ÖÄŸretmenlerimiz 5 yılda bir ciddi bir hizmet içi eÄŸitimden geçirilerek, her türlü geliÅŸmeyi, yeniliÄŸi takip edebilir ve mesleÄŸine olumlu katkı saÄŸlayabilir. Bunun dışındaki sınav, performans gibi ucu açık, adaleti saÄŸlayamayacak, öÄŸretmenler üzerinde tehdit, baskı yaratacak, onları geliÅŸtirmek bir yana köreltecek, mesleklerine olan inançlarını azaltacak, mesleki tükenmiÅŸlik yaÅŸamalarına neden olacak yöntemler verimi düÅŸürecektir. ÖÄŸretmenlerin birçok elemeden geçerek atandığı düÅŸünüldüÄŸünde cezalandırmaya yönelik deÄŸil, hizmet içi eÄŸitim gibi öÄŸretmeni kazanmaya, verimi ve motivasyonu artırmaya yönelik bir sistem baÅŸarıyı getirir.
Dikkat çekmek istediÄŸimiz diÄŸer hususlar da ÅŸunlardır:
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.