Türkiye Kamu-Sen olarak yıllardır ezilen, hor görülen, en temel insan hakkından dahi mahrum bırakılan, ailelerinden koparılan, güvencesiz bir geleceğe mahkûm edilen sözleşmeli personelin sesini yetkililere duyurmaya çalışmaktayız
Türkiye Kamu-Sen olarak yıllardır ezilen, hor görülen, en temel insan hakkından dahi mahrum bırakılan, ailelerinden koparılan, güvencesiz bir geleceğe mahkûm edilen sözleşmeli personelin sesini yetkililere duyurmaya çalışmaktayız. Yaptığımız eylemlerle, gerçekleştirdiğimiz mitinglerle, başlattığımız kampanyalar ve yürüttüğümüz hukuk mücadelesiyle, güvencesiz, güvensiz, örgütsüz, emek düşmanı, esnek ve sözleşmeli personel çalıştırılması uygulaması olan 4/C istihdamına karşı tek başımıza mücadele vermekteyiz. Ancak hükümet, bütün uyarılarımıza rağmen, insan onuruna yakışmayan, sosyal devlet ilkesine uymayan, “kamu hizmeti” anlayışını zedeleyen, 4/C uygulamasını ısrarla sürdürmektedir. Özelleştirilerek faiz lobisine peşkeş çekilen kurumlarımızın kara bahtlı çalışanları, önce işlerinden olmuşlar, Sonra işsizlikle tehdit edilip, 4/C’li çalışmaya, açlığa, yoksulluğa, sefalete mahkûm edilmişlerdir.
2013 yılında gerçekleştirilen toplu sözleşme görüşmelerinde 4/C’lilerin kadro taleplerini yeterince gündeme getirmeyen malum konfederasyonun, Başbakan ve Bakan ziyaretleriyle günah çıkarma çabaları da bir aldatmacadan ibarettir. Adaletsizliği ilke, haksızlığı gelenek haline getirenler; sorunları çözmemek için direnmekte, bunların yandaşları da göstermelik girişimlerle günü kurtarmaya çalışmaktadırlar.
Toplu sözleşme sürecinde ve sonrasındaki Kamu Personeli Danışma Kurulu toplantılarında 4/C’li çalışanların kadroya geçirilmesine ve statülerinin iyileştirilmesine yönelik çalışmaların yapılacağı hüküm altına alınmıştır. Daha önce gerçekleştirdiğimiz ziyaretlerimizde ve toplantılarda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, defalarca 4/C’li çalışanların statüleriyle ilgili bir düzenleme yapılacağını ifade etmiştir. Hatta bu yönde alternatifli bir çalışma yapıldığını belirtmiştir. 2012 ve 2013 yıllarında gerçekleştirilen Kamu Personeli Danışma Kurulu toplantılarında, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın hazırlamış olduğu kitapçıklarda 4/C’lilerin kadroya geçirilmesi, kanun tasarısı hazırlanan konular arasında sayılmış, 28 Kasım 2013 tarihinde gerçekleştirilen en son kurul toplantısı sonrasında da bu konu, Kurul kararlarında yer almıştır.
Ancak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 4/C’li çalışanların kadroya geçirilmesini popülizm olarak değerlendirmiş, gündemlerinde 4/C’lilerin kadroya geçirilmesi gibi konunun bulunmadığını söylemiştir. Ne yazık ki, yıllardır hayal satıp, gerçeklerle bizleri perişan edenler; bu karar ile de en iyi bildikleri şeyi, ayrımcılığı, adaletsizliği ve mağdur etmeyi başarmışlardır. Dünyanın en büyük 17 ekonomisi arasında yer almasıyla övünülen Türkiye’nin, 23 bin 4/C’linin kadroya geçirilmesinin popülizm olduğunu ifade etmek, en büyük tutarsızlıktır. 23 bin 4/C’linin kadroya geçirilmesiyle bütçeye gelecek ek yük, yandaşların bir ayakkabı kutusunu bile dolduracak düzeyde değildir.
Bugüne kadar ihmal edilen, sözleşmeli personelin kadroya geçirilmesi aşamasında unutulan ama sabır ve sükûnet içinde durumlarının düzeltilmesini bekleyen 4/C’li çalışanlarımız, bugün büyük bir hayal kırıklığı içerisinde, kendilerine verilen sözlerin yerine getirilmesini, tutanak altına alınan kadro haklarının iadesini beklemektedirler. Bu bakımdan insan haklarına ve sosyal devlet ilkesine aykırı şartlar altında kaderine terk edilen 4/C’li çalışanlarımızın kadroya geçirilmeleri asla popülist bir uygulama değil, verilen sözlerin yerine getirilmesi anlamı taşımaktadır. 4/C’li çalışanlarımızın kadroya geçirilmesi hukuki ve ekonomik bir düzenlemenin ötesinde, insani ve ahlaki bir zorunluluktur. Türkiye Kamu-Sen olarak iktidarı, verdikleri sözlere tutmaya, altına imza attıkları tutanaklara sahip çıkmaya davet ediyoruz. Kamu Personeli Danışma Kurulu toplantılarında karar altına alınan, 4/C’li personelin kadroya geçirilmesi, 2005 yılından sonra göreve başlayan personele ilave bir derece verilmesi, disiplin cezalarının affı, yardımcı hizmetler sınıfına ek gösterge verilmesi, emekli ikramiyesinin hesaplanmasında 30 yıllık hizmet süresi sınırının kaldırılması, öğretim elemanlarının ücretlerinin iyileştirilmesi gibi konuların hazırlanan torba kanuna eklenerek bir an önce yasalaşması zorunludur. Aksi bir durum, iktidarın güvenilirliğinin sorgulanmasına, sosyal diyalog ve toplu sözleşme sisteminin çökmesine neden olacaktır.
Biz, istihdam anlayışının güvenceli, sürekli ve uluslar arası sözleşmelerdeki “düzgün iş” kavramına uygun hale getirilmesini istiyoruz. Bu yöndeki mücadelemizi, bütün 4/C’li personel kadroya geçirilinceye ve kamu görevlilerimizin temel sorunları çözülünceye kadar sürdürmeye kararlıyız.
Kamuoyuna duyurulur.