KAMU-SEN AYLARDIR DÄ°LE GETÄ°RDÄ° SONUNDA HAKLI ÇIKTI
KAMU-SEN AYLARDIR DÄ°LE GETÄ°RDÄ° SONUNDA HAKLI ÇIKTI..
TÜRKÄ°YE KAMU-SEN BÄ°R KEZ DAHA HAKLI ÇIKTI!
CumhurbaÅŸkanımız Sayın Ahmet Necdet Sezer'in, Sosyal Sigortalar ve Genel SaÄŸlık Sigortası Kanununu veto gerekçeleri, Türkiye Kamu-Sen'in aylardır dile getirdiÄŸi düÅŸüncelerinde ne denli haklı olduÄŸunu bir kez daha ve en yetkili ağız tarafından ortaya koymuÅŸtur. CumhurbaÅŸkanımızın yasayı veto gerekçelerinde saydığı, kanunun anayasanın "Sosyal Devlet" ilkesini zaafa uÄŸrattığı, memur maaÅŸlarının azalmasına neden olacağı, emekli aylıklarını düÅŸüreceÄŸi, emeklilikte eÅŸitlik ilkesini ortadan kaldıracağı, hakları gerileteceÄŸi, emeklinin yaşının kademeli olarak 65'e ve prim ödeme gün sayısının da 9 bin güne çıkarılmasının emekliliÄŸi imkansız hale getirdiÄŸi, emekli aylıklarının TÜFE rakamları baz alınarak artırılmasının, gelir dağılımındaki adaleti bozacağı, fiili hizmeti düzenleyen maddelerin kurumlar ve ünvanları baz almasının eÅŸitlik ilkesine aykırı olduÄŸu, emekli ikramiyelerinin kamuda en son çalışılan kurumca ödenmesinin mümkün olmadığı görüÅŸü, Türkiye Kamu-Sen'in yaklaşık iki yıldır her etkinlik ve platformda sosyal güvenlikle ilgili olarak ileri sürdüÄŸü çekincelerle birebir örtüÅŸmektedir. EÄŸer hükümet, Türkiye Kamu-Sen'in uyarılarını dikkate alsaydı ve çalışanlarımızın haklarını kısıtlayan, yükümlülüklerini artıran bu yasayı konfederasyonumuzun taleplerini dikkate alarak düzenleseydi, böyle bir sonuçla karşılaşılmayacak ve CumhurbaÅŸkanımız bu yasayı veto etmeyecekti. CumhurbaÅŸkanı Ahmet Necdet SEZER tarafından yayımlanması uygun bulunmayan, 5489 sayılı "Sosyal Sigortalar ve Genel SaÄŸlık Sigortası Kanunu", 3, 28, 29, 31, 40, 46, 55, 63, 80, 82, geçici 1, geçici 2, geçici 4, geçici 6 ve geçici 9. maddelerinin bir kez daha görüÅŸülmesi için, Anayasa'nın deÄŸiÅŸik 89. ve 104. maddeleri uyarınca Türkiye Büyük Millet Meclisi BaÅŸkanlığı'na geri gönderilmiÅŸtir.
Söz konusu Yasa'nın Türkiye Büyük Millet Meclisi BaÅŸkanlığı'na geri gönderilmesinin gerekçeleri aÅŸağıda sunulmaktadır:
T.C.
CUMHURBAÅžKANLIÄžI
SAYI : B.01.0.KKB.01-18/A-5-2006-336 10 / 05 / 2006
TÜRKÄ°YE BÜYÜK MÄ°LLET MECLÄ°SÄ° BAÅžKANLIÄžINA
Ä°LGÄ°: 25.04.2006 günlü, A.01.0.GNS.0.10.00.02-10377/31449 sayılı yazınız.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu'nca 19.04.2006 gününde kabul edilen 5489 sayılı "Sosyal Sigortalar ve Genel SaÄŸlık Sigortası Kanunu" incelenmiÅŸtir.
1- Yasa ile, Devlet memurları ve diÄŸer kamu görevlileri, hizmet akdine dayalı ücretle çalışanlar, tarımsal iÅŸlerde ücretle çalışanlar, kendi hesabına çalışanlar ve tarımsal alanda kendi hesabına çalışanları kapsayan beÅŸ ayrı emeklilik rejiminin, aktüeryal olarak hak ve yükümlülüklerin eÅŸit olacağı tek emeklilik rejiminde buluÅŸturulması amaçlanmaktadır.
Yasa, sosyal sigortalar ile genel saÄŸlık sigortasından yararlanacak kiÅŸileri, iÅŸverenleri, saÄŸlık hizmeti sunucularını, bu Yasa'nın uygulanması yönünden gerçek kiÅŸiler ile her türlü kamu ve özel hukuk tüzelkiÅŸilerini ve tüzelkiÅŸiliÄŸi olmayan diÄŸer kurum ve kuruluÅŸları kapsamaktadır.
Yasa'da, sosyal sigortalar ile genel saÄŸlık sigortası yönünden kiÅŸileri güvenceye alacak düzenlemeler yapılmaktadır. Bu baÄŸlamda, Yasa'da, sigortalardan yararlanacak kiÅŸiler ve saÄŸlanacak haklar, bu haklardan yararlanma koÅŸulları, finansman ve karşılanma yöntemleri belirlenmekte, sosyal sigortaların ve genel saÄŸlık sigortasının iÅŸleyiÅŸine iliÅŸkin ilke ve yöntemlere yer verilmektedir.
Yasa'nın incelenmesine geçilmeden önce, Anayasa'da, Türkiye Cumhuriyeti'nin nitelikleri arasında sayılan sosyal devlet ilkesi ve herkes için öngörülen sosyal güvenlik hakkı üzerinde durulması gerekmektedir.
Anayasa'nın 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti'nin, toplumun huzuru, ulusal dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliÄŸine baÄŸlı, baÅŸlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduÄŸu belirtilmiÅŸ; "sosyal devlet" niteliÄŸi, Türkiye Cumhuriyeti'nin temel nitelikleri arasında sayılmıştır.
Madde gerekçesinde belirtildiÄŸi gibi, sosyal devlet, çalışan, ancak, çalışması karşılığı elde ettiÄŸi ürün ile mutlu olabilmek için tasarladığı maddi ve manevi deÄŸerlere ulaÅŸamayan kiÅŸilere yardımcı olmayı ilke edinen devlettir.
Sosyal devlet, bireyin huzur ve gönencini gerçekleÅŸtiren ve güvenceye alan, kiÅŸi ve toplum arasında denge kuran, emek ve sermaye iliÅŸkilerini dengeli olarak düzenleyen, çalışanların insanca yaÅŸaması ve çalışma yaÅŸamının kararlılık içinde geliÅŸmesi için sosyal, ekonomik ve mali önlemleri alarak çalışanları koruyan, iÅŸsizliÄŸi önleyici ve ulusal gelirin adalete uygun biçimde dağılmasını saÄŸlayıcı önlemleri alan, adaletli bir hukuk düzeni kuran ve bunu sürdürmeye kendini yükümlü sayan, hukuka baÄŸlı devlettir.
Anayasa Mahkemesi'nin konuya iliÅŸkin tüm kararlarına egemen olan görüÅŸe göre de, sosyal devletin görevi, kiÅŸinin doÄŸuÅŸtan sahip olduÄŸu onurlu bir yaÅŸam sürdürmesini, maddi ve manevi varlığını bu yönde geliÅŸtirmesi için gerekli koÅŸulları, güçsüzleri güçlüler karşısında koruyarak gerçek eÅŸitliÄŸi, yani sosyal adaleti, sosyal gönenci, sosyal güvenliÄŸi ve toplumsal dengeyi saÄŸlamaktır.
Sosyal devlette sosyal güvenlik sistemi, yalnızca aktüeryal hesaba dayanan bir düzenek olarak oluÅŸturulamaz. Sosyal güvenliÄŸi salt aktüeryal denge olgusu düÅŸüncesiyle oluÅŸturmak, "sosyal devlet" ilkesini savsaklamak anlamına gelir ki, bunu, Anayasa'nın 2. maddesiyle baÄŸdaÅŸtırmak olanaksızdır.
Devletin "sosyal" niteliÄŸi, aktüeryal denge ile sosyal devlet ilkesi arasında uyum saÄŸlanmasını; sosyal güvenlik sisteminden kaynaklanan açıkların, baÅŸka bir deyiÅŸle sosyal güvenlik yükünün gerektiÄŸinde devletçe karşılanmasını zorunlu kılar.
Ayrıca, hukuk devletinin amaç edindiÄŸi kiÅŸinin korunması da, toplumda sosyal güvenliÄŸin, sosyal gönencin ve sosyal adaletin saÄŸlanmasıyla gerçekleÅŸtirilebilmektedir.
Cumhuriyet'in nitelikleri arasında yer verilen sosyal hukuk devleti ilkesi uyarınca, toplumda yoksul ve gereksinim duyan insanlara Devlet'çe yardım yapılarak, onlara insan onuruna yaraşır asgari yaÅŸam düzeyinin saÄŸlanması, böylece, sosyal adaletin ve sosyal devlet ilkesinin gerçekleÅŸmesine elveriÅŸli ortam yaratılması gerekmektedir.
Sosyal devletin görevleri arasında yer alan insan onuruna yaraşır asgari yaÅŸam düzeyinin saÄŸlanması, herkese çalışma olanağı yaratılması, çalışanlara adaletli ve dengeli ücret verilmesi ve çalışamayacak durumda olanların sosyal güvenlik önlemleri ile korunması anlamını taşımaktadır.
Sosyal güvenliÄŸin de içinde bulunduÄŸu sosyal hakların devletçe tanınmış olması yeterli deÄŸildir. Bu hakların gerçekleÅŸmesi için devletin olumlu edimde bulunması, sosyal güvenlik alanında oluÅŸturulacak kural ve kurumların da, Anayasa'nın sözüne ve özüne, bu baÄŸlamda sosyal hukuk devleti ilkesine uygun olması zorunludur.
Uluslararası hukuk belgelerinde ve çaÄŸdaÅŸ anayasalarda olduÄŸu gibi, Anayasamızda da sosyal güvenlik hakkına, "Temel Haklar ve Ödevler" bölümünde "sosyal ve ekonomik haklar " arasında yer verilmiÅŸtir.
Anayasa'nın 60. maddesinde, herkesin sosyal güvenlik hakkına sahip olduÄŸu; Devlet'in, bu güvenliÄŸi saÄŸlayacak gerekli önlemleri alıp örgütü kuracağı belirtilmiÅŸtir.
Maddede, sosyal güvenlik, bireyler yönünden "hak", Devlet yönünden "ödev" olarak öngörülmüÅŸtür. Anayasa koyucu, Devlet'i yalnızca sosyal güvenliÄŸi saÄŸlayacak önlemleri almak ve gerekli örgütü kurmakla görevlendirmemiÅŸ, aynı zamanda bunu Devlet'in yükümlülüÄŸü olarak görmüÅŸtür.
Öte yandan, Anayasa'nın 5. maddesinde, kiÅŸilerin ve toplumun gönenç, huzur ve mutluluÄŸunu saÄŸlamak, kiÅŸinin temel hak ve özgürlüklerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle baÄŸdaÅŸmayacak biçimde sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmak, insanın maddi ve manevi varlığının geliÅŸmesi için gerekli koÅŸulları hazırlamak Devlet'in temel amaç ve görevleri arasında sayılmıştır.
Sosyal güvenlik hakkının, yurttaÅŸlarının sosyal durumu ve gönenciyle ilgilenen, onlara insanlık onuruna yaraşır asgari yaÅŸama düzeyi saÄŸlayan "sosyal devlet"in gereÄŸi ve zorunlu sonucu olduÄŸu tartışmasızdır.
Sosyal güvenlik, geliri ne olursa olsun bireylere belirli sosyal riskler karşısında ekonomik güvence saÄŸlanmasını, onun kimi zararlara uÄŸrama olasılığına karşı korunmasını, sosyal zararların tehlikeleri karşısında bireyin ekonomik yönden güçlü kılınmasını gerektirmektedir.
ÇaÄŸdaÅŸ toplumlarda bu niteliÄŸi ile sosyal güvenliÄŸin saÄŸlanması, bireylerin geleceklerini güvence altına almaya, mutluluÄŸunu, huzurunu ve gönencini saÄŸlamaya yönelik etkinliklerin en önemlilerinden biri olarak kabul edilmektedir.
Sosyal güvenliÄŸin iÅŸlevlerinin yerine getirilmesini amaçlayan kurallar ve kurumların tümü sosyal güvenlik sistemini oluÅŸturmaktadır. Toplumsal dayanışmanın kurumsal duruma getirilmesini anlatan sosyal güvenlik sistemi, Devlet'in, Anayasa'nın 60. maddesi gereÄŸince kurmakla görevli ve yükümlü olduÄŸu sosyal güvenlik örgütü ile yine Devlet'in sosyal güvenliÄŸi saÄŸlamak için alacağı önlemlerin tümünü kapsamaktadır.
Öte yandan, Anayasa'nın 65. maddesinde, Devlet'in, sosyal ve ekonomik alanlarda Anayasa ile belirlenen görevlerini, bu görevlerin amaçlarına uygun öncelikleri gözeterek, mali kaynaklarının yeterliliÄŸi ölçüsünde yerine getireceÄŸi belirtilmiÅŸtir.
Anayasa Mahkemesi kararlarında da belirtildiÄŸi gibi, Devlet, yurttaÅŸlar için hak, kendisi için ödev olan sosyal güvenliÄŸi saÄŸlama görevini yerine getirirken, sosyal sigortacılığın teknik gereklerine uygun kimi sınırlamalar yapabilirse de, sosyal güvenlik hakkını kullanılamayacak duruma getiren önlemler alamaz.
Nitekim, Anayasa'nın 65. maddesinde, Devlet'e sosyal hakları mali kaynaklarının yeterliliÄŸi ölçüsünde gerçekleÅŸtirme olanağı tanınırken, "bu görevlerin amaçlarına uygun öncelikleri gözetme" koÅŸulu da konulmuÅŸtur.
Yine Anayasa Mahkemesi'nin 23.02.2001 günlü, E.1999/42, K.2001/41 sayılı kararında belirtildiÄŸi gibi, sosyal güvenlik sisteminde yapılan deÄŸiÅŸikliklerin, hukuk devletinde olması gereken hukuk güvenliÄŸini zedelemeyecek biçimde "adil, makul ve ölçülü" olması zorunludur.
Bu yaklaşım, emekli olabilmek için öngörülen prim ödeme gün sayısı, prime esas aylık tutarı ve prim oranı, emekliliÄŸe hak kazanabilme ile emekli aylığına hak kazanmada yaÅŸ sınırları, yaÅŸlılık aylığı baÄŸlama oranı, yaÅŸlılık aylığı hesaplama yöntemi, aylıklarda saÄŸlanacak yıllık artış tutarı ve saÄŸlık gibi konularda getirilen kuralların adil, makul ve ölçülü olmasını gerektirmektedir.
Yasa'nın genel olarak maddeleri incelendiÄŸinde sosyal güvenlik sistemindeki kimi konular yönünden "adil, makul ve ölçülü" olma ölçütünün gözetilmediÄŸi görülmektedir. AÅŸağıda bu konulara ve buna iliÅŸkin gerekçelere ayrıntılarıyla yer verilmiÅŸtir.
a- Yasa'nın 28. maddesinde, 01.01.2007'den sonra sigortalı kapsamına girenlere, kadın için 58, erkek için 60 yaşını doldurmuÅŸ olmaları ve en az 9000 gün malullük, yaÅŸlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiÅŸ bulunması koÅŸuluyla aylık baÄŸlanacağı belirtilmektedir. YaÅŸ sınırı, 01.01.2036'dan baÅŸlayarak kadınlar için 01.01.2048'e, erkekler için 01.01.2044'e kadar artırılıp, 65'e yükseltilmektedir.
Ülkemizde ortalama yaÅŸama süresinin 66 yıl olduÄŸu gözetildiÄŸinde, Yasa ile tüm sigortalılar yönünden emekli aylığı baÄŸlama yaÅŸ sınırının zaman içinde de olsa 65'e yükseltilmesi; sürekli çalışma olanağı iÅŸverenin inisiyatifinde olan sigortalılar yönünden de prim ödeme gün sayısının 9000'e çıkarılmasının gelecek kuÅŸakların emeklilik hakkına kavuÅŸmasını olanaksız kılacağı, bu niteliÄŸi ile adil, makul ve ölçülü olmadığı açıktır.
Ä°ÅŸçiler için prim ödeme gün sayısının 7000'den 9000 güne çıkarılması, Türkiye gerçekleriyle baÄŸdaÅŸmadığı gibi, esnek çalışmanın, sendikasızlaÅŸtırmanın, kayıtdışı çalıştırmanın ve yoÄŸun iÅŸsizliÄŸin yaÅŸandığı ülkemizde 9000 prim ödeme günü gerçekçi görünmemektedir.
Üstelik, emekli olabilme yaşı ile aylık baÄŸlama yaşı arasındaki kimi durumlarda uzun yılları içeren fark da ölçüsüzlüÄŸün bir baÅŸka göstergesidir. ÖrneÄŸin, 01.01.2007 gününde, 18 yaşında iken sosyal sigorta kapsamına giren, 43 yaşında emekli olma hakkı kazanan bir sigortalı, ancak 22 yıl sonra, 65 yaşında aylığa hak kazanabilecektir.
Yukarıda da belirtildiÄŸi gibi, Yasa'nın 28. maddesinde, emeklilik yaşının, 01.01.2007 gününden sonra ilk kez sigortalı olacaklar yönünden kadın için 58, erkek için 60 olarak belirlenmesine karşın, bu yaÅŸ koÅŸulu 2036 yılından baÅŸlayarak kademeli olarak artırılmakta ve emeklilik yaşı 65'e yükseltilmektedir.
Bu düzenlemeye göre, kadın için 58, erkek için 60 yaşını 01.01.2036 gününden önce dolduramayan sigortalılar, emeklilik yaşını kademeli olarak yükselten kurala baÄŸlı olacak ve bunun sonucunda, kendisine emekli aylığı baÄŸlanabilmesi için 65'e kadar uzanan yaÅŸları beklemek zorunda kalacaklardır. Ayrıca, yine bu durum nedeniyle, aynı gün iÅŸe baÅŸlayan ve prim ödeme süreleri eÅŸit olan farklı yaÅŸlardaki sigortalılar, yaÅŸlılık aylığına aynı yılda hak kazanamayacaklardır.
BaÅŸka bir anlatımla, Yasa'nın 28. maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinde, 01.01.2007'den sonra ilk kez sigortalı olanlar için öngörülen kadın için 58, erkek için 60 yaÅŸ sınırı, ancak sırasıyla 30 ve 32 yaÅŸlarında göreve baÅŸlayanlar yönünden geçerlidir. YaÅŸ küçüldükçe, 2036 yılından sonra artırılan yaÅŸ sınırı nedeniyle bekleme süresi artmaktadır. ÖrneÄŸin, 01.01.2007'de sigorta kapsamına giren bir kadın sigortalı 30 yaşında ise 58 yaşına ulaÅŸtığı 2035 yılında; 18 yaşında ise, 65 yaşına ulaÅŸtığı 2054 yılında yaÅŸlılık aylığına hak kazanabilecektir.
b- Yasa'nın 80. maddesinde, prime esas kazançlar düzenlenmiÅŸtir. Maddede, basamak sistemi kaldırılması nedeniyle BaÄŸ-Kur'a baÄŸlı sigortalılar ile tüm ödemeler keseneÄŸe baÄŸlı tutulacağı için TC Emekli Sandığı iÅŸtirakçileri yönünden önemli deÄŸiÅŸiklikler getirilmektedir.
Yasa'nın 80. maddesinin dokuzuncu fıkrasındaki düzenleme ile, BaÄŸ-Kur sigortalıları yönünden basamak sistemi kaldırılmakta; aylık prime esas kazançların, prime esas günlük kazanç alt sınırı ile üst sınırı arasında kalmak koÅŸuluyla kendilerinin bildirecekleri günlük kazancın otuz katı olacağı belirtilmektedir.
80. maddenin birinci fıkrasında, TC Emekli Sandığı iÅŸtirakçisi olanların aylık prime esas kazançlarının belirlenmesinde yapılan ödemelerin tümünün brüt tutarlarının gözönünde bulundurulacağı öngörülmektedir. Oysa, bugünkü sistemde zam ve tazminat ödemelerinin yasada hesap biçimi belirtilen sınırlı tutarı emeklilik keseneÄŸine baÄŸlı tutulmaktadır.
Ayrıca, Yasa'nın 82. maddesinde, tüm sigortalılar yönünden, prime esas kazancın hesaplanmasında alt ve üst sınır getirilmiÅŸken, 46. maddesinde, kamu görevlilerinin prime esas kazançlarının saptanmasında 82. maddedeki üst sınırın aranmayacağı belirtilmiÅŸtir. Böylece, kamu görevlilerinin tüm aylık gelirlerinden prim kesintisi yapılması olanaklı kılınmıştır.
Bu durumda, TC Emekli Sandığı iÅŸtirakçileri yönünden, çalışanlar için prim oranı % 14'e düÅŸürülmesine karşın, prime esas matrahın artması nedeniyle görev aylıklarında azalma olması kaçınılmazdır.
Bunun içindir ki, Yasa'nın geçici 4. maddesinin dokuzuncu fıkrasında, eski ve yeni matrahlar arasındaki farka iliÅŸkin sigorta priminin iki yıl süreyle kurumca karşılanması öngörülmüÅŸtür. Böylece, görev aylıklarındaki azalma iki yıl ertelenmiÅŸ olmaktadır.
c- Yasa'nın 29. maddesinde, aylık baÄŸlama oranının, toplam prim ödeme gün sayısının her 360 günü, yani her yıl için 2015 yılı sonuna kadar % 2,5, 2016 yılından baÅŸlayarak % 2 olduÄŸu belirtilmiÅŸtir.
Yine maddede, aylık baÄŸlama oranının % 90'ı geçemeyeceÄŸi de kurala baÄŸlanmıştır.
Bugün için aylık baÄŸlama oranı, Sosyal Sigortalar Kurumu ile BaÄŸ-Kur'a baÄŸlı sigortalılar yönünden her yıl için ortalama % 2,6, TC Emekli Sandığı iÅŸtirakçileri yönünden ise 25 yıl için yıllık % 3, sonraki yıllar için yıllık % 1'dir.
Ayrıca, bugünkü sistemde TC Emekli Sandığı iÅŸtirakçileri yönünden aylık baÄŸlama oranında üst sınır % 100'dür.
Aylık baÄŸlama oranının düÅŸürülmesinin daha az emekli aylığı anlamına geleceÄŸi, bu durumun, çalışanların emeklilik statüsü yönünden olumsuz bir geliÅŸme olduÄŸu açıktır.
d- Yasa'nın 29. maddesinde, yaÅŸlılık aylığının, ilgilinin ortalama aylık kazancı ile aylık baÄŸlama oranının çarpımıyla hesaplanacağı belirtilmiÅŸtir.
"Ortalama aylık kazanç" ise, sigortalının her yıla iliÅŸkin prime esas kazancının, kazancın iliÅŸkin olduÄŸu yıldan baÅŸlayarak aylık istem gününe kadar geçen yıllar için, her yıl gerçekleÅŸen güncelleme katsayısı ile güncellenerek bulunan kazançlar toplamının, itibari hizmet süresi ile fiili hizmet süresi zammı dışında, toplam prim ödeme gün sayısına bölünmesiyle hesaplanan ortalama günlük kazancın 30 katı olarak tanımlanmıştır.
YaÅŸlılık aylığının hesaplanmasında "ortalama aylık kazanç"ın esas alınması, bugün için Sosyal Sigortalar Kurumu'na baÄŸlı sigortalılar yönünden önemli yenilik getirmemektedir.
Sosyal Sigortalar Kurumu sigortalıları yönünden eski ve yeni sistem arasındaki fark, ilkinde prime esas kazanç, her takvim yılı itibariyle Türkiye Ä°statistik Kurumu'nca açıklanan tüketici fiyatları indeksindeki artış oranı ve gayrisafi yurt içi hasıla sabit fiyatlarla geliÅŸme hızı kadar ayrı ayrı arttırılarak, emekli olunan güne kadar güncelleÅŸtirilmekte iken, bu kez güncelleÅŸtirme iÅŸinin "güncelleÅŸtirme katsayısı" esas alınarak yapılmasından ibarettir.
Getirilen kural, BaÄŸ-Kur sigortalıları ve özellikle TC Emekli Sandığı iÅŸtirakçileri yönünden önemli yenilik içermektedir.
Yasa'yla BaÄŸ-Kur'a baÄŸlı sigortalılar yönünden basamak sistemi kaldırılarak, bunların prime esas günlük kazanç alt sınırı ile üst sınırı arasında kendilerinin bildireceÄŸi günlük kazancın prime esas alınması öngörülmüÅŸ; dolayısıyla bunların yaÅŸlılık aylıklarının hesaplanması yöntemi de deÄŸiÅŸtirilmiÅŸtir.
YaÅŸlılık aylığının hesaplanması yönteminde en köklü deÄŸiÅŸiklik TC Emekli Sandığı iÅŸtirakçileri yönünden yapılmıştır.
TC Emekli Sandığı iÅŸtirakçilerinin emekli aylıklarının nasıl hesaplanacağı 5434 sayılı Yasa'nın 41 ve ek 70. maddelerinde gösterilmektedir. Bu maddelere göre, emekli aylıkları; memur aylık katsayısı, emekli olunan günde bulunulan emeklilik keseneÄŸine esas derece ve kademe göstergesi, çalışma yaÅŸamı boyunca elde edilen en yüksek ek gösterge, kıdem aylığı, taban aylığı, zam ve tazminat ödemeleri varsa yasada gösterilen oranın, en yüksek Devlet memuru aylığının brüt tutarına uygulanması suretiyle hesaplanan emeklilik tazminatından oluÅŸmaktadır.
Ayrıca, 5434 sayılı Yasa'nın ek 68. maddesine göre de, makam tazminatı ile yüksek yargıçlık tazminatı ödenmesini gerektiren görevlerde bulunduktan sonra emekliye ayrılanlara, bulundukları en üst görevin makam, yüksek yargıçlık, temsil ve görev tazminatları emekli aylıklarına eklenmektedir.
Özetle, TC Emekli Sandığı iÅŸtirakçilerinin emekli aylıklarının hesaplanmasında, iÅŸtirakçinin bulunduÄŸu en son görevinin aylığı ve yapılan ödemelerin brüt tutarları gözönünde buldurulmaktadır.
Oysa, Yasa'da, TC Emekli Sandığı iÅŸtirakçileri yönünden de yukarıda açıklanan yöntem benimsenmiÅŸtir. Bu yöntem uyarınca, Devlet memurunun, göreve baÅŸladığı yıllarda daha düÅŸük olan aylık öÄŸeleri üzerinden hesaplanan prime esas kazançları yaÅŸlılık aylığının belirlenmesinde de dikkate alınacak ve sonuca etkili olacaktır.
Bu durumun, yaÅŸlılık aylığı baÄŸlama oranının da düÅŸürüldüÄŸü göz önünde bulundurulduÄŸunda, kamu görevlilerine baÄŸlanacak yaÅŸlılık aylıklarının bugüne göre daha düÅŸük olmasına yol açacağı ortadadır.
Günümüzde uygulanan emekli aylıklarının, insan onuruna yaraşır asgari yaÅŸama düzeyini saÄŸlamaktan uzak olduÄŸu gözetildiÄŸinde, bu tutarları daha da azaltan yeni kuralın adil, makul ve ölçülü olmadığı; emeklilerin ulusal gelirden hak ettikleri payı almalarını saÄŸlayamayacağı açıktır.
Ayrıca, Yasa'nın geçici 2. maddesinde, çalışanların 01.01.2007 gününe kadar sosyal güvenlik kurumlarına baÄŸlı geçen süreleri için yaÅŸlılık aylıklarının eski kurallara, bu günden sonraki sürelerine iliÅŸkin yaÅŸlılık aylıklarının Yasa kurallarına göre hesap edilerek her iki tutarın toplamının yaÅŸlılık aylığını oluÅŸturacağı belirtilmiÅŸtir ki, bu konunun, özellikle aynı görevde çalışmış ve çalışmakta olanların emekli aylıkları ile ölenlerin dul ve yetimlerinin aylıkları arasında fark oluÅŸturacağı; bu farkın, eÅŸitlik ilkesine aykırı olduÄŸu ve adaletsizlik yaratacağı açıktır.
e- Yasa'nın 55. maddesinin üçüncü fıkrasında, bu Yasa'ya göre baÄŸlanan gelir ve aylıkların, her yılın Ocak ve Temmuz ödeme günlerinden geçerli olmak üzere, bir önceki altı aylık döneme göre Türkiye Ä°statistik Kurumu'nca açıklanan en son temel yıllı tüketici fiyatları genel indeksindeki deÄŸiÅŸim oranı kadar artırılarak belirleneceÄŸi kurala baÄŸlanmış; geçici 1. maddenin beÅŸinci fıkrasında da, bu kuralın baÄŸlanmış aylık ve gelirler için de uygulanması öngörülmüÅŸtür.
Oysa, 5434 sayılı Yasa'nın ek 9. maddesinin birinci fıkrasında, yasalarla yapılacak deÄŸiÅŸiklikler sonunda aylık tutarlarında oluÅŸacak yükselmelerin, aynı rütbe, kadro unvanı ve dereceden baÄŸlanmış bulunan emekli, adi malullük, vazife malullüÄŸü, dul ve yetim aylıklarına da uygulanması esası getirilmiÅŸtir.
Bu düzenleme, 25.08.1999 günlü, 4447 sayılı Yasa'nın 24. maddesiyle deÄŸiÅŸtirilerek, Yasa'nın yürürlüÄŸe girdiÄŸi 08.09.1999'dan önce emekli, adi malullük, vazife malullüÄŸü ile dul ve yetim aylığı alanların bu aylıklarının, Yasa'nın yürürlüÄŸe girdiÄŸi günden; Yasa'nın yürürlüÄŸünden sonra baÄŸlanacak emekli, adi malullük, vazife malullüÄŸü ile dul ve yetim aylıklarının ise, baÄŸlandığı günden sonraki ilk memur aylık artış gününden baÅŸlayarak her ay bir önceki aya iliÅŸkin Türkiye Ä°statistik Kurumu'nca açıklanan en son temel yıllı kentsel yerler tüketici fiyatları indeksi deÄŸiÅŸim oranına göre belirlenmesi öngörülmüÅŸtür.
GörüldüÄŸü gibi, önceki ve sonraki emekliler arasındaki gelir farkını giderecek düzenlemeye, 4447 sayılı Yasa döneminde olduÄŸu gibi Yasa'da da yer verilmemiÅŸtir. Bu durum, bir yandan emeklilerin ulusal gelirden hak ettikleri payı almalarına engel olacak, öte yandan da, aynı görevi yapmış önceki ve sonraki emekliler arasında, hakkaniyete aykırı biçimde gelir farkı yaratacaktır.
Anayasa Mahkemesi'nin 4447 sayılı Yasa'ya iliÅŸkin 23.02.2001 günlü, E.1999/42, K.2001/41 sayılı kararında,
"5434 sayılı Yasa'nın ek 9. maddesinin birinci fıkrasının deÄŸiÅŸikliÄŸinden önce, eski emeklilerle yeni emekliler arasında herhangi bir eÅŸitsizlik doÄŸması engellenmiÅŸ iken, yeni düzenlemeyle emekli aylıklarındaki artışın gösterge ve ek göstergelerdeki artışa göre hesaplanması esasından vazgeçilerek, aylığın enflasyon oranındaki artışa göre hesaplanması kabul edilmiÅŸ, böylece çalışan memurların maaÅŸ artışı ile emekli memurların maaÅŸ artışı arasında olduÄŸu gibi, daha önce aynı görevlerde bulunan eski ve yeni emeklilerin maaÅŸları arasında da büyük farkların ortaya çıkmasına neden olacak bir sistem getirilmiÅŸtir.
Bu durum, Anayasa'nın 10. maddesindeki eşitlik ilkesini zedelemektedir.
EÅŸitlik temeline dayanan adil bir hukuk düzeni kurmak, hukuk devletinin en önemli iÅŸlevlerinden biri olduÄŸundan hukuksal eÅŸitlik saÄŸlanmadan hukuk devleti ilkesinin gerçekleÅŸmeyeceÄŸi açıktır."
gerekçesine yer verilerek, 4447 sayılı Yasa'nın, 5434 sayılı Yasa'nın ek 9. maddesini deÄŸiÅŸtiren kuralı, Anayasa'nın 2 ve 10. maddelerine aykırı bulunup iptal edilmiÅŸtir.
Bunun üzerine, 5434 sayılı Yasa'nın ek 9. madde kuralının yeniden yasalaÅŸtırılması ya da benzer bir yasal düzenleme yapılması gerekirken, Yasa'nın 55. maddesinde, 4447 sayılı Yasa benzeri bir kurala yer verilmiÅŸtir.
Bu durum, 55. madde kuralının, Anayasa'nın 2 ve 10. maddelerine açıkça aykırı olduÄŸunu göstermektedir.
Yasa'nın geçici 1. maddesinde, 55. madde kuralının baÄŸlanmış aylık ve gelirlere de uygulanmasının öngörülmesi sonuca etkili deÄŸildir. Çünkü, bu düzenleme, yalnızca eski ve yeni emekli aylıklarının aynı esasa göre, enflasyon oranında artırılmasına iliÅŸkin olup, Anayasa Mahkemesi kararında belirtilen ve aynı görevde çalışan memurlar ile bu görevlerden emekli olanların aylık artışları arasındaki farkı giderecek, 5434 sayılı Yasa'nın ek 9. maddesine benzer bir içerik taşımamaktadır.
Yasa'da, emekli aylıklarının, yasal kesin ölçütler yerine piyasa koÅŸullarına dayanan yönetsel keyfi ölçütlerle artırılmasının öngörülmesi de hukuk devleti ilkesine aykırılık oluÅŸturmaktadır.
Ayrıca, emekli aylıklarının yalnızca yıllık TÜFE oranı kadar artırılması, ulusal gelirdeki artış payının, baÅŸka bir deyiÅŸle gönenç payının emekli aylıklarına yansıtılmaması, emeklilerin ulusal gelirden aldıkları payın daha da gerilemesine neden olacaktır ki, bu da, sosyal hukuk devleti ilkesiyle baÄŸdaÅŸmamaktadır.
Sonuç olarak, yukarıda (a), (b), (c), (d) ve (e) bölümlerinde belirtilen gerekçelerle, Yasa'nın 3, 28, 29, 31, 46, 55, 80, 82, geçici 1, geçici 2, geçici 4. ve geçici 6. maddeleri, Anayasa'nın sosyal hukuk devleti ve eÅŸitlik ilkeleriyle baÄŸdaÅŸmamakta ve uygun görülmemektedir.
2- Yasa'nın 40. maddesinde, 506 sayılı Yasa'nın ek 5. maddesi ile 5434 sayılı Yasa'nın 32. maddesine göre, kimi ağır ve yıpratıcı iÅŸler için "itibari hizmet ya da fiili hizmet süresi zammı" adıyla farklı esas ve sürelerde verilmekte olan fiili hizmet süreleri, sosyal güvenlik kurumlarına göre farklılıkları kaldırılarak yeniden düzenlenmiÅŸtir.
Bu baÄŸlamda, sigortalıların hizmet sürelerine fiili hizmet süresi zammı eklenmesini gerektiren iÅŸyerleri ve/veya iÅŸler ile sigortalıların bu iÅŸyerlerinde ve/veya iÅŸlerde geçen çalışma sürelerinin her 360 günü için fiili hizmet zammı olarak eklenecek süreler gösterilmiÅŸ; hesaplanan fiili hizmet süresi zammının, yer altı iÅŸlerinde sürekli ya da dönüÅŸümlü olarak çalışanların maden iÅŸyerlerinde geçen hizmetleri ayrık olmak üzere, en çok 8 yılının uzun vadeli sigorta kolları uygulamasında prim ödeme gün sayısına eklenmesi ve bunun, üç yılı geçmemek koÅŸuluyla yarısının emeklilik yaÅŸ sınırlarından indirilmesi öngörülmüÅŸtür.
Bu düzenleme, fiili hizmet zammı eklenmesi gereken kimi ağır ve çalışanı yıpratıcı iÅŸleri yapanlar arasında ayırıma yol açması nedeniyle eÅŸitsizlik yaratmaktadır.
Gerçekten, Yasa'nın 40. maddesinde yer verilen ve fiili hizmet süresi zammını gerektiren iÅŸyerleri ve iÅŸler ile sigortalıları gösteren cetvel incelendiÄŸinde,
- 12. sırada, Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu'nda haber hizmeti yapan ve haber hizmetlerinde fiilen çalışanlardan unvanları sayılanların TRT Kurumu haber hizmetlerinde,
- 14. sırada, Devlet Tiyatrosu sanatçıları ile CumhurbaÅŸkanlığı Senfoni Orkestrası ÅŸef ve üyelerinin, Devlet Tiyatroları ile CumhurbaÅŸkanlığı Senfoni Orkestrası'nda,
geçen çalışmaları nedeniyle fiili hizmet süresi zammından yararlanmalarına olanak tanındığı; ancak, aynı ya da benzer etkinlikleri özel televizyon kuruluÅŸları ve özel tiyatro ya da orkestralarda yürütenlerin fiili hizmet süresi zammından yararlandırılmadığı görülmektedir.
Anayasa'nın 10. maddesinde, herkesin, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasal düÅŸünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri nedenlerle ayırım gözetilmeksizin yasa önünde eÅŸit olduÄŸu belirtilmiÅŸtir.
Anayasa Mahkemesi'nin birçok kararında vurguladığı gibi, yasa önünde eÅŸitlik, hukuksal durumları aynı olanlar için söz konusudur. Bu ilke ile eylemli deÄŸil, hukuksal eÅŸitlik öngörülmektedir.
EÅŸitlik ilkesinin amacı, aynı durumda bulunan kiÅŸilerin yasalarca aynı iÅŸleme baÄŸlı tutulmalarını saÄŸlamak ve kiÅŸilere yasa karşısında ayırım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir. Bu ilkeyle, aynı durumda bulunan kiÅŸi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak yasa karşısında eÅŸitliÄŸin zedelenmesi önlenmiÅŸtir. Durum ve konumlarındaki özellikler, kimi kiÅŸiler ya da topluluklar için deÄŸiÅŸik kuralları gerekli kılabilir. Aynı hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal durumlar ayrı kurallara baÄŸlı tutulursa Anayasa'da öngörülen eÅŸitlik ilkesi zedelenmiÅŸ olmaz. Nitelikleri ve durumları özdeÅŸ olanlar için deÄŸiÅŸik kurallar konulamaz.
Öte yandan, Anayasa Mahkemesi'nin 06.01.2005 günlü, E.2001/479, K.2005/1 sayılı kararında belirtildiÄŸi gibi, Anayasa'nın 2. ve 60. maddeleri uyarınca, Devlet'çe, sosyal güvenliÄŸin ve sosyal adaletin saÄŸlanmasına elveriÅŸli ortamın yaratılması ve bu anlamda sosyal güvenlik alanında getirilecek bir haktan, aynı sosyal güvenlik kurumu içinde yer alan ve temelde birbirine yakın konumda bulunan tüm sigortalıların "dengeli ve makul" ölçüler içinde yararlanmalarını öngören düzenlemelerin gerçekleÅŸtirilmesi gerekmektedir.
Yine bu kararda, aynı sosyal güvenlik sistemi içinde bulunan, aynı sosyal risklere karşı asgari ölçüde güvence altına alınan ve aynı kurallara baÄŸlanan sigortalıların aynı hukuksal statü içinde özdeÅŸ durumda bulunan kiÅŸiler olduÄŸu, aynı durumdaki kiÅŸilerin, yasanın öngördüÄŸü haklardan aynı esaslara göre yararlandırılmalarının ise eÅŸitlik ilkesinin gereÄŸi bulunduÄŸu açıklanmıştır.
Yasa'nın 40. maddesinde yer verilen ve fiili hizmet süresi zammı verilmesini gerektiren iÅŸyerleri ve iÅŸler ile sigortalıları gösteren cetvel bu ilke ve kararlar çerçevesinde deÄŸerlendirildiÄŸinde, Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu'nda haber hizmeti yapan ve haber hizmetlerinde çalışanlar ile Devlet Tiyatrosu sanatçıları ve CumhurbaÅŸkanlığı Senfoni Orkestrasının ÅŸef ve üyelerinin fiili hizmet süresi zammından yararlanmalarına olanak tanındığı; ancak, aynı ya da benzer etkinlikleri özel televizyon kuruluÅŸları, özel tiyatrolar ve orkestralarda yürütenlerin fiili hizmet süresi zammından yararlandırılmadığı görülmektedir.
Oysa, televizyon haber hizmetlerini TRT Kurumu'nda yürütenler ile özel televizyon kuruluÅŸlarında yürütenler arasında, bu etkinliÄŸin gerektirdiÄŸi teknik uygulamalar ile çalışanların görev ve sorumlulukları arasında, çalışanların yıpranması yönünden bir fark bulunmamaktadır. Aynı durum, Devlet Tiyatroları ve CumhurbaÅŸkanlığı Senfoni Orkestrası sanatçıları ile özel tiyatro ve orkestra sanatçıları yönünden de geçerlidir.
Yasa'nın temel yaklaşımı, Devlet memurları, hizmet akdine göre ücretle çalışanlar, tarım iÅŸlerinde ücretle çalışanlar, kendi hesabına çalışanlar ve tarımda kendi hesabına çalışanları kapsayan beÅŸ faklı emeklilik rejiminin, aktüeryal olarak hak ve yükümlülüklerin eÅŸit olacağı tek bir emeklilik statüsüne dönüÅŸtürülmesi olduÄŸuna göre, kurumlarının ve baÄŸlı oldukları çalışma rejiminin, anılan sigortalıların fiili hizmet süresi zammından yararlanıp, yararlanmamasında ayrım yapılmasına dayanak olamayacağı açıktır.
Nitekim, aynı cetvelin,
- 3. sırasında, Türkiye Denizcilik Ä°ÅŸletmeleri ya da Kıyı Emniyeti ve Gemi Kurtarma Ä°ÅŸletmeleri Genel MüdürlüÄŸü ile özel sektör denizcilik firmaları arasında bir ayrım yapılmadan gemi adamları, gemi ateÅŸçileri ve dalgıçlar denizde,
- 6. sırasında, Türk Hava Yolları ile diÄŸer özel havayolu firmaları arasında ayrım yapılmadan, havayollarının uçucu personeli uçakta,
geçen çalışmaları için fiili hizmet süresi zammından eÅŸit biçimde yararlandırılmıştır.
Bu nedenlerle, Yasa'nın 40. maddesinde yer verilen cetvelin 12. ve 14. sırasındaki düzenlemeler, Anayasa'nın 2. ve 10. maddelerinde yazılı hukuk devleti ve eÅŸitlik ilkeleriyle baÄŸdaÅŸmamaktadır.
3- Yasa'nın geçici 9. maddesinin ilk üç fıkrasında,
"4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında olup da 8.9.1999 tarihinden bu Kanunun yürürlük tarihine kadar ilk defa sigortalı sayılanlar; kadın ise 58, erkek ise 60 yaşını doldurmak ve 7000 gün malullük, yaÅŸlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiÅŸ olmak ÅŸartıyla veya kadın ise 58, erkek ise 60 yaşını doldurmak ve 25 yıldan beri sigortalı bulunmak ve en az 4500 gün malullük, yaÅŸlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiÅŸ olmak ÅŸartıyla yaÅŸlılık aylığından yararlanırlar.
4 üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında olup da 8.9.1999 tarihinden bu Kanunun yürürlük tarihine kadar ilk defa sigortalı sayılanlar; kadın ise 60, erkek ise 62 yaşını doldurmak ve en az onbeÅŸ tam yıl malullük, yaÅŸlılık ve ölüm sigortaları primi ödemek ÅŸartıyla kısmi yaÅŸlılık aylığından yararlanırlar.
17.10.1983 tarihli ve 2925 sayılı Kanun kapsamında sigortalı olup da 8.9.1999 tarihinden bu Kanunun yürürlük tarihine kadar ilk defa sigortalı sayılanlar; kadın ise 58, erkek ise 60 yaşını doldurmak ve onbeÅŸ yıldan beri sigortalı olup 3600 gün malullük, yaÅŸlılık ve ölüm sigortaları primi ödemek ÅŸartıyla yaÅŸlılık aylığından yararlanırlar."
düzenlemesine yer verilmiÅŸtir.
Böylece, 08.09.1999 ile Yasa'nın yürürlüÄŸe gireceÄŸi 01.01.2007 günleri arasında, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasası ile 2925 sayılı Tarım Ä°ÅŸçileri Sosyal Sigortalar Yasası kapsamında ilk kez sigortalı olanların, sigortalı oldukları günde geçerli koÅŸullarla yaÅŸlılık aylığına hak kazanma olanakları korunmuÅŸtur.
Yine aynı günler arasında ilk kez BaÄŸ-Kur kapsamında sigortalı olanların, kadın için 60, erkek için 62 yaşını doldurmak ve en az onbeÅŸ tam yıl malullük, yaÅŸlılık ve ölüm sigortaları primi ödemek koÅŸuluyla "kısmi yaÅŸlılık aylığı"ndan yararlanma olanakları da korunmuÅŸtur.
Buna karşılık, Yasa'da aynı günler arasında ilk kez Emekli Sandığı ile ilgilendirilmelerini gerektiren görevlere atananların emekli aylığına, yine ilk kez BaÄŸ-Kur'a tabi olmayı gerektiren etkinliklere baÅŸlayanların ise "tam yaÅŸlılık aylığı"na hak kazanabilmeleri için, iÅŸtirakçi ya da sigortalı oldukları gün geçerli olan koÅŸullara baÄŸlı olduklarını belirten bir geçiÅŸ kuralına yer verilmemiÅŸtir.
Öte yandan, 5434 sayılı Emekli Sandığı Yasası'nın emekli aylığı baÄŸlanacak durumların belirlendiÄŸi 39. maddesi ile 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve DiÄŸer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Yasası'nın yaÅŸlılık aylığından yararlanma koÅŸullarının düzenlendiÄŸi 35. maddesi, Yasa'nın 106. maddesinin 2. ve 8. fıkralarıyla yürürlükten kaldırılmaktadır.
Dolayısıyla, bu durumda olanların emeklilik ya da tam yaÅŸlılık aylığına hak kazanmasında yaÅŸ sınırı, fiili hizmet süresi ve prim ödeme gün sayısı gibi koÅŸulları belirleyen herhangi bir düzenleme kalmamakta; baÅŸka bir anlatımla, 08.09.1999-01.01.2007 günleri arasında iÅŸtirakçi olanlar ile BaÄŸ-Kur kapsamında sigortalı olanların nasıl ve hangi koÅŸullarla emeklilik haklarına kavuÅŸacakları konusu belirsiz bırakılmaktadır.
Bu kiÅŸilerin emeklilik koÅŸullarının Yasa'nın 28. maddesiyle düzenlendiÄŸinden söz edilmesi de olanaksızdır. Çünkü, Yasa'nın 28. maddesinde, Yasa'nın yürürlüÄŸe girmesinden, yani 01.01.2007 gününden sonra ilk kez sigortalı olacakların yaÅŸlılık aylığından yararlanma koÅŸulları düzenlenmektedir.
Sonuç olarak, 08.09.1999-01.01.2007 günleri arasında Emekli Sandığı iÅŸtirakçisi olanlar ile BaÄŸ-Kur kapsamında sigortalı olanların nasıl ve hangi koÅŸullarla emeklilik haklarına, bu baÄŸlamda yaÅŸlılık aylığına kavuÅŸacakları belirsiz bırakılarak, bu kiÅŸilerin sosyal güvenlik haklarının belki de en önemli öÄŸesi olan emeklilik hakkını kullanamaz duruma getirilmeleri Anayasa'nın 2, 5 ve 60. maddeleriyle baÄŸdaÅŸmamaktadır.
4- Yasa ile getirilen bir baÅŸka deÄŸiÅŸiklik emekli ikramiyelerinin ödenmesi yönündendir.
TC Emekli Sandığı iÅŸtirakçilerinin emekli ikramiyesi, 5434 sayılı Yasa'nın 89. maddesine göre Emekli Sandığı'nca ödenmekte ve ödenen tutar, sonra görevlinin son çalıştığı kurumundan geri alınmaktadır.
Yasa ile emekli ikramiyesine iliÅŸkin kural korunmaktadır. Ancak, Yasa'nın geçici 4. maddesinin ikinci fıkrasında, emekli ikramiyelerinin bir yıl daha Sosyal Güvenlik Kurumu'nca ödenmesi, bir yıldan sonra ise ödemenin doÄŸrudan son çalışılan kurumca yapılması öngörülmektedir.
Kimi kamu kurum ve kuruluÅŸlarının, özellikle yerel yönetimlerin mali zorluk nedeniyle hizmet akdi ile çalışan iÅŸçilerin kıdem tazminatlarını ödemekte güçlük içinde bulundukları bir gerçektir.
Yapılan düzenleme ile, memurlar ve diÄŸer kamu görevlileri emekli ikramiyesini alabilmek yönünden aynı güç koÅŸullar içine itilmektedirler.
Normal iÅŸleyen bir düzenden, riski Kurum yerine çalışanlar üzerine taşıyan bir sisteme geçmenin sosyal devlet ilkesiyle baÄŸdaÅŸmayacağı açıktır.
Ayrıca, emekli ikramiyesini ödeyecek kurumu deÄŸiÅŸtiren kalıcı düzenlemenin geçici maddelerle yapılmasının yasa yapma tekniÄŸine uygun düÅŸmediÄŸini de vurgulamak gerekir.
5- Anayasa'nın 56. maddesinde, saÄŸlık hizmetlerinin yaygın biçimde yerine getirilmesi için yasayla genel saÄŸlık sigortası kurulabileceÄŸi belirtilmiÅŸtir.
Yasa'yla, sosyal güvenlik sistemi yeniden yapılandırılırken, Türkiye'de yaÅŸayan herkese saÄŸlanacak saÄŸlık hizmeti giderlerinin karşılanmasının eÅŸit ve tek statüye baÄŸlanması öngörülmektedir. Böylece, yurttaÅŸların saÄŸlık giderleri yönünden sosyal güvenlik kapsamına alınması saÄŸlanmaktadır.
Yasa'nın üçüncü kısmında, "Genel SaÄŸlık Sigortası"na iliÅŸkin kurallara yer verilmiÅŸ; 61. maddesiyle de, yalnız sosyal sigorta kapsamındaki sigortalılar deÄŸil, bunların yanında Türk yurttaşı olan ya da Türkiye'de yerleÅŸik herkes genel saÄŸlık sigortası kapsamına alınmıştır.
Yasa'nın 63. maddesinde, genel saÄŸlık sigortalıları ile bakmakla yükümlü oldukları kiÅŸilerin, giderleri Sosyal Güvenlik Kurumu'nca karşılanacak saÄŸlık hizmetleri düzenlenmiÅŸtir.
Maddenin birinci fıkrasının (d) bendinde,
"KiÅŸilerin hastalanmaları halinde ayakta veya yatarak; ağız ve diÅŸ muayenesi, diÅŸ hekiminin göreceÄŸi lüzum üzerine ağız ve diÅŸ hastalıklarının teÅŸhisi için gereken klinik muayeneler, laboratuar tetkik ve tahlilleri ile diÄŸer tanı yöntemleri, konulan teÅŸhise dayalı olarak yapılacak tıbbi müdahale ve tedaviler, diÅŸ çekimi, konservatif diÅŸ tedavisi ve kanal tedavisi, hasta takibi, travmaya ve onkolojik tedaviye baÄŸlı protez uygulamaları, ağız ve diÅŸ hastalıkları ile ilgili acil saÄŸlık hizmetleri, 18 yaşını doldurmamış kiÅŸilerin ortodontik diÅŸ tedavileri ile 18 yaşını doldurmamış veya 45 yaşından gün almış kiÅŸilerin diÅŸ protezlerinin 72 nci maddeye göre belirlenen tutarının % 50'si."
denilerek, ağız ve diÅŸ tedavisinde giderleri Kurum'ca ödenecek hizmetler sayılmıştır.
Kurala göre, 18-45 yaÅŸ arasındaki kiÅŸilerin diÅŸ protez giderleri Kurum'ca karşılanmayacak; 45 yaÅŸ ve üzerindeki kiÅŸilerin diÅŸ protez giderlerinin de ancak yarısı Kurum'ca ödenecektir.
Bu durum, Anayasa'da yer verilen sosyal devlet ilkesiyle, 56. maddesindeki Devlet'in "herkesin yaÅŸamını, beden ve ruh saÄŸlığı içinde sürdürmesini saÄŸlamak" yükümlülüÄŸüyle baÄŸdaÅŸmamaktadır.
Anayasa'nın 65. maddesinde, Devlet'in, sosyal ve ekonomik alanlarda Anayasa ile belirlenen görevlerini, mali kaynaklarının yeterliliÄŸi ölçüsünde yerine getireceÄŸi belirtilmiÅŸtir. Ancak, Anayasa Mahkemesi kararlarında da açıklandığı gibi, bu kuralın, sosyal güvenlik hakkını ortadan kaldıran ya da onu kullanılamayacak ölçüde sınırlayan biçimde uygulanmaması gerekmektedir.
Bu nedenle, diÅŸ protez giderlerinin 18-45 yaÅŸ arasında Kurum'ca ödenmeyeceÄŸi, 18 yaşını doldurmamış olanlar ile 45 ve yukarı yaÅŸlarda ise yalnızca % 50'sinin ödeneceÄŸine iliÅŸkin yasa kuralı, sosyal devlet ilkesi ve sosyal güvenlik hakkı ile baÄŸdaÅŸmamaktadır.
Yayımlanması yukarıda açıklanan gerekçelerle uygun görülmeyen 5489 sayılı "Sosyal Sigortalar ve Genel SaÄŸlık Sigortası Kanunu", 3, 28, 29, 31, 40, 46, 55, 63, 80, 82, geçici 1, geçici 2, geçici 4, geçici 6 ve geçici 9. maddelerinin Türkiye Büyük Millet Meclisi'nce bir kez daha görüÅŸülmesi için, Anayasa'nın deÄŸiÅŸik 89 ve 104. maddeleri uyarınca iliÅŸikte geri gönderilmiÅŸtir.
Ahmet Necdet SEZER
CUMHURBAÅžKANI