DoÄŸuÅŸtan veya sonradan herhangi bir nedenle bedensel, zihinsel, ruhsal, duyusal ve sosyal yeteneklerini çeÅŸitli derecelerde kaybetmesi nedeniyle toplumsal yaÅŸama uyum saÄŸlama ve günlük gereksinimlerini karşılama güçlükleri olan ve korunma, bakım, iyileÅŸtirme, danışmanlık ve destek hizmetlerine ihtiyaç duyan kiÅŸiye engelli denilmektedir
DoÄŸuÅŸtan veya sonradan herhangi bir nedenle bedensel, zihinsel, ruhsal, duyusal ve sosyal yeteneklerini çeÅŸitli derecelerde kaybetmesi nedeniyle toplumsal yaÅŸama uyum saÄŸlama ve günlük gereksinimlerini karşılama güçlükleri olan ve korunma, bakım, iyileÅŸtirme, danışmanlık ve destek hizmetlerine ihtiyaç duyan kiÅŸiye engelli denilmektedir.
Bu bakımdan saÄŸlık, yalnızca hasta veya engelli olmamak deÄŸil fiziksel, ruhsal ve sosyal açıdan tam anlamıyla iyi olmak anlamı taşımaktadır. Bu deÄŸerlendirmelere göre ülkemizde 8 milyon dolayında engelli vatandaşımızın olduÄŸu gerçeÄŸi ile karşı karşıya kalıyoruz ki, bu rakam ülkemizde her yüz kiÅŸiden on birinin çeÅŸitli nedenlerle fiziksel, zihinsel, ruhsal ya da sosyal yönden kendi kendine yetemeyecek durumda olduÄŸunu ortaya koymaktadır.
Ne yazık ki, bu denli yüksek oranda engelli vatandaşımız olmasına raÄŸmen, sosyal hayatta ve çalışma alanında engelli vatandaÅŸlarımızla aynı yoÄŸunlukla karşılaÅŸmıyoruz. Gerek fiziki ortamın ve yaÅŸam alanlarımızın engelli vatandaÅŸlarımızın rahat hareket etmeleri ve cemiyet hayatına katılabilmeleri için gerekli ÅŸartları taşımıyor olması, gerekse söz konusu vatandaÅŸlarımızın çalışma hayatında yeterince yer edinmelerini saÄŸlayacak özel eÄŸitim ve istihdam imkânlarının sınırlı olması, bugün engelli vatandaÅŸlarımızın toplumdan soyutlanmasına ve kaderleriyle baÅŸ baÅŸa kalmalarına neden olmuÅŸtur.
Cumhuriyetin ilk yılında, 1924’te Mustafa Kemal Atatürk tarafından imzalanan Çocuk Hakları Beyannamesi’nde engelli çocuklara iliÅŸkin haklar tanınmıştır. Engellilere yönelik ilk eÄŸitim merkezi, 1924 yılında Ä°zmir’de Mustafa Kemal Atatürk’ün bağışladığı Atlı KöÅŸk’te faaliyete baÅŸlamıştır. 1960’lardan sonra Süleyman Demirel Hükümeti zamanında iÅŸverenlere %2 engelli çalıştırma kotası getirilmiÅŸ; 2022 sayılı Kanun 1976 yılında Bülent Ecevit Hükümeti zamanında yürürlüÄŸe konulmuÅŸtur. 2005 yılında oy birliÄŸi ile çıkarılan 5378 Sayılı Kanun ile bu kazanımlara günün ÅŸartlarına daha uygun yeni kazanımlar eklenmiÅŸtir.
Ancak Cumhuriyetin başından 1980 yılına kadar engelliler vergiden muaf tutulmuÅŸken, bugün vergi ödemektedirler. Engelli vatandaÅŸlarımızın sosyal yaÅŸama ve çalışma hayatına kazandırılması için çıkarılan kanunlarda belirlenen istihdam zorunluluÄŸu alt sınır üzerinden uygulanmaktadır. 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda belirtilen %3 engelli çalıştırma zorunluluÄŸu engellilerin iÅŸe alınması için azami bir sınır teÅŸkil etmemeli, aksine asgari bir sınır olarak belirlenmelidir. Kamu kurum ve kuruluÅŸlarında istihdam edilen 21 bin engelli memur varken, bir o kadar da engelli memur kadrosu açığı bulunmaktadır. Toplam kamu istihdamı ile kıyaslandığında kanun gereÄŸi kamuda çalıştırılması gereken %3 oranında engelli sayısı 93 bin 360 kiÅŸi olmalıdır. Kamu istihdamında dahi engelli çalıştırma zorunluluÄŸu, alt sınırdan uygulanırken özel sektörden engelli istihdamını artırmasını beklemek doÄŸru bir yaklaşım olmayacaktır.
Engellilere; sosyal, kültürel ve ekonomik açıdan toplumsal hayat içerisinde hak ettiÄŸi yerin verilmesi, hayatını sürdürebilmeleri ve aktif bir ÅŸekilde çalışma hayatı içinde olabilmeleri için bir an önce bu düÅŸmanca zihniyetin yok edilmesi ve göstermelik olmayan, gerçek çalışmaların yapılması gerekmektedir.
Ayrıca Devlet, öncelikli olarak tüm engelli vatandaÅŸlarımızın kendi kendilerine yetecek ve her türlü ihtiyaçlarını karşılayacak düzeyde bir gelire kavuÅŸturulmasını saÄŸlamak zorundadır. Bununla birlikte fiziki alanları ve iÅŸyerlerini de engelli vatandaÅŸlarımıza göre dizayn etmeli, engelli vatandaÅŸlarımıza yeni engeller çıkarılmamalıdır. Bizler de engelliliÄŸi acınacak bir durum olarak görmekten vazgeçip her saÄŸlıklı bireyin, bir gün engelli hale gelebileceÄŸi gerçeÄŸini kabul ederek bu bilinçle hareket etmeliyiz.
Engelli vatandaÅŸlarımız ise siyasette, sivil toplum örgütlerinde, sosyal yaÅŸamda ve çalışma hayatında eÅŸit bireyler olduklarını bilmeli, bu doÄŸrultuda hayatın her alanında kendilerine yer edinmelidirler. Engelli vatandaÅŸlarımızın, ülkemizde huzur ve refah içerisinde yaÅŸamalarını saÄŸlamak, ailelerine her türlü desteÄŸi vermek siyasi iktidarın asli görevidir. Zaten yapılması gerekenleri, bir lütufmuÅŸ gibi göstermek, engelli vatandaÅŸlarımızı derinden yaralamaktadır. Engelli vatandaÅŸlarımız, hiçbir iktidardan lütuf beklememekte; bir birey olarak toplumdaki yerlerini almak, çalışmak ve üretmek istemektedir.
Fiziksel engelleri ortadan kaldırmak, kiÅŸilerin zihinlerinde engelli vatandaÅŸlarımıza karşı oluÅŸturdukları engelleri aÅŸmaktan çok daha kolaydır. Bu bakımdan engellilerimizin sorunlarını önemseyip, çaÄŸdaÅŸ hizmet modellerini geliÅŸtirerek engelli vatandaÅŸlarımızı yalnızca tüketen deÄŸil, üreten ve bağımsız yaÅŸayabilen insanlar haline getirilmesini hedeflemeliyiz. Unutulmamalıdır ki, her insan bir engelli adayıdır. Onları anlamak, onlarla bütünleÅŸmek toplum kurallarının bir gereÄŸidir.
Engelli kamu görevlilerimizi, sorunlarının çözümü için Türkiye Kamu-Sen çatısı altında birleÅŸmeye davet ederken, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nün engelli vatandaÅŸlarımızın her türlü sorununun çözüldüÄŸü, önlerine konulan her türlü engelin kaldırıldığı uygulamalara vesile olacak uygulamalara imza atıldığı bir dönemin baÅŸlangıcı olmasını diliyorum.
Ä°smail KONCUK
Genel BaÅŸkan