Türkiye Kamu-Sen AraÅŸtırma GeliÅŸtirme Merkezi’nin TÜİK’in Gelir ve YaÅŸam KoÅŸulları ile OECD’nin gelir dağılımı araÅŸtırmalarının verilerinden yola çıkarak yaptığı çalışmada Türkiye’deki gelir dağılımı adaletsizliÄŸinin sürdüÄŸü ve yoksulluÄŸun en önemli toplumsal sorun olarak ortaya çıktığı belirtildi
Türkiye Kamu-Sen AraÅŸtırma GeliÅŸtirme Merkezi’nin TÜİK’in Gelir ve YaÅŸam KoÅŸulları ile OECD’nin gelir dağılımı araÅŸtırmalarının verilerinden yola çıkarak yaptığı çalışmada Türkiye’deki gelir dağılımı adaletsizliÄŸinin sürdüÄŸü ve yoksulluÄŸun en önemli toplumsal sorun olarak ortaya çıktığı belirtildi.
AraÅŸtırmada Türkiye’de en yüksek gelire sahip %20’lik dilim ile en düÅŸük gelire sahip %20’lik dilim arasında 8 kat fark olduÄŸu ortaya kondu. Bilimsel çevrelerine göre en yüksek gelirli grup ile en düÅŸük gelirli grup arasındaki fark 8 katı aÅŸtığında, sosyal patlamalar yaÅŸanıyor. TÜİK’in açıklamış olduÄŸu verilere göre Türkiye son yıllarda sosyal patlama eÅŸiÄŸi sınırında seyrediyor.
AraÅŸtırma, Türkiye’de nüfusun % 40,6’sının çatısı akan, su sızdıran ve çerçeveleri çürümüÅŸ evlerde oturduÄŸunu, %61,3’ünün ev borcu dışında baÅŸka borçlarının da bulunduÄŸunu ve bu borç taksitlerini ödemede çok büyük sorunlar yaÅŸadığını, %78,8’inin ise ev eÅŸyası dahi alamadığını ortaya koyuyor.
AraÅŸtırmada Türkiye nüfusunun %16,3’ünün yoksulluk riski altında olduÄŸu belirtildi. Sürekli yoksulluk riski altında kalanların oranı ise hem 2011 hem de 2012 yılarında %16 olarak hesaplandı. Buna göre Türkiye’de yaklaşık 12 milyon 200 bin kiÅŸi yoksulluk riski altında yaşıyor.
Bir ülkede gelirin paylaşımındaki adaleti ölçmek için ise en yüksek gelirli grup ile en düÅŸük gelirli grup arasındaki farkın temel alındığı ve 0 ile 1 arasında deÄŸiÅŸen deÄŸerler alan Gini katsayısı kullanılmaktadır. Buna göre bir ülkede gelir tam olarak adil bir ÅŸekilde paylaşılması durumunda Gini katsayısı “0”; bir ülkedeki gelirin tamamını yalnızca bir kiÅŸinin alması durumunda ise Gini katsayısı “1” rakamını almaktadır. Bu rakamın büyüklüÄŸü o ülkedeki gelir dağılımındaki adaletsizliÄŸi de ortaya koymaktadır. Elde edilen son verilere göre Gini katsayısı Danimarka’da 0,25, Belçika, İsveç, Çek Cumhuriyeti ve Finlandiya’da 0,26, Macaristan’da 0,27, Fransa’da 0,29, Almanya’da ise 0,30 olarak ölçülmüÅŸtür. OECD ülkeleri arasında en yüksek Gini katsayısı ise 0,40 ile Türkiye ve 0,48 ile Meksika ve 0,49 ile Åžili’de. Buna göre OECD’ye üye ülkeler içinde gelir dağılımı en bozuk olan ülkelerin başında Türkiye, Meksika ve Åžili gelmektedir.
Türkiye Kamu-Sen Genel BaÅŸkanı İsmail Koncuk konuyla ilgili yaptığı açıklamada; “GörüldüÄŸü üzere, bilim çevrelerince sosyal patlamaların yaÅŸanmaya baÅŸlamasının sınırı olarak gösterilen, en zenginle en yoksul kesim arasındaki 8 kat fark eÅŸiÄŸini aÅŸmış bulunuyoruz. Türkiye’de hanehalkı başına düÅŸen ortalama yıllık kullanılabilir gelir, %20’lik geliri en yüksek kesimde 27 bin 624 TL iken %20’lik geliri en düÅŸük kesimde yıllık ortalama 3 bin 468 TL’dir. Yani Türkiye’de yaklaşık 15 milyon 200 bin kiÅŸi aylık ortalama 289 TL ile geçimini saÄŸlamak zorundadır. Bu durum aslında yoksulluk sınırının boyutlarının çok daha büyük olduÄŸunu ortaya koymaktadır. Türkiye’de illere göre deÄŸerlendirme yapıldığında yıllık geliri ortalama 79 bin 523 TL olan milyonlarca kiÅŸi bulunmaktadır. Buna karşın aylık 289 lira ile bütün ihtiyaçlarını karşılamak zorunda kalan 15 milyon 200 bin vatandaşımızla en zengin kesim arasındaki ekonomik baÄŸlar kopma noktasına gelmiÅŸ, yaÅŸam tarzı, toplumsal kesimler arasında çok büyük farklılıklar göstermeye baÅŸlamıştır. Sosyolojik, kültürel ve ekonomik algıları bu denli farklı kesimlerin günün birinde çatışma içerisine girmesi kaçınılmaz görünmektedir.
Ülkemizde son zamanlarda yaÅŸanan toplumsal olayların arkasında gelir dağılımı adaletsizliÄŸinin yarattığı bu travma yatmaktadır. En zengin ile en yoksul arasındaki uçurumun gün geçtikçe büyüdüÄŸü ülkemizde bir kesim sürekli olarak zenginleÅŸirken, yoksul kesim ise daha derin bir yoksulluÄŸa mahkum edilmektedir. Spordan sanata, siyasetten toplumsal yaÅŸama kadar her alanda ülkemizde bir cinnet hali hâkimdir. YaÅŸanan sosyal patlamaların nedeni vatandaÅŸlarımızın ekonomik ve sosyal adalete olan güvenlerinin sarsılmasından kaynaklanmaktadır. Toplumsal olayların büyümesinin önüne geçilmesi ve adalete olan güvenin tekrar tesis edilebilmesi için kendi ayakları üzerinde durabilen, elde ettikleri düzenli gelirle yaÅŸamlarını devam ettirebilen bireylere ihtiyaç vardır. Gelir dağılımında adaletin saÄŸlanması için ücretler en önemli araçtır. İktidarın her bir vatandaşımıza süreklilik arz eden bir iÅŸ ve düzenli bir gelir saÄŸlanması ve gelir dağılımındaki adaletsizliÄŸi de ücret politikalarını kullanarak gidermesi zorunludur.
Hükümetin yoksulluÄŸa çare olarak gördüÄŸü, sadakacı bir mantıkla sosyal yardım yapması taşıma suyla deÄŸirmen döndürmeye çalışmaktan öteye gitmemektedir. Yoksullukla mücadele etmek için sosyal yardımları tampon olarak kullanmak yerine, yoksul kesimin hayatını idame ettirebilmesi için yoksulların sürekli bir gelire kavuÅŸturularak gerçek bir çözüme odaklanılması gerekmektedir.
Gelir dağılımında daha adil davranan ülkelerde 3-5 kat iken Türkiye’de en zengin kesimin en yoksul kesimden 8 kat fazla gelire sahip olması, oldukça kritik bir noktada bulunduÄŸumuzu ve sosyal olarak uçurumun kenarına yaklaÅŸtığımızı açıkça ortaya koymaktadır.
Daha önce de konu ile ilgili yaptığımız uyarılara kulak asılmalı, gelir dağılımında adaletsizliÄŸin yaÅŸandığı, memurların da aralarında bulunduÄŸu tüm kesimlerde adil bir ücret sistemi oluÅŸturulmalıdır. Hükümet, konunun üzerinde hassasiyetle durmak ve durumu düzeltmek için çalışmalar yapmak zorundadır.” dedi.