Türkiye Kamu-Sen ve Türk EÄŸitim-Sen Genel BaÅŸkanı Ä°smail Koncuk, 12 Mart 2016 tarihinde Kırklareli ve Edirne, 13 Mart 2016 tarihinde de TekirdaÄŸ Åžubelerinin istiÅŸare toplantılarına katıldı
Türkiye Kamu-Sen ve Türk EÄŸitim-Sen Genel BaÅŸkanı Ä°smail Koncuk, 12 Mart 2016 tarihinde Kırklareli ve Edirne, 13 Mart 2016 tarihinde de TekirdaÄŸ Åžubelerinin istiÅŸare toplantılarına katıldı. Genel BaÅŸkan’a Genel Mali Sekreter Seyit Ali Kaplan ve Genel EÄŸitim ve Sosyal Ä°ÅŸler Sekreteri Cengiz Kocakaplan eÅŸlik etti. Toplantılarda Kırklareli, Edirne ve TekirdaÄŸ Åžube BaÅŸkanları, Åžube Yönetim Kurulu Üyeleri, Ä°lksan Yönetim Kurulu BaÅŸkanı Tuncer Yılmaz, ilçe ve iÅŸyeri temsilcileri ile ÅŸubelerin kadın komisyonu üyeleri katıldı.
EÄŸer Türkiye’de ihanetin bir bedeli olsaydı, birileri bu bedeli öderdi. Åžehitlerimizden baÅŸka bu bedeli ödeyen oldu mu? Tam tersine ihanetin bedelini ödemesi gerekenler baÅŸ tacı edildi.
Toplantılar ÅŸube baÅŸkanlarının açılış konuÅŸmasıyla baÅŸladı. Ä°lksan Yönetim Kurulu BaÅŸkanı Tuncer Yılmaz da Ä°lksan’ın faaliyetleri ve 9 Nisan tarihinde yapılacak ilçe temsilciliÄŸi seçimlerine dair bilgi verdi. Toplantılarda Türkiye Kamu-Sen ve Türk EÄŸitim-Sen Genel BaÅŸkanı Ä°smail Koncuk da bir konuÅŸma yaptı. Koncuk, Ä°stiklal Marşı’nın 95’inci yıldönümünü kutlayarak sözlerine baÅŸladı. Ä°stiklal Marşı’nı kaleme alan büyük ÅŸair Mehmet Akif Ersoy’u rahmet ve minnetle anan Koncuk, “Bugünlerde Ä°stiklal Marşı’nı tüm anlamıyla bilmek biraz daha da önem arz ediyor. Türkiye’nin ihanet sarmalında yoluna devam etmeye çalıştığı günümüzde, Ä°stiklal Marşı’nın birileri tarafından anlamının ne kadar kavrandığını merak ediyorum.” dedi.
Åžehitlerimize Allah’tan rahmet dileyen Koncuk ÅŸunları kaydetti: “Åžehitlerimize bir kez daha Allah’tan rahmet diliyorum. Åžehitlerimizin ailelerine de Allah sabır versin. Åžehitlerimizi unutmayalım, onların hatıralarına sahip çıkalım. Biz bu saygıyı kaybettiÄŸimizde ÅŸehitlerimize ihanet etmiÅŸ oluruz. Herkes ÅŸehitlerimizden bahsediyor ama bu acıyı millet olarak ne kadar hissettiÄŸimiz konusunda endiÅŸelerim var. EÄŸer Türkiye’de ihanetin bir bedeli olsaydı, birileri bu bedeli öderdi. Åžehitlerimizden baÅŸka bu bedeli ödeyen oldu mu? Tam tersine ihanetin bedelini ödemesi gerekenler baÅŸ tacı edildi. Bu, ÅŸehitlerimize saygı mıdır?”
EÄŸer o ilin valisi, o ilçenin kaymakamı, emniyet müdürleri asfaltın altına döÅŸenen bombaları gördüler ve ses çıkarmadılarsa ihanetin tam göbeÄŸindedirler, ÅŸayet görmedilerse yine ihanetin içerisindelerdir.
Ülkemizin çözüm süreci adı verilen bir ihanet süreci yaÅŸadığına dikkat çeken Koncuk ÅŸunları kaydetti: “Akil adamlar dönemini hatırlıyorsunuz. Bana da akil adımlık teklif edilmiÅŸ, ancak bu teklifi reddetmiÅŸtim. Akil adamlar ÅŸehir ÅŸehir gezerek, sözde çözüm sürecini anlattılar. Hepsi deÄŸilse de bir kısmı, PKK’nın bu ülkenin geleceÄŸi bakımından ne kadar gerekli olduÄŸunu anlattı. Hatta bazıları ‘PKK’ya terör örgütü demeyin’ ÅŸeklinde telkinlerde bulundu. ‘PKK terör örgütü deÄŸildir’ diyenler oldu. Biz o dönemde Türkiye Kamu-Sen olarak akil adamların fikir olarak karşısında yer aldık. Çözüm sürecinin doÄŸru olmadığını, PKK’yı aklama süreci haline dönüÅŸtüÄŸünü, bunun da bir ihanet olduÄŸunu ifade ettik. GeldiÄŸimiz noktada endiÅŸelerimizde ne kadar haklı olduÄŸumuzu görüyoruz. Balıkesir’de akil adamları protesto ettikleri için Türkiye Kamu-Sen yöneticilerine biber gazlı müdahalede bulunuldu. Bunun ardından Türkiye Kamu-Sen yöneticileri hakkında dava açtılar. Balıkesir Adliyesi önünde bu arkadaÅŸlarımızın yargılanmalarını kınayan bir konuÅŸma yaptığım için ben de yargılandım. Bakınız; kimseden korkumuz da yok, kimseye eyvallahımız da yok. Biz, ihanet sürecinin PKK terör örgütüne can suyu verme süreci olduÄŸunu gördük. Asfaltın altına tonlarca bomba konuldu. EÄŸer o ilin valisi, o ilçenin kaymakamı, emniyet müdürleri asfaltın altına döÅŸenen bombaları gördüler ve ses çıkarmadılarsa ihanetin tam göbeÄŸindedirler, ÅŸayet görmedilerse yine ihanetin içerisindelerdir. Biz bunu unutacak mıyız? Buradan ifade ediyorum: Bu millet gün gelecek bu ihanetin hesabını o valilerden, o kaymakamlardan, o yöneticilerden soracak. Bunların kaçışı yok. Hesap gününün korkusuyla yaÅŸasınlar. Millet olarak bunun hesabını sorarız. Hatırlarsanız Kenan Evren’in cenazesinde hiç kimse yoktu. Oysa bir dönem Evren’in posterleri evlerin duvarlarına asılırdı. Kenan Evren öldüÄŸünde ‘Allah rahmet eylesin’ diyenler oldu mu? Dolayısıyla zulüm eden karşılığını alır. Millet olarak bu olayların unutulmamasını saÄŸlamak adına gayret gösterelim. Türkiye’nin en aydın kesimi dediÄŸimiz kesimi bunu unutur, önemsemezse, bu milletin hiçbir geleceÄŸi kalmaz.”
Okul müdürü, ilçe milli eÄŸitim müdürü, saÄŸlık müdürü olmak için kendisini pazarlayanların, memleket elden gittiÄŸinde, o müdürlükleri de kendilerini kurtarmayacak.
“Vatan yoksa, namus da, ÅŸeref de yok” diyen Koncuk, ÅŸunları söyledi: “Suriye’de yaÅŸananları görüyorsunuz. Hatay’da 500 bin Suriyeli sığınmacı var. Vatan yoksa, namus da yok, ÅŸeref de yok. Okul müdürü, ilçe milli eÄŸitim müdürü, saÄŸlık müdürü olmak için kendisini pazarlayanların, memleket elden gittiÄŸinde, o müdürlükleri de kendilerini kurtarmayacak. Suriye’de ne müdürler vardı, ÅŸimdi ne unvanları, ne evi barkı, ne de ÅŸerefleri kaldı. Bu nedenle meseleye farklı yaklaÅŸmak zorundayız.”
Bu mücadelede safımızın Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, Emniyet güçlerinin yanında olduÄŸunu kaydeden Koncuk, “Bugün bunları konuÅŸmuyorsak, bu yaÅŸananları unuttuÄŸumuz anlamına gelmesin. Hakkımız bakidir. Gün gelecek bu defteri açacağız. Åžu anda ÅŸehitlerimize saygımızdan dolayı alanlara inmiyoruz. Birileri ‘Çok güçlüyüz’ zannetmesin. Ne demiÅŸler, ‘Duvara dayanma çöker, insana dayanma ölür.’ Yüce Allah’a dayanacağız, hakka sarılacağız, hikmete baÄŸlanacağız. Bunun dışındaki hiçbir yol, yol deÄŸildir” dedi.
Dünya tarihinde hiçbir zalim yok ki ortaya koyduÄŸu zulmün bedelini ödememiÅŸ olsun.
Toplumda en büyük görevin akademisyenlere, öÄŸretmenlere ve din görevlilerine düÅŸtüÄŸünü bildiren Koncuk, “Yüce Allah, ‘Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu’ diyor. Bunun iki anlamı olabilir. Birincisi, bilenlerin daha kıymetli olduÄŸu, ikincisi de bilenlerin sorumluluÄŸunun bilmeyenlere göre daha fazla olduÄŸudur. Ahlaklıyım ama ahlaksızlığa ses çıkarmıyorum, o zaman ahlaklı olmanın ne anlamı olur” diye konuÅŸtu.
“Yaptığım bu konuÅŸmalarla risk aldığımı söyleyenler oluyor ama ben doÄŸruları söylüyorum. Bu nedenle risk almıyorum” diyen Genel BaÅŸkan Koncuk, sözlerini ÅŸöyle sürdürdü: “Tam tersine ahlaksızlık bataklığına batanlar, kul hakkı yiyenler daha çok risk alıyor. Belki bu dünya bakımından bir risk olarak deÄŸerlendirilebilir ama Allah katında ‘bilenler ile bilmeyenler bir olur mu’ yükümlülüÄŸünden hareket ettiÄŸimizde risk almıyoruz, esas riski onlar alıyor. Ahlaksızlık yapıyorlar, namussuzluÄŸa ses çıkarmıyorlar. Zannediyorlar ki, bir eli yaÄŸda bir elim balda yaÅŸayacak. Böyle bir dünya yok! Zulmeden bedelini öder. Dünya tarihinde hiçbir zalim yok ki ortaya koyduÄŸu zulmün bedelini ödememiÅŸ olsun.”
Sendikacılığı huzur iklimini saÄŸlayan bir metot olarak görmemiz lazım. Sendikacılık, kamuda huzursuzluk, çalışma barışını bozan bir kavram olmamalıdır. Okul müdürü, bir baÅŸka sendikanın üyesisin diye farklı muamele ediyor. Bu nasıl kabul edilebilir?
Genel BaÅŸkan Koncuk, Edirne Ä°li Uzunköprü Ä°lçesinde 20 aday öÄŸretmenin, göreve baÅŸlamalarının ikinci gününde, hafta içi mesai saatinde, EÄŸitim Bir Sen Ä°lçe TemsilciliÄŸi’nin düzenlediÄŸi bir kahvaltıya, telefonla aranarak EÄŸitim Bir Sen Ä°lçe Temsilcisi tarafından davet edildikleri ve bu suretle yapılan toplantıya Uzunköprü Ä°lçe Milli EÄŸitim Müdürü’nün de katıldığını da hatırlatarak ÅŸunları söyledi: “Uzunköprü Ä°lçe Milli EÄŸitim Müdürü; sen nasıl bir insansın? Adamlık koltuÄŸa oturmakla olmuyor. EÄŸer koltuktan kaynaklanan bir adamlık varsa, bu adamlık deÄŸildir. KiÅŸi, o koltuÄŸa adamlık atfediyor. Zaten aday öÄŸretmenler bin bir güçlükle atanmışlar. Uzunköprü Ä°lçe Milli EÄŸitim Müdürü aday öÄŸretmenleri tüm sendikaların temsilcileri ile tanıştırabilirdi, bu güzel bir yaklaşım olurdu. Åžimdi bu stajyerlerin hepsi EÄŸitim Bir-Sen’e üye olsa ne yazar? Korkutarak üye yaptığın insanlarla nasıl yürüyebilirsin? Buradan teÅŸkilatlarımıza bir kez daha sesleniyorum: Kimseyi ezerek üye yapmayın. Bizim ezilmiÅŸ deÄŸil, dik duruÅŸlu insanlara ihtiyacımız var. Sendikacılığı bir ülkede huzur iklimini saÄŸlayan bir metot olarak görmemiz lazım. Sendikacılık, kamuda huzursuzluk, çalışma barışını bozan bir faaliyet olmamalıdır. Tam tersine huzuru saÄŸlamak adına sendikacılık yapılır. DüÅŸünün bir okul müdürü bir baÅŸka sendikanın üyesisin diye farklı muamele ediyor. Bu nasıl kabul edilebilir? 35 yıllık öÄŸretmenlik hayatımda böyle bir ÅŸey görmedim. Aday öÄŸretmenlerin büyük kısmı sendikamıza üye olmak istiyor ama adaylıklarının kalkmayacağından korkuyorlar. Böyle bir ÅŸey olmaz! Bu bir sanal korkudur. Son yapılan aday öÄŸretmenliÄŸin kaldırılması için yapılan sınavlarda birkaç kiÅŸi baÅŸarısız oldu, onlar da Türk EÄŸitim-Sen üyesi deÄŸil. Bu yaÅŸandı, Allaha çok ÅŸükür kimsenin başına bir ÅŸey gelmedi. Ä°nanacağız, korkmayacağız. Bir danışman öÄŸretmen aday öÄŸretmene ‘Türk EÄŸitim-Sen üyesi olacaksın’ derse, onlardan hiçbir farkımız kalmaz. Åžahsiyetini mesleÄŸe baÅŸlarken ezdiÄŸimiz insanlardan milletin geleceÄŸi adına öÄŸrenci yetiÅŸtirmesini nasıl isteyeceÄŸiz? MesleÄŸe baÅŸlarken korkutmuÅŸsunuz, ‘menfaatine göre davran’ diye öÄŸretmiÅŸsiniz, sonra da bu insanlardan öÄŸrencilere hakkı, mücadeleyi, ahlakı öÄŸretmesini isteyeceksiniz. Bu nasıl mümkün olacak? Kendi haline bıraksanız belki öÄŸretecek ama mesleÄŸe baÅŸlar baÅŸlamaz onu ezdiniz, korkuttunuz. Bu tutumu, Uzunköprü Ä°lçe Milli EÄŸitim Müdürüne ÅŸeref getirmez. Türk EÄŸitim-Sen Genel Merkezi olarak bununla ilgili gerekenleri yaptık. Buradan Uzunköprü Ä°lçe Milli EÄŸitim Müdürüne sesleniyorum: Seni o koltuktan aldırana kadar uÄŸraÅŸacağım.”
Tetikçi çetelerin varlığına iÅŸaret eden Koncuk, “Binlerce okul müdürünü, müdür yardımcısını, müdür baÅŸyardımcısını görevden aldılar. Bunu tetikçi çeteler yaptı. Her biriyle ilgili suç duyusunda bulunduk ve idari soruÅŸturma açılmasını istedik. Bu insanların yaptıkları artık hem yargının hem de idarenin arÅŸivinde var. Bizden sonra gelenler de unutmaz, takip ederler” diye konuÅŸtu.
Koncuk okul müdürlüÄŸü görevlendirmelerinde yapılan mülakatlarda yaÅŸanan rezilliÄŸi de hatırlatarak ÅŸöyle konuÅŸtu: “MuÄŸla'da müdürlük mülakatında Komisyon BaÅŸkanı Milas Ä°lçe Milli EÄŸitim Müdürü, komisyonun göreve baÅŸlamasından önce komisyon üyelerine, 'Ä°lçe Milli EÄŸitim Müdürleri kimlerle çalışmak istediklerini belirlediler. Hatta kimin hangi okula atanacağı belirlendi. Biz de bu isimlere bu puanları vereceÄŸiz' dedi. Komisyon üyesi Ali ÖÄŸütveren'in ise hazır listeleri onaylamadığı için Ä°l Milli EÄŸitim Müdürü tarafından istifası istendi. Bu kepazeliÄŸe alet olmak istemeyen ÅŸube müdürü, MuÄŸla ValiliÄŸi'ne tüm olan biteni anlatan bir dilekçe vererek istifa etti. O dilekçenin bir örneÄŸi de bizde. Biz de gerekenleri yaptık. Genel Merkez Yöneticilerimiz, Milas Ä°lçe Milli EÄŸitim Müdürü ile görüÅŸtü. Kendisi ÅŸu anda Konya EreÄŸli Ä°lçe Milli EÄŸitim Müdürü. Genel Merkez Yöneticilerimiz, yapılan haksızlığı bir kez daha dile getirdi, o da masasında küçüldü, tık diyemedi. Yaptığını savunabilecek yürek de yok. Öte yandan konuyu Milli EÄŸitim Bakanına da iletmiÅŸtik. MuÄŸla Ä°l Milli EÄŸitim Müdürü de görevden alındı. Bunların hepsi kayıt altında, unutmayacağız, takip edeceÄŸiz.”
Bir hizmet kolunda elbette farklı sendikalar olur, olsun, bu yarışta güzelliÄŸi saÄŸlamalı ama hakem bir pehlivana taraf olursa, tuÅŸ olana ‘tuÅŸ olmadı’ derse, diÄŸer pehlivan ne yapsın?
“Ä°ster vali, ister kaymakam olun, tetikçilik yapmayın. Yarın bu ülkede bizimle yaÅŸayacaksınız. Adalet üzere davranın. Mevzuatı uygulayın, insanlar arasında ayrım yapmayın” diyen Koncuk sözlerini ÅŸöyle sürdürdü: “Ben bunu Sayın BaÅŸbakana da dile getirdim, ‘Hükümetin görevi arasında sendikalar arasında taraf olmak gibi bir madde var mı?’ diye sordum. Böyle bir ÅŸey olabilir mi? Sendikacılığınızı görelim, pehlivanlığınızı görelim. Kırkpınara çıkmış yiÄŸitlerse, hakemden torpil beklemesinler, adam gibi güreÅŸsinler. Gelsinler, delikanlıca sendikacılık mı yapacağız, birlikte yapalım, yarışalım. Bir hizmet kolunda elbette farklı sendikalar olur, olsun, bu yarışta güzelliÄŸi saÄŸlamalı ama hakem bir pehlivana taraf olursa, tuÅŸ olana ‘tuÅŸ olmadı’ derse, diÄŸer pehlivan ne yapsın? Maalesef Türkiye bu durumda. Böyle bir sendikacılık olmaz, kabul edilemez. Evrensel ölçülerde sendikacılığın literatürü doÄŸruyu yapmaktır. Ne yazık ki bu tür adamlarda ise hiçbir ahlaki deÄŸeri yok. Bugün saÄŸa yatar yarın dik yatar öbür gün paralel yatar.”
Ä°ktidar partisi seçim beyannamesinde taÅŸeron çalışanları kadroya alacaklarını ifade etti. Bugün ise asıl iÅŸ tanımına uyanları kadroya alacaklarını söylüyorlar. Asıl iÅŸ tanımına uyan taÅŸeron çalışan sayısı 120 bin ile 150 bin arasında. Geriye kalan 570 bin kiÅŸi taÅŸeron çalışan olarak kalmaya devam edecek. Nereye kadar? Bir baÅŸka seçim döneminde taÅŸeron çalışanların oylarına ihtiyaçları olduÄŸunda.
Kamuda taÅŸeronlaÅŸmanın 14 yılda 20 binden 720 bine çıktığını hatırlatan Koncuk, “Özel sektörü de dahil ettiÄŸimizde taÅŸeronlaÅŸma 2.5 milyona kadar çıkıyor. Ä°ktidar partisi seçim beyannamesinde taÅŸeron çalışanları kadroya alacaklarını ifade etti. Bugün ise asıl iÅŸ tanımına uyanları kadroya alacaklarını söylüyorlar. Asıl iÅŸ tanımına uyan taÅŸeron sayısı 120 bin ile 150 bin arasında. Geriye kalan 570 bin kiÅŸi taÅŸeron çalışan olarak kalmaya devam edecek. Nereye kadar? Bir baÅŸka seçim döneminde taÅŸeron çalışanların oylarına ihtiyaçları olduÄŸunda.
Sadece taÅŸeron çalışanlar da deÄŸil, 4/C’li, 4/B’li çalışanlar var. Bugün Türkiye Kamu-Sen’in gayretleri neticesinde 4/C’lilerin kadroya alınması konuÅŸuluyor. Yine Belediyelerde 50 bin kiÅŸi 5393 sayılı yasaya göre çalışıyor. PTT’de idari hizmet sözleÅŸmesi olanlar var. Çalışanların kaderini idarecilerin iki dudağı arasına terk ettiler. Vekil ebe, vekil imam, vekil hemÅŸire var. Åžimdi de esnek istihdam, part-time çalışma, kiralık iÅŸçi dönemi, özel istihdam büroları getiriliyor. GörüldüÄŸü üzere çalışma hayatı köstebek tarlasına dönmüÅŸ. Özel istihdam büroları amele pazarlarının modern ÅŸeklidir. Çalışma Bakanına da Biz 4/C, 4/B’den kurtulmaya çalışıyoruz. Siz bu uygulamayı getiriyorsunuz’ dedim. Kamuda uygulamayacaklarını söylüyorlar. Nerede uygulayacaksınız? O insanları ya kamu çalışanı ya da kamu iÅŸçisi olarak istihdam edeceksiniz. Dolayısıyla bu da tüm insanları doÄŸrudan doÄŸruya ilgilendiren bir durumdur” diye konuÅŸtu.
Türkiye Kamu-Sen’i büyütmek, çalışma hayatına kurulan tuzakları önleme bakımından bir anlam ifade ediyor.
“EÄŸer çalışma hayatıyla ilgili problemler yaÅŸanırken, hiçbir ÅŸey söylemiyorsanız bunun adı sendikacılık deÄŸildir” diyen Koncuk, sözlerini ÅŸöyle sürdürdü: “Bugün Türkiye Kamu-Sen’den baÅŸka yaÅŸananları dile getiren bir sendika yok. Ä°ÅŸçi sendikalarında tık yok. Bir baÅŸka konfederasyon hükümetin yanlışlarını doÄŸru diye takdim ediyor. Dolayısıyla Türkiye Kamu-Sen’i büyütmek, çalışma hayatına kurulan tuzakları önleme bakımından bir anlam ifade ediyor.”
Toplumun dinamikleri dediÄŸimiz insanların ayarları ile oynadıktan, onları bütün inançlarından sıyırdıktan, inandıklarından vazgeçmeye zorladıktan, adeta teslim aldıktan, posa haline getirdikten sonra, nereye koyarsan koy, o insanlardan hiçbir ÅŸey olmaz!
Koncuk ÅŸunları da kaydetti: “Ayarları ile oynadığınız insanlar, bu memleketin geleceÄŸi için çalışan insanlardır. Peki ayarı bozulmuÅŸ insanlarla bu ülke nasıl yürüyecek? Ülkenin geleceÄŸi ile ilgili kaygı duyuyorum. Akademisyenler, öÄŸretmenler, din görevlileri, kamu çalışanları toplumun dinamikleridir. Yanlış giden iÅŸleri düzeltmekle sorumlu olanlar bu insanlardır. Åžu sendika, bu sendika diye ayırmıyorum, ben ülkenin geleceÄŸi ile ilgili kaygı duyuyorum. Çünkü toplumun dinamikleri dediÄŸimiz insanların ayarları ile oynadıktan, onları bütün inançlarından sıyırdıktan, inandıklarından vazgeçmeye zorladıktan, adeta teslim aldıktan, ahlaken posa haline getirdikten sonra, nereye koyarsan koy, o insanlardan hiçbir ÅŸey olmaz! Dolayısıyla iÅŸin en üzücü tarafı, ülke geleceÄŸi ile ilgili sorumluluk alması gereken insanların eciÅŸ bücüÅŸ hale getirilmesidir.
Falan sendikanın 1 milyon üyesi olmuÅŸ, 5 milyon üyesi olmuÅŸ, 10 milyon üyesi olmuÅŸ, ne olur ki? Hiçbir ahlaki deÄŸeri olmayan, posa haline gelmiÅŸ, bomboÅŸ 10 milyon üyen olsun ne olur? Hiçbir ÅŸey olmaz. Bu anlayışa baÅŸkaldırmamız lazım. Ä°nsanların inandıkları deÄŸerlerin deÄŸersizleÅŸtirilmesine, karakterlerinin yok edilmesine baÅŸkaldırmamız lazım.”
YaÅŸananlara sessiz kalırsanız, ‘Sana ne? Sen de bu dümene ayak uydur, iÅŸine bak’ denilirse, bu kolay bir sendikacılık olur.
Koncuk sözlerini ÅŸöyle sürdürdü: “Peygamber Efendimiz, ‘Bir haksızlık gördüÄŸünüzde elinizle düzeltiniz, eÄŸer elinizle düzeltemiyorsanız, bunu dilinizle düzeltiniz. Bu da yetmiyorsa, buÄŸz ediniz. O imanın en zayıf derecesidir’ diye buyuruyor. Tüm bunlar yaÅŸanırken, elinizle müdahale edemiyorsanız, biz ederiz. Dilinizle müdahale edemiyorsanız, biz ederiz. Hiç olmazsa kalbinizden buÄŸz ediniz. Bu da en azından bir üye formu doldurmaktır. Bu çok ciddi bir tepkidir. Bunu yaÅŸatanlar bellidir. Bir de bunların deÄŸirmenine su taşımaktan baÅŸka hiçbir özelliÄŸi olmayan sözde bir sendikanın üye sayısı artıyor. 1 milyon üye hedefleri var. Peki o zaman ne olacak? Çalışma hayatında çok büyük rezillikleri yaÅŸayacağız, sineye çekeceÄŸiz, evlatlarımız yarın kiralık iÅŸçi, taÅŸeron eleman olarak adeta köle anlayışıyla çalıştırılacaktır. Bunlar sendikal mücadele ile çözülebilir ama yaÅŸananlara sessiz kalırsanız, ‘Sana ne? Sen de bu dümene ayak uydur, iÅŸine bak’ denilirse, bu kolay bir sendikacılık olur. Hiçbir risk almazsınız, kimseyle kötü olmazsınız, istekleriniz iyi, kötü yapılır, hatta baÅŸka menfaatler de saÄŸlarsınız. Yeter ki kendini pazarla, satın alacak çok adam çıkar. Ama biz hiçbir zaman bu yolu tercih etmedik, bundan sonra da tercih etmeyeceÄŸiz.”
Ä°ÅŸ güvencesinden asla vazgeçmeyeceÄŸiz.
2003 yılından bu yana ‘657 Sayılı DMK deÄŸiÅŸmelidir, iÅŸçi-memur ayrımı kaldırılmalıdır’ ÅŸeklinde söylemlerde bulunulduÄŸuna dikkat çeken Koncuk, ÅŸunları kaydetti: “Türkiye Kamu-Sen Genel BaÅŸkanı olduÄŸum 2011 yılından beri devlet memurluÄŸu kavramına kafayı taktıklarını, yeni istihdam yöntemleri getirmeye çalıştıklarını ifade ediyordum. Özellikle 1 Kasım seçimleri öncesinde Sayın CumhurbaÅŸkanı’nın kamuda paralel yapıyı temizlemek için 657 Sayılı DMK’nın deÄŸiÅŸtirilmesi gerektiÄŸini söylemesinin ardından bunu herkes duydu. Hatta Türkiye Kamu-Sen olarak Sayın CumhurbaÅŸkanı’nın BaÅŸbakanlığı döneminde bu konudaki konuÅŸmalarını kitapçık haline getirdik. Åžunu herkes bilmelidir ki; iÅŸ güvencesinden asla vazgeçmeyeceÄŸiz.
Ne yazık ki kraldan çok kralcı var. Pek çok köÅŸe yazarı, bazı sivil toplum örgütü baÅŸkanları da 657 Sayılı DMK’nın deÄŸiÅŸmesi gerektiÄŸini söylüyorlar. Kabine açıklamadan önce Çankaya KöÅŸkü’nde Sayın BaÅŸbakan sivil toplum kuruluÅŸlarının temsilcileri ile bir toplantı yaptı. Toplantıda iÅŸ güvencesinin tartışmaya açılmasından duyduÄŸumuz rahatsızlığı dile getirdik. O toplantıda bir sivil toplum kuruluÅŸunun baÅŸkanı çıkmış, ‘657 sayılı Devlet Memurları Kanunu deÄŸiÅŸmelidir’ diyor. Ben de ‘Sana ne? Seni ne ilgilendiriyor? Hayatında hiç 657 Sayılı Kanunun kapağını açtın mı, bu kanunu hiç okudun mu?’ dedim. ‘Okumadım’ dedi. ‘2 milyon 600 bin insanı ilgilendiren -hatta ülkenin idari sistemini deÄŸiÅŸtirecek bir deÄŸiÅŸiklikten bahsediyoruz- okumadığın bir kanun ile ilgili BaÅŸbakanın, Bakanların huzurunda ahkâm kesiyorsun, ayıp’ dedim. Bazı köÅŸe yazarları da ‘Öncelikle 657 sayılı kanun deÄŸiÅŸmelidir’ diyor. ‘Neresi deÄŸiÅŸmelidir?’ diye sorsak, vallahi cevap veremezler. Toplumda memurlar ile ilgili öylesine yanlış bilgiler oluÅŸturulmuÅŸ ki, memurları kadın ise örgü ören, erkek ise bilgisayar başında okey oynayan insanlar olarak göstererek itibarsızlaÅŸtırmaya çalışıyorlar. Böyle bir ahlaksızlık olabilir mi?”
Türkiye’de ise 29 vatandaÅŸa bir memur düÅŸüyor. Åžanlıurfa ve Ä°stanbul’da 43 vatandaÅŸa bir memur düÅŸüyor. Memur sayısı neye göre, kime göre fazla? Bizim yönümüz AB ülkeleridir. Afrika ülkelerine göre mi memur sayısı fazla diyeceÄŸiz?
Türkiye’de memur sayısının fazla olmadığını da kaydeden Koncuk, “2013 yılında Abant’ta bir çalıştay yapılmıştı. Dönemin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik vardı. O çalıştay’da da memur sayısının fazla olduÄŸu iddialarına vurgu yaparak, ‘Bu yalanları kim söylüyor?’ diye sormuÅŸtum. Bakınız; OECD ülkelerinin ortalamasını baz aldığınızda her 15 vatandaÅŸa bir devlet memuru düÅŸüyor. Hatta bazı AB ülkelerinde 9 vatandaÅŸa bir memur düÅŸüyor. Türkiye’de ise 29 vatandaÅŸa bir memur düÅŸüyor. Åžanlıurfa ve Ä°stanbul’da 43 vatandaÅŸa bir memur düÅŸüyor. Memur sayısı neye göre, kime göre fazla? Bizim yönümüz AB ülkeleridir. Afrika ülkelerine göre mi memur sayısı fazla diyeceÄŸiz? Hatta OECD ülkelerinin ortaya koyduÄŸu kalitede bir hizmete ulaÅŸmak için 2 milyon 600 bin olan memur sayısını 5 milyon 200 bine çıkarmamız lazım. Türkiye’de sadece hemÅŸire ihtiyacı 200 bin, 75 bin ücretli öÄŸretmen görev yapıyor. Sayın Milli EÄŸitim Bakanı Nabi Avcı, ‘AÄŸustos ayında öÄŸretmen ataması yapmayacağız’ ÅŸeklinde bir açıklama yaptı. Buradan Bakan’a sesleniyorum: 75 bin ücretli öÄŸretmenin görev yaptığı bir ülkede siz hangi akla hizmet AÄŸustos ayında öÄŸretmen ataması yapmayacaksınız? Bu kabul edilemez bir durumdur. Ne zamanki ücretli öÄŸretmene ihtiyacımız kalmayacak ÅŸekilde öÄŸretmen ihtiyacını karşılarız, o zaman kimseye sözümüz olmaz” diye konuÅŸtu.
Yargı hakkından dolayı iÅŸ güvencemizin olduÄŸu dolaylı olarak kabul edilebilir ama sınırsız bir iÅŸ güvencemiz yok. Binlerce memur iÅŸten atılıyor.
Koncuk sözlerini ÅŸöyle sürdürdü: “Ä°ÅŸ güvencemizin kaynağı 657 Sayılı DMK deÄŸildir. Hayatında 657 Sayılı Kanunu okumayan cahiller bunu söylüyor ama memurun iÅŸ güvencesi yok. Herhangi bir yerde ‘Memurun iÅŸ güvencesi vardır’ yazmaz. Devlet memurlarının Anayasa’nın 125. maddesinden doÄŸan yargı hakkı vardır. Yani idarenin her türlü tasarrufuna karşı yargı yolu açıktır. Ä°ÅŸ güvencemiz yok, hukuk devletlerinde yargı hakkımız var. Yargı hakkından dolayı iÅŸ güvencemizin olduÄŸu dolaylı olarak kabul edilebilir ama sınırsız bir iÅŸ güvencemiz yok. Binlerce memur iÅŸten atılıyor.
Anayasa’nın 125. Maddesini ‘Ä°darenin her türlü tasarrufu yargı denetimine açık deÄŸildir’ ÅŸeklinde deÄŸiÅŸtirseler, ne olur? O zaman Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin imzaladığı uluslararası sözleÅŸmeler devreye girer. Kopenhag kriterleri var, Avrupa Sosyal Åžartı var, ILO SözleÅŸmesi var. Anayasanın 90’ıncı maddesi uluslararası sözleÅŸmeleri kanun hükmünde görüyor. Devlet memurluÄŸu kavramını, yargı hakkımızı kaldırmak kolay bir iÅŸ deÄŸil. Ama devlet memurluÄŸu kavramından rahatsız olduklarını hepimiz biliyoruz. Hatırlayın; 6552 Sayılı Torba Yasa çıkarıldı. Bu yasanın bir maddesi de devlet memurlarının yargılanmasıyla ilgili bir maddeydi. Meslekten atılan bir devlet memuru dava açtığı ve kazandığı taktirde idare bu kararı 30 gün içinde uygulamak zorunda. O dönemde meslekten atılan bir devlet memuru dava açtı, kazandı. Ä°dare bunu 2 yıl içinde uygulayabilir, yani 30 günlük süreyi iki yıla çıkaran bir düzenleme yapıldı. Bu düzenleme tüm devlet memurları için yapılacaktı. Ancak CumhurbaÅŸkanlığı seçimlerinden iki ay önce yapılan Türkiye-AB Karma Ä°stiÅŸare Komitesi’nin toplantısında ben bu konuyu açtım. Sayın ErdoÄŸan’a ‘17-25 Aralık tarihinden sonra, Türkiye’de ne olduysa oldu, çıkardığınız mevzuat, bazı insanları devlet kademelerinden atmaya yönelik oldu. Bu durum yüzbinlerce suçsuz insanı da etkiliyor. Ä°nsanları hem ÅŸahsınıza hem de siyasi teÅŸekkülünüze kızgın hale getiriyorsunuz.’ dedim. Bu konuÅŸmanın üzerine BaÅŸbakan, ‘Canlı örnek verebilir misiniz?’ dedi. Ben de torba yasa örneÄŸini verdim ve ÅŸöyle dedim: ‘Bu yasa ile memurların yargı hakkı ellerinden alınıyor. Devlet memurlarının elinden yargı hakkının alınması onları iÅŸ güvencesiz hale getiriyor’ dedim. Bunun üzerine Sayın ErdoÄŸan ‘Dünyanın neresinde iÅŸçi-memur ayrımı’ var dedi. Bu konuyu ayrıca tartışabileceÄŸimi belirttim, kendisine ‘yargı hakkı ile ilgili düzenlemeden bahsediyorum’ dedim. Sayın ErdoÄŸan, da ‘ilgisi var’ dedi. Yani Sayın CumhurbaÅŸkanı ÅŸunu demek istiyor: Kamu çalışanlarını iÅŸ güvencesiz hale getirmek istiyorum. Dolayısıyla yargıyla ilgili düzenleme yapılırsa memur-iÅŸçi ayrımını dolaylı olarak ortadan kaldırılmış oluyor. Ben de, ‘CumhurbaÅŸkanı seçimleri öncesinde devlet memurlarını kızdırmanın size ne faydası olacağını merak ediyorum.’ dedim. Daha sonra Adalet Bakanı Bekir BozdaÄŸ ile TBMM'de karşılaÅŸtık ve kendisi bana 'o maddeyi çözdük' dedi. Nasıl çözüldü? O maddeyi daraltmışlar, sadece emniyet teÅŸkilatını, daire baÅŸkanı ve üstü yöneticileri dahil etmiÅŸler. Anayasa Mahkemesi de daha sonra bu maddeyi toptan iptal etti. Tüm bunları birlikte anlatalım. Ä°nsanların kendine gelmesini hep birlikte saÄŸlayabiliriz.”
Kurs merkezlerine ataması yapılmayan öÄŸretmenlerimizi atayın. Ayrıca Türkiye’de etüt öÄŸretmen sistemini de getirebiliriz. Elimizde bu kadar genç öÄŸretmeni neden deÄŸerlendirmiyoruz?
Koncuk sözlerini ÅŸöyle tamamladı: “Öte yandan bazı öÄŸretmenlerimiz saat 17:00’a kadar çalışıyor, akÅŸamları ve hafta sonları da kurs veriyor. Åžunu bilin ki; öÄŸretmenlerimiz Süpermen deÄŸil. Aynı koltuÄŸa iki karpuz sığmaz. ÖÄŸretmen arkadaÅŸlarımız bu ÅŸekilde çalıştırıldığı sürece sürmenaj olmaktan kurtulamazlar. Sayın Bakan Nabi Avcı’ya ÅŸöyle bir önerim var: Dershaneleri kapattınız ve okullarda kurs açtınız. Kurs merkezlerine ataması yapılmayan öÄŸretmenlerimizi atayın. Bugün 400 bin ataması yapılmayan öÄŸretmenimiz var. Öte yandan öÄŸrenci çalışması takip edilemiyor. Bunun için Türkiye’de etüt öÄŸretmen sistemini de getirebiliriz. Elimizdeki bu kadar genç öÄŸretmeni neden deÄŸerlendirmiyoruz?”