“HER YAPTIÄžINIZI KAYIT ALTINA ALIYOR VE HUKUK ÖNÜNDE HESAP VERECEĞİNİZ GÜNÜ BEKLİYORUZ!”
Türk EÄŸitim-Sen Kadın Komisyonları Tek Yürek BuluÅŸması 5-8 2015 Mart tarihleri arasında Antalya’da yapılıyor" />
Genel BaÅŸkan İsmail Koncuk’tan yandaÅŸ bürokratlara; “HER YAPTIÄžINIZI KAYIT ALTINA ALIYOR VE HUKUK ÖNÜNDE HESAP VERECEĞİNİZ GÜNÜ BEKLİYORUZ!” Türk EÄŸitim-Sen Kadın Komisyonları Tek Yürek BuluÅŸması 5-8 2015 Mart tarihleri arasında Antalya’da yapılıyor Genel BaÅŸkan İsmail Koncuk’tan yandaÅŸ bürokratlara; “HER YAPTIÄžINIZI KAYIT ALTINA ALIYOR VE HUKUK ÖNÜNDE HESAP VERECEĞİNİZ GÜNÜ BEKLİYORUZ!” Türk EÄŸitim-Sen Kadın Komisyonları Tek Yürek BuluÅŸması 5-8 2015 Mart tarihleri arasında Antalya’da yapılıyor. Toplantıya Türkiye Kamu-Sen ve Türk EÄŸitim-Sen Genel BaÅŸkanı İsmail Koncuk, Genel Merkez Yönetim Kurulu Üyeleri ve Åžubelerin Kadın Komisyonu Yönetim Kurulu Üyeleri katıldı. Toplantı Genel BaÅŸkanın açılış konuÅŸmasıyla baÅŸladı. Gün geçmiyor ki, kadına ÅŸiddet haberlerine rastlamayalım. Türk İslam medeniyetinden feyz almış bir milletin evlatlarının, kadınlarımızı bu derece farklı bir gözle deÄŸerlendirmesi, onlara eziyet edilecek bir varlık gözüyle bakması asla kabul edilemez. Toplantıda bir konuÅŸma yapan Genel BaÅŸkan İsmail Koncuk, “Son yıllarda ülkemizde kadınlara yönelik ÅŸiddetin arttığını üzülerek görüyoruz. Gün geçmiyor ki, medyada kadına ÅŸiddet haberlerine rastlamayalım. Türk İslam medeniyetinden feyz almış bir milletin evlatlarının, kadınlarımızı bu derece farklı bir gözle deÄŸerlendirmesi, onlara eziyet edilecek bir varlık gözüyle bakması asla kabul edilmez. Bu durum, medeniyet deÄŸerlerimizden uzaklaÅŸtığımızı gösteren bir durumdur. Gerek İslamiyet öncesinde de Türk milletinin kadına verdiÄŸi deÄŸer ve gerekse İslamiyet sonrasında verdiÄŸi deÄŸer ortadayken, bugün yaÅŸadıklarımız kabul edilir gibi deÄŸildir. Bunları bir erkek gözüyle deÄŸerlendiriyor ve empati yapmamız gerektiÄŸini düÅŸünüyorum. Empati yaparken de annelerimizi, kız kardeÅŸlerimizi, kızlarımızı düÅŸünüyoruz. Kadınlarımıza yapılanları kabul etmiyoruz, bunlara karşı isyan ediyoruz.” dedi. Genel BaÅŸkan Koncuk; “İnsanların gözleri önünde bir çok ÅŸiddet olayı yaÅŸanıyor ama hiç kimse müdahale etme cesareti gösteremiyor. Özgecan ASLAN'ınımızın, insan dahi denilemeyecek yaratıklar tarafından hunharca katli yüreÄŸimizi daÄŸladı. Bu menfur olayı kınayacak kelimeleri bulabilmek, duygularımızı anlatabilmek mümkün deÄŸil. Hangi duygular, insanları bu derece insanlıktan çıkarmış olabilir? Toplumsal bir cinnet mi geçiriyoruz, bu hale nasıl geldik? Özgecan ASLAN kızımıza Allah’tan rahmet, ailesine sabır diliyorum.” Åžeklinde konuÅŸtu. Bizim gibi düÅŸünen ya da bizim gibi düÅŸünmeyen her kim olursa olsun, bu ülkenin insanlarını saygı deÄŸer bir vatandaÅŸ olarak göreceÄŸiz. Bu ülkenin vatandaşı olmasının getirdiÄŸi bir haktır. Kadına yönelik ÅŸiddetin sadece kadın-erkek iliÅŸkilerinde olmadığını çalışma hayatında da ÅŸiddet vakalarının sıkça yaÅŸandığını belirten Koncuk; “Kadına ÅŸiddet çalışma hayatında da vardır. Maalesef böyle bir anlayış var Türkiye’de. Yönetici seçme sistemini sadece yandaÅŸların yönetici olma anlayışı üzerine kullanırsanız, ancak bu zayıf insanlar, baskıyla kendi varlıklarını ilan ettirmeye çalışacaklardır. Türkiye, bilgili ve donanımlı yöneticilerle yola çıkabilseydi; emin olun ki, çalışma hayatındaki sıkıntıları yaÅŸamıyor olurdu. Ama o kadar karakter zafiyetinde insanlar, o kadar bilgisiz insanlar maalesef yönetici kademelerine getirildiler ki bu olayları yaÅŸamak vaka-ı adiyeden den sayılmaya baÅŸlandı.” Dedi. Türkiye Kamu-Sen olarak mobbing konusuna da titizlikle eÄŸildiklerini belirten İsmail Koncuk; “Mobbing nedir? Bir grup insanın bir kimseye veya baÅŸka bir gruba psikolojik baskı ve sosyal kabadayılık yapmasıdır. Özellikle hiyerarÅŸik yapılanmış gruplarda ve kontrolün zayıf olduÄŸu örgütlerde, gücü elinde bulunduran kiÅŸinin ya da gurubun diÄŸerlerine sistematik baskı uygulamasıdır. Biz bu mobbing uygulamasının gerek kanun çalışmalarının, gerekse yönetmelik çalışmalarının tam göbeÄŸindeyiz. Türkiye’de mobbingin en aza indirilebilmesinin en önemli yolu, saÄŸlam bir sendikal anlayışın ortaya konulmasıdır. Kamu çalışanları, nasıl bir sendikal tercih ortaya konulması gerektiÄŸini bilmelidir. Onlar sendikal tercihlerini belirlerken, kamu çalışanlarının haklarını savunanları tercih etseler, hiçbir problem yaÅŸamayız. Sendikalar arasında rekabet anlaşılabilir. Ama ben ahlaksızlığı, hak yemeyi anlamam. Mobbing, iÅŸte bunları da kapsıyor. Zorla insanları üye yapmakla bir sendikal anlayış olabilir mi? Bunu kabul edenleri de anlamakta zorlanıyorum. Bizler köle miyiz? Özellikle okumuÅŸ insanlar, aydınlar, öÄŸretmenler, doktorlar bu köleliÄŸe karşı en baÅŸta karşı çıkması gerekmektedir. Ama ben bakıyorum çok küçük sebeplerle, çok küçük gerekçelerle insanlar sendikal tercihlerini ortaya koyuyorlar. Türkiye Kamu-Sen asla bu anlayışın yanında olmayacak. Bizim sendikal davamız, insanlara huzur vermek olmalıdır. Biz insanların yüreÄŸine korku salmayacağız. Bunun adı zülümdür. Biz zulmetmek, zalim olmak adına bu yola çıkmadık. Bizim gibi düÅŸünen ya da düÅŸünmeyen herkesi bu ülkenin saygı deÄŸer bir vatandaşı olarak göreceÄŸiz.” dedi. Gelin adam gibi kamu çalışanlarının huzurunun, mutluluÄŸunun artırılmasının mücadelesini verelim. Bütün sendikaları; ahlaksız stratejileri, insanları kandırmayı, çalışanları ürkütmeyi, ulufe vaat etmeyi, unvan dağıtmayı bir yana bırakarak sendikacılık yapmaya davet ediyorum. Bütün sendikalara seslenen Koncuk; “Gelin adam gibi kamu çalışanlarının huzurunun, mutluluÄŸunun artırılmasının mücadelesini verelim. Bütün sendikaları; ahlaksız stratejileri, insanları kandırmayı, çalışanları ürkütmeyi, ulufe vaat etmeyi, unvan dağıtmayı bir yana bırakarak sendikacılık yapmaya davet ediyorum. Türkiye Kamu-Sen gerçek anlamda sendikadır. Ben bir sendikanın unvan dağıtmasına karşıyım. Kim olursa olsun bizim üyemiz ya da baÅŸkasının üyesi, herkes hak ettiÄŸini yaÅŸamalıdır. Bizim davamız, hak eden insanın hak ettiÄŸini almasını saÄŸlamaktır. Biz ahlaksızlık, edepsizlik kimden gelirse gelsin onun karşısında dimdik duracağız. Bu milletin buna ihtiyacı var. Ülkemizin bozuk adamlara ihtiyacı yok, Türk İslam ahlakıyla bezenmiÅŸ insanlara ihtiyacı var. Bir sözde sendikanın temsilcileri diyor ki ‘bizim davamız medeniyet davasıdır.’ Ne güzel! Hepimizin davası, medeniyet davası olması lazım; ama sizin medeniyet davanız nedir? Siz ahlaksızlık üzerine oluÅŸturduÄŸunuz stratejiyle nasıl bir medeniyet davası güdüyorsunuz? Bir medeniyet davası olan adamın önce edebi, ahlakı olur, kul hakkı yemez. Medeniyet davası böyle olur. DeÄŸerlerin yozlaÅŸtırıldığı bir usul hangi medeniyetin davasıdır? Bu, olsa olsa cahiliye devrinin medeniyet davası olabilir.” Dedi, Hakim de olsan savcı da olsan iÅŸini doÄŸru yapacaksın. Aynı konuda ÅŸimdi böyle karar vereceksin, baÅŸka bir zaman diliminde tam aksi baÅŸka bir karar vereceksin. Ne deÄŸiÅŸti Türkiye’de; hukuk mu, kanunlar mı deÄŸiÅŸti? Evet bir ÅŸey deÄŸiÅŸti ülkemizde; DeÄŸiÅŸen, vicdanların kiraya verilmesidir. Son zamanlarda yargıda yaÅŸanan sıkıntılara da deÄŸinen Genel BaÅŸkan, “Ankara’da Åžube Müdürleri hakkında açılmış davayı kazandık. Fakat Ankara Bölge İdare Mahkemesi davayı bozdu. Aynı Ankara İdare Mahkemesi’nin, aynı konularda tam zıttı kararları mevcuttur. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na ÅŸikayetçi olduk. Sonucunda bir ÅŸey çıkar mı çıkmaz mı bilmiyorum. Biz görevimizi yaptık. Hakim de olsan savcı da olsan iÅŸini doÄŸru yapacaksın. Aynı konuda ÅŸimdi böyle karar vereceksin, baÅŸka bir zaman diliminde tam aksi baÅŸka bir karar vereceksin. Ne deÄŸiÅŸti Türkiye’de; hukuk mu, kanunlar mı deÄŸiÅŸti? Evet bir ÅŸey deÄŸiÅŸti ülkemizde; DeÄŸiÅŸen, vicdanların kiraya verilmesidir.” Åžeklinde konuÅŸtu. Dolayısıyla bütün hakim ve savcılarımız hukuk içerisinde karar vermek durumundadır. Onların vereceÄŸi kararda siyasi anlayış olamaz, ideoloji olamaz. EÄŸer hukukçular, siyasi düÅŸüncelerine göre karar verirlerse bu ülkede huzur kalmaz. Bu millet, hukukun üstünlüÄŸüne, tarafsızlığına güvenmelidir. Maalesef bugün çıkın sokaÄŸa insanlara sorun, yüzde yetmiÅŸi yargının tarafsız olduÄŸuna inanmıyor. Bu ülkenin insanları yargının bağımsız olduÄŸuna inanmazsa ne olur? Herkes kendi hukukunu uygulamaya kalkar, o zamanda ülkede kaosu en yüksek seviyede yaÅŸarız. Haksızlıkların üzerine topyekün olarak gideceÄŸiz, sadece günü yaÅŸamayacağız. BaÅŸbakan da memura yüzde 17 zam yaptık diyor. Bu iddiası doÄŸru olsaydı bu oranın ortalama memur maaşına rakamsal yansıması 425 TL artış demektir? Oysa memur ne aldı; 123 TL. Bu nasıl bir hesaptır? 2013 yılında yaÅŸadığımız Toplu SözleÅŸmeler 2014 ve 2015 yıllarının kaybedilmesine sebep oldu. 2014 yılında 123 TL zam aldık. 2014 Yılı enflasyonu, bize verilen zammın yüzde 2.97 üzerinde çıktı. Üstüne üstlük bir de bugün dolar 2.60 TL oldu; ama emekli ve çalışanların maaÅŸlarında ek zam yok. Son on iki yılda alım gücümüzde yüzde 34’lük bir azalma meydana gelmiÅŸtir. Bu ülkenin sayın Maliye Bakanı Mehmet ÅžimÅŸek matematik biliyor mu diye ÅŸüpheye düÅŸüyorum. BaÅŸbakan da memura yüzde 17 zam yaptık diyor. Bu iddiası doÄŸru olsaydı bu oranın ortalama memur maaşına rakamsal yansıması 425 TL artış demektir? Oysa memur ne aldı; 123 TL. Bu nasıl bir hesaptır? Öte yandan Maliye Bakanı da 2014 yılında memura yüzde 8,5 zam yaptık diyor. BaÅŸbakan farklı Maliye Bakanı farklı konuÅŸuyor. Birbirlerinden haberleri yok. Ekonomi öyle bir kavramdır ki mesela enflasyon oranında bir zam yapmış olsanız, bu sıfır zam demektir. Enflasyon nedir? Paranın alım gücündeki azalma. Sen bana enflasyon oranında zam yaparsan ancak benim yerimde saymama vesile olursun. Kaldı ki, bunlar enflasyon oranında dahi zam yapmadılar. İktidar övünmüyor mu biz kiÅŸi başına milli geliri 3 bin dolardan, 10 bin beÅŸ yüz dolara çıkardık. Madem ki, bu ekonomi büyüyor, peki bundan kamu çalışanları ve emekli neden faydalanamıyor? EÄŸer ki büyüme vatandaÅŸa yansımıyorsa o ne menem bir büyümedir? Biz de büyümeden faydalanacağız ve bize de refah payı verilmelidir. Bütün dünyada uygulanan budur. Türkiye’de kamu çalışanları ekonomik ve sosyal anlamda hakları alamayanların başında geliyor.” dedi. Allah’a ÅŸükür bizim devlet memurlarımız okumuÅŸ insanlardır. Ciddi sınavlardan geçerek bu makamlara gelen kiÅŸilerdir. EÄŸer siz, bu kadar kabiliyetli insanlardan -iddia ettiÄŸiniz gibi- verim alamıyorsanız, o zaman oturun bunun sebeplerini düÅŸünün. Bunun hesabını en baÅŸta atadığınız yandaÅŸ yöneticilere sorun. Türkiye’de devlet memuru sayısının yetersiz olduÄŸunu vurgulayan Genel BaÅŸkan; “Kamu çalışanları devleti somutlaÅŸtıran kitledir. Devlet demek kamu çalışanı demektir. BaÅŸbakan, milletve-eri, bakanlar gelir geçer. Devlet; okuldaki bir öÄŸretmen, hizmetli memurdur, üniversitede profesördür, öÄŸretim görevlisidir, camide imamdır. Bugün ortada çok büyük bir yalan var; Türkiye’de kamu çalışanı çok fazla diyorlar. Bunu söyleyen yalancılar, bunun üzerinden kamu çalışanlarını ezmeye uÄŸraşıyorlar. Bunu söyleyenler de beceriksiz siyasi iktidar mensuplarıdır. OECD ülkelerinde bir devlet memuruna 14 vatandaÅŸ düÅŸüyor. Türkiye’de ise 29 vatandaÅŸa bir devlet memuru düÅŸüyor, Åžanlıurfa’da 43 vatandaÅŸa bir memur, İstanbul’da 43 vatandaÅŸa bir devlet memuru düÅŸmektedir. Görülüyor ki, bizim OECD ülkelerinin ortalamasında bir hizmet standartlını yakalayabilmemiz için, ÅŸu anda istihdam edilen devlet memurları kadar daha memuru istihdam etmemiz gerekiyor. Rakam çok açık, hatta bunu OECD ülkelerinin ortalaması ile deÄŸil de; ülkeleri teker teker ele aldığımızda rakamlar daha da açılmaktadır. ÖrneÄŸin; Belçika’da 12 vatandaÅŸa bir devlet memuru düÅŸüyor. Buradan ilan ediyorum; kim devlet memuru Türkiye’de fazla diyorsa yalancıdır. Hatta Türkiye’de devlet memurunun iÅŸ yükü de OECD ülkelerindeki emsallerinden iki kat daha fazladır. Verimlilik almak istiyorsanız; bu, verimlilik projeleriyle oluÅŸabilecek bir sonuçtur. EÄŸer Türkiye’de verimlilik arzu edilen noktada deÄŸilse, bunu hiç kimse devlet memurlarının üzerine yıkmaya çalışmasın. Bu problem, Türkiye’de yönetici bazında sevk ve idare kabiliyeti olmayan insanların makamları iÅŸgal ettiÄŸinin en önemli göstergesidir. Allah’a ÅŸükür bizim devlet memurlarımız okumuÅŸ insanlardır. Ciddi sınavlardan geçerek bu makamlara gelen kiÅŸilerdir. EÄŸer siz, bu kadar kabiliyetli insanlardan -iddia ettiÄŸiniz gibi- verim alamıyorsanız, o zaman oturun bunun sebeplerini düÅŸünün. Bunun hesabını en baÅŸta atadığınız yandaÅŸ yöneticilere sorun.” Diye konuÅŸtu. Kamu çalışanları artık görün: Resmen sizin iÅŸ güvencenizi almaya uÄŸraşıyorlar. İktidar Anayasa’nın 128. Maddesini deÄŸiÅŸtireceÄŸim diyor. Sayın CumhurbaÅŸkanı bunu deÄŸiÅŸtirmek için dört yüz milletvekili istiyor. Yok öyle yaÄŸma! Sen benim mezarımı kazacaksın, devlet memurluÄŸu kavramını ortadan kaldırmaya ant içeceksin ben sana dört yüz milletvekili vereceÄŸim! İş güvencesinin ciddi bir tehditle karşı karşıya olduÄŸunu söyleyen Koncuk; “İktidarda, devlet memurlarına bir hasım anlayış var ve bu o kadar aleni hale geldi ki; artık bunu söylemekten de kimse çekinmiyor. Sayın CumhurbaÅŸkanı Recep Tayip ErdoÄŸan’ın iÅŸçi ile memur arasındaki farkın kaldırılması yönünde, yani devlet memurunun iÅŸ güvencesine yönelik bir çok açıklaması var. Biliyorsunuz torba yasayla, kamu çalışanlarının yargı hakkını elinden alınıyor ve buna baÄŸlı olarak da adeta çalışanlar iÅŸ güvencesiz hale geliyor. İş güvenliÄŸini destekleyen nedir? Yargıdır. ÖrneÄŸin; bir devlet memuru yargıya gidiyor. Diyor ki, beni haksız yere iÅŸten attılar. Bu sebeple dava açıyor, kazanıyor. İdare, 30 gün içerisinde iÅŸine iade etmek zorunda deÄŸil mi? Adamlar öyle bir kanun taslağı düzenlemiÅŸler ki, idare davanın sonucunu iki yıl içerisinde uygular. Ayrıca iki yıl içerisinde de bunu uygulamazsa, uygulamayan kiÅŸiye de ceza davası açılmaz. Bir anlamda yargı kararını iÅŸlevsiz hale getirmekte. İktidar henüz Anayasanın 128. maddesini deÄŸiÅŸtiremediÄŸi için yargıyı iÅŸlevsiz hale getirerek memuru iÅŸ güvencesiz hale getirmeye çalışıyorlar. Bas bas bağırıyoruz, çalışanları tehlikeye karşı uyandırmaya gayret ediyoruz. Bizim tüm uÄŸraÅŸlarımıza raÄŸmen maalesef ki, bazı kamu çalışanları durumun farkında deÄŸil. Bir öÄŸretmen, okula geç kaldım papara yemeyim, diye okul müdürünün üyesi olduÄŸu yandaÅŸ sendikayı seçiyorsa, nöbet günüm aman deÄŸiÅŸtirilmesin diye sendikasını belirliyor, haftalık ders programım bozulur diye sendikal tercih yapıyorsa; bir imam sendikal tercihini beni köy camisinin imamı olarak atarlarsa; bir hemÅŸire tercihini ÅŸu bölümden ÅŸu bölüme geçeyim diye yapıyorsa; yani ufak anlayışlarla sendikal tercihler ortaya konuluyorsa o zaman kaybettik demektir. Bu insafsız deÄŸirmene su taşıyanlara destek olunmaya devam edilirse daha kötü günler bizi bekliyor demektir. Kamu çalışanı arkadaÅŸlarım artık görün: Resmen sizin iÅŸ güvencenizi almaya uÄŸraşıyorlar. İktidar, Anayasa’nın 128. maddesini deÄŸiÅŸtireceÄŸim diyor. Sayın CumhurbaÅŸkanı, bunun için dört yüz milletvekili istiyor. Yok öyle yaÄŸma! Sen benim mezarımı kazacaksın, devlet memurluÄŸu kavramını ortadan kaldırmaya ant içeceksin ben sana dört yüz milletvekili vereceÄŸim! Bakın, 4/C’lerin durumu herkese örnek olmalıdır. Onlar da bir zamanlar kamu iÅŸçileriydi. İş güvenceleri olmadığı için, kıdem tazminatları verildi ve kapının önüne konuldular. EÄŸer bugün önlemini almazsak bizim sonumuz da iÅŸ güvencesiz çalışma olacaktır.” Dedi. 4 Nisan tarihinde Ankara’da yapılacak miting ile ilgili olarak da bilgi veren Genel BaÅŸkan Koncuk; “O bütçeyi babanızın parası gibi kullanamazsınız, memura da emekliye de ek zam vereceksiniz, yoksa hesabını 7 Haziran’da sorarız. İşte 4 Nisan’da bu hesabı soracağımızı söyleyeceÄŸiz; iÅŸ güvencemizle oynamayın, aklınızı başınıza alın diyeceÄŸiz. Toros Sokak’tan yürüyerek Kolej Meydanı’nda dev mitingimizi yapacağız. Gelin sesimizi yükseltelim birilerinin dizleri titresin. Gelin Ankara’yı gür sesimizle titretelim. Sen devletin her türlü imkanından yararlanacaksın öÄŸretmene 6 saatlik nöbet ücretini çok göreceksin. Hizmetli memuru köle gibi çalıştıracaksın fazla mesai ücreti vermeyeceksin ama bize vatanseverlik dersi vereceksin. Vatanseverin kralı da, milliyetçinin kralı da biziz. Terör örgütüyle masaya oturacaksınız biz vatanseverlik taslayacaksınız, bebek katiliyle müzakere edeceksiniz bize milliyetçilik nutku atacaksınız! Bunu kabul etmiyoruz. Nöbet tutmama eylemine de deÄŸinen Koncuk, “Bu eylemler üzerine geçenlerde Milli EÄŸitim Bakanı Sayın Nabi Avcı bir açıklama yapmış; Avcı, ‘ÖÄŸrenciyi siyasete bulaÅŸtırmayın’ diyor. Sayın Nabi Avcı ne alakası var? Çalışanların hak arama mücadelesini, sendikal bir faaliyeti hangi dayanakla siyaset yapmak olarak deÄŸerlendiriyorsunuz? Birilerini rahatsız etmeden hak iddia edemezsiniz. Nabi Avcı ve böyle düÅŸünenlere diyorum ki, bize vatanseverlik dersi vereceÄŸinize, önce iÅŸinizi doÄŸru dürüst becerin, öÄŸretmen ve diÄŸer eÄŸitim çalışanlarının haklarını verin. Hak ettiÄŸimiz sosyal ve ekonomik haklarımızı bize verin, biz de iÅŸ bırakma eylemi de, nöbet eylemi de yapmayalım. Biz bundan keyif mi alıyoruz? Ayrıca kimse bize vatanseverlik nutku atmasın. Sayın Nabi Avcı sen öÄŸretmenlerin iÅŸini doÄŸru yapmasını istiyor isen, sen de iÅŸini doÄŸru yapmalısın. MüsteÅŸarların, İl Müdürlerin, Genel Müdürlerin doÄŸru düzgün iÅŸlerini yapsınlar. Sen yönetici atamalarında haksızlık yapılırken hiç sesini çıkartmayacaksın; bu ülke için mücadele etmiÅŸ, yandaÅŸ olmayan insanları alaÅŸağı edeceksin, ondan sonra bize diyeceksin ki, iÅŸinizi yapın. Bu vatanseverliÄŸe yakışmıyor. Siz alın teri dökmüÅŸ, emek vermiÅŸ insanların alın terlerinin çalınmasını seyrettiniz. Önce bu günahın hesabını verin! Biz nöbet tutmama eylemini yapacağız, bunun yanında da öÄŸrencilerimizi okul bahçelerinde sahipsiz bırakmayacağız. ÖÄŸretmenlerimize nöbet ücreti verilene kadar bu mücadelemizi devam ettireceÄŸiz. ÖÄŸretmenler ve bütün kamu çalışanları ÅŸunu görmeli ki, nöbet eylemini sadece bir sendika yapmıyor. Sen devletin her türlü imkanından yararlanacaksın öÄŸretmene 6 saatlik nöbet ücretini çok göreceksin. Hizmetli memuru köle gibi çalıştıracaksın fazla mesai ücreti vermeyeceksin ama bize vatanseverlik dersi vereceksin. Vatanseverin kralı da, milliyetçinin kralı da biziz. Terör örgütüyle masaya oturacaksınız biz vatanseverlik taslayacaksınız, bebek katiliyle müzakere edeceksiniz bize milliyetçilik nutku atacaksınız! Bunu kabul etmiyoruz. Adam gibi iÅŸinizi yapın. Bugünün yarını olduÄŸunu unutmayın. Biz unutmuyoruz! Her yaptığınızı kayıt altına alıyor ve hukuk önünde hesap vereceÄŸiniz günü bekliyoruz! Kamuda ciddi bir yandaÅŸ kadrolaÅŸmanın sözkonusu olduÄŸunu belirten Genel BaÅŸkan İsmail Koncuk yandaÅŸ bürokratları da uyardı: Yüce dinimiz 'Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu' diyor. Sen Bakansın, profesörsün, yani sen bir bilensin. Senin hesabın daha farklı olacak elbette, sorumluluÄŸun daha fazla olacak elbette. Ey Nabi Avcı, unutma ölüm var. Ya iÅŸini adam gibi yap ya da istifa et! Milli EÄŸitim Bakanı Sayın Nabi Avcı dönemi kara bir dönem olduÄŸunu ifade eden Koncuk, “Bu durumu Nabi Avcı mı yaptı dersek, aslında ona bunu yaptırdılar. Siz on binlerce insanın alın terini çaldınız. YandaÅŸlarınızın makam mevki sahibi olması için hak yediniz. Sizi, on binlerce insanın ahı tutacak. Sayın Nabi Avcı’nın yerinde olsam, akÅŸam başımı yastığa koyduÄŸumda uyuyamam inanın. Devrinde, on binlerce insanın hakkı gasp edildi, binlerce çalışanın kul hakkı iç edildi. Sayın Bakan, tüm bunların nasıl hesabını vereceksin? Yüce dinimiz 'Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu' diyor. Sen Bakansın, profesörsün, yani sen bir bilensin. Senin hesabın daha farklı olacak elbette, sorumluluÄŸun daha fazla olacak elbette. Ey Avcı, unutma ölüm var. Ya iÅŸini adam gibi yap ya da istifa et! Bir Milli EÄŸitim Bakanı kamuoyunu aldatıyor ve bu yalan ortaya çıkıyorsa istifa etmesi gerekir. Bakın Sayın Avcı ‘Türkiye’de 39 bin ücretli öÄŸretmen var’ diye bir açıklama yaptı. Bunun üzerine bir araÅŸtırma yaptık. Valiliklerden aldığımız resmi rakamlardan yaptığımız tespitlerimize göre, ülkemizde toplam 80 bin ücretli öÄŸretmen olduÄŸu açık ve net. Bir Bakan, kendi bünyesinde kaç ücretli öÄŸretmen çalıştığını bilmez mi? Bu izaha muhtaç bir durumdur. Yok eÄŸer sayın Avcı bu sayıyı biliyor da bunu 39 bin diye açıklıyorsa bu daha büyük bir hatadır, bunun adı resmen kamuoyunu aldatmaktır. Türk Milli EÄŸitiminin içinde olduÄŸu aczi göstermeme gayreti var. Çık özür dile diyorum sayın Bakan; hata yaptık de ve yeterli bir öÄŸretmen ataması yap. Milli EÄŸitim teÅŸkilatlarında çalışan insanların huzurunu saÄŸlayamıyorsan, hakları gasp edilirken yüreÄŸin titremiyorsa, üzülmüyorsan yazıklar olsun diyorum. Bir de müsteÅŸarımız var, Yusuf Tekin. Hala Åžube MüdürlüÄŸüyle ilgili yargı kararını uygulamıyor. Kendisini Milli EÄŸitim Bakanlığı’nın kralı zannediyor. Bundan sonra Milli EÄŸitim Bakanlığı tarihi Yusuf Tekin’den önce ve Yusuf Tekin’den sonra diye iki dönemde anılacak diye düÅŸüyorum. Bunların üzerine gitmek lazım. Bugün birinin hakkı yeniyorsa yarın da benim hakkım yenir diye düÅŸünüp ona göre sendikal tercihlerimizi ortaya koymamız gerekir. Bu yapılanlara seyirci kalmayacağım, demeliyiz Biz ahlaklı sendikal anlayışı temsil ediyoruz.Kanımızın son damlasına kadar bu mücadeleyi ortaya koyacağız. Biz millete söz verdik, bizde yalan olmaz. Kim ki, insanları korkutuyor alçaktır, namussuzdur.” Åžeklinde konuÅŸtu. Yusuf Ziya Özcan hem de Gökhan Çetinkaya’dan umduÄŸumuzu görmedik. İkisi de geldi geçti hiç aklınızda kalan bir icraatı var mı? Åžu da ÅŸu izi bıraktı dediÄŸimiz hiçbir icraatları yok. Bunların bırakamadığı izi, bizler bırakmalıyız. Üniversitelerde yaÅŸanan problemlere de deÄŸinen Koncuk; “Üniversitelerimizde artık bu demokratik olmayan yapıyı kırılmalıdır. EÄŸer biz üniversitelerimizi gerçekten bilimin merkezi olarak kurgulayacaksak, bu kafayla üniversiteler bir yere gidemez. Üniversitelerde maalesef adeta bir korku imparatorluÄŸu oluÅŸturulmuÅŸ. Üniversite çalışanları huzursuz. Bu böyle gitmez. Üniversitelerimizin ihtiyaçları doÄŸrultusunda, yüksek öÄŸretim mevzuatı kapsamlı bir ÅŸekilde yeniden ele alınmalıdır. Rektörlerin seçim usulü, üniversite çalışanlarının iradesini yok sayan bir yöntemdir. Güya oylama yapılıyor, ilk altıya girenlerden üç tanesi YÖK tarafından CumhurbaÅŸkanlığına teklif ediliyor. CumhurbaÅŸkanı da lütfederek üç adaydan bir tanesini atıyor. Öyle durumlar oluyor ki, 600 oy alan aday yerine 60 oy alan aday rektör olarak atanıyor. Türk EÄŸitim-Sen olarak bu usulü kabul etmiyor, demokratik ahlakın rektör seçiminde hayat bulmasını istiyoruz. YÖK mutlaka yeniden deÄŸerlendirilmeli, ciddi tedbirler alınmalıdır. Bu YÖK anlayışı mutlaka deÄŸiÅŸmelidir. Maalesef hem Yusuf Ziya Özcan hem de Gökhan Çetinkaya’dan umduÄŸumuzu görmedik. İkisi de geldi geçti hiç aklınızda kalan bir icraatı var mı? Åžu BaÅŸkan, ÅŸu izi bıraktı dediÄŸimiz hiçbir icraatları yok. Onun için siyasetin tahakkümü altındaki yönetimlerden bir beklentimiz yok. İşte deÄŸerli arkadaÅŸlar bunların bırakamadığı izi, bizler kararlı ve mücadeleci sendikacılığımızla bizler bırakmalıyız. Bunu hep birlikte baÅŸarabiliriz.” dedi.
PaylaÅŸ
twittle
“TeÅŸkilatımın bütün mensuplarına sesleniyorum: Kimseden korkmayın. Onlar korksun. Onlar, yani makam sahibi olanlar, asıl korkanlar onlardır. Onların kaybedecekleri var. Bugün yandaÅŸlıkta sınır tanımayan, hak gasp eden o yandaÅŸ yöneticilere sesleniyorum: Bundan öncekiler gibi bu iktidar da gidecek. Bu makamlar bir gün gidecek. Sizler de ortada kalacaksınız. Yarın sokakta bizimle karşılaÅŸacak olan yine sizler olacaksınız. Bizim atalarımız çok güzel söz söylemiÅŸler; çıkarken o merdivendeki insanlara dikkat et, inerken de onlara rastlayabilirsin. Yarın gözümüzün içine nasıl bakacaksınız? Adam gibi iÅŸinizi yapın. Bugünün yarını olduÄŸunu unutmayın. Biz unutmuyoruz! Her yaptığınızı kayıt altına alıyor ve hukuk önünde hesap vereceÄŸiniz günü bekliyoruz!”