Dünyada kadınlar günü kutlanırken, tüm kadınların toplumda hak ettiÄŸi, layık olduÄŸu yere gelmesi temennisini taşımaktayız
Dünyada kadınlar günü kutlanırken, tüm kadınların toplumda hak ettiÄŸi, layık olduÄŸu yere gelmesi temennisini taşımaktayız. Bu tür özel günler, toplumların kanayan yarası haline gelmiÅŸ olan sorunların gündeme gelmesi, tartışılması açısından önemlidir. Bugün dünyada ve ülkemizde kadınlar bir çok açıdan sorunlar yaÅŸamaktadırlar. Dünyada bir çok kadın türlü geleneksel nedenlerle cezalandırılırken, ülkemizde ise dışlanmışlık, eÄŸitimsizlik ve istismarlarla karşı karşıya olan kadınların sorunları büyüktür.
Türk toplumunun % 25'ini 15-49 yaÅŸ grubu kadınlar oluÅŸturuyor.
6 ve daha yukarı yaştaki her 100 kadından 25'i okur yazar değil.
Her 100 kadından 14'ü ilkokulu bitirememiÅŸ.
Her 100 kadından 58'i ilkokul mezunu.
Kadın nüfusun sadece % 12'lik bir kesimi ortaokul ve daha üstü eÄŸitim almış.
Her yıl 600 bin ile 800 bin arasında kız çocuÄŸu zorunlu eÄŸitim yaşına gelmelerine karşın okula gidemiyor.
Ülkemizde kadının iÅŸgücüne katılım oranı 1998'de % 35 civarındayken, bugün % 24.8'e düÅŸmüÅŸ.
Erken yaÅŸ evliliÄŸi yapmış olan kadınların çoÄŸunluÄŸu tarım sektöründe ücretsiz aile iÅŸçisi olarak çalışmakta.
Seçme ve seçilme hakkını 1934'te elde eden Türk kadını parlamentoda ancak % 8.7 oranında temsil edilmekte.
Kız çocuklarının erken yaÅŸlarda evlenmeleri ve özellikle akraba evliliÄŸi yapmaları, ülkemizde bebek ve anne ölümlerinin sayısını artırıcı bir etken.
Yukarıda sıralanan istatistiki veriler aslında kadın sorunları açısından neden deÄŸil, sonuçtur.
Ülkemizde kadınların asıl en büyük sorunu, medyada kadının ve cinselliÄŸin istismar edilmesi, kadının bir mal gibi gösterilmesidir.
İlginçtir ki hiçbir kadın örgütü, kadın sorunu dendiÄŸinde bu konuyu gündeme getirmemektedir.
Oysa kirlenmiÅŸ medyada, magazin programlarından, reklamlara, dizilerden, haber programlarına kadar her yerde kadın ve cinsellik unsuru ön plana çıkarılmaktadır.
Toplumda kadının hak ettiÄŸi yere gelmesi, kadını bir meta olmaktan çıkarıp, birey haline getirdiÄŸimiz zaman mümkün olacaktır.
Böyle bir propaganda ile yetiÅŸen ve kadının cinsel bir öÄŸeden baÅŸka bir ÅŸey olmadığı fikri bilinç altına yerleÅŸtirilen bir toplumda, eleÅŸtiri konusu ne yazık ki sorunun nedeni deÄŸil, sonuçları olmaktadır.
Konuya bu açıdan yaklaşıldığında, kadınlarımızın da sorunun temeline inemediÄŸini görmekteyiz. CinselliÄŸi özgürlük olarak lanse eden bir düÅŸüncenin ürünü olarak ortaya çıkan bu durum, kadın sorunlarının da temelini oluÅŸturmaktadır. Ama, bu konuyu gündeme getirenler de "geri kafalı", "çaÄŸdaÅŸ zihniyetten uzak" gibi söylemlerle suçlanmaktadır. Ne acıdır ki, bu tür söylemlere kadın haklarını savunduÄŸunu iddia eden bazı kesimler de destek vermektedirler.
Mustafa Kemal Atatürk; kadınları toplum içinde birer birey haline getirecek hukuki düzenlemeleri Avrupa'daki ve dünyadaki pek çok çaÄŸdaÅŸ ülkeden önce ülkemizde gerçekleÅŸtirmiÅŸtir. Yani kadınlarımızın toplumsal hayata katılmalarının, iÅŸ hayatına atılmalarının, erkeklerle aynı haklara sahip olmalarının önünde hukuki hiçbir engel bulunmamaktadır. Bugün kadınlarımızın önündeki en büyük engel, toplum içinde oluÅŸmuÅŸ, sabit fikirler ve gelenek zannedilen yanlış inanışlar ile kadının cinsel bir öÄŸe gibi gösterilmesini çaÄŸdaÅŸlık zanneden zihniyetten baÅŸka bir ÅŸey deÄŸildir.
Kadınlarımız, KurtuluÅŸ Savaşı'nda erkeklerle omuz omuza çarpışmıştır. Bu millet Nene Hatunları, Kara Fatmaları, Sabiha Gökçenleri, Halide Edipleri yetiÅŸtirmiÅŸ bir millettir. Türk toplumu kadını hiçbir zaman geri plana itmemiÅŸ, onları ailenin de toplumsal hayatın da odak noktasına yerleÅŸtirmiÅŸtir. Ama bugün, daha çocuk yaÅŸtaki kızlar, maddi çıkar karşılığında hiç tanımadığı insanlarla zorla evlendirilmekte, onlara söz hakkı, eÅŸini seçme hakkı tanınmamakta, hatta, evlenmek istemediÄŸinde hayat hakkı dahi tanınmamaktadır.
Kadın ve erkek bir vücudun dayandığı iki ayrı ayağı gibidir. Bunlardan herhangi biri toplumdaki iÅŸlevini yitirirse o vücut eksik, sakat kalır. Atatürk de "Bizim sosyal toplumumuzun baÅŸarısızlığının sebebi, kadınlarımıza karşı gösterdiÄŸimiz ilgisizlikten ileri gelmektedir. YaÅŸamak demek faaliyet demektir. Bundan dolayı bir sosyal toplumun bir organı faaliyette bulunurken diÄŸer bir organı iÅŸlemezse o sosyal toplum felçlidir." diyerek, kadının toplum içindeki önemini ortaya koymuÅŸtur.
GeçmiÅŸte toplumumuz kısa bir cehalet dönemi yaÅŸamıştır. Bugünkü kötü ve yanlış inanışların tamamı o zamandan kalmıştır. İşte o dönemde Türk kadını, toplumsal hayattan uzaklaÅŸmış, birey olmaktan çıkmıştır. Kadını ikinci plana iten Türk toplumu da kendisini ayakta tutacak dinamiklerden birini kaybettiÄŸi için çökmüÅŸtür. Atatürk, bu dönemin izlerini silmek ve toplumumuzu yeniden ayaÄŸa kaldırmak için ön ÅŸartın kadınları yüceltmek olduÄŸunu belirtmiÅŸtir. "İnsan topluluÄŸu kadın ve erkek denilen iki cins insandan oluÅŸur. Kabil midir bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünü ilerleyebilsin? Mümkün müdür ki bir cismin yarısı topraÄŸa baÄŸlı kaldıkça, öteki yarısı göklere yükselebilsin?" diyen Atatürk'ün izinden gideceksek, mutlaka kadınlarımızı yüceltmeliyiz.
Bugün de millet olarak bir travma yaÅŸamaktayız. Bu travmanın ana sebeplerinden birisi yine kadının toplumdaki iÅŸlevini kaybetmeye baÅŸlaması, kadının bir ana; aileyi ve milleti ayakta tutan, birleÅŸtiren unsuru olduÄŸunun unutulmasındandır.
Bugün dizilerde, reklamlarda kadını istismar eden, cinselliÄŸi kullanarak rant elde eden, bunu da çaÄŸdaÅŸlık ve özgürlük olarak toplumumuza kabul ettirme gayretinde olan bir zihniyetle, Türk kadını çaÄŸdaÅŸlık yolunda daha fazla yol kat edemez. Anne olmak her halde yapılacak iÅŸlerin en kutsalı, en ÅŸereflisidir. Peygamber Efendimiz (sav) "cennet anaların ayağı altındadır." Hadisi ile dinimizin de kadına ve anneye verdiÄŸi önemi ortaya koymuÅŸtur.
Yine Peygamber Efendimiz'e (sav) biri sormuÅŸ: "Ya Resulullah, en çok kime iyilik ve ihsan etmeliyim?" Peygamber Efendimiz (sav) ÅŸöyle buyurmuÅŸ, "annene!" ."Sonra kime" diye sorulduÄŸunda 3 defa "annene" dedikten sonra dördüncü defa sorulunca "babana" demiÅŸtir. Ama ne yazık ki, toplumumuzun temel dinamikleriyle oynamak arzusunda olanlar, anneliÄŸin mukaddesatını kadınlarımıza unutturmaya, toplumu bir arada, ayakta tutan aile yapısını parçalamaya çalışmaktadırlar. Bunun için de kadın hakları kisvesi altında, kadın haklarını yok eden düÅŸüncelere önderlik etmektedirler.
Anne olmak, kadının birey olmasına engel deÄŸildir. Elbette kadın çalışma hayatında olmalıdır. Kadın okumalıdır, eÄŸitim almalıdır. Kadın toplumun her kademesinde temsil edilmeli, her ortamda söz sahibi olmalıdır. Ama anne olmak da kutsaldır, çalışmayan kadın da toplumun bir bireyidir. Kadınların kiÅŸisel hak ve özgürlüklerini kullanmasına engel olacak hiçbir statü, hiçbir durum yoktur. Olmamalıdır. Atatürk'ün dediÄŸi gibi kadının hakkı yerlerde sürünmek deÄŸil, omuzlarda yükselmektir. Kadının omuzlarda yükselmesi ise onun reklamlarda, televizyonlarda cinsel bir meta gibi sunulması deÄŸil; statüsü, iÅŸi ne olursa olsun, kadına deÄŸer verilmesi, toplumda temsil edilmesi ve içtimai hayata katılması ile olur.
Gittikçe olumsuzlaÅŸan ekonomik ÅŸartlar altında çalışan, evlat yetiÅŸtiren, yozlaÅŸan kültürel ÅŸartlar karşısında vakarını bozmayan, Amine Hatunlardan, Nene Hatunlardan devraldığı iffet bayrağını dalgalandıran, çocuklarına helalden ve doÄŸrudan baÅŸka bir ÅŸey öÄŸretmeyen, Türk Milletinin temel direÄŸi anneler, bu vatan için çalışan, üreten ve savaÅŸan bütün evlatların anneleri, kanlarıyla bayrakları bayrak yapan, mezar taÅŸlarıyla bu vatana Türk mührünü vuranların anaları, bugün, saygı görmeyi, temsil edilmeyi, omuzlarda taşınmayı kuÅŸkusuz dünyadaki her kadından daha çok hak ediyorlar.
Tüm kadınlarımızın kadınlar günü kutlu olsun.