Türkiye Kamu-Sen Genel BaÅŸkanı Ä°smail Koncuk, Kamu-Sen Ä°zmir TemsilciliÄŸinin düzenlediÄŸi, Türkiye Kamu-Sen Ä°zmir Yönetim Kurulları Tanışma ve Dayanışma gecesine katıldı
Türkiye Kamu-Sen Genel BaÅŸkanı Ä°smail Koncuk, Kamu-Sen Ä°zmir TemsilciliÄŸinin düzenlediÄŸi, Türkiye Kamu-Sen Ä°zmir Yönetim Kurulları Tanışma ve Dayanışma gecesine katıldı.
Düzenlenen toplantıya Türkiye Kamu-Sen Genel Basın Sekreteri ve Türk Haber-Sen Genel BaÅŸkanı Sedat Yılmaz, Genel Merkez Yöneticilerimiz, Åžube BaÅŸkanlarımız ve çok sayıda davetli katıldı.
KONCUK: YAPTIĞINIZ İŞİN NE KADAR KUTSİ BİR İŞ OLDUĞUNUN FARKINA VARIN
Katılımcıları selamlayarak sözlerine baÅŸlayan Genel BaÅŸkanımız Ä°smail Koncuk, çalışma hayatı ve Türkiye Kamu-Sen’in yüklendiÄŸi misyona dikkat çekti. Koncuk, “Arife tarif gerekmez. Sizler gerek Åžube baÅŸkanı gerek ÅŸube yönetim kurulu üyesi olarak Türkiye Kamu-Sen’i stratejileri bakımından, dünyaya bakış açısından ve sendikal mücadeleye Türkiye’de kamu çalışanlarına, çalışma hayatına katkısı bakımından zaten bilen insanlarsınız. Ben sizlere sendikacılık nedir, anlatma gereÄŸi duymuyorum. Bu bir tanışma toplantısı, il temsilcimiz o vesileyle davet etti. “Åžube BaÅŸkanlarımız ve yeni seçilen yönetim kurulu üyelerimizle bir araya geleceÄŸiz bizimle beraber olun” dedi. Bende memnuniyet duyacağımı ifade ettim. Zaman zaman Ä°zmir’imize geliyor ve sizlerle sohbetler ediyoruz. Aslında Türkiye sıkıntılı bir dönemden geçiyor her yönüyle. Türkiye Cumhuriyeti devleti ilan edildikten bu tarihe 90 küsür yıl geçti, bedeller ödendi. Aslında genç bir cumhuriyettir Türkiye Cumhuriyeti. 90 yıl aslında çok uzun bir süre deÄŸildir. Osmanlı imparatorluÄŸunun dünyanın en uzun ömürlü devleti olduÄŸunu düÅŸündüÄŸümüzde, 622 yıl hüküm sürmüÅŸtür Osmanlının devamı olan Türkiye’nin 94 yıllık ömrü çok uzun bir ömür deÄŸildir. Genç bir devlettir Türkiye. Atatürk ve silah arkadaÅŸlarının kurduÄŸu bu devlet 94 yılda büyük tecrübeler yaÅŸadı. Aslında acemi bir devlet deÄŸiliz biz. Ä°sim olarak yeni bir devlet, yönetim ÅŸekli olarak farklı idi ama bu milletin binlerce yıllık devlet tecrübesi üzerine yeni bir devlet inÅŸa etti Atatürk ve silah arkadaÅŸları. O çetin mücadelelerle bu devlet oluÅŸturuldu. Yüzbinlerce ÅŸehit kanına mal oldu bu devlet bize. 22 milyon kilometrekarelik bir devletin, 780 bin kilometrekarelik alanda kurulmuÅŸ bir milli devlet olan Türkiye Cumhuriyetine geçtik.
Anadolu’yu devlet yaptık, Avrupa’nın bir kısmını Trakya’yı da içine alarak Anadolu’yu devlet yaptık. Ama “Türk’ün devleti” dedik milli kimliÄŸi olan bir devlet olma özelliÄŸi ile önemli bir farklılıktı bu. Ciddi tecrübeler yaÅŸadık. Gerek insan hakları alanında, tek partili yönetimlerden çok partili hayata 1940’lı yıllardan sonra geçtik. Aslında gerek hukuk, gerekse devlet yönetimi alanında yeni tecrübeler edindik. Türkiye Cumhuriyeti geçmiÅŸi olan, tecrübeleri olan, hakkı, adaleti ve bizim aslında milli kültürümüzden, hem dini inançlarımızdan gelen insan haklarına son derece önem veren bir devlet olma yolunda ciddi adımlar atmış ve bugüne kadar bu mücadeleyi sürdüren bir devlettir. Ama bugün bazen ÅŸaşırıyorum, sanki bu tecrübeleri yaÅŸamamış gibi bir görüntü içindeyiz. Ä°nsan hakları temeli üzerine kurulmuÅŸ olan ki, bizim bütün deÄŸerlerimiz insanı anlatır. Gerek milli, gerek dini deÄŸerlerimiz hep insanı tanımlayan ÅŸeylerdir. Ama sanki bunları hiç yaÅŸamamış gibiyiz. Hukukumuza bakıyoruz, sanki özürlü bir hukukumuz var ÅŸu anda. Hakimler, savcılar karar verirken endiÅŸe duyuyor, “Başıma ne gelir?” endiÅŸesi yaşıyorlar. Olmaz bu. EÄŸitim sistemine bakıyoruz sanki el yordamıyla yol alıyoruz. Hiç eÄŸitim tecrübesi yaÅŸamamış gibi, sistemler deÄŸiÅŸiyor, sistemler geliyor, kökten yıkıyoruz, geliÅŸtirmiyoruz. Tecrübelerimizin üzerine yenilerini eklemek yerine kökten reddediyoruz. Ortada yeni yok aslında. Burada aslında ÅŸunu ifade etmek istiyorum, Türkiye Kamu-Sen nedir? Türkiye Kamu-Sen elbette sendikal bir hareket ama nasıl bir hareket? Bir aydınlar hareketidir. Bir aydınlanma hareketidir. Madem Türkiye’nin en entelektüel kesimi öÄŸretmen, doktor, hakim, savcı, imam, ebe, hemÅŸire, akademisyen ve bütün memurlarıdır. OkumuÅŸ, mürekkep yalamış insanlar deÄŸil mi bunlar? O zaman biz aydınlar hareketiyiz. Aydın nedir, neyi aydınlatacağız? Bu anlama uygun bir tavırla tavırlanmak lazım. Olayları uygun bir okuma biçimi içinde olursak o aydın vasfımıza uygun davranmış oluruz. Bugüne dek bu yolda Türkiye Kamu-Sen olarak bizi takip eden dostlarımızı hiç yanıltmadan geldik. Bu aydınlatma hareketi diye tanımladığımız Türkiye Kamu-Sen’in aslında bu deÄŸerleri daha da pekiÅŸtirerek ileriye doÄŸru yürümesi Türkiye’nin geleceÄŸi açısından son derece önemli. Her zaman ifade ediyorum, sadece nefsi için yaÅŸayan, egosunu tatmin için yaÅŸayan, sadece kendi karnını doyurmak için yaÅŸayan insanlardan ibaret bir toplumun nereye varacağını, nereye gideceÄŸini herhalde hepimiz tahmin ederiz. Nereye gider? Yok oluÅŸa gider. O nedenle toplumu uyarmak ve aydınlatmak bizim birinci görevimiz.
GeçtiÄŸimiz günlerde yaptığımı bir konuÅŸmada ifade ettim, madem ki bu özelliklere sahip bir teÅŸkilatın mensuplarıyız, madem ki bu sendikanın yöneticileriyiz, bizim insanları kendine getirmek gibi bir görevimiz var. Yoksa Türkiye’de baÅŸka bir mekanizma olduÄŸunu kimse düÅŸünmesin. Hep anlatırız ya, beyaz atlı bir prens gelecek tutacak tüm problemlerimiz, sihirli bir deÄŸnek deÄŸmiÅŸçesine çözülecek. Böyle bir dünya yok. DoÄŸrular adına, risk alamayan insanların oluÅŸturduÄŸu toplumların gideceÄŸi bir yer yoktur. Yok oluÅŸtur, kokuÅŸmuÅŸluktur, çöküÅŸtür. BaÅŸka gideceÄŸi hiçbir yer yok. Bugün derdi tasası sadece kendi nefsini kurtarmak olan insanlar ÅŸunu bilsinler ki, evlatlarına, torunlarına ihanet içindedirler. Kendilerini kurtarmaları soyunun geleceÄŸini kurtarması anlamına gelmiyor. O nedenle Türkiye’de Türk milleti adına, geleceÄŸi adına mücadele eden Türkiye Kamu-Sen’in elbette stratejileri, olaylara bakış açısı da herhalde yandaÅŸlardan, bölücülerden çok daha farklı olması lazımdır.
YandaÅŸ sendikaların usulleriyle insanları deÄŸerlendiremeyiz. Ä°nsanları ürkütüp, korkutamayız. Nedir davamız? Ä°nsanı kazanma davasıdır. Üye kaybetmek ya da kazanmak. Üye kaydedersin ama adam kazanırsan memleket adına bir insanı kazanmış olursun. Bizim davamızın bu olması lazım. Alacağız, bu kokuÅŸmuÅŸluk içinden, kolundan, bacağından tutup yukarı kaldıracağız. Bunu yapabiliyor muyuz? O zaman görevimizi yapmış olmanın gönül huzurunu duyabiliriz. O zaman neden burada ve hangi amaçla olduÄŸumuzu, neden bu görevlere talip olduÄŸumuzu kendimize ifade edebiliriz. Gönül rahatlığı duyarız. Bu anlayışla Türkiye Kamu-Sen’in varlığını devam ettirmek zorundadır. Ahmet’le ya da Mehmet’le deÄŸil, hep birlikte. Bu bayrağı hep birlikte ileri taşıyacağız.
Yaptığımız iÅŸin ne kadar kutsi bir iÅŸ olduÄŸunun farkına varalım. Bugünü yaÅŸamayalım, bugün gelir geçer yarını ve daha sonrasını yaÅŸayalım, yıllar sonrasını hesap ederek davranalım. Büyük düÅŸünmek budur. Büyük adam ve büyük teÅŸkilat olmak budur. Ne olacak Türkiye Kamu-Sen? Üç gün sonra bitecek mi? Üç gün sonra, “GereÄŸi kalmadı, kapısına kilit mi vuruyoruz” diyeceÄŸiz? Hayır bu milletin derdiyle dertlenen, bu milletin aslında bizatihi kendisi olan, insanların deÄŸerlerinden feyz almış insanların böyle düÅŸünmesi mümkün deÄŸildir. Böyle düÅŸünemez. Böyle düÅŸünmeye hakkı yok. O nedenle bu mücadeleyi daha da ileri taşımamız lazım. DeÄŸerler itibariyle ileriye taşımamız lazım” dedi.
KONCUK: BU TEÅžKÄ°LATTAN DAHA Ä°YÄ°SÄ° YOK
“Ä°zmir’deyiz, öyle bir yerdeyiz ki, Anadolu’yu vatan yaptığımız, son noktayı koyduÄŸumuz yerdeyiz. Bu mücadeleyi Ä°zmir’de ve Türkiye’nin baÅŸka köÅŸelerinde gerçekten yüreÄŸinde hissederek, o anlamı bütün hücreleri ile kavrayarak bu mücadelede bulunan tüm arkadaÅŸlarımı kutluyorum” diyen Genel BaÅŸkan Koncuk, “Sizin yerine ikame edebileceÄŸimiz baÅŸka insanlar yok. Kendinizi lütfen bu kadar deÄŸerli görün, faaliyetlerinizi önemli görün. Olaylara bakış açısı ve idrak seviyesi yönüyle bu teÅŸkilattan daha demokratik kitle örgütü yok” dedi. Koncuk, “Dün, Bilkent’te bulunan rehabilitasyon merkezine gittim. Bir arkadaşımızın damadı Bitlis Tatvan’da, mayına basmış. Genç bir kardeÅŸimiz, astsubayımız iki bacağını kaybetmiÅŸ. Sol elinin 3 tane parmağı parçalanmış, aynı kolun üst tarafında derin yaralar var. Gözleri ancak ışıltıları ÅŸu an seçiyor, belki ileri de görecek belki göremeyecek bilemiyoruz. Gencecik bir kardeÅŸimiz bir kız çocuÄŸu babası. Onu gördüm, ondan önce genç bir delikanlı kardeÅŸimi gördüm. Bacakları yok. Telefonunu açtı “Bakın BaÅŸkanım” dedi ve bir fotoÄŸraf gösterdi. Protez bacakları ile yürüyebildiÄŸi bir fotoÄŸraf. “Ä°nÅŸallah bu protezlere daha çok alışacak ve daha iyi yürüyeceksin” dedim. Çok duygulandım…Onların mücadelesini fikri alanda da yapmak lazım ki, milletin geleceÄŸini kurtaralım. Mücadele sadece silahla olmuyor, fikri bir mücadele ile o mücadele taçlandırılırsa onların mücadelesinin ne anlama geldiÄŸini, bacağını, gözünü kaybetmenin ne anlama geldiÄŸinin bu millete anlatılması…
Hayat nedir? Bunu hem kendimize hem diÄŸer insanlara iyi anlattığımız zaman beyinlere nakış gibi iÅŸlediÄŸimiz zaman o zaman iÅŸte sonuç alır mücadeleyi kazanırız. Yoksa Türkiye Kamu-Sen’in üye sayısı belli deÄŸerlere dayanmadan 1 milyon olmuÅŸ, bunlar o kadar önemli ÅŸeyler deÄŸil. O nedenle, biz bu ülkede yaÅŸayacağız, bu ülke bizim. Ä°zmir’deyiz, öyle bir yerdeyiz ki, Anadolu’yu vatan yaptığımız, son noktayı koyduÄŸumuz yerdeyiz. Bu mücadeleyi Ä°zmir’de ve Türkiye’nin baÅŸka köÅŸelerinde gerçekten yüreÄŸinde hissederek, anlamını bütün hücreleri ile kavrayarak bu mücadelede bulunan tüm arkadaÅŸlarımı kutluyorum. Buradaki insanlar farklı yerlerde olabilirlerdi. Makam mevki sahibi olabilirlerdi ama onlar mücadeleyi seçtiler. DoÄŸruyu tercih ettiler. Adamca bir duruÅŸ tercih ettiler.
Åžunu da beklememek lazım, “BaÅŸkanım tamam biz mücadeleyi tercih ettik ama bu insanlarda hiç bizi tercih etmiyorlar” diyebilirsiniz. Belki de zorluÄŸu burada, herkes bizimle beraber olsaydı, hepimizin mücadelesi bu kadar anlamlı olmayacaktı. Sizin mücadeleniz ÅŸuna benziyor, gübre yığını içinde açan çiçekler vardır ya, ne kadar güzel görünürler. O gübre yığınına hiç dikkat etmezsiniz ve o çiçeÄŸi ve güzelliÄŸini görürsünüz. Ä°ÅŸte siz öylesiniz, ben öyle görüyorum. Ben dava adamlarını öyle deÄŸerlendiriyorum. Çok fazla olmaz sayıları ama gönül huzuru duyan insanlardır. Åžerefi, namusu ve yüreÄŸiyle yaÅŸayan insanlardır dava adamları. Türkiye Kamu-Sen’in tüm yöneticilerini bu gözle görüyorum ben, büyük bir yük yüklüyorum belki ama böyle olmak zorundasınız.
Sizin yerinize ikame edebileceÄŸimiz baÅŸka insanlar yok. Kendinizi lütfen bu kadar deÄŸerli görün, faaliyetlerinizi önemli görün. Olaylara bakış açısı ve idrak seviyesi yönüyle bu teÅŸkilattan daha iyi bir demokratik kitle örgütü yok. Türkiye Kamu-Sen’i var eden tüm kardeÅŸlerimi kutluyorum. Sizleri kutluyorum, Allah yolunuzu ve bahtınızı açık etsin. Sizlerle beraber geleceÄŸe daha güvenle bakacağız. Emin olun çok güçlüsünüz. Hesapsız, kitapsız adamlardan daha güçlü insan tahayyül edemiyorum, düÅŸünemiyorum. Koltuk hesabı olmayan, egosunun derdinde olmayan, kendi nefisini aÅŸmış insanlardan daha güçlü ve kudretli insan düÅŸünemiyorum. DiÄŸerleri hep bir ÅŸeyleri kaybetmekten korkar ama dava adamları herhangi bir ÅŸeyi kaybetmekten endiÅŸe duymaz. Çünkü en korktuÄŸu ÅŸey inançlarını kaybetmeleridir. Koltuk dertleri yoktur onların. Sizin kaygınız kendi inançlarınız ve ideallerinizdir ve anlattığım adam kazanma davasıdır. Varlık sebebimiz budur. Böyle göreceÄŸiz. Emin olun sizden daha çok bunu yapabilecek, misyonu olan bir baÅŸka grubun olduÄŸunu Türkiye’de ben düÅŸünmüyorum. Bunu objektif olarak söylüyorum. Bir çok insanla muhatap oluyorum, sadece kendilerini için yaşıyorlar. Kendi nefsini aÅŸmış böyle bir grup daha yok. KeÅŸke olsa gururla ifade ederdim ama sizin gibi ikinci bir grup yok. Bu ülkede yaÅŸayan insanların Kahir ekseriyetin böyle düÅŸünen insanlardan olduÄŸunu söylemekten daha büyük bir mutluluk düÅŸünemiyorum ama maalesef söyleyemiyorum çünkü yok. Bu adam kazanma mücadelesinde daha da baÅŸarılı olmak zorundayız” dedi.
KONCUK: TÜRKÄ°YE, EL FRENÄ° ÇEKÄ°LMÄ°Åž ARABA GÄ°BÄ°, KAMUDA Ä°ÅžLER YÜRÜMÜYOR, NEREDEYSE BALATALAR YANACAK
“Biz tüm alanlarda bu iddiamızdan vazgeçecek deÄŸiliz. Oraları “Liyakatsizler yönetsin” diyecek deÄŸiliz. Oraları liyakatliler yönetsin, kendi nefsini düÅŸünmek yerine, millet adına görev yapabilecek namuslu ve ÅŸerefli insanlar yönetsin. Bunu demeye devam edeceÄŸiz” diyen Koncuk, “Türkiye’de kamuda iÅŸler yürümez oldu. EÄŸitim kötü, saÄŸlık yönetilemiyor, tüm memurlar huzursuz, bunun suçlusu kim?” diye sordu. Koncuk, “Tüm bu anlattıklarım ÅŸu anlama gelmesin. Bizim arkadaÅŸlarımızın da elbette yönetici olması lazım. Bu mekanizmaları kontrol eden insanlar olması lazım. Bundan da vazgeçmiÅŸ deÄŸiliz. Söylediklerimden bu anlam asla çıkmasın. Elbette ülkesini, vatanını seven, o koltuÄŸu oturduÄŸunda o koltuÄŸa oturmanın bedelinin ne olduÄŸunu bilen insanların o makamlarda olması elbette bu ülkenin geleceÄŸi adına son derece önemlidir. Ondan vazgeçmeyeceÄŸiz bu ülkeyi yönetmek ise o da bizim davamızdır. Cebini doldurmak derdi içinde olanların kurumlarda yönetici olduÄŸunu düÅŸünün. Nereye varırız? Ä°ÅŸte bugün olduÄŸumuz yerde oluruz. Kamudaki kargaÅŸanın, huzursuzluÄŸun en önemli sebeplerinden birisi hiç ÅŸüphesiz liyakatsiz yönetici atamalarıdır.
“EÄŸer biz hastane müdürünü, postane müdürünü, okul müdürünü becerikli, kabiliyetli, liyakatli insanlardan seçemezsek en baÅŸta bu baÅŸarı iddiasından vazgeçeriz. Åžu anda Türkiye’de durum budur. Memur-Sen Genel BaÅŸkanı, Ali Yalçın’ın liyakat dediÄŸi bir ülkede Türkiye Kamu-Sen liyakat konusunda ansiklopedi yazar” dedim.
Yönetici atama mevzu son derece önemli bir mevzu. Biz tüm alanlarda bu iddiamızdan vazgeçecek deÄŸiliz. Oraları “Liyakatsizler yönetsin” diyecek deÄŸiliz. Oraları liyakatliler yönetsin, kendi nefsini düÅŸünmek yerine, millet adına görev yapabilecek namuslu ve ÅŸerefli insanlar yönetsin. Bunu demeye devam edeceÄŸiz. Sonuç alana kadar diyeceÄŸiz. Memur-Sen’in liyakat deme sebebini ÅŸöyle bir düÅŸünüyorum, Türkiye’de kamuda iÅŸler yürümez oldu. EÄŸitim kötü, saÄŸlık yönetilemiyor, din adamları dahi huzursuz, bunun suçlusu kim? KokuÅŸmuÅŸ sistemi istismar eden paralel sendikadır. Bakın etrafınıza ve kurumları inceleyin. BaÅŸarılı, liyakatli yöneticilerimizi tenzih ederek söylüyorum ancak, genele bakılınca atanan insanların, liyakatsiz ve kabiliyetsiz insanlar olduÄŸunu anlamak hiç de zor deÄŸil.
Yerel çeteler oluÅŸturuldu Türkiye’de ve tabii Ä°zmir’de. Bilmem ne vakfı, derneÄŸi. Siyasi partinin il baÅŸkanı, ilçe baÅŸkanı vs. bu yerel çeteler nerede liyakatsizler varsa emir ve talimatla hareket edecek, “Emret komutanım” diyecek, derdi devlet ve millet olmayan ne kadar insan varsa onları her kurumda yönetici yaptılar. Son derece az, bizim için kıymetli olanları tenzih ederek söylüyorum bunları. Elbette sorumlusu biz deÄŸiliz ve bütün bunlardan paralel sendika sorumlu, ÅŸu an Türkiye’de bunlar tartışılıyor. “Bu kadar beceriksiz yöneticiyi kim başımıza bela etti?” diye soruluyor. Türkiye’de kamuda iÅŸler yürümüyor, kaliteli iÅŸler üretilemiyor. Bu neye benziyor, el freni çekilmiÅŸ bir arabayı hareket ettirmek, yürü diye zorlamak gibi bir ÅŸey. Balataları yakacak Türkiye bu gidiÅŸle. Bunu herkes görüyor. 2010 yılında beri, bizim ortaya çıkardığımız KPSS hırsızlığını hatırlayınız. EÄŸer ortaya çıkarmasak, o zamana kadar bir çok suiistimaller olmuÅŸ zaten, bugün bu kadar tedbir de alınmayacaktı.
Ondan sonra gelen ÖSYM BaÅŸkanlarına bakın, yine kabiliyetsiz ve beceriksizlerdir. Memleketin çocuklarının kaderini ilgilendiren bir sınavı yapacak olan kurumun baÅŸkanları bile beceriksiz ki, 2010’dan sonra da suiistimaller olduÄŸunu ben biliyorum. KPSS sınavlarından bahsediyorum. Bir sınavı dahi yapamayan bir ülke. ÖÄŸretmenlik mesleÄŸi mülakatlı hale getirildi. Ä°lk defa oluyor bu. KPSS’de 90-95 alanı mülakatta 50 alan geçiyor. SaÄŸlık teÅŸkilatında da 4+2 sistemi uygulanacak, mülakat orada da baÅŸlıyor. Kamuda iÅŸler iyi deÄŸil. Sadece yönetici yönünü anlatıyorum, ilk düÄŸme bu iÅŸte. Orayı düzeltmek lazım. Orayı düzeltmek içinde mücadele etmek bizim görevimiz. Hepimizin görevi. Üzerine gitmek zorundayız o alanı bırakamayız, devleti yönetme alanı son derece önemli bir alandır. Liyakatli adamlar oraya gelmeli. Türkiye Kamu-Sen üyeleri demiyorum sadece, nerede var ise liyakatli adamlar gelmeli. Öyle bir sistemi Türkiye yeniden kurgulamak durumundadır. Yanlış iliklenen düÄŸmeyi düzeltmeliyiz” dedi.
KONCUK: TÜRKÄ°YE KAMU-SEN OLMASAYDI, TAÅžERON VE 4-C KONUSU KÄ°MSENÄ°N GÜNDEMÄ°NDE OLMAZDI
TaÅŸeron ve 4-C meselesini de gündeme getiren Genel BaÅŸkanımız Ä°smail Koncuk, “Öyle bir yanlış sistem kurgulanmış ki, düzeltilemiyor. Ama en azından bir yerden baÅŸlandı, bu da ciddi bir geliÅŸmedir” dedi. Koncuk, “Çalışma hayatı iyi bir noktada deÄŸil. Yıllardır bas bas bağırıyoruz, taÅŸeronlaÅŸmayı. Hiçbir iÅŸçi sendikası iddia ediyorum bizim yüzde birimiz kadar bu konuyu gündeme getirmedi ve taÅŸeronlaÅŸmanın geldiÄŸi boyutu gördük. Neredeyse içinden çıkılamayacak bir hale gelmiÅŸ. GelmiÅŸ ki, KÄ°T’ler o taÅŸeron sistemin içinde kaldı ve düzeltilmedi. Öyle bir yanlış sistem kurgulanmış ki, düzeltilemiyor. ÖÄŸretmen evlerinde çalışan taÅŸeronlar kadroya alınamıyor. Okullarda çalışan taÅŸeronlar kadroya alınamıyor. Sistem dışı kaldı onlar. O kadar zor ki bunu çözmek ve bu zorluk son on beÅŸ yılda bizim başımıza örüldü. Ama yine de teÅŸekkür ediyorum, buradan bile dönmek önemlidir. TaÅŸeron sistem çalışma hayatını yerle yeksan eden bir sistem haline gelmiÅŸti artık. Hastanede görev yapan bir çok arkadaşımız var burada, o bilgisayarın başında oturanlar 4-A’lı kadrolu memur olması gerekirken, çoÄŸu o hastaneye taÅŸeron temizlik elemanı olarak alınan insanlardır.
O sistemin kaldırılması lazım ki, kadrolu sistemin önüne tıkaç gibi konulan bu taÅŸeronlaÅŸma ucubesini başımızdan atalım. Ciddi bir adım atıldı ve Türkiye Kamu-Sen’in bunda ciddi bir payı var bunda. TaÅŸeron konusu Türkiye gündeminde kaldıysa Türkiye Kamu-Sen’in çabasıyla kalmıştır. Çok net söylüyorum. Ama Bizim derdimiz evlatlarımızın başına örülen bu çorabın ortadan kaldırılmasıdır. Eksikleri vardır ama düzeltilir. KeÅŸke memur iÅŸi yapanlar memur, iÅŸçi iÅŸi yapanlar iÅŸçi olsaydı daha güzel olurdu ama bir yerden baÅŸlanmış oldu. Çok önemli bir adımdır.
4-C meselesinde Türkiye Kamu-Sen’in ısrarı olmasaydı bugün asla konuÅŸulmuyordu. Gündemde tuta tuta Allah’a ÅŸükürler olsun 4-B’li olmalarını saÄŸladık. Ä°nÅŸaalah 4-A’lı da yaparız. Bundan sonraki mücadelemiz 4-B’nin tamamen ortadan kaldırılması olacaktır. Tüm alanlarda. Mesela PTT’de Ä°HS sistemi kabul edilemez, kaldırılmalıdır. Belediyelerde 5393 sayılı sistem, vekil ebe, imam, hemÅŸire, bunlar nedir?
SözleÅŸmeli öÄŸretmenliÄŸin kaldırılması için 2011 yılına kadar yapmadığımız eylem, miting, açıklama kalmadı. Her türlü hukuki yolu denedik. Konuyla ilgili giriÅŸimlerimizden sonuç alamayınca, son çare olarak Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığı’na bile baÅŸvurduk.
“SözleÅŸmeli öÄŸretmenlik 2006 yılında getirildi, 2011 yılında kaldırıldı. 2006 yılı öncesinde kısmi zamanlı sözleÅŸmeli öÄŸreticilik denilen bir istihdam yöntemi getirilmiÅŸti. Sendikamız, kısmi zamanlı sözleÅŸmeli öÄŸreticiliÄŸe dava açtı. O tarihte Türk EÄŸitim-Sen dışında hiçbir sendika dava açmayı akıl edemedi. Davamız sonucunda kısmi zamanlı sözleÅŸmeli öÄŸreticiliÄŸi iptal ettirdik. Kısmi zamanlı sözleÅŸmeli öÄŸreticilik bugünün 4/C’li istihdam modeli idi. Davayı kazanmamızın ardından öÄŸretmenlikte 4/B’li yani sözleÅŸmeli istihdam modeli getirildi. Aslında 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda 4/B’li istihdam var. Åžöyle ki; devlet memurluÄŸuna sınavla atama oluyordu. Ama bazı istisnalar vardı. Hizmetine gerek duyulan uzman personele ihtiyaç oluyordu, o kiÅŸiler sınavsız alınıyordu. 4/B bu istisna görevlendirmeler yapılmak üzere kanunda bulunmaktadır.
Ancak bu istihdam modelini 2006 yılında asıl istihdam ÅŸekline dönüÅŸtürdüler. Türk EÄŸitim-Sen olarak sözleÅŸmeli öÄŸretmenliÄŸe de dava açtık. Öte yandan 2011 yılına kadar yapmadığımız eylem, miting, açıklama kalmadı. Her türlü hukuki yolu denedik. Konuyla ilgili giriÅŸimlerimizden sonuç alamayınca, son çare olarak Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığı’na bile baÅŸvurduk, ‘Aynı okullardan mezun, aynı iÅŸi yapan, aynı performansı sergileyen insanlara farklı hukuki normların uygulanması zulüm müdür?’ diye sorduk. Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığı da “Ä°slam dini zulmü ve zulmü çaÄŸrıştıran hiçbir eylemi, uygulama ve davranışı onaylamaz. Bu hususta asla tereddüt yoktur. Ayrıca, yüce dinimiz insanların temel hak ve özgürlüklerinin de etkin ÅŸekilde güvence altına alınmasını ve korunmasını emreder. Bu hususta da bir kuÅŸku bulunmamaktadır. Ancak dilekçenizde dile getirdiÄŸiniz konu idari bir konudur. Kurumların tesis ettikleri iÅŸlemler hakkında deÄŸerlendirmede bulunmak ve görüÅŸ beyan etmek, BaÅŸkanlığımızın görev ve yetki alanı dışındadır” açıklamasında bulundu.”
Zulüm dinimizde lanetleniyor ve bir çok yerde. DÄ°B güzel bir cevap verdi, gerçi sonuna doÄŸru kaçamak bir cevap oldu ama “Ä°slamiyet bunu reddeder” diyor. Ama sonunda “Bu idari bir konu olduÄŸu için bu konuda fetva vermemiz çok uygun düÅŸmez” diyor. Ancak başında Ä°slamiyetin farklı hukuki normlar tatbik edilmesini doÄŸru bulmadığını, bunun bir zulüm olduÄŸunu kabul ediyorlar. Onu dahi yaptık. Biz bunları yaparken birilerinin sesi çıkmadı, sokaÄŸa çıkmadılar ama utanmadan “Çözdük” dediler. Bizim mücadelemizin, mitinglerimizin haddi hesabı yok. 4-C’liler için, “Nedir ki 15 bin kiÅŸi” diyorlardı ama biz mücadele ettik ve gündemde tuttuk. Bunları biz yapıyoruz. ,
KONCUK: YHS’LÄ°LER Ä°ÇÄ°N DÄ°LEKÇE KAMPANYASI BAÅžLATIYORUZ
“657’nin elbette köhneyen yerleri var, gelin deÄŸiÅŸtirelim” diyen Genel BaÅŸkan Koncuk, “Ek göstergelerden baÅŸlayalım mesela. Tüm memurlara 800’er puan artıralım” dedi. Koncuk, “657 sayılı Devlet Memurları Kanunu. Eksiklikler var mı? Varsa buyurun beraber çalışalım düzeltelim, ek göstergelerden baÅŸlayalım mesela. Tüm memurlara 800’er puan artıralım. Oraya dokunan yok. Ä°ÅŸ güvencemiz anlamına gelen maddelere dokunma arzusundalar. 657 o yönüyle tartışılıyor ÅŸimdilerde. 657 köhnemiÅŸ bir kanun, deÄŸiÅŸmesi lazım vs. derler. 1964 yılında çıkmış bir yasa ama bir çok maddesi defalarca deÄŸiÅŸmiÅŸ zaten. 657, 1964’de çıktığı gibi kalmamış. Bugün kanun çıkarsanız, altı ay sonra yine deÄŸiÅŸtirmeye baÅŸlayacaksınız, çünkü ihtiyaç duyulacak. Elbette köhneyen yerleri var, onu da Türkiye Kamu-Sen olarak kitapçık haline getirdik ve dağıttık. “657 deÄŸiÅŸecekse böyle deÄŸiÅŸmelidir” dedik.
Yardımcı hizmetler sınıfının Genel Ä°dari Hizmetler sınıfına alınması. Åžu anda hastanede, postanede, okulda, üniversitede bir çok yardımcı hizmetler sınıfı büro memuru gibi çalışıyor ama kadro bununla mütenasip deÄŸil. Yakında tüm Türkiye genelinde bütün hizmet kollarında dilekçe kampanyası yapacağız. Bu arkadaÅŸlarımızın bir defaya mahsus GÄ°H sınıfına alınması ile ilgili bunu yapacağız. Lütfen kurumlarda dolaÅŸarak arkadaÅŸlarımıza verin ve dilekçeleri imzalatın. Ä° temsilcileri ve ÅŸube baÅŸkanları olarak belirli bir tarihte toplanarak BaÅŸbakanlığa postalayın. Fiili bir durum var ortada. Türkiye’de 110 bin kiÅŸi bu durumda. Türkiye Kamu-Sen her alanda var, çalışma hayatı insan kazanma davasında hep varız. Åžehitlerimizi rahmetle ve minnetle anıyorum. Bu toplantıda emeÄŸi olan herkese teÅŸekkür ediyor, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum” diyerek sözlerini noktaladı.