Türkiye Kamu-Sen Genel BaÅŸkanı Ä°smail Koncuk, 10 Aralık Dünya Ä°nsan Hakları Günü münasebetiyle bir mesaj yayınladı
Türkiye Kamu-Sen Genel BaÅŸkanı Ä°smail Koncuk, 10 Aralık Dünya Ä°nsan Hakları Günü münasebetiyle bir mesaj yayınladı.
Koncuk mesajında;
Dünya, iki kanlı paylaşım savaşını görmüÅŸ ve bu savaÅŸlarda büyük acılar yaÅŸamıştır. Bu dönemde yaÅŸanan vahÅŸet insanlık tarihine kara birer leke olarak geçmiÅŸ, vicdanlarda kapanması mümkün olmayan yaralar açmıştır. Bu acıların bir daha yaÅŸanmaması için BirleÅŸmiÅŸ Milletler tarafından bir bildirge hazırlanmış ve bu belge 10 Aralık 1948 tarihinde Milletler Kurulu tarafından kabul edilmiÅŸtir.
Ä°nsanlığın temel deÄŸerlerini tarif ederek, bu deÄŸerleri korumayı amaçlayan Ä°nsan Hakları Evrensel Beyannamesi ne denli iyi niyetli bir yaklaşım olsa da hukuki bir yaptırım gücü bulunmamaktadır. Devletler insan haklarını korumak konusunda aldığı önlemlere göre deÄŸerlendirilmekte, hak ihlalleri söz konusu olduÄŸunda bu ihlalin yaÅŸandığı ülke, uluslar arası düzeyde kınanmakta, gerekli önlemlerin alınması konusunda uyarılmakta, yetkililere baskı yapılmaktadır.
Dolayısıyla Ä°nsan Hakları Evrensel Bildirgesinin bir ülke tarafından ihlal edilip edilmemesi konusu, insan haklarının korunması bakımından önem taşımaktadır. Ä°nsan haklarının korunması sorumluluÄŸu iki temelde ele alınabilir: Birincisi devletlerin üstüne düÅŸen, ikincisi ise bireylere düÅŸen sorumluluktur. Yani devletler kadar insanlar da insan haklarının korunması konusunda sorumluluk taşırlar. Temelde amaç aynıdır: Ä°nsanların yaÅŸam ÅŸartlarının iyileÅŸtirilmesi ve geliÅŸtirilmesi… Ä°nsanca yaÅŸamı saÄŸlayacak ortamın geliÅŸtirilmesi ve uygulanabilmesi için de bir düzene ihtiyaç vardır. Ä°ÅŸte insan hakkı denilen olgu, belli nitelikteki düzenin saÄŸlanabilmesi için gereken ilkeler bütünüdür ve zamana ve ortama göre deÄŸiÅŸir, geliÅŸir.
Ä°nsan hakkı kavramı, temel tanımıyla, insanın sadece insan olarak doÄŸmuÅŸ olmasından dolayı sahip olduÄŸu hakları ifade eder. Bu haklar, insanın yapısına ve deÄŸerlerine iliÅŸkin bilgilerden türetilmiÅŸtir. Ä°nsanın sahip olduÄŸu deÄŸerleri geliÅŸtirmek, insanlığın davası olmalıdır. Ä°nsan haklarını var edebilmek; eldeki imkânlarla, insanlığın geldiÄŸi noktayı ve insan olarak deÄŸerini korumakla olur.
Günümüzde insan hakkı deyimi, “temel hak ve özgürlükler” kavramının uluslar arası boyutunu belirtmek için kullanılır. Ä°nsan hakları, devlet gücünü sınırlar; devlet karşısında bireyi güçlendirir. Aslında insan hakkı, her hangi bir güç ya da zümre tarafından dağıtılan bir ÅŸey deÄŸildir. KiÅŸinin insan olmasından dolayı, doÄŸduÄŸu andan itibaren kendisine bahÅŸedilen doÄŸal bir haktır. Daha doÄŸrusu böyle olmalıdır. Ancak; modern dünyada, bazı devletler ya da bazı güçler, insan haklarının savunulması ve dağıtılması görevini üstlenmiÅŸ durumdadırlar.
Özellikle küresel sermayenin karşı konulamaz gücünü arkasına alan bazı devletler, bugün dünyayı yönetme hırsına kapılmakta ve insanlığın, medeniyetin ve insan haklarının odak noktasına kendilerini yerleÅŸtirmektedirler. Medeniyetin, insanlığın ve insan hakkının kendilerinin malı olduÄŸu düÅŸüncesi içinde, diledikleri yerlere medeniyet, diledikleri toplumlara da insan hakkı götürme gayreti içine girmektedirler.
Ä°nsan hakkı, kuÅŸkusuz bir evrensel deÄŸerdir. Ne bu deÄŸeri sahiplenmek ne de onun dağıtımını yapma hakkını kendi tekelinde görmek insan hakkı kavramının özüne uygundur. Bugün gelinen noktada insanlık için tek çıkar yol, barış içinde kardeÅŸçe yaÅŸamayı hedef alan bir düzen saÄŸlamaktır. YaÅŸama hakkı temelinde, nimetin ve külfetin eÅŸit paylaşıldığı demokrasiler inÅŸa etmek zorundayız.
Bir canlının en önemli hakkı, yaÅŸama hakkıdır. Ona yaÅŸama hakkı tanımadan baÅŸka hak ve özgürlüklerden faydalandırmaya çalışmak anlamsızdır. Bugün dünyanın birçok bölgesinde hak ve özgürlük kisvesi altında katliamlar yaÅŸanmaktadır. EÄŸer evrensel bir deÄŸeri, bir zümrenin uhdesine bırakırsanız, artık o deÄŸer evrensel olmaktan çıkar ve kiÅŸisel bir durum halini alır. Ne yazık ki; tüm dünyada temel hak ve özgürlükler konusunda yaÅŸanan sorunlar, evrensel deÄŸerlerin bir grubun eline teslim edilmesinden dolayı ortaya çıkmaktadır. Baskın güçler, kendi çıkarlarına uygun bulduÄŸu toplumlar için demokrasi ve insan hakkını öngörmekte, bunun dışındaki toplumlara ise yaÅŸama hakkı dahi tanımamaktadır.
Biz yüreÄŸimizde Suriye’de, Irak’ta dökülen kanın sızısını duyuyoruz. Biz, Bayırbucak’ta, Tuzhurmatu’da, Kerkük’te, Musul’da, Telafer’de, daÄŸlık KarabaÄŸ’da yaÅŸanan Hocalı soykırımına ağıtlar yakıyoruz. Filistin’de, Arakan’da yaÅŸananlara aÄŸlıyoruz. 1974 Kıbrıs Harekatından önce Türklere yapılan soykırıma varan etnik temizlik mezalimini unutmuyoruz. Biz Batı Trakya ile hüzünlenir, Bulgaristan TürklüÄŸü’nün geldiÄŸi noktayı görünce mutlu oluruz. DoÄŸu Türkistan boÄŸazımızda düÄŸümdür. Ä°ran TürklüÄŸünü unutmayız, unutamayız. Batı TürklüÄŸüne karşı Avrupalı ülkelerin yürüttüÄŸü asimilasyon temelli entegrasyona, inançlarımıza ve dilimize karşı yürüttüÄŸü anlaşılmaz tutuma hep birlikte hayır deriz.
Bu nedenle öncelikle yaÅŸama hakkına inanırız. YaÅŸama hakkı topluma, onun siyasal örgütlenmesi olan devlete, ciddi ve ağır görevler yüklemektedir. Devlet bir yandan, insanca yaÅŸama hakkının saÄŸlanması için gerekli hukuksal örgütlenmesini kurarken, diÄŸer yandan da toplumda var olan ekonomik, sosyal tüm zayıflıkları gidererek, ilkeli ve gerçek yaÅŸam ÅŸartlarını oluÅŸturmalı ve korumalıdır. Bunun için kanunlar çerçevesinde her türlü önlemi almak zorundadır. YaÅŸama hakkı öyle önemlidir ki, vatandaÅŸ için devletin varlığı anlamına gelir. Devlet yaÅŸama hakkının korunması için, hem hukuksal düzenlemeler yaparak bu hakkı güvence altına alır hem de ekonomik ve sosyal yönden önlemler alarak insanca bir yaÅŸam saÄŸlamak için gerekli koÅŸulları hazırlar.
Tüm bireylerin hukuk düzeni içinde özgürce var olabilecekleri ve yasalardaki hak ve özgürlüklerden faydalanacakları ortam; çaÄŸdaÅŸ boyutlarda, demokratik bir tartışma ortamı, bireylerin kendilerini geliÅŸtirmeleri açısından zorunlu olan temel bir haktır. Her ÅŸeyin özgürce gündeme getirilerek tartışılabildiÄŸi bir ortamda haksızlıklar ele alınabilir, haksızlıkların üzerine gidilebilir. Böylece devletin haklının yanında yer alması saÄŸlanabilir.
Bir sendika olarak örgütlenme ve hak arama mücadelemizi temel insan hakkı olarak kabul etmekte, kutsal bir hak olarak telakki etmekteyiz. Bu hakkımızı kullanmak noktasında, ülkemizdeki düzenlemeleri ve uygulamaları uluslar arası sözleÅŸmelerle belirlenen standartlara çıkarmak için mücadele vermekteyiz. Ülkemizi yönetenlerden talebimiz, uygar toplumlarda olan ekonomik, sosyal ve sendikal hakların ülkemiz çalışanlarına da saÄŸlanması yönündedir. Bugün ülkemizde ve dünyada sosyal yaÅŸamda insan hakları konusunda büyük ilerlemeler kaydedilirken; en büyük insan hakkı ihlalleri çalışma yaÅŸamında yaÅŸanmaya baÅŸlamıştır. Ä°nsanca yaÅŸam hakkı öncelikli olarak, çalışma hakkı ve kiÅŸinin kendisi ve ailesini geçindirmeye yetecek ve insanca yaÅŸayabilecek düzeyde bir ücret alma hakkının saÄŸlanmasıyla mümkündür.
Ülkemizde son yıllarda kamu çalışanlarına yapılan baskılar, örgütlenme alanında yaÅŸanan zorluklar; iktidarın keyfi ve taraflı tutumu sonucunda insan hakkı ihlali boyutuna ulaÅŸmış durumdadır. ILO’nun 200’e yakın sözleÅŸmesi arasında yalnızca 7 tanesi insan haklarıyla ilgilidir. Ä°nsan haklarıyla ilgili 7 sözleÅŸmenin ikisi ise örgütlenme ve toplu pazarlıklarla ilgili 87 ve 98 sayılı sözleÅŸmelerdir. Buradan anlaşılacağı üzere toplu sözleÅŸme ve grev hakkı yalnızca iÅŸ hayatı ile ilgili bir olgu olmanın ötesinde, insan hakkı olarak tanımlanmıştır.
Günümüzde deÄŸiÅŸen toplumsal ve ekonomik yapı nedeniyle, insanların büyük çoÄŸunluÄŸunun yegâne yaÅŸam kaynağı, sahip oldukları “iÅŸ” ve elde ettikleri “gelir”dir. Dolayısı ile en temel insan hakkından biri olan çalışma hakkı, giderek daha yaÅŸamsal hale gelmektedir. Ä°nsan haklarının gündeme geldiÄŸi bugün, çalışanlarımızın temel hak ve özgürlükler kapsamında yaÅŸadığı sorunların görmezden gelinmesi ve insan hakkının kültür, dil, düÅŸünce ve ifade özgürlüÄŸü gibi kavramlarla sınırlı tutulması doÄŸru deÄŸildir. EÄŸer çaÄŸdaÅŸlaÅŸmaktan söz edeceksek, insanca yaÅŸama hakkından söz edeceksek, sendikal hak ve özgürlükleri bir tarafa bırakamayız.
KüreselleÅŸen dünyada, küresel sermayenin, çalışanların elinden insanca yaÅŸama hakkını almaması için her çalışana kendisi ve ailesinin insanca yaÅŸamasına yetecek kadar ücret alması hakkını vermek zorundayız. Bütün evrensel deÄŸerler, Türk memurunun toplu sözleÅŸme ve grev hakkını birlikte elde etmesi; örgütlenme özgürlüÄŸünün verilmesi ve çalışma hürriyetinin saÄŸlanması yolundadır. Artık zaman kalmamıştır.
Bizler insan hakkı gibi kavramları; demokrasi, özgürlük gibi erdemleri birilerinin tekeline bıraktığımız sürece bu sorun devam edecek, bu kimseler adaleti, kendi çıkar ve inançları doÄŸrultusunda dağıtacaktır. Unutulmamalıdır ki; insan hakkı kisvesi altına sığınıp, katliam yapanlar karşısında; yaÅŸama hakkını kullanmak isteyenlerin verdiÄŸi mücadele daha kutsal, daha erdemli ve insan haklarına daha uygundur. Bu nedenle insan haklarından bahsederken, yapılması gereken ilk ÅŸey, insan hakkını zümrelerin, grupların ya da sermayenin tekelinden kurtararak, gerçek sahibi olan insana teslim etmektir.
Ä°smail Koncuk
Türkiye Kamu-Sen Genel BaÅŸkanı