Konfederasyonumuza baÄŸlı, Türk EÄŸitim-Sen'in 1
Konfederasyonumuza baÄŸlı, Türk EÄŸitim-Sen'in 1. Grup Ä°lçe Temsilcileri EÄŸitim ve Ä°stiÅŸare Toplantısı, 16-18 Aralık 2016 tarihleri arasında Antalya’da yapılıyor. 1400 kiÅŸinin katıldığı toplantıda Türkiye Kamu-Sen ve Türk EÄŸitim-Sen Genel BaÅŸkanı Ä°smail Koncuk, Genel Merkez Yöneticileri, Ä°lksan Yönetim Kurulu Üyesi Hüseyin Torun, ÅŸube baÅŸkanları, ilçe temsilcileri ve ilçe yönetim kurulu üyeleri hazır bulundu.
Maaselef var oluÅŸ sebebinin dışında bir takım iÅŸlerle iÅŸtigal eden, adeta kamu çalışanlarını atlama taşı olarak gören bir sendikacılık anlayışı var.
Toplantıda bir konuÅŸma yapan Genel BaÅŸkan Ä°smail Koncuk, kamu çalışanlarının nasıl bir sendikacılık anlayışı istediÄŸine artık karar vermesi gerektiÄŸini belirterek ÅŸunları kaydetti: “Sendikal harekete 1992 yılında baÅŸladık. Türkiye’de ilk kurulan konfederasyon Türkiye Kamu-Se’dir. O günden bugüne çok yol kat edildi. Hatırlıyorum; 1995 yılında yapılan Anayasa deÄŸiÅŸikliÄŸi ile memurların sendika kurmasının önü açıldı. Ancak 4688 Sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu’nu 2001 yılında çıkarmayı baÅŸardık, bu ÅŸekilde sendikalar toplu görüÅŸme yapma hakkına kavuÅŸtu. Tabi ki kanunun eksikleri, kusurları vardı, bu ayrı bir hadisedir. O kanun sendikacılıktaki taleplerimize tam anlamıyla cevap verecek bir kanun deÄŸildi.
2010 yılında yapılan referandumun ardından 2012 yılında ise sendikalar kanununda köklü deÄŸiÅŸiklikler yapıldı. Kanun; 4688 Sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu SözleÅŸme Kanunu adını aldı. Bu kanunun yapımında baÅŸtan sona kadar ben de bulunmuÅŸtum. Ancak mevcut kanun da sendikacılık taleplerimizi yeterince karşılayan bir kanun deÄŸildir. Bunları niye anlatıyorum? Çünkü; kamu çalışanlarının nasıl bir sendikacılık anlayışı istediÄŸine artık karar vermeli, sonra da bunun mücadelesini hep birlikte yapmamız gerekiyor. Bunu biz talep edeceÄŸiz ve bu ülkeyi yöneten siyasi iktidarlar taleplerimiz doÄŸrultusunda sendika kanununu revize edecekler.”
“GeldiÄŸimiz noktada sendikacılığın özgül ağırlığının kamu çalışanlarının taleplerini yerine getirmedeki becerisi, etkisi nedir?” diye soran Genel BaÅŸkan Koncuk, sözlerini ÅŸöyle sürdürdü: “Tüm kamu çalışanlarının -sendikamız üyesi olsun, olmasın- bunu samimiyetle deÄŸerlendirip, cevabını bulması lazım. Ülkemizde nasıl bir sendikal anlayış var? Kamu çalışanlarına gerçekten mücadele eden, doÄŸruyu seslendiren bir sendikal anlayış mı lazım yoksa gelen aÄŸam giden paÅŸam diyen, nefsimize hoÅŸ görünen sendikal anlayış mı lazım? Maaleesf ülkemizde var oluÅŸ sebebinin dışında bir takım iÅŸlerle iÅŸtigal eden, adeta kamu çalışanlarını atlama taşı olarak gören bir sendikacılık anlayışı var. Kimin yaptığı hiç önemli deÄŸil. Åžu an yapanlar belli. Yarın devir deÄŸiÅŸir; aynı mantıkla bir baÅŸka sendikacılık anlayışını onların yerine ikame edersek, yine sendikacılık etiÄŸi açısından deÄŸiÅŸen hiçbir ÅŸey olmayacaktır. Bu uyarıları yapmamız tarihi bir görevdir.”
Sadece ahlaksızlara kızmayacağız. Ahlaksızların değirmenine su taşıyanları, onların yanında olanları da sorgulayacağız. Zira insanlarımızın talebi ne ise, şekillenecek sendikacılık o olacaktır.
Genel BaÅŸkan Koncuk, insanlarımızın talepleri ne ise ÅŸekillenecek sendikacılığın da o olacağını belirterek, “Ahlaksızlığı ÅŸiar edinen, bunu strateji haline getiren anlayış Türkiye’de hala pirim yapıyorsa; o zaman sadece ahlaksızlara kızmanın bir anlamı yok. Sadece ahlaksızlara kızmayacağız. Bunun yanında ahlaksızların deÄŸirmenine su taşıyanları, onların yanında olanları da sorgulayacağız. Zira insanlarımızın talebi ne ise, ÅŸekillenecek sendikacılık o olacaktır.” diye konuÅŸtu.
Koncuk sözlerini ÅŸöyle sürdürdü: “Bugün malum sendika, yandaÅŸ sendika diyoruz. EÄŸer kamu çalışanları ne istediÄŸini bilmez, sendikacılıktan beklentilerini çok net ortaya koymaz ise, yandaÅŸ kavramı hiç deÄŸiÅŸmeden devam eder, sadece isim deÄŸiÅŸtirir. Bugün yandaÅŸ A olur, yarın yandaÅŸ B olur. Onlar da malum sendika olur ama zihniyet asla deÄŸiÅŸmez.
EÄŸer ilkeli bir sendikacılık isteseydik, insanları ezen, tehdit eden, korkutan deÄŸil, ilkeleri olan bir sendikal anlayış Türkiye’de memurları temsil ediyor olurdu.
Peki bu noktada yapmamız gereken nedir? Bakınız; Türkiye Kamu-Sen iddia sahibi bir konfederasyondur. ‘Ä°lkelerimiz, ahlakımız olmalı’ diyoruz. Hatta sloganımız, ‘ilkeli, kararlı, cesur sendikacılığın adresi.’ Peki Türkiye’de bunu kim istiyor? Sendikaların cesur olması samimiyetle isteniyor mu? Böyle bir talep gerçekten var mı? EÄŸer böyle bir talep olsaydı, ÅŸu anda en fazla üye sayısına sahip olurduk. EÄŸer ilkeli bir sendikacılık isteseydik, insanları ezen, tehdit eden, korkutan deÄŸil, ilkeleri olan bir sendikal anlayış Türkiye’de memurları temsil ediyor olurdu.
Ahlaksızlık yapanları eleÅŸtiriyoruz, ‘yandaÅŸ’, ‘malum’ sendika diyoruz ama bunların müÅŸteri potansiyeli var mı? Evet, maalesef üzülerek görüyoruz ki; bu kirlenmiÅŸ anlayışın bir müÅŸteri potansiyeli var. EÄŸer böyle bir talep varsa, bu sendikal anlayış hiç deÄŸiÅŸmez. Ne zamana kadar? Kamu çalışanlarının çoÄŸunluÄŸu gerçekten ihtiyacımız olan sendikacılığın ne olduÄŸuna karar verene kadar...
Bazı kurum müdürlerinin derdi koltuÄŸunu korumaktır. O koltuÄŸun bedelini ödüyor. Amenna bunu anladık. Peki kamu çalışanları ne yapıyor? Onların derdi o adamın koltuÄŸunu korumak deÄŸil ki…
Sendika kanunu henüz çıkarılmamışken, malum bir müdürler sendikası vardı. Müdürler, müdürlüklerinin devamını saÄŸlamak adına bir araya geliyorlardı, diÄŸer çalışanları da üye yapmaya çalışıyorlardı. Amaçları koltuklarını korumaktı. Åžimdi de aynı anlayış yine hâkimdir. Åžu anda bazı kurum müdürleri koltuÄŸunu korumak için çalışanlar üzerinde baskı yapıyor. Çünkü bedelini ödemek ÅŸartıyla o koltuk kendisine teslim edilmiÅŸ. Dolayısıyla bazı kurum, okul müdürlerinin derdi koltuÄŸunu korumaktır. O koltuÄŸun bedelini ödüyor. Amenna bunu anladık. Peki kamu çalışanları ne yapıyor? Onların derdi o adamın koltuÄŸunu korumak deÄŸil ki…
Kamu çalışanlarının hem ekonomik hem sosyal hem de itibar kaybı ile ilgili problemleri var. Mesela kamuda mevzuat ile ilgili bir sürü olumsuz deÄŸiÅŸiklik yapılıyor. Buna bir duruÅŸ göstermek lazım. Peki nasıl göstereceÄŸiz? EÄŸer derdi okul müdürünün, postane müdürünün koltuÄŸunu korumak olan bir çalışan kitlesi var ise, bu iÅŸin içinden nasıl çakacağız? Bu soruyu hepimizin kendimize sorması lazım. Elbette bu soruyu kendine soranlar, iÅŸin farkında olanlar var. Ama maalesef bu sorgulamayı yapmayan büyük bir kitlenin varlığını da göz ardı edemeyiz. Burada belki bir eleÅŸtiri de kendimize yapmalıyız. Ä°ÅŸin idrakinde olan insanlar olarak biz anlatmakta eksik mi kalıyoruz, bir kusurumuz mu var diye düÅŸünerek, kendimize yönelik bir eleÅŸtiri de ortaya koymamız gerektiÄŸini düÅŸünüyorum.”
BaÅŸarısızlığın bir gerekçesi olmaz. Baskı varmış, ÅŸu varmış, bu varmış. Hepsini evvel Allah yıkarız. Gayretle, emekle, mücadele ile hepsini vallahi de billahi de yıkar geçeriz.
Ä°stiÅŸare toplantılarının teÅŸkilatımız için önemine vurgu yapan Koncuk programlı hareket etmenin önemine dikkat çekti. Koncuk, “Bu toplantımızda ilçe baÅŸkanlarımız, ilçe yönetim kurulu üyelerimiz var. Bu mücadelenin neresinde olduÄŸumuzu bileceÄŸiz. Åžunu çok net olarak söylüyorum: ÜstlendiÄŸimiz görev; namustur, ÅŸereftir. ÜstlendiÄŸimiz iÅŸin ÅŸekli ne olursa olsun, adımızı, namımızı koyduÄŸumuz her iÅŸ namusumuzdur, ÅŸerefimizdir. Bunu baÅŸarmak zorundayız. ÖÄŸretmensek en iyi öÄŸretmen olacağız, yöneticiysek en iyi yönetici olacağız. Her iÅŸin en iyisini yapmaya gayret göstereceÄŸiz. Burada bulunan ok gibi, mermi gibi 1.400 arkadaşımızın hangi amaçla bu mücadelenin içerisinde olduÄŸumuzu çok iyi bilmesi ve kamu çalışanlarına anlatması son derece önemlidir. Zira olumsuz gidiÅŸatı düzeltecek, yanlışlara dur diyecek bizden baÅŸka bir baÅŸka mekanizma bulmak mümkün deÄŸil. Herkes görevini layıkıyla yerine getirir ise, emin olun, uyarabildiÄŸimiz insan sayısı da buna paralel olarak mutlaka artacaktır.
Kamuda o kadar çok problem var ki, buluÅŸmamız gereken o kadar çok insan var ki… Dolayısıyla istiÅŸare toplantılarımız son derece önemlidir. Bu toplantılar aynı zamanda ilçe baÅŸkanlarımızın tecrübelerini birbirlerine aktaracağı bir atmosfer olarak görülmelidir.
BaÅŸarısızlığın bir gerekçesi olmaz. Baskı varmış, ÅŸu varmış, bu varmış. Hepsini evvel Allah yıkarız. Gayretle, emekle, mücadele ile hepsini vallahi de billahi de yıkar geçeriz. Çünkü biz haklıyız.” dedi.
Güya siyasi iktidarın, bürokrasinin ÅŸerrinden korunmak için bir sendikaya üye olmuÅŸlardı. Ama bu insanları koruyamadılar, onlara sahip çıkmadılar. Bu ÅŸunu gösteriyor: Zor günde üyelerinin yanında olmayanlar; yarın baÅŸkaları da zora düÅŸtüÄŸünde onlarında yanında olmayacaktır. Bunlar iyi gün dostu, kara günde asla yanınızda olmazlar.
15 Temmuz alçak darbe giriÅŸimi sonrasında yaÅŸananları deÄŸerlendiren Genel BaÅŸkan, “O tarihte kendi üyesinin yüzüne bakmayan, onlara kapılarını kilitleyen sendikaları unuttuk mu?” dedi.
Koncuk ÅŸunları kaydetti: “BilindiÄŸi gibi 15 Temmuz tarihinde alçak bir darbe giriÅŸimi yaÅŸadık. Bu ihaneti yapanlar en ağır ÅŸekilde cezalandırılmalıdır. Aynı zamanda darbe giriÅŸimine sebep olanlar da cezalandırılmalıdır.
15 Temmuz’dan sonra Türkiye’de herkes kamuda kimin sendikacılık yaptığını gördü. Türkiye Kamu-Sen olarak darbeden 4 gün sonra, 19 Temmuz tarihinde yaptığımız açıklamalar var. Biz her zaman haktan, hukuktan, bir tek masumun dahi burnunun kanatılmamasından bahsediyoruz. Aynı tarihlerde birçok yayın organlarının, anlı ÅŸanlı internet sitelerinin haberlerine baktığımızda ‘kesin, yakın, yıkın, yok edin’ diyorlardı. Ama Türkiye Kamu-Sen her zaman ‘hak ve adalet’ dedi, hukuk içerisinde kalmanın önemini vurguladı. 19 Temmuz’dan bu tarafa söylediklerimizde hiçbir deÄŸiÅŸiklik olmadı.
19 Temmuz tarihinde yaptığım açıklamamın altına hakarete varan yorumlar oldu. Ben de, ‘Yarın Fetö’cülükten ihraç edilmeyeceÄŸinizden, açığa alınmayacağınızdan hiç emin olmayın’ demiÅŸtim. Bugün görüyoruz ki, haktan, hukuktan, adaletten bahsettiÄŸim için bana hakaret edenlerin bazılarının kafasına da o körün taşı vurdu. Esasen hiç alakaları yok iken, Fetö’cü olmak ile itham edilip, açığa alındılar ve meslekten ihraç edildiler. O tarihte kendi üyesinin yüzüne bakmayan, onlara kapılarını kilitleyen sendikaları unuttuk mu? Güya siyasi iktidarın, bürokrasinin ÅŸerrinden korunmak için bir sendikaya üye olmuÅŸlardı. Ama üye oldukları sendikalar bu insanları koruyamadılar, onlara sahip çıkmadılar. Bu ÅŸunu gösteriyor: Zor günde kamu çalışanlarının yanında olmayanlar, yarın baÅŸkaları da zora düÅŸtüÄŸünde onlarında yanında olmayacaktır. Bunlar iyi gün dostu, kara günde asla yanınızda olmazlar. Biz meseleyi çözdük ya da çözemedik ama çözme iradesi ortaya koyduk, yardım elimizi uzattık. Ä°nsanları ayırmadık. Hatta o iyi gün dostu sendikanın üyelerine bile kapılarımızı açtık.”
Siz elinizdeki tüm istihbarat örgütlerinin gücüne raÄŸmen Fetö terör örgütünün gerçek yüzünü ancak 17-25 Aralık 2013’te anlayabildiyseniz, milletimizin anlamasını nasıl bekliyorsunuz? Milletimiz için bu ihanet ÅŸebekesinin maskesi 15 Temmuz’da düÅŸmüÅŸtür.
Genel BaÅŸkan Koncuk 86 bin insanın meslekten ihraç edildiÄŸini, açıkta bekleyen binlerce insan olduÄŸunu söyleyerek, “Kantarın topuzu kaçtı” dedi.
“Türkiye bir hukuk devleti ise her olaya yaklaşım biçimimizin, metotlarımızın hukuk içinde olması lazım” diyen Koncuk, suçlu ile suçsuzun ayrımının yapılmasının önemine dikkat çekti. Koncuk ÅŸunları söyledi: “DoÄŸruyu tespit etmenin baÅŸka yolu yok. Suçluyu, suçsuzu birbirinden ayırt etmek, araÅŸtırmak, soruÅŸturmak, insanlara savunma hakkı vermek çok önemlidir.
Terörle etkin mücadele etmek amacıyla OHAL yasası kabul edildi. Fakat unutulmasın ki OHAL de, savunma hakkını ortadan kaldıramaz, yaÅŸama hakkını ortadan kaldıramaz. Maalesef görüyoruz ki, Türkiye’de soruÅŸturma yapılmıyor, soruÅŸturma yapılmadığı için insanlara savunma hakkı da tanınmıyor. Herkes ‘Benim suçum ne?’ diye soruyor. Bir insanın kendisine isnat edilen suçu öÄŸrenebilmesinden daha tabi ne olabilir? Ä°nsanlar tutuklu ama suçunu bilmiyor. Bu kiÅŸiler nasıl savunma yapacak? Hiçbir bilgi, belge yok, buna raÄŸmen insanlar aylardır cezaevinde tutuluyor. Bu kiÅŸilerin çoluÄŸu, çocuÄŸu, itibarı var. Böyle bir anlayış hukuk devletine yakışan bir tavır mıdır?
Masum insanların ayıklanması gerektiÄŸini söyleyeceÄŸiz. EÄŸer bunu söyleyemiyorsak ya da söylersek başımıza bin türlü iÅŸ gelir kaygısı yaşıyorsak, o zaman yanlış yapıyoruz demektir. Suçlunun suçsuzdan ayrılması mutlaka saÄŸlanmalıdır. Suçu hukuka ve evrensel normlara göre tespit edeceÄŸiz. Türk Ceza Kanunu’nda tanımlanmamış hiçbir ÅŸey suç olamaz. Bir bankaya para yatırmak nasıl suç oluyor? Bu ülkeyi yönetenler, Fetö ihanet ÅŸebekesini 17-25 Aralık sürecinde anladıklarını söylüyorlar. Biz ise bunların dış kaynaklı proje olduÄŸunu yıllardır söylüyor ama muhataplarımıza dinletemiyorduk. Hatta bunu söylediÄŸimiz için o dönemlerde bize hakaret edenler de vardı. Siz elinizdeki tüm istihbarat örgütlerinin gücüne raÄŸmen Fetö terör örgütünün gerçek yüzünü ancak 17-25 Aralık 2013’te anlayabildiyseniz, milletimizin anlamasını nasıl bekliyorsunuz? Milletimiz için bu ihanet ÅŸebekesinin maskesi 15 Temmuz’da düÅŸmüÅŸtür.
Bakınız; Türk milletinin, Ä°slam dünyasının bir özelliÄŸi var: Millet olarak her Allah diyenin peÅŸinden koÅŸuyoruz. Allah diyeni elbette seveceÄŸiz. Manevi hayata son derece saygılıyız. Ancak ‘Allah diyor, peki benim dini duygularımı istismar ediyor mu?’ sorusunu da soracağız. Bu milletin güzel duygularını istismar eden alçaklardan hesap sormak lazım. Allah adına saygı duyduÄŸu için birtakım yanlışları yapan insanların boÄŸazına sarılmanın âlemi yok. Bu ülkeyi yönetenlerin milletimizin özelliklerini çok iyi bilmesi lazım. Bir kez daha söylüyorum: Türk milletinin bunların gerçek yüzünü gördüÄŸü tarih 15 Temmuz’dur. Dolayısıyla yaÅŸanan süreç bu açıdan deÄŸerlendirilmezse, bu toplum çok ciddi vicdan azapları ile karşı karşıya kalacaktır. Hatalar, yanlışlar olur ama yeni bir sayfa açılması gerekir.”
Bütün kamu çalışanlarına doÄŸruyu söyleyebilen, doÄŸrular için mücadele etme kararlılığında sendikal anlayışlar lazım. Hep birlikte bu sendikal anlayışı güçlendirelim. Bu kendimizin de güçlü olması anlamına gelir. SavunduÄŸumuz ilkeli hayatın, mücadelenin, kıymetli olması anlamına gelir.
Koncuk sözlerini ÅŸöyle sürdürdü: “Sungurlu’da açığa alınan bir öÄŸretmenimiz intihar etti. Ä°ntihar eden öÄŸretmen malum sendikanın üyesiydi. Sungurlu’da açığa alındığı için intihar eden öÄŸretmenin ailesine taziye ziyaretinde bulundum. Bu öÄŸretmenin babasına ‘Ä°ntihar etmesinin baÅŸka bir gerekçesi var mıydı?’ diye sordum. ‘Açığa alınmayı kaldıramadı’ dedi. Üstelik üyesi bulunduÄŸu sendikanın yöneticileri de açığa alındığında sırt dönmüÅŸler, selamı sabahı kesmiÅŸler. KeÅŸke bunlarla mücadele edebilseydi. Ä°ÅŸte tüm bunlar vebaldir. Bunlar toplumun her ferdi için bir vebaldir, vicdan azabıdır; o öÄŸretmene sırtını dönen, selam vermekten korkan herkesin vebali var.
Bütün kamu çalışanlarına doÄŸruyu söyleyebilen, doÄŸrular için mücadele etme kararlılığında sendikal anlayışlar lazım. Gelin, hep birlikte bu sendikal anlayışı güçlendirelim. Bu kendimizin de güçlü olması anlamına gelir. SavunduÄŸumuz ilkeli hayatın, mücadelenin, kıymetli olması anlamına gelir.”
Ä°nsanların kafasında kamu çalışanları ne yaparsa yapsın asla iÅŸten atılamaz gibi bir mantık oluÅŸmuÅŸ. 657 Sayılı DMK’nın hiçbir yerinde ‘devlet memurları iÅŸten atılamaz’ diye bir ÅŸey yazmaz.
Kamuda iÅŸ güvencesinin tartışıldığına dikkat çeken Koncuk, ÅŸöyle konuÅŸtu: “Ä°ÅŸ güvencesi tartışılıyor. Sayın CumhurbaÅŸkanı’nın BaÅŸbakan olduÄŸu dönemden bu yana devlet memurluÄŸunun kaldırılmasına yönelik açıklamaları malumunuzdur. 657 sayılı DMK’nın deÄŸiÅŸtirilmesi gündemdedir. Kamu çalışanlarına kıdem tazminatını verip, onları kapının önüne koyabilecekleri bir sistem ihdas etmek istiyorlar.
Devlet, memuru ile vardır. Devleti somutlaÅŸtıran, memuru vasıtasıyla verdiÄŸi hizmettir. DüÅŸünsenize; öÄŸretmeni eÄŸitimden, polisi güvenlikten, saÄŸlık çalışanlarını saÄŸlıktan çektiÄŸimizde, devlet dediÄŸimiz ÅŸey ortadan kalkar. Dolayısıyla yaptığımız iÅŸin özelliÄŸine uygun olarak birtakım özel kanunlarımızın olması gerekir. Ancak kamu çalışanlarının sanki sınırsız bir iÅŸ güvencesi var gibi anlatılıyor. Ä°nsanların kafasında kamu çalışanları ne yaparsa yapsın asla iÅŸten atılamaz gibi bir düÅŸünce oluÅŸmuÅŸ. Oysa ki, 657 Sayılı DMK’nın hiçbir yerinde ‘devlet memurları iÅŸten atılamaz’ diye bir ÅŸey yazmaz.
Bazı köÅŸe yazarları da ‘Öncelikle 657 sayılı kanun deÄŸiÅŸmelidir’ diyor. CumhurbaÅŸkanı 657 deÄŸiÅŸsin demiÅŸ ya, onlar da aynı ÅŸeyi söylüyor. Bu köÅŸe yazarlarına ‘Neresi deÄŸiÅŸmelidir?’ diye sorsak, bilemez. Ama ortaya konuÅŸuyorlar. Ben de soruyorum; ‘EmmioÄŸlu 657 sayılı DMK’da seni rahatsız eden ne var? Bunu açıkça söyleyin bakalım, tartışalım.
Siyasetçi topluma doÄŸru ÅŸeyleri anlatmıyor. ‘657 Sayılı DMK deÄŸiÅŸmelidir’ denilmiÅŸ ya, bir sürü yalanla, bu hedefe uygun ÅŸekilde toplumu etkilemeye çalışıyorlar. Bu söylenenlerin hiçbiri doÄŸru deÄŸildir.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın MüezzinoÄŸlu, ‘Bölücülerin kamuda varlığına izin vermeyiz’ diyor. 657 Sayılı DMK’nın hangi maddesi bölücülerin istihdamına izin veriyor? Böyle bir madde yok. 657 Sayılı DMK’nın 125. maddesi çok açıktır. Ä°deolojik davranmak iÅŸten atılmayı gerektiren bir durumdur. Hatta yeni düzenlemelerle bunlar çok daha net hala getirebilir, ‘PKK ya da baÅŸka terör örgütünü öven, terör örgütlerine çalışan…’ ÅŸeklinde tek tek yazılabilir. Mesela üniversitelerle ilgili disiplin yönetmeliÄŸi çıkarıldı, bu hususlar yönetmelikte yazıyor.
Dolayısıyla siyasetçi topluma doÄŸru ÅŸeyleri anlatmıyor. ‘657 Sayılı DMK deÄŸiÅŸmelidir’ denilmiÅŸ ya, bir sürü yalanla, bu hedefe uygun ÅŸekilde toplumu etkilemeye çalışıyorlar. Bu söylenenlerin hiçbiri doÄŸru deÄŸildir.”
Performans sistemiyle de ilgili açıklama yapan Koncuk ÅŸöyle konuÅŸtu: “Bursa’da Devlet Personel BaÅŸkanlığı’nın düzenlediÄŸi kamu personel sisteminin deÄŸerlendirilmesi ile ilgili bir çalıştay yaptık. Bu çalıştay’a Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı da katıldı. O toplantıda Sayın Bakanla bir tartışmamız oldu. Çalıştay’a katılanlara, ‘Bu çalıştay’ın nedeni devlet memurluÄŸu kavramını deÄŸiÅŸtirmek, iÅŸ güvencesini ortadan kaldırmaktır. Buna alet olmayın’ demiÅŸtim. Nitekim baÅŸta bizim gayretlerimiz olmak üzere, çalıştay sürecince ortaya konulan çalışmalar neticesinde, çalıştay’dan çok güzel kararlar çıktı. O çalıştay’da ‘Kamudaki verimsizliÄŸin nedeni 657 Sayılı DMK deÄŸildir. BaÅŸka sebeplere bakmamız lazım’ denildi.
At biniciye göre kiÅŸner diye bir atasözümüz var. Bu atasözü, iyi bir yöneticinin birçok problemi çözebileceÄŸini anlatır. Beceriksiz bir yöneticiyi, kabiliyeti yüksek insanların bulunduÄŸu kuruma verin, o kabiliyetli insanların da köreldiÄŸini göreceksiniz. Dolayısıyla Türkiye Kamu-Sen olarak önce saÄŸlam yönetici atama sistemi getirelim diyoruz. Bunu yaparsak verimliliÄŸin arttığını göreceÄŸiz. Bakınız; Pisa sonuçları ortadadır. Bu, bütün eÄŸitim çalışanlarını, öÄŸretmenleri, Milli EÄŸitim Bakanı’nı düÅŸündürmesi gereken bir sorundur. Siz ehil olmayan yandaÅŸlarla okullarla yönetmeye kalkarsanız, eÄŸitimde verimi nasıl saÄŸlayacağız, baÅŸarıyı nasıl yakalayacağız? Bunu ancak iyi bir yönetici atama sistemi ile saÄŸlayabiliriz.
Bu sorunları çözmek yerine ‘657 Sayılı DMK’yı deÄŸiÅŸtirelim’ diyorlar. Devlet memurluÄŸu kavramının ortadan kaldırılması için Anayasa’nın 128. Maddesinin de deÄŸiÅŸtirilmesi gerekiyor. Bu, ÅŸu anda mümkün görünmüyor. Anayasa’nın 128. Maddesini deÄŸiÅŸtiremedikleri için performans sistemi getirmeye çalışıyorlar. Genel BaÅŸkanlarımız ile bu konu hakkında deÄŸerlendirmelerde bulunduk, çalışma yaptık. 1 Eylül tarihinde Devlet Personel BaÅŸkanlığı’na görüÅŸlerimizi ilettik. Performans uygulamasının son derece yanlış olacağını söyledik. Bunu madde madde açıkladık. Performans sisteminin verimliliÄŸi artırmayacağını, kamuda kaosa neden olacağını söyledik.
Performans, kamuda sübjektif deÄŸerlendirmelerle yapılacağı için asla kamuyu kendine getiremez. Bunun bir sürü çözüm yolu bulunabilir, oturur, konuÅŸuruz. 657 Sayılı DMK’yı da kökten deÄŸiÅŸtirmeye gerek yoktur. Maksadınız üzüm yemekse 657yi beraber deÄŸiÅŸtirelim. 657 Sayılı DMK’nın deÄŸiÅŸtirilmesi gereken hususlarını ele alabiliriz. Mesela, ek gösterge rakamları. ÖÄŸretmenlerin, memurların ek göstergelerini 800’er puan artıralım diyoruz. Ama bunu kabul etmiyorlar.
DoÄŸru ne ise onu yapalım. 657 Sayılı DMK’da hemen deÄŸiÅŸtirilmesi elzem olan bir madde de yok. Bütün Türkiye’ye ilan ediyorum, yaÄŸcı köÅŸe yazarlarına sesleniyorum: 657 sayılı DMK’nın herhangi bir maddesinde ‘devlet memurları iÅŸten çıkarılamaz’ diye bir madde yoktur, dolayısıyla yazılarınızı bu doÄŸrultuda yazın.”
Mülakatlı öÄŸretmen alımını getirenler büyük bir vebal altındadır. ÖÄŸretmenlerimizin mülakatla atanmasını hazırlayan, buna oy veren, karşı durmayan herkes çocuklarımızın vebalini omuzlamıştır.
SözleÅŸmeli ve mülakatla öÄŸretmen alımını eleÅŸtiren Koncuk, ÅŸöyle konuÅŸtu. “Tarihte ilk kez öÄŸretmen alımı mülakatla yapılıyor, bu da Sayın Ä°smet Yılmaz’a nasip oldu. Sayın Bakan’a sözleÅŸmeli, mülakatlı öÄŸretmen alımının doÄŸru olmadığını defalarca söyledik. ‘KPSS tüm eksiklerine raÄŸmen en adil sistemdir. KPSS ile öÄŸretmen alım devam etsin. Ä°hanet edenler var ise saÄŸlam bir güvenlik soruÅŸturması yapılarak tespit edilir’ dedim. Maalesef endiÅŸelerimiz dikkate alınmadı. ÖÄŸretmenin niteliÄŸini ya da bölücü olup olmadığını 3 komisyon üyesi 3 dakikada mı tespit edecek? Dolayısıyla mülakatlı öÄŸretmen alımını getirenler büyük bir vebal altındadır. ÖÄŸretmenlerimizin mülakatla atanmasını hazırlayan, buna oy veren, karşı durmayan herkes çocuklarımızın vebalini omuzlamıştır. ÖÄŸretmeni, mülakat marifetiyle ve sözleÅŸmeli statüde atamak demek; gençlerimizin geleceÄŸini ve umutlarını çalmak demektir Mülakatlı öÄŸretmen alımı nitelikli öÄŸretmen ve memur atama dönemini bitirmiÅŸ; nitelikli torpil arama dönemini baÅŸlatmıştır. EÄŸitim fakültesini kazanana kadar çocuÄŸun alnının damarı çatlamış, gitmediÄŸi kurs kalmamış, eÄŸitim fakültesini kazanmış, mezun olmuÅŸ, KPSS’ye girmiÅŸ, bu sınavı da kazanmış, ardından öÄŸretmen alan sınavına girmiÅŸ, bu sınavı da kazanmış. Bütün bunları yok sayıyorsunuz.
KPSS’den 50 puan alanlar mülakata giriyor. Mülakat sonuçlarında gördük ki; KPSS’den 95 puan alanlar elendi, 50 puan alanlar ise mülakat komisyon üyelerinin verdiÄŸi puanlarla öÄŸretmen olarak atandı. Åžu tartışılmazdır ki; mülakat komisyonları çok adil, çok doÄŸru deÄŸerlendirmeler yapsalar dahi farklı mülakat komisyonlarında farklı deÄŸerlendirme puanları çıkacağı için haksızlık yine olacaktır. Mesela Trabzon’da mülakat komisyonu KPSS’den 90 puan alan öÄŸretmen için, ‘KPSS’den 90 puan almış, demek ki baÅŸarılı. Biz de 100 puan verelim’ diyor. Ä°zmir’deki komisyon üyeleri ise ‘KPSS’den 90 puan almış. Biz de yine 90 puan verelim’ diyor. Peki bu durumda ne oluyor? KPSS’de 90 puan almış iki öÄŸretmenin KPSS puanı aynı iken, Trabzon’daki heyet iyi niyetli olarak 100 puan verdiÄŸi için, Trabzon’da mülakata giren öÄŸretmen, Ä°zmir’deki öÄŸretmenin önüne geçmiÅŸ oluyor. Tüm bunlar olurken, Sayın Milli EÄŸitim Bakanı Ä°smet Yılmaz çıkıp, ‘Biz öÄŸretmenin niteliÄŸini artırmaya çalışıyoruz.’ diyebiliyor. Sayın Bakan lütfen yapmayın, bu toplumu kandırmaya çalışmayın.”
Milletimiz, çocuklarını köleleÅŸtirecek olan bu mülakatlı/sözleÅŸmeli alımı da yiyorsa, kendi çocuklarına ihanet ediyor demektir.
Koncuk sözlerini ÅŸöyle sürdürdü: “SözleÅŸmeli öÄŸretmenler atandıkları ilde 4 yıl görev yapacaklar. 4 yılın sonunda kadroya geçirilecekler. Kadroya geçirildikten 2 yıl sonra ancak tayin isteyebilecekler. Yani sözleÅŸmeli öÄŸretmenler toplam 6 yıl çalıştığı yerde çakılı kalacaklar. ÖrneÄŸin Mardin’in Savur Ä°lçesi’nin bir köyünde bir öÄŸretmen 6 yıl çalışacak, bu öÄŸretmenin 6 yıl sonra tayin isteme hakkı olabilecek. Bu da tayinin gerçekleÅŸeceÄŸi anlamına gelmiyor, sadece tayin isteme hakkı ortaya çıkmış olacak. Bir hesap yapalım: Bir öÄŸretmenin 27 yaşında atandığını düÅŸünelim. Bu öÄŸretmen 6 yıl sonra 33 yaşına geldiÄŸinde tayin isteyebilecek. Bu öÄŸretmenin tayininin 3 yıl daha gerçekleÅŸmediÄŸini düÅŸünün, tam 36 yaşında olacak. Peki soruyorum; bu öÄŸretmen hayatını nasıl kuracak? Bu durum sadece öÄŸretmenler için deÄŸil, saÄŸlık çalışanları için de düzenleme yapıldı. Bu konuyla ilgili davalarımızı açtık. BilindiÄŸi gibi ÅŸu an OHAL var. Bu dönemde de kapsam dışı bir sürü iÅŸleyiÅŸler oldu. Ä°nÅŸallah bu süreç geçecek. SözleÅŸmelilik ve mülakat sisteminin kaldırılması için çok ciddi mücadele ortaya koymamız lazım, koyacağız. Tüm ana babalarımızı da duyarlı olmaya çağırıyorum. Milletimiz, çocuklarını köleleÅŸtirecek olan bu mülakatlı/sözleÅŸmeli alımı da yiyorsa, kendi çocuklarına ihanet ediyor demektir. SözleÅŸmeli ve mülakatlı öÄŸretmen alımına karşı mücadelemize devam edeceÄŸiz, elimizden gelen gayreti göstereceÄŸiz.”
Ä°kinci kez müdür yardımcılığı ataması yapılması ile ilgili talep söz konusudur. O taleple ilgili elimizden geleni yapıyoruz. Konuyu gerek bürokratlara, gerekse Sayın Bakan'a iletiyoruz.
Yönetici atamalarında sorunun çözülmediÄŸini kaydeden Koncuk, “Okul yöneticileri için ciddi bir mücadele ortaya koyduk, yapmadığımız eylem kalmadı, hala peÅŸini bırakmış deÄŸiliz. Her zaman muhataplarımıza ifade ediyoruz. Mesela son yapılan müdür yardımcılığı düzenlemesi bizim yaptığımız mücadele sonunda hayata geçirilmiÅŸtir. Sadece yazılı sınava dayalı müdür yardımcılığı görevlendirmeleri Türk EÄŸitim-Sen mücadele ettiÄŸi için verilen bir haktır. Bunu herkes böyle bilsin. BilindiÄŸi gibi müdür yardımcılarının sadece yazılı sınav ile atanmasına yandaÅŸ sendika karşıydı. Ä°ÅŸlerine gelmiyordu. Çünkü yazılı sınav olduÄŸunda sadece hak edenler makamlara getirilecektir. Umuyoruz bu sistem böyle devam eder.
Ä°kinci kez müdür yardımcılığı ataması yapılması ile ilgili de talep söz konusudur. O taleple ilgili elimizden geleni yapıyoruz. Konuyu gerek bürokratlara, gerekse Sayın Bakan’a iletiyoruz. Bu konuda çalışma yapılması gerektiÄŸini, halen boÅŸ müdür yardımcılığı kadrolarının olduÄŸunu, sınav kazanıp görevlendirilmeyenlerin olduÄŸunu söyledik.”
Burada meseleyi çok iyi etüt etmemiz lazım. Sadece kendi menfaatimiz açısından baktığımız sürece asla doÄŸru yolu bulamayız. Mesela bugün menfaatimize uygun, destek verdiniz ama yarın merkeze geldiÄŸinizde ne yapacaksınız? Bugün evet dediÄŸinize, yarın hayır mı diyeceksiniz? Dolayısıyla rotasyon konusunu ilke bazında deÄŸerlendirmemiz lazım. Biz Türk EÄŸitim-Sen olarak il içi ya da il dışı rotasyona karşıyız.
Rotasyonun yeniden gündeme getirildiÄŸini söyleyen Koncuk, ÅŸunları kaydetti: “Rotasyon herkesin kendi menfaati açısından deÄŸerlendirdiÄŸi bir uygulamadır. Mesela Antalya’nın MuratpaÅŸa Ä°lçesi’nde görev yapan bir öÄŸretmen düÅŸünün. O öÄŸretmen rotasyona karşı çıkar. Ama Antalya’nın Korkuteli’nin bir köyünde görev yapan bir öÄŸretmen rotasyonu destekler. Bu noktada önemli olan doÄŸruyu bulmamızdır.
Bakınız; öÄŸretmenlerin önemli haklarından bir tanesi zorunlu hizmet görevini tamamladıktan sonra bulunduÄŸu okulda istediÄŸi kadar çalışma hakkıdır. Bir öÄŸretmen; DoÄŸu’da, GüneydoÄŸu’da zorunlu hizmetini tamamlamış, daha sonra merkeze gelmiÅŸ ve merkezde istediÄŸi kadar çalışma hakkına sahiptir. Rotasyonla bu hakkı Milli EÄŸitim Bakanlığı’nın eline veriyoruz. Bu nasıl kabul edilebilir.
Bakanlığın yaptığı deÄŸerlendirmelerde rotasyonun süresinin 8 yıl ya da 12 yıl olacağı ifade ediliyor. Ama bu yetkiyi bir kez kaptırdığınızda bunun sonu yoktur. Yarın diyebilirler ki; 3 yılda bir il içinde rotasyon yapacağız. 5 yıl sonra da diyebilirler ki; 3 yılda bir rotasyon yapacağız ama bu kez iller arasında olacak. ÖÄŸretmenlerimiz de Korkuteli’nden MuratpaÅŸa’ya gideceÄŸini sanıyor. Böyle bir ÅŸey yok!
Åžöyle bir örnek daha vereyim: 2015 yılının AÄŸustos ayında geri çekilen rotasyon uygulaması hayata geçseydi, Ankara ilinde atama yapılacak ilçe grupları ÅŸu ÅŸekilde belirlenmiÅŸti: 1. Grup: Çankaya, Yenimahalle, AltındaÄŸ, Mamak, Keçiören, Sincan, Etimesgut, Gölbaşı, Pursaklar. 2. Grup: Akyurt, Kalecik, ElmadaÄŸ, Çubuk. 3. Grup: Çamlıdere, Kızılcahamam, Kazan. 4. Grup: Evren, Koçhisar. 5. Grup: Bala, Haymana, Polatlı. 6. Grup: Nallıhan, Güdül, AyaÅŸ, Beypazarı. ÖÄŸretmenler sadece bu grup içinde yer deÄŸiÅŸtirebilecekti. Yani Bala’daki öÄŸretmenin Çankaya’da görevlendirilmesi söz konusu olmayacaktı. Bu durumda ne oldu? Merkeze gelmenin hesabını yapan öÄŸretmenlerin güvendiÄŸi daÄŸlara kar yaÄŸdı. Ankara'ya neredeyse bitiÅŸik olan Kazan ilçesinde görev yapan bir öÄŸretmen 60 kilometre uzaklıktaki Çamlıdere ilçesine gitmek zorunda kalabilecek. Nallıhan ilçesinde görev yapan bir öÄŸretmen de 92 km uzaklıktaki Güdül'e gidebilecek. Ya da Polatlı'da görev yapan bir öÄŸretmen ise 129 km uzaklıktaki Bala ilçesine gitmek durumuyla karşı karşıya kalabilecek idi.
Burada meseleyi çok iyi etüt etmemiz lazım. Sadece kendi menfaatimiz açısından baktığımız sürece asla doÄŸru yolu bulamayız. Mesela bugün menfaatimize uygun, destek verdiniz ama yarın merkeze geldiÄŸinizde ne yapacaksınız? Bugün evet dediÄŸinize, yarın hayır mı diyeceksiniz? Dolayısıyla rotasyon konusunu ilke bazında deÄŸerlendirmemiz lazım. Biz Türk EÄŸitim-Sen olarak il içi ya da il dışı rotasyona karşıyız. Destekleyen olabilir, saygı duyarım ama biz karşıyız.
Mesela 13 yıldır GüneydoÄŸu’da çalışan arkadaÅŸlarımız var. Bu haksızlık deÄŸil mi? Çok net tedbirler alınmalıdır. Belli bir çalışma süresini tamamlamış olanların tayin talepleri mutlaka ve mutlaka gerçekleÅŸtirilmelidir.”
Toplantının ikinci gününde ise EÄŸitimci Canten Kaya “Motivasyon ve Ä°letiÅŸim Sanatı” konulu seminer verdi. Toplantının öÄŸleden sonraki oturumunda da ilçe temsilcilerimiz genel merkez yöneticilerimiz ile istiÅŸare toplantısı yapıyor.