Türkiye Kamu-Sen ve Türk EÄŸitim-Sen Genel BaÅŸkanı Ä°smail Koncuk, Türk EÄŸitim-Sen Sakarya Åžubesi’nin istiÅŸare toplantısına katıldı
Türkiye Kamu-Sen ve Türk EÄŸitim-Sen Genel BaÅŸkanı Ä°smail Koncuk, Türk EÄŸitim-Sen Sakarya Åžubesi’nin istiÅŸare toplantısına katıldı. Genel BaÅŸkan’a Türk EÄŸitim-Sen Genel Mali Sekreteri Seyit Ali Kaplan ve Genel EÄŸitim ve Sosyal Ä°ÅŸler Sekreteri Cengiz Kocakaplan eÅŸlik etti. Toplantıda Türkiye Kamu-Sen Ä°l Temsilcisi, Türkiye Kamu-Sen’e baÄŸlı sendikaların ÅŸube baÅŸkanları, il temsilcileri, ilçe yönetim kurulu üyeleri ve iÅŸyeri temsilcileri katıldı.
Birçok STK’nın maalesef görevlerini yapmak bir yana, mevcut ortamdan nasıl nemalanırım, kesemi nasıl doldururum hesabı yaptığını ya da altımdaki koltuÄŸu ne yaparım da korurum endiÅŸesiyle yanlışlıklara göz yumduÄŸunu görüyoruz.
Toplantıda bir konuÅŸma yapan Genel BaÅŸkan Ä°smail Koncuk, ÅŸunları kaydetti: “Türkiye’de çalışma hayatı hepimizi yakından ilgilendiriyor. Elbette sizler olayları farklı deÄŸerlendirmeli ve bunun tedbirini almalısınız. Çünkü sizler, sadece problemleri ortaya koyan deÄŸil, bunun tedbirlerinin de ne olduÄŸunu söyleme cesaretine sahip insanlarsınız. Åžu anda Türkiye’de yaÅŸanan olayları düÅŸündüÄŸümüzde Türkiye Kamu-Sen’in sendikal mücadelesinin dünden çok daha önemli hale geldiÄŸini görüyoruz. Toplumun dinamikleri vardır. Bunu bir evin sigorta kutusuna benzetiyorum. Ev ısındığı zaman sigorta atmazsa yangın çıkar. Sivil Toplum KuruluÅŸları da aynı o binalardaki sigortanın görevini yapan kuruluÅŸlardır. Åžöyle bir baktığımızda; birçok STK’nın maalesef görevlerini yapmak bir yana, mevcut ortamdan nasıl nemalanırım, kesemi nasıl doldururum hesabı yaptığını ya da altımdaki koltuÄŸu ne yaparım da korurum endiÅŸesiyle yanlışlıklara göz yumduÄŸunu görüyoruz.
Türkiye’de sivil toplum kuruluÅŸlarının bu ülkede yaÅŸanan onca olumsuzluk karşısında bu kadar sessiz kalmaları, hatta yapılanları alkışlamaları bizleri kaygılandırıyor. STK’lar bu ülkenin dinamikleridir. Mesleki gruplar olarak akademisyenler, öÄŸretmenler ve din adamları da toplumun dinamikleridir. EÄŸer toplumda yanlış giden hususları toplumun dinamikleri olarak vasıflandırdığımız insanlar düzeltmek adına bir tavır ortaya koyamıyor ve yanlışa yanlış diyemiyorsa, o toplumu kendine getirebilecek baÅŸka hiçbir mekanizma yoktur. Sivil toplum kuruluÅŸlarının adeta teslim olduÄŸu bir dönemde Türkiye Kamu-Sen’in ve mensuplarının duruÅŸu, tavrı dünden çok daha önemli hale geldi. Bu nedenle sizlerin olayların idrakinde olması ve bunu topluma lanse etmeniz, toplumu uyarıcı vazife içinde olmanız çok önemlidir. Bu kadar ilkesizliÄŸin, ahlaksızlığın içinde yaÅŸadıklarımızı göz önüne getirdiÄŸimizde; sizin gibi insanların tavrı gelecek için ümit vermektedir. Bu noktada sizleri tebrik ediyorum.”
EÄŸer herhangi bir grup kendisini farklı hissetmek zorunda bırakılıyorsa, kendi geleceklerinin, varlıklarının, hukuki haklarının devlet güvencesi altına olmadığı gibi bir kanaate kapılıyorsa, evrensel hukuktan ve insan haklarından bahsetmek mümkün deÄŸildir.
14 Aralık operasyonunu deÄŸerlendiren Koncuk, bu olayların Türkiye’de artık üstünlerin hukukunun egemen kılınmaya baÅŸlandığının ciddi bir göstergesi olduÄŸunu kaydetti. Koncuk ÅŸöyle konuÅŸtu: “Türkiye’de hukuk kaldı mı? Aklı başında olan herhangi bir insana ‘yargıya ne derece güveniyorsunuz?’ diye sorun. GüvenebileceÄŸimiz anlamda bölük pörçük birtakım ÅŸeyleri saymazsak, T.C. Devleti vatandaÅŸlarının kahır ekseriyetinin hukuka güvenmediÄŸini düÅŸünüyorum. Hukuka güven duyulmayan bir ülke nereye gider? Orman kanunlarıyla yönetilen bir ülke haline gelir. Hukuk olmazsa herkes kendi hukukunu uygular ve can güvenliÄŸi dahil hiçbir ÅŸey kalmaz. Kamuda ve diÄŸer alanlarda benzer olayları yaşıyoruz. 14 Aralık’ta bir operasyon yapıldı. Seversiniz, sevmezsiniz bunu tartışmayacağım. Ama bu insanlar T.C. Devleti’nin güvencesi altında deÄŸil mi? Bu ülkede yaÅŸayan mezhebi, meÅŸrebi, ideolojisi, siyasi anlayışı ne olursa olsun herkes T.C. Devleti’nin Anayasası’nın himayesi altında olmak zorundadır. EÄŸer herhangi bir grup kendisini farklı hissetmek zorunda bırakılıyorsa, kendi geleceklerinin, varlıklarının, hukuki haklarının devlet güvencesi altına olmadığı gibi bir kanaate kapılıyorsa, evrensel hukuktan ve insan haklarından bahsetmek mümkün deÄŸildir. Türkiye Kamu-Sen olarak, 14 Aralık’ta yaÅŸanan olayları Türkiye tarihi açısından kara leke olarak görüyoruz. Diziden suç örgütü çıkardılar. O halde cinayet romanı yazan bir insana ‘sen bu cinayeti iÅŸledin’ diyebilirler. Elbette suçlu olan varsa, hukuken gerekçeler de saÄŸlamsa gereÄŸi yapılmalıdır. Ama bu olaylar maalesef Türkiye’de artık üstünlerin hukukunun egemen kılınmaya baÅŸlandığının ciddi bir göstergesidir. Tarihte birileri haksızlığa uÄŸrarken, diÄŸerleri seyretmiÅŸtir. Ama bir gün o iÅŸin ucu kendilerine dokunduÄŸunda onları savunacak hiç kimse kalmamıştır. Bu nedenle biz doÄŸruyu yapalım. Ä°lkeli davranalım. TeÅŸkilatımız da ilkeleri üzerinde yürüyen ve büyüyen bir teÅŸkilat olsun. Olayları günü birlik deÄŸerlendirmek yerine, tüm insanlarımızın gerçek anlamda evrensel hukukun koruma altına aldığı bir anlayışı savunmamız lazım.”
Siz samimiyseniz yanlış gördüÄŸünüz her ÅŸeyin üzerine gideceksiniz. Döneme, konjonktüre göre konuÅŸmayacaksınız. Olaylara hak ve hukuk penceresinden bakacaksınız. Maalesef vesayete karşı olduklarını söyleyenlerin bugün demokratlıktan ne kadar uzak olduÄŸunu gördük.
Koncuk sözlerini ÅŸöyle sürdürdü: “28 Åžubat post modern darbesini hatırlayalım. Bu darbe olduÄŸunda Türkiye Kamu-Sen yöneticileri, Türkiye’nin her ilinde vatandaÅŸlarımıza kesintisiz demokrasi istiyoruz kokartları dağıtmıştı. Birileri burnunun ucunu evlerinden çıkaramazken, biz Türkiye’nin her yerinde bu müdahalenin yanlış olduÄŸunu ifade eden kokartları yakamıza takmıştık. Bu tatlı su demokratları, o dönemde evlerinden burunlarını çıkaramıyordu. Åžimdi bu adamlar Ergenekon olayları olduÄŸunda bizi de Ergenekoncu olmakla suçladılar. Bunlar kendilerinden baÅŸka herkesi darbeci ilan ettiler. Biz ‘Ergenekonla iliÅŸkimiz olmaz’ dedik. ‘Ergenekon destanı Türk tarihi bakımından önemlidir. Elbette bu yönüyle Ergenekoncuyuz ama bir suç örgütü varsa biz orada yer almayız’ dedik. GeldiÄŸimiz noktada Ergenekon’un da içinin boÅŸ olduÄŸu görüldü. Kendi aÄŸababaları bunu ifade ettiler. Böyle bir suç örgütünün var olmadığını bunların açıklamalarından anlıyoruz. Bunun kumpas olduÄŸu ortaya çıktı. Åžimdi aynı ÅŸeyleri söyleyemez oldular.
Vesayet rejimine karşı olduklarını söylediler. Bakınız; bir ülkede askeri vesayet olursa iktidarların vesayeti de olur. EÄŸer siz hukuku askıya aldıysanız orada demokrasi dışı bir yaptırım vardır, bunun da adı siyasi vesayettir. Sen vesayete gerçekten karşıysan bunun da karşısında durman lazım. Peki sesleri çıkıyor mu? Hayır. Kamuya dizayn verilmek isteniyor. 76 bin okul yöneticisi görevlerinden alaÅŸağı edildi. Tüm kamu kurum ve kuruluÅŸlarında AKP’nin deÄŸirmenine su taşımayan insanların yöneticilik pozisyonundan alaÅŸağı edilmesi sivil bir darbedir ve bunun demokrasiyle, insan haklarıyla ilgisi yoktur. Bunun bir bacağı siyasi iktidar ise, diÄŸer bacağı yandaÅŸ sendikadır. Siz samimiyseniz yanlış gördüÄŸünüz her ÅŸeyin üzerine gideceksiniz. Döneme, konjonktüre göre konuÅŸmayacaksınız. Olaylara hak ve hukuk penceresinden bakacaksınız. Maalesef vesayete karşı olduklarını söyleyenlerin bugün demokratlıktan ne kadar uzak olduÄŸunu gördük.”
Toplumun dinamikleri dediÄŸimiz insanlar, -kendi nefsine hoÅŸ geldiÄŸi için- diÄŸer insanların hakları gasp edilirken susuyorsa, bu durum herkesi kaygılandırmalıdır.
Ä°nsanların alın terinin çalındığını, onlarca yılının yok sayıldığını kaydeden Genel BaÅŸkan Koncuk, “Biz bu anlayışa isyan ediyoruz. Bu anlayış hastalıklı bir anlayıştır ve bunu ayaklarımızın altına alıyoruz” dedi. Bu anlayış sahiplerini Türkiye’de deÅŸifre etmeye devam edeceklerini bildiren Koncuk sözlerini ÅŸöyle sürdürdü: “Bunlar meydanı boÅŸ zannetmesin. Adama bir koltuk veriyorlar, adam o koltukta oturunca her ÅŸeyi yapma hakkına sahip olduÄŸunu düÅŸünüyor. Åžu anda böyle bir düzen oluÅŸtu. Bu düzene aklı başında hiçbir insan saygı duymaz. Birçok insanın maalesef kendi nefsini tatmin etmek amacıyla bu düzenin kölesi haline geldiÄŸini görüyoruz. Bu durum, az önce söz ettiÄŸim dinamiklerden birisinin topalladığı anlamına gelir. Toplumun dinamikleri dediÄŸimiz insanlar, -kendi nefsine hoÅŸ geldiÄŸi için- diÄŸer insanların hakları gasp edilirken susuyorsa, bu durum herkesi kaygılandırmalıdır. Bunları kim düzeltecek? Türkiye Kamu-Sen olarak biz düzelteceÄŸiz. Bu insanlar meydanı boÅŸ bulmayacaklar. YaÅŸananları anlatacağız, hak gasplarını anlatacağız. Bunu hep birlikte yaparsak baÅŸarılı oluruz.”
Önümüzdeki dönemde milletvekili maaÅŸları 1000 TL artacak. Muhalefet partilerine sesleniyorum: Lütfen milletvekili zammını elinizin tersiyle itin. Bırakınız AKP ne yaparsa yapsın ama siz bu tuzaÄŸa düÅŸmeyin.
Türkiye Kamu-Sen’in yüzde 12 ek zam talebini yineleyen Genel BaÅŸkan Ä°smail Koncuk, BaÅŸbakan Ahmet DavutoÄŸlu’nun “Kamu çalışanlarına yüzde 17 ek zam yaptık” sözünü eleÅŸtirdi. Koncuk, “BaÅŸbakan bu ifadeyi ya ispat etsin ya da düzeltsin” dedi. Genel BaÅŸkan Ä°smail Koncuk ayrıca önümüzdeki dönemde milletvekili maaÅŸlarına yapılacak 1000 TL zamma da tepki gösterdi ve muhalefet partilerine “Milletvekili zammını elinizin tersiyle itin” çaÄŸrısında bulundu. Koncuk ÅŸunları söyledi: “6 Aralık tarihinde ek zam mitingi gerçekleÅŸtirdik. Yüzde 12 ek zam istiyoruz. BaÅŸbakan Ahmet DavutoÄŸlu ‘Kamu çalışanlarına yüzde 17 zam yaptık’ diyor. Ya biz matematikten anlamıyoruz ya Sayın BaÅŸbakan matematikten anlamıyor. Ya birileri BaÅŸbakanı aldatıyor ya da BaÅŸbakan milleti aldatmaya çalışıyor. Aldığımız 123 TL zam. 123 TL zam kamu çalışanlarının aldığı maaÅŸa göre yüzde 2 ile yüzde 7 arasında bir yelpaze arasındadır. O dönemde enflasyon hedefi yüzde 5.5 idi. Bugün enflasyon hedefi yüzde 9.4’e yükseldi. Dolayısıyla kamu çalışanların ve emeklilerin aldığı zam, hedeflenen enflasyonun çok altında kaldı. Matematik ilmi ortada. 123 TL zammın ortalama devlet memuru maaşına oranı yüzde 5.2’dir. ‘Enflasyon bu kadar arttığına göre ek zam yapılması zaruret haline gelmiÅŸtir’ dedik. Hesaplarımıza göre kamu çalışanlarının alım gücünde yüzde 12’lik azalma var. Yüzde 12 ek zam, en düÅŸük devlet memuru maaşında 201 TL, ortalama devlet memuru maaşında 262 TL anlamına geliyor. Bu talebimiz ne yazık ki gerçekleÅŸmedi. Ama aynı Hükümet hâkim ve savcılara 1155 TL zam öngördü. Yine önümüzdeki dönemde milletvekili maaÅŸları 1000 TL artacak. Muhalefet partilerine sesleniyorum: Lütfen milletvekili zammını elinizin tersiyle itin. Bırakınız AKP ne yaparsa yapsın ama siz bu tuzaÄŸa düÅŸmeyin. Kamu çalışanlarına 3 kuruÅŸu çok gören, emeklileri gözden çıkaran, asgari ücretlinin nasıl yaÅŸadığından habersiz olan, Türkiye’de genç iÅŸsizlik oranı yüzde 25’e çıkmışken parmağını kıpırdatmayan, 350 bin ataması yapılmayan öÄŸretmen problemini çözemeyen, 400 bin Ä°Ä°BF mezununa istihdam yaratamayan bir iktidarın milletvekillerine 1000 TL zam yapmasının bir parçası olmayın. Bu zammı reddedin. Gerçekten kamu çalışanları, emekliler yaÅŸama acziyeti içindedir. Bütün bunları düzeltmeyen bir iktidar anlayışı var. BaÅŸbakan da ‘Yüzde 17 zam yaptık’ diyor. Bu açıklama, BaÅŸbakana yakışmayan bir ifadedir. BaÅŸbakan bu ifadeyi ya ispat etsin ya da düzeltsin.”
Biz bir milyon kiÅŸiyle mi güçlü oluruz, bölük pörçük olarak mı güçlü oluruz?
Hizmet kollarında ayrı sendikaların kurulmasını eleÅŸtiren Koncuk, “Hizmetli ve Memur Sendikası, Teknik ÖÄŸretmenler Sendikası, ÖÄŸretim Görevlileri Sendikası ÅŸeklinde sendikalar kuruluyor. Böyle bir sendikacılık anlayışı olmaz. Biz Milli EÄŸitim Bakanlığı, Kredi ve Yurtlar Kurumu ve üniversiteleri dahil ettiÄŸimizde 1 milyon kiÅŸiyiz. Bizim sendikalaÅŸmamız hizmet kolu sendikacılığıdır, bir mesleÄŸe yönelik deÄŸildir. Bazıları bir tabela asıyor ve mesleki taassubu körükleyerek sendikacılık yapacaklarını ve baÅŸarılı olacaklarını insanlara anlatıyorlar. Ben Ä°ngilizce öÄŸretmeniyim. Mesela Ä°ngilizce ÖÄŸretmenleri sendikası kurdum. Türkiye’de 40 bin Ä°ngilizce öÄŸretmeni var. Bir arkadaşım Türk Dili ve Edebiyatı ÖÄŸretmenleri sendikası, diÄŸer bir arkadaşım Matematik ÖÄŸretmenleri sendikası kurdu. Böyle bir sendikacılık bizi nereye götürür? Biz bir milyon kiÅŸiyle mi güçlü oluruz, bölük pörçük olarak mı güçlü oluruz? Hizmetli ve memurlarımızın Türkiye’deki toplam sayıları 70 -75 bin civarındadır. Bir kiÅŸi Sakarya Ä°l Milli EÄŸitim MüdürlüÄŸü’nden geliyor , ‘ÖÄŸretmen sendikalarında ne iÅŸimiz var’ diyor ve mesleki taassubu körükleyerek bu arkadaÅŸlarımızın egosuna hitap ediyor. O da ‘Ben hizmetliyim, teknisyenim. Benim yerim burası deÄŸil’ diyor. Bu sendikalar da -ben bunlara sendika bile demem- insanları yalnızlığa terk ediyor. Bu yapıların üyeleri, o bir milyonluk gücün dışındaki zayıf yapıları içerisinde haklarının dahi gündeme gelmemesi sonucuyla karşı karşıya kalıyorlar. Böyle bir sendikal yapılanmaya asla izin vermeyin.
Bu sorun eÄŸitim-öÄŸretim hizmet kolu dışında baÅŸka hizmet kollarında da var. Askeri iÅŸ yerlerindeki sivil memurlara sendikalaÅŸma hakkı verildi. Toplam sayıları 50 bin. Onlar büro çalışanları hizmet kolunda deÄŸerlendiriliyor. Askeri iÅŸ yerlerinde çalışanlara yönelik 5-6 tane sendika kuruldu. Bu sendikalar çalışanlara ne verecek? Halbuki büro hizmet kolunda yaklaşık 50 bin üyesi olan Türk Büro-Sen zaten var. Var olan bir gücün içerisinde olmaları onların problemlerinin daha saÄŸlam zeminde dile gelmesini saÄŸlayabilir.
Mesela biz toplu sözleÅŸme masasına oturduÄŸumuzda en düÅŸük devlet memuru maaşı üzerinden pazarlık yapıyoruz, öÄŸretmen maaşı üzerinden deÄŸil. Bunun dışında hizmetlilerimize yönelik çalıştay düzenledik, üniversite çalıştayları yaptık. Hizmetli ve memurlarımız için yaptığımız çalışmaları kitap haline getirdik. Akademisyenlerimizin makalelerini hakemli EÄŸitim ve Toplum Dergimizde yayınlıyor ve puan almalarını saÄŸlıyoruz. Fen bilimleri alanında da yeni bir dergi çıkaracağız. ÖÄŸretmenlerimize yönelik ise özel bir çalışmamız yok. Ama hiçbir öÄŸretmen arkadaşım da bize ‘Niye sadece öÄŸretmenlere yönelik bir çalışmanız yok?’ sorusunu sormuyor. Bakınız; biz bütün devlet memurlarını savunuyoruz. Türkiye Kamu-Sen olarak hazırladığımız toplu sözleÅŸme tekliflerini lütfen inceleyin. Kitap haline getiriyoruz. Sizlere gönderiyoruz. Kit’lerden milli eÄŸitime, saÄŸlık teÅŸkilatından, adliye çalışanlarına kadar tüm çalışanların aklınıza gelmeyen birçok problemi var. Türkiye Kamu Sen çok tecrübeli bir sendikadır. Ar-Ge’si, arÅŸivi çok güçlüdür. Emin olun düÅŸünmediÄŸiniz birçok konu orada var. Bunları okuyun, okunmasını saÄŸlayın.”
Bizim anladığımız anlamda iÅŸ güvencesi olan bir devlet memuru bu iktidarın kafasında yok. Ä°nÅŸallah 2015 genel seçimlerinde çalışanlar bunları görür, gereÄŸini yapar. 2015 genel seçimlerinde ya devlet memurları kaybeder ya da iktidar kaybeder.
Kamu çalışanlarının iÅŸ güvencesinin tehlikede olduÄŸuna dikkat çeken Koncuk, “EÄŸer bu siyasi iktidar, 2015 genel seçimlerinde bir dört yıllık vize daha alırsa ve Anayasa’yı deÄŸiÅŸtirme gücüne sahip olursa, tek başına deÄŸiÅŸtireceÄŸi maddelerden bir tanesi Anayasa’nın 128. Maddesidir” dedi. Koncuk, Anayasa’nın 128. maddesinin devlet memurlarını tanımlayan madde olduÄŸunu kaydederek, ÅŸöyle konuÅŸtu: “Anayasamızın bu maddesinden hareketle 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu oluÅŸturulmuÅŸtur. Yarın bu madde ‘Devletin asli ve sürekli iÅŸleri çalışanlar eliyle görülür’ diye deÄŸiÅŸtirilirse, devlet memurluÄŸu tarih oldu demektir.
Bunu yapamadıkları için en son Torba Yasa’da yargı hakkımızı ortadan kaldırmaya çalıştılar. Biz karşı çıktık. Åžöyle ki; Torba Yasa’nın 97. Maddesi daire baÅŸkanı ve üstü kadrolar ile emniyet personeli için neredeyse yargı hakkını elinden alan bir maddedir. Bu madde o dönemde Torba Yasa’da 100. Maddeydi ve bütün kamu görevlilerini içine alıyordu.
Herhangi birinizin başına bir iÅŸ geldi. Meslekten atıldınız. Ä°dari ceza aldınız. Dava açtınız. Åžu anki mevzuata göre davayı kazandığınızda idare 30 gün içerisinde yargı kararını uyguluyor. Oysa Torba Yasa’da yer alan o madde, kazandığınız davayı iki yıl içinde uygulama zorunluluÄŸu getiriyordu. Yani davayı kazandınız, yargı iÅŸinize dönmenize karar verdi ama idare bu kararı iki yılda uygulama hakkına sahip. Sadece bu mu? Ä°dare kararı uygulamadığı taktirde ceza davası da açılamıyor. Bu alenen iÅŸ güvencesinin ortadan kaldırılmasıydı. Anayasa’nın 128. maddesini deÄŸiÅŸtiremeyince, kanunla yargı hakkımızı ortadan kaldırmaya çalıştılar. Ve tepkimiz üzerine memurların bir kısmı bu kapsamdan çıkartıldı. Bu madde sadece daire baÅŸkanı ve üstü kadrolar ile emniyet personeli için ihdas edildi. Anayasa Mahkemesi de en sonunda bunu iptal etti. Bütün bunlar siyasi iktidarın kamu çalışanlarına bakış açısını gösteriyor. Ä°ÅŸ güvencesine sahip bir devlet memuru demek, devlet memurları üzerinden istenilen operasyonların yapılamaması demektir. Bizim anladığımız anlamda iÅŸ güvencesi olan bir devlet memuru bu iktidarın kafasında yok. Bunu bütün devlet memurlarının bilmesi lazım. Dolayısıyla saÄŸlam bir sendikal mücadele gerekiyor. Ä°nÅŸallah 2015 genel seçimlerinde çalışanlar bunları görür, gereÄŸini yapar. 2015 genel seçimlerinde ya devlet memurları kaybeder ya da iktidar kaybeder” diye konuÅŸtu.
Sendikacılık bir oyun değildir, ciddi bir haktır. Ya bu hakkı kullanırsınız ya da sizin kullanılma iradenizi birilerinin eline teslim edersiniz.
Koncuk sözlerini ÅŸöyle sürdürdü: “ Çalışma hayatı siyasi iktidarın tehdidi altındadır. Bunu görmeyen göz kör, duymayan kulak sağır, anlamayan insan idraksizdir. Kamu çalışanlarının da artık sendikal tercihlerini kendileri bakımından, çalışma hayatı bakımından hatta evlatlarımızın geleceÄŸi bakımından ortaya koyması gerekir.
Ä°mam müftüyü kızdırmamak için, öÄŸretmen ‘okul müdürü ders programımı bozar, nöbet yerimi deÄŸiÅŸtirir’ ya da doktor, hemÅŸire ‘hastanedeki birimim deÄŸiÅŸir’ endiÅŸesiyle bir sendikal tercih ortaya koyuyorsa, bu iktidar da devlet memurluÄŸunun köküne kibrit suyu döker. Bunu bilmek zorundayız. Günü kurtarmak yetmez. Biz, Türkiye Kamu Sen olarak, ‘GeleceÄŸinizi kurtarın’ diyoruz. Sendikacılık bir oyun deÄŸildir, ciddi bir haktır. Ya bu hakkı kullanırsınız ya da sizin kullanılma iradenizi birilerinin eline teslim edersiniz. Bunun adı da sendikacılık olmaz. Kimse bizden böyle bir anlayış ile sendikacılık yapmamızı beklemesin.”