TÜRKİYE KAMU-SEN
TÜRKİYE KAMU-SEN
TÜRKİYE KAMU-SEN
Türkiye Kamu Çalışanları Sendikaları Konfederasyonu
  • Anasayfa
  • Kurumsal
    • Türkiye Kamu-Sen
    • Yönetim Kurulumuz
    • İl Temsilcilerimiz
  • Haberler
    • Kamu-Sen
    • Ar-Ge
    • Kazanımlarımız
    • Genel Haberler
    • Sendikalardan
    • KVKK
  • Mevzuat
    • Kanunlar
    • Sendikal Mevzuat
    • Uluslararası Sözleşmeler
    • Yönetmelikler
    • Tüzük
  • Arşiv
  • Sendikalarımız
    • Türk Eğitim Sen
    • Türk Sağlık Sen
    • Türk Büro Sen
    • Türk Haber-Sen
    • Türk Yerel Hizmet Sen
    • Türk Kültür Sanat Sen
    • Türk İmar Sen
    • Türk. Tarım Orman Sen
    • Türk Ulaşım Sen
    • Türk Enerji Sen
    • Türk Diyanet-Vakıf Sen
  • Kamu-Sen TV
  • KVKK
  • İletişim
İlkeli, Kararlı ve Cesur Sendikacılığın Tek Adresi
SALİH KAPUSUZ’U ZİYARET ETTİK.
  1. Arşiv 15-11-2011 1270 TKS Basın Bürosu
SALİH KAPUSUZ’U ZİYARET ETTİK.
Paylaş twittle

Ziyarette, Türkiye Kamu-Sen Genel Mali Sekreteri Nuri ÜNAL, Türkiye Kamu-Sen Genel Eğitim Sekreteri Nazmi GÜZEL, Türkiye Kamu-Sen Genel Basın Sekreteri Celal KARAPINAR, Türkiye Kamu-Sen Genel Sosyal İşler Sekreteri İlhan KOYUNCU ve Türk Kültür Sanat-Sen Genel Başkanı H.Hüseyin YILMAZ da hazır bulundu.

Özellikle kurulacak toplu sözleşme sisteminin genel, hizmet kolu ve yerel olmak üzere üç ayrı şekilde düzenlenmesinin sakıncalarına değinen Genel Başkan, aynı kanunla farklı toplu sözleşme görüşmesi, farklı temsil sistemi ve farklı haklar getirilmesinin doğru olmadığını belirtti.

AKP Genel Başkan Yardımcısı Salih Kapusuz ise kanunun alt komisyon ve komisyon süreçlerinden geçtikten sonra TBMM’ye sevk edileceğini, kanunun son şeklini bu süreçlerden sonra alacağını vurgulayarak, yapılacak çalışmalarda Türkiye Kamu-Sen’in görüşlerinin dikkate alınacağını söyledi.

Türkiye Kamu-Sen heyeti, Toplu Sözleşme Kanunu Taslağı ile ilgili olarak hazırlanan ve taslakla ilgili çekinceler ve kanun metni önerilerinin yer aldığı raporu, Salih Kapusuz’a sundu.

AKP Halkla İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Salih Kapusuz’a sunulan raporda şu hususlara yer verildi.

Ziyarette, Genel Başkan İsmail Koncuk, Kapusuz’a toplu sözleşme kanunu ile ilgili çekincelerimizi bildirdi. Geniş katılım ve temsil imkânının sağlandığı katılımcı toplu sözleşme talebini yineleyen Koncuk, hazırlanan kanun taslağının memurların beklentilerini karşılamaktan uzak olduğunu belirtti.

TALEP 1 : 4688 sayılı Kanunun 15 inci maddesi, uluslararası hukuk standartlarına uygun hale getirilmeli, sendika üyesi olabilecek kamu görevlilerinin kapsamı kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan tüm sivil memurlar ile ceza infaz kurumlarında çalışan kamu görevlileri ve Emniyet teşkilatında çalışan diğer hizmet sınıflarına dâhil personeli de kapsayacak şekilde genişletilmeli, sayılan personelin de sendikalara üye olabilmeleri sağlanmalıdır.

AÇIKLAMA:
Taslağın 12. Maddesi, 4688 sayılı Kanunun 15. Maddesinde yer alan “100 ve daha fazla kamu görevlisinin çalıştığı işyerlerinin en üst amirleri ile yardımcıları” ile kamu kurum ve kuruluşlarının özel güvenlik personeli” ne getirilen sendikaya üye olma yasağını kaldırmakta ancak birçok kamu görevlisi ile TSK, Milli Savunma Bakanlığı ve Emniyet teşkilatında çalışan sivil memurların örgütlenmelerini engellemektedir.

Sendika hakkının dar tutulması, ILO’nun 87 sayılı örgütlenme özgürlüğüne ilişkin sözleşmesine aykırı bir durum oluşturmaktadır. ILO standartlarına göre, kamu gücünü kullanan kamu görevlilerinin dışında sendika üyeliğine yasak getirilmesi, sendika özgürlüğünün sınırlandırılması olarak kabul edilmektedir.  Dolayısıyla asker kişiler, istihbarat ve yargı görevlileri ile kamu gücünü kullanan kamu görevlileri dışında sendika üyeliğine yasak getirilmesi, sendika özgürlüğünün, 87 sayılı sözleşmenin ihlali olacaktır. Kaldı ki, birçok ülkede artık asker ve polis gibi kamu gücünü kullanan kamu görevlileri de sendika üyesi olabilmektedir.

Sendikalaşma açısından çalışanlar arasında hiçbir biçimde ayrım gözetmeme ilkesine yer veren uluslararası belgelerde bu hakkın özneleri olarak herkes ya da çalışanlar ifadesi kullanılmaktadır. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin 23. maddesinin son fıkrasında  “Herkesin çıkarlarını savunmak için başkaları ile sendika kurma ve sendikalara üye olma hakkı vardır.” diyerek en geniş anlamı ile hakkın öznesini “ herkes” olarak belirtmiştir. Yine İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesinin 11. maddede bu hak sahiplerini herkes olarak ifade etmiştir.  87 sayılı ILO Sözleşmesinde ise; sendika kurma ve sendikalara üye olma hakkı hiçbir ayrım gözetmeksizin tüm çalışanlara tanınmıştır. Böylece örgütlenme özgürlüğünün kişi yönünden kapsamına işçi, memur, hizmetli ya da sözleşmeli personel gibi ulusal hukukta değişik niteliklerde çalışan belli kesimler olarak sınırlandırılma yapılmamıştır. Sendika kurma ve üye olma hakkı yönünden hiçbir ayrım gözetmeme ilkesi, çalışanların hukuksal nitelikleri, herhangi bir özel ya da kamusal işverene tabi çalışıp çalışmamaları çalıştıkları etnik kesimi ya da siyasal görüş, soy uyrukluk ve cinsiyet gibi akla gelebilecek başka türden sınırlamalara yer vermeyecek ölçüde genel ve mutlak bir anlam içermektedir. 98 sayılı sözleşme ise bu bakımdan 87 no’lu sözleşmeyi tamamlayıcı bir niteliktedir.

87 Sayılı sözleşmenin 9. maddesinde; kısıtlamaların ulusal mevzuata göre; silahlı kuvvetler mensupları ve polis mensuplarına yapılabileceği vurgulanmıştır. Anılan madde hükmüne göre; silahlı kuvvetlerde ve emniyet hizmetlerinde çalışan sivil memurlara örgütlenme özgürlüğü bakımından bir sınırlama getirilmemiştir.

Tasarının 12. Maddesi, 4688 sayılı Kanunun 15. Maddesinde yer alan “100 ve daha fazla kamu görevlisinin çalıştığı işyerlerinin en üst amirleri ile yardımcıları” ile kamu kurum ve kuruluşlarının özel güvenlik personeli” ne getirilen sendikaya üye olma yasağını kaldırmaktadır.

Bu nedenle, Taslağın 12. maddesinin, 

 -Milli Savunma Bakanlığı ile Türk Silahlı Kuvvetlerinde çalışan sivil memurlar, ceza infaz kurumlarında çalışan kamu görevlileri ve 
  -  Emniyet teşkilatında çalışan diğer hizmet sınıflarına dahil personeli  kapsayacak şekilde genişletilerek, sayılan personelin de  sendikalara üye olabilmelerinin sağlanması, Mevzuatımızın uluslararası standartlara uygunluğu açısından gerekli görülmektedir.



Bu nedenle, Taslağın 12. maddesinin,

- Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreterliği, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği ve Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğinde çalışan kamu görevlileri,

-  Milli Savunma Bakanlığı ile Türk Silahlı Kuvvetlerinde çalışan sivil memurlar,

-  Ceza infaz kurumlarında çalışan kamu görevlileri ve

-  Emniyet teşkilatında çalışan diğer hizmet sınıflarına dahil personeli kapsayacak şekilde genişletilerek, sayılan personelin de sendikalara üye olabilmelerinin sağlanması, mevzuatımızın uluslararası standartlara uygun hale getirilmesi açısından gereklidir.

TALEP 2: Toplu sözleşme hakkının kullanılması ile ilgili kapsam, mümkün olduğunca geniş tutulmalı, toplu sözleşme görüşmelerinin kapsamını daraltacak her türlü ifade, kanun metninden çıkarılmalıdır.

AÇIKLAMA: Anayasanın 128. Maddesinin ikinci fıkrası “Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir. Ancak, malî ve sosyal haklara ilişkin toplu sözleşme hükümleri saklıdır.” Hükmünü amirdir.  Hal böyle iken 4688 sayılı Kanunun 28 inci maddesini düzenleyen Taslağın 22 nci madde metninde toplu sözleşme hakkının kapsamını, Anayasa’nın kabul ettiği sınırlandırmayı dahi hukuka aykırı bir şekilde daha fazla sınırlandırarak, mali ve sosyal haklara ilişkin toplu görüşme ve pazarlık hakkının kapsamını daraltmakta, “kamu görevlilerinin aylık ve ücretlerinde yapılacak oransal artış veya kamu görevlilerinin faydalanacağı genel ödeme unsurları hariç olmak üzere maaş ve ücret sisteminde değişiklik öngören talepler toplu sözleşmenin kapsamı dışındadır” ifadesi ile yapılacak toplu sözleşme görüşmelerini bir kalıba sıkıştırmaktadır. Çünkü tasarının kanunlaşması durumunda, maaş ve ücret sistemini etkileyeceği ileri sürülerek her türlü mali veya sosyal bir hakkın talep edilmesi engellenebilecek, toplu pazarlık hakkı sadece zam oranı etrafında biçimlenecek bir hak niteliğine bürünecektir. Bu yönüyle düzenleme Anayasa’ya aykırı olup, toplu sözleşme görüşmelerinde kamu görevlilerinin mali ve sosyal haklarını sınırlayan bir yapı öngörmektedir.

TALEP 3: Hizmet kolu toplu sözleşmeleri de genel toplu sözleşmede olduğu gibi gerçekleştirilmeli, hizmet kolu toplu sözleşme görüşmelerine de en çok üyeye sahip üç sendikanın temsilcilerinin katılımı sağlanmalıdır.

AÇIKLAMA: Taslağın 23. maddesinde düzenlenen hizmet kolu toplu sözleşme sisteminde, hizmet kolunda en çok üyeye sahip sendikanın toplu görüşmelere taraf olacağı belirtilmektedir.

Genel toplu sözleşme görüşmeleri ise en çok üyeye sahip üç konfederasyonun temsilcilerinin katılımı ile gerçekleştirilecektir. Buna göre kamu kurum ve kuruluşlarında, düzeylerine göre iki farklı toplu sözleşme sistemi kurulmaktadır. Oysa hizmet kolu toplu sözleşmesi, işçi sendikalarının gerçekleştirdiği toplu iş sözleşmelerinden farklı olarak, sadece kendi üyeleri için uygulanmamaktadır. Gerçekleştirilecek toplu sözleşme sendikalı- sendikasız ya da taraf olmayan diğer sendika üyesi kamu görevlilerinin tamamına uygulanacaktır. Bu nedenle hizmet kolundaki kamu görevlilerinin tamamı için karar alma yetkisinin en çok üyeye sahip sendikanın inisiyatifine bırakılması doğru değildir.

Bu nedenle hizmet kolu toplu sözleşmesinin de genel toplu sözleşme görüşmeleri ile aynı yapıda kurularak, hizmet kolu toplu sözleşmesine de en fazla üyeye sahip üç sendikanın katılımının sağlanması zorunludur.

TALEP 4: Sendika ve Konfederasyonların Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na başvuru hakkı ellerinden alınmamalıdır.

AÇIKLAMA: Taslağın 23 üncü maddesinde, 4688 sayılı Kanunun 29 uncu maddesi ile genel ve hizmet kolu toplu sözleşmesi düzenlenmektedir. Ancak taslağın 23 üncü maddesinin 4. paragrafında yer alan “Toplu sözleşmenin oy çokluğu ile imzalanması durumunda azınlıkta kalan temsilciler, Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na başvuramaz.” ifadesi, sendikal örgütlenme ve toplu pazarlık hakkına önemli ölçüde kısıtlama getirmektedir.

Sorun, toplu sözleşme görüşmelerinin işçi sendikalarının gerçekleştirdiği toplu iş sözleşmesi ile karıştırılmasından kaynaklanmaktadır. 4688 sayılı Kanuna göre gerek Genel, gerekse Hizmet kolu toplu sözleşmeleri, sendikalı sendikasız bütün kamu görevlilerini etkileyen bir hukuki metin olma konumundadır. Bu nedenle kamu görevlilerinin çoğunluğunu temsil etmemekle birlikte, üye sayısı itibariyle diğer konfederasyonlardan daha fazla üyeye sahip olan bir konfederasyona, toplamı kamu görevlilerinin çoğunluğunu oluşturan diğer konfederasyonlara rağmen, bütün kamu görevlileri adına bağlayıcı karar alma yetkisinin verilmesi, toplu pazarlık görüşmelerinin mantığına ve demokratik ilkelere aykırıdır. Burada üzerinde önemle durulması gereken husus, hangi düzeyde olursa olsun yapılacak toplu sözleşmenin tüm kamu çalışanlarını bağlayacak olmasıdır. Taslağa göre, bir sendikaya üye olan kamu görevlileri hakkında toplu sözleşme yapma yetkisi, bir başka sendikaya devredilmektedir ki, böyle bir durum ne örgütlenme özgürlüğü ne de kişilerin tercih haklarına saygı sınırları içinde değerlendirilemez. Kaldı ki, taslak toplu sözleşmeyi bağıtlama hakkı elinden alınan sendika ve konfederasyonlara Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na başvuru hakkı da tanımamaktadır. Böyle bir uygulamanın uluslararası sözleşmelere aykırı olduğu açıktır.

Bu amaçla;

-  Ya toplu pazarlığın anlaşma ile sonuçlanabilmesi için üye sayısında da çoğunluğun sağlanması esası üzerinde konfederasyonların uzlaşması şartı,
-  Ya da Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvuruda, sendika üye sayısının çoğunluğunu tek başına ya da birlikte gerçekleştirilmesi şartıyla başvurma hakkı getirilmelidir.


TALEP 5: Hizmet kolunda toplu sözleşme yapmaya hak kazanmış sendikanın bağlı bulunduğu konfederasyonun, genel toplu sözleşme görüşmelerine katılmaması durumunda, yetkili sendikanın da hizmet kolu toplu sözleşme görüşmesine katılamayacağını öngören hüküm kaldırılmalıdır. 

AÇIKLAMA:
Yine taslağın 23 üncü maddesi ile 4688 sayılı Kanunun 29 uncu maddesinin yeniden biçimlenmesinde, hizmet kolunda en çok üyeye sahip olan sendikanın bağlı bulunduğu konfederasyonun, katılma yetkisine haiz olduğu halde, genel toplu sözleşme görüşmelerine katılmaması nedeniyle, yetkili sendikanın hizmet kolu toplu sözleşme görüşmelerine katılmasının engellenmesi öngörülmektedir. Bu düzenleme sendikal özgürlüğü kısıtlanmakta, bu nedenle de 87 sayılı ILO Sözleşmesini ağır bir biçimde ihlal etmektedir.

Her şeyden önce belirtmek gerekir ki, Konfederasyon yatay bir birleşme şeklidir. Bu üst örgütlenmede eşitler arası bir hukuki ilişki kurulmaktadır. Konfederasyonun, sendikanın üzerinde, onun yerine karar alma yetkisi bulunmamaktadır. Bu tür bir örgütlenme ancak federasyon için söz konusudur. Federasyon tipi örgütlenmede, federasyona üye sendikaların bazı yetkileri, fiil ehliyeti kısıtlanarak üst kuruluş olan federasyona verilmektedir. Bu nedenle federasyonun kararları ona üye sendikaları bağlamaktadır. Oysa yatay örgütlenme modeli olan Konfederasyon tipinde ise böyle bir durum söz konusu dahi değildir. Tasarının bu metni, üst örgütlenme modeline uygun olmadığı için hukuka ve 87 sayılı sözleşmeye aykırı olup, sendikal örgütlenme üzerinde bir baskı aracı niteliğindedir. Söz konusu hükmün tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir.

TALEP 6: Toplu sözleşme görüşmelerinde en çok üyeye sahip konfederasyona tanınan fazladan bir temsilci bulundurma ve buna rağmen oyların eşit olması halinde Heyet Başkanının oyunun bulunduğu tarafa itibar edilmesi, en çok üyeye sahip konfederasyona fazladan iki temsilci hakkı kazandırmaktadır. Bu adaletsizlik giderilmelidir.

Taslağın 23 üncü maddesiyle toplu sözleşme görüşmelerinde nispi temsil sistemi uygulanacağı, yani pazarlıklarda her konfederasyonun üye sayısı ile orantılı olarak temsil edileceği belirtilmektedir. Ancak getirilen temsil sistemi son derece anti demokratik bir yapı arz etmektedir.

Öyle ki, bir üye fazlasıyla bile olsa, en çok üye kaydeden konfederasyona, +1 temsilci kontenjanı peşinen verilmekte, bununla da yetinilmeyerek, toplu sözleşme imzalanırken, sözleşmeye imza atanlarla atmayanların sayısının eşit olması durumunda, en çok üyeye sahip konfederasyonun imzasının geçerli olacağı kabul edilerek, eşitlik durumunda da bu konfederasyona +1 oy hakkı daha verilmektedir. Böylece bir üye farkla en çok üyeye sahip olması durumunda bile bir sendika ve konfederasyonun +2 oy hakkı alması imkânı sağlanarak, en çok üyeye sahip konfederasyona büyük bir ayrımcılık yapılmaktadır.

TALEP 7:  En çok üyeye sahip olan konfederasyon dışındaki konfederasyonların toplu sözleşme görüşmelerinde teknik heyet bulundurması engellenmemelidir.

AÇIKLAMA:
Taslağın 25 inci maddesinin 6 ncı paragrafı, en çok üyeye sahip olan konfederasyon dışındaki konfederasyonların toplu sözleşme görüşmelerinde teknik heyet bulundurmasını yasaklamaktadır.

Böyle bir sınırlandırma yapmanın teknik ve hukuki nedenini anlamak güçtür. Bu uygulamanın toplu pazarlık hakkını düzenleyen 98 sayılı ILO sözleşmesine aykırı olacağı açıktır. Toplu sözleşme görüşmelerine katılma hakkı elde etmiş bir konfederasyonun beraberinde teknik danışman bulundurmasının kanunla engellenmesinin hiçbir hukuki açıklaması bulunmamaktadır. Böyle bir uygulama toplu sözleşme görüşmelerinde en çok üyeye sahip konfederasyon dışındaki sendikaları yok saymak ve etkisizleştirmek anlamı taşımaktadır. Bu nedenle bu kısıtlayıcı hükmün madde metninden çıkarılması gerekmektedir.

TALEP 8: Yerel Yönetimlerle Toplu Sözleşme yapılması zorunlu olmalı, yerel yönetimlerde yapılacak sözleşme görüşmelerine de o yerel yönetimde en çok üye kaydetmiş üç sendikanın temsilcilerinin katılması sağlanarak, toplu sözleşme sisteminin her düzeyinde uyum oluşturulmalıdır.

AÇIKLAMA: Yerel yönetim kuruluşlarında sözleşme yapabilmeyi düzenleyen 4688 sayılı Kanunun 32nci maddesi, taslağın 26ncı maddesiyle yeniden düzenlenmiştir. Ancak maddenin ilk fıkrasında “… sözleşme imzalanabilir” ifadesi ile bu tür toplu sözleşmelerin yapılması zorunlu olmaktan çıkarılarak ihtiyari hale getirilmiştir. Bu hükmün hayata geçirilmesi durumunda aynı vasıfta olan iki yerel yönetim arasında, birinde hukuka uygun olarak kolektif özgürlük kullanılarak bir toplu sözleşme gerçekleştirilecekken diğerinde sırf siyasi ya da keyfi nedenlerle toplu sözleşme yapmak mümkün olamayabilecek; dolayısıyla kolektif özgürlük ihlal edilebilecektir.

Tasarının bu hali, toplu sözleşme hakkının düzenlenmediği mevcut yasal düzenleme karşısında Anayasanın 90ıncı maddesi nedeniyle, ILO’nun 98 sayılı sözleşmesine dayanarak sahip olunan toplu pazarlık hakkını ortadan kaldırmaktadır. Anayasanın bu hükmü gereğince, toplu pazarlık hakkının insan haklarının bir parçası olarak kabul edilmesi ve yerel idarelerle toplu sözleşme yapılmasının hukuki temeli kurulmakta iken, yasal düzenlemeye kavuşturulan bir süreçte daha geriye gidilerek, kazanılmış hakları ortadan kaldıran bu düzenlemenin 98 sayılı sözleşmeye aykırı olacağı daha en başından bellidir. Kaldı ki, AİHM’nin Türkiye ile ilgili olarak verdiği muhtelif kararlar, yerel yönetimlerde toplu sözleşme yapılabileceğini ortaya koymuştur.

Bu nedenle yerel yönetimlerle kurulacak toplu pazarlık hakkının keyfiliğe değil, tıpkı merkez yönetiminde olduğu gibi zorunlu hale getirilmesi gerekmektedir.  Bu sayede tasarı 98 sayılı ILO sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararlarına uygun olacaktır. Aksi takdirde konun ILO genel kuruluna ya da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine taşınması gibi bir durum meydana gelecektir.

Bununla birlikte kamuda yapılacak toplu sözleşme görüşmelerinin, çok başlı farklı uygulamalar içeren mantığı, yeknesaklığı bozmakta, genel toplu sözleşme görüşmeleri ile yerel yönetimler ve hizmet kolu toplu sözleşmelerinin farklı şekillerde gerçekleştirilmesi öngörülmektedir. Böyle bir durum farklı düzeylerde farklı yöntemler kullanılması anlamı taşımakta ve kamuda toplu sözleşme görüşmelerini içinden çıkılamaz bir hale getirmektedir. Bu nedenle yerel yönetim kuruluşlarında sözleşme yapabilmeyi düzenleyen, taslağın 26. maddesinde gerekli düzenlemenin yapılarak, sözleşme yapılmasının yerel yönetimlerin keyfiyetine bırakılmayacak şekilde, zorunlu hale getirilmesi ve yapılacak pazarlıklarda tarafların tespiti, temsil ve itiraz hakkının bir bütün olarak ele alınması gerekmektedir.

TALEP 9: Yerel yönetimlerin sözleşme yapabilmesi için; o yerel yönetimde personele ayrılan toplam ödeneğin bütçe içindeki payının üst sınırı %30 yerine, %40 olarak değiştirilmelidir.

AÇIKLAMA: Türkiye’deki belediyelerin büyük çoğunluğu küçük bütçeli olup, yalnızca personel çalıştırarak, yerel yönetim hizmetlerini asgari düzeyde sunmaya çalışmaktadır. Bu nedenle giderlerinin büyük çoğunluğunu personel harcamaları oluşturmaktadır. Taslağın 26 ncı maddesi ise bir yerel yönetimde toplu sözleşme yapılabilmesi için, o yerel yönetimde personel harcamalarının yerel yönetimin toplam harcamaları içindeki oranının en fazla yüzde otuz olabileceğini öngörmüştür. Bu oranla birlikte yerel yönetimlerde toplu sözleşme yapmak son derece zorlaştırılmaktadır. Bu nedenle yerel yönetimlerde toplu sözleşme yapılabilmesi için gerekli personel harcamasının üst sınırının yüzde 40 olarak değiştirilmesi gerekmektedir.

TALEP 10: Yerel yönetimlerde yapılacak sözleşmelerde ayrımcılık yapılmasının önüne geçilmelidir.

AÇIKLAMA: ILO’ya göre özellikle toplu sözleşme yapılabilen işyerlerinde, toplu sözleşme hakkından faydalanmak için yetkili sendikaya üye olma veya dayanışma aidatı ödeme mecburiyeti nedeniyle, sendika seçme özgürlüğü ortadan kaldırılmakta, çalışanlar güçlü sendikaya üye olmak zorunda kalmaktadır.

Dayanışma aidatı dünya sendikacılık literatüründe kabul görmüş bir uygulama değildir. Dayanışma aidatı Avrupa’da yalnızca İsviçre ve Türkiye’de uygulanmaktadır. Dayanışma aidatı, toplu sözleşmelerin yalnızca %4’ünde (Yard. Doç. Dr. Banu Uçkan; Sendika Güvenliğinin Teorik Çerçevesi ve Endüstri İlişkileri Sistemine Etkisi; Anadolu Ü.) başvurulan bir yöntemdir. Dayanışma aidatı, mevcut konjonktürde yetkili sendikaya üye olmayan çalışanları cezalandıran bir özellik arz etmeye başlamış ve örgütlenme özgürlüğünün önüne konulan bir engel olarak nitelendirilmiştir. Getirilen toplu sözleşme ikramiyesi ile zaten sendikalı olanla olmayan arasında pozitif bir ayrımcılık söz konusu olmakta, sendikalara üye olmak ekonomik olarak da teşvik edilmektedir. Oysa Türkiye’de yerel yönetim hizmetlerinde yapılan Sosyal Denge Sözleşmeleri içerisine yerleştirilen dayanışma aidatı hükümleri ile sendikacılığın ve hukukun ilkelerine aykırı uygulamalar hayata geçirilmiştir. Bilindiği üzere 4688 sayılı Kanun’da dayanışma aidatına yer verilmemişken, 2822 sayılı Kanuna göre dayanışma aidatı miktarı, sendikaya ödenen aidatın 2/3’ü kadar olarak belirlenmiştir. Ancak yerel yönetimlerde yapılan sözleşmelerde üyelik aidatlarının 10 katına varan miktarlarda dayanışma aidatı alınması öngörülerek, adeta yetkili olmayan sendikaya üye olan kamu görevlilerine ekonomik bir linç uygulanmıştır.

Bu durumun önüne geçmek için taslağın 26 ncı maddesine, ayrımcılığı kaldıracak bir hüküm eklenmelidir.

TALEP 11: Kamu Görevlileri Hakem Kurulu Başkanı, Sayıştay Başkanı yerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesi Başkanı olarak belirlenmelidir.

AÇIKLAMA: Tasarının 27 nci maddesi, 4688 sayılı Kanunun 34 üncü maddesini değiştirmekte ve Kamu Görevlileri Hakem Kurulu Başkanı olarak Sayıştay Başkanını öngörmektedir. Öncelikle belirtmek gerekir ki, uzun yıllar Sayıştay, kamu görevlilerinin toplu sözleşme hakkını Anayasa ve (87 sayılı sözleşmeye rağmen kabul etmemiş, özellikle yerel yönetimlerde çıkardığı bu sorun nedeniyle, konu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine taşınmak ve Türk hukukuna göre kamu görevlilerinin toplu pazarlık hakkının bulunduğu bu kuruluşlarca tasdik ettirilmek zorunda kalınmıştır. Yaşanan bu sorun, Sayıştay’ın ne derece sosyal hukuk ve uluslararası hukuktan uzak bir makam olduğunu göstermektedir.

Kamu kuruluşlarında çalışan işçi sendikalarının toplu iş sözleşmesi uyuşmazlıklarında Yüksek Hakem Kurulu devreye girebilmektedir. Bu kurulun başkanı Yargıtay 9. Hukuk Dairesi Başkanı’dır. Nasıl ki, işçilerin sahip olduğu kolektif hakların kullanılmasında Sayıştay’a ihtiyaç görülmemekteyse, aynı şekilde kamu görevlileri için de Sayıştay’ın konu ile bir alakası bulunmamaktadır. Kamu görevlilerinin toplu pazarlık uyuşmazlıklarında, yine kamuda çalışan, ancak iş sözleşmesi ile hizmet görenlere verilen haklar bakımından tecrübe, bilgi ve hukuki temeli bulunan Yargıtay 9. Hukuk Dairesi Başkanının bulunması yerinde olacaktır.

TALEP 12: Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’nda görev alacak öğretim üyelerinin belirlenmesinde uygulanacak usulde; toplu sözleşme görüşmelerine katılacak konfederasyonların her birinin birer öğretim üyesi teklif etmesi ve teklif edilen 3 öğretim üyesi arasından 2’sinin Kamu İşveren Heyeti Başkanı tarafından seçilmesi şeklinde değişiklik yapılmalıdır.

AÇIKLAMA: Taslağın 27 nci maddesi uyarınca, Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’nda görev alacak iki öğretim üyelerinin belirlenmesinde, Konfederasyonların önerdikleri isimler arasından bir öğretim üyesinin atanması söz konusudur.

Seçilecek bir öğretim üyesi, önerilen toplam yedi öğretim üyesi arasından seçilecektir. Bu yedi öğretim üyesinin üçü, en çok üyeye sahip konfederasyon, diğer dört aday da sırasıyla ikinci ve üçüncü konfederasyonlarca önerilen ikişer öğretim üyesinden oluşacaktır.

Diğer taraftan ikinci öğretim üyesinin tespiti bakımından Devlet Personel Başkanlığının önereceği yedi öğretim üyesinden bir öğretim üyesinin seçilmesi söz konusudur. Her iki durumda da önerilen isimler arasından seçilecek iki öğretim üyesini belirleme yetkisi Kamu İşveren Heyeti Başkanına bırakılmıştır. Öncelikle belirtmek gerekir ki, heyet başkanının Hakem Kurulunu belirlemede söz sahibi olması, öncelikle kurulacak hakem heyetinin tarafsızlığını zedeleyecektir. Diğer taraftan Kamu görevlileri sendikaları arasında da eşitlik bozulmakta, bir konfederasyona bir aday fazla belirleme hakkı tanınmaktadır. Bu yönüyle hakem kurulu, daha kuruluşta hukukun temel ilkelerine aykırı bir şekilde kurulmaktadır.

Konfederasyonların önerdiği isimler arasından seçilecek bir öğretim üyesinin belirlenmesinde, çoğunluğa sahip olan sendikaya fazla bir kontenjan tanınmasının, toplu pazarlık görüşmeleri ile bir alakasının kurulması doğru değildir. Demokratik olan tavır, böyle tarafsız bir hakem heyetinin kurulmasında toplu sözleşme görüşmelerine katılacak konfederasyonların her birinin birer öğretim üyesi teklif etmesi ve teklif edilen 3 öğretim üyesi arasından 2’sinin ilgili Bakan tarafından seçilmesi yerinde olacaktır.

Geri
İleri
  • 1

Önceki Haber / Sonraki Haber
Genel Başkandan
Misafihanelerimiz
Kamu-Sen TV
Kampanyalar

Genel Haberler

ANAYASA MAHKEMESİ KARARI ÜZERİNE ARAŞTIRMACILARIN HAKLARI İÇİN HAZİNE VE MALİYE BAKANLIĞI’NA BAŞVURDUK ANAYASA MAHKEMESİ KARARI ÜZERİNE ARAŞTIRMACILARIN HAKLARI İÇİN HAZİNE VE
30.05.2025
275
BAYRAM İKRAMİYESİ KAMU ÇALIŞANLARININ DA HAKKIDIR BAYRAM İKRAMİYESİ KAMU ÇALIŞANLARININ DA HAKKIDIR
29.05.2025
738
KÜLTÜR HİZMET KOLUNDA YETKİ TÜRK KÜLTÜR SANAT-SEN'DE KÜLTÜR HİZMET KOLUNDA YETKİ TÜRK KÜLTÜR SANAT-SEN'DE
28.05.2025
416
19 MAYIS RUHU SADECE GEÇMİŞİN HATIRASI DEĞİL GELECEĞİMİZİN DE TEMİNATIDIR 19 MAYIS RUHU SADECE GEÇMİŞİN HATIRASI DEĞİL GELECEĞİMİZİN DE TEMİNAT
16.05.2025
174
  • Kamu-Sen
  • Ar-Ge
  • Kazanımlarımız
  • Genel Haberler
  • Sendikalardan
  • KVKK

TÜRKİYE KAMU-SEN © 2025 Tüm Hakkı Saklıdır. Sitemizde bulunan içerikler kaynak belirtilmek suretiyle başka sitelerde yayınlanabilir.

Adres: Erzurum Mahallesi Talatpaşa Bulvarı No : 160 Kat:7 Çankaya-ANKARA
haber@kamusen.org.tr | Tel : +90 312 424 22 00