Mevcut sistemde; saÄŸlanan yardımların miktarı ve kalitesi düÅŸük, Primler yüksektir
Mevcut sistemde; saÄŸlanan yardımların miktarı ve kalitesi düÅŸük, Primler yüksektir.
Sosyal güvenlik sistemi; gelir gider dengesini yitirmiÅŸtir. Devlet hazinesinden doÄŸrudan destek almaktadır. Mevcut haliyle yükümlülüklerini yerine getiremez hale düÅŸmüÅŸtür.
Mevcut sosyal güvenlik sisteminin, daha verimli hale getirilmesi bir gereklilik halini almıştır.
Åžunu belirtmek gerekir ki; devletin sosyal güvenliÄŸe yaptığı katkı yalnızca sosyal güvenlik açıklarının kapatılması ÅŸeklinde olmaktadır. Oysa geliÅŸmiÅŸ ülkelerde devlet sosyal güvenlik sistemine belirli oranlarda katkı saÄŸlamakta ve bu katkıyı sistemden faydalananlara doÄŸrudan vermektedirler. (Sosyal destek ödemesi, konut yardımı, iÅŸsizlik yardımı, v.s.)
Ancak;
Hükümetin yapmayı planladığı Sosyal Güvenlik Reformu ile sosyal güvenlik kurumlarında bu gün yaÅŸanmakta olan sıkıntının faturası tamamen mevcut sisteme ve iÅŸtirakçilere kesilmektedir.
Sistemdeki tıkanmanın en büyük sebebinin son 15 yılda hükümetlerin popülist kararları ve yanlış uygulamaları olduÄŸu göz ardı edilmiÅŸtir. (Aflar, erken emeklilik uygulamaları, süper emeklilik uygulamaları, özelleÅŸtirmeler, sosyal güvenlik sistemine dışarıdan yapılan popülist müdahaleler, v.s.)
İştirakçilerin ödedikleri primlerin sigortalılara dönüÅŸüne izin vermeyip bütçe açıklarını kapatmakta kullananlar siyasi iktidarlardır.
Sistem sosyal diyaloga kapatılmaktadır.
Yeni sistemin finansmanının boyutları çok yüksek olacaktır. Aktüeryal hesapların yapılmasını mümkün kılacak veriler teklifte bulunmamaktadır.
Bu denli büyük boyutlardaki bir reformu finanse edecek kaynak ÅŸu anda bütçede bulunmamaktadır. Bu konuya deÄŸinilmemiÅŸtir.
Kayıt dışılık ve istihdam konusunda alınacak önlemler belirsizdir.
Sistemin kontrolünün nasıl saÄŸlanacağı açık deÄŸildir.
İstihdam odaklı politikalar uygulanmadan, iÅŸ güvencesinin olmadığı bir ortamda önerilen sistemin etkili olması mümkün deÄŸildir.
Önerilen sistemin gerekçesinde yalnızca mevcut sorunlar bulunmaktadır. Oysa sorunların çözümü sorunu doÄŸuran nedenlerde aranmalıdır.
Sosyal sigortalarda haklar kısıtlanmakta, yükümlülükler ise artırılmaktadır.
Daha önce sistemde olmayan saÄŸlık primi uygulaması getirilmektedir.
Sağlık harcamalarından katkı payı alınması uygulaması yaygınlaşacak ve katkı payı oranları ve tutarları artacaktır.
Aylık baÄŸlama oranlarındaki deÄŸiÅŸim dikkate alındığında emekli maaÅŸları büyük oranda azalacaktır.
Prime esas kazancın kapsamı geniÅŸletildiÄŸi için, prim ödeme miktarları artacaktır.
Prim ödeme miktarlarının artması, aynı oranda maaÅŸların da azalmasına neden olacaktır.
Emekli olabilmek için gerekli prim ödeme gün sayısı 9 bine çıkarılmaktadır. Dünyadaki ekonomik ve konjontürel geliÅŸmeler dikkate alındığında, prim ödeme gün sayısının 9 bin güne çıkarılması, sistemden emekli olmayı imkansız hale getirmektedir.
SaÄŸlık sigortasında koruyucu hekimliÄŸin yükü sigortalılara yüklenmektedir.
SaÄŸlık hizmetlerinin özel sektöre devrinin önü açılmaktadır.
SaÄŸlıkta DönüÅŸüm Projesi adı altında yürütülen devir ve finansman saÄŸlama politikaları ile saÄŸlık hizmetlerinin ticari bir mala dönüÅŸtürülmesi, katkı paylarının artırılması giderek yoksulluÄŸu ve saÄŸlık maliyetlerini artıracaktır.
Temel teminat paketinde bulunacak yardımların yönetmelikle belirlenecek olması, gelecekte saÄŸlık hakkının korunması konusunda ÅŸüpheler uyandırmaktadır. Çünkü ileride kapsam istenildiÄŸi gibi daraltılabilecektir.
Sosyal güvenlik sisteminde yapılacak düzenlemede, hakların geriletilmesi, emekli maaÅŸlarının düÅŸürülmesi, prim oranlarının artırılması, prim ödeme gün sayısının artırılması, katkı payı uygulamasının getirilmesi gibi önlemlerin tamamı milleti adeta cezalandırmak anlamı taşımaktadır. Yapılacak düzenlemenin hakları geriletmeyen tedbirlerden oluÅŸması gerekmektedir.
Bu tasarı Torba Kanunla henüz verilen saÄŸlık hizmeti hakkını dahi geri almaktadır.
Tasarıya göre katılım payı tutarları her yıl, yeniden deÄŸerleme oranları kadar artırılacağı için, gelecek yıllarda katılım payları olaÄŸanüstü oran ve miktarlarda artacaktır.
Prim ödemelerini zamanında yapmayanların hiçbir saÄŸlık hizmetinden faydalandırılmayacak olması, insan hayatının hiçe sayılması anlamına gelmektedir.
SaÄŸlık hizmeti alanların kapsamı geniÅŸletilmekte fakat saÄŸlık hizmetlerinin kapsamı ve saÄŸlık harcamaları daraltılmaktadır. Bu bir anlamda tüm toplumun yetersiz saÄŸlık hizmetinde eÅŸitlenmesidir.
Tasarı ile getirilen sosyal yardımlar dünya standartlarının oldukça gerisinde kalmaktadır.
Bu önerinin sosyal devlet ilkesiyle baÄŸdaÅŸması mümkün deÄŸildir.
Reform, tanımı gereÄŸi hakların ve uygulamaların ileriye götürüldüÄŸü bir kavramdır.
Sosyal Güvenlik "Reformunda" ise tüm haklar geriletilmekte, yükümlülükler artırılmaktadır.
Çalışanlar yeterince bedel ödemiÅŸtir.
Yolsuzlukların, hırsızlıkların, vurgunların ve popülist uygulamaların bedeli bir kere daha çalışan kesime ödetilmemelidir.
OECD ÜLKELERİNDE SOSYAL HARCAMALARIN BÜTÇE İÇİNDEKİ PAYI (%)
Avustralya 18
Avusturya 26
Belçika 27,2
Kanada 17,8
Çek Cum. 20,1
Danimarka 29,2
Finlandiya 24,8
Fransa 28,5
Almanya 27,4
Yunanistan 24,3
İtalya 24,4
Japonya 16,9
Lüksemburg 20,8
Hollanda 21,8
Norveç 23,9
Polonya 23
Portekiz 21,1
İspanya 19,6
İsveç 28,9
İsviçre 26,4
İngiltere 21,8
ABD 14,8
Türkiye 15,98 (Sosyal Güvenlik ve Sosyal Yardım Hizmetleri 13,78 + SaÄŸlık Hizmetleri 2,2)
OECD Ortalaması 21,2
AB 15 Ülke Ortalaması 24
Siyasi irade bu yanlıştan bir an evvel dönmelidir.
Maddeler
Madde 7 : Tasarının 7. maddesinin (c) bendinde sigortalılık, kamu görevlileri için göreve baÅŸladıkları tarihten itibaren baÅŸlatılmak istenmektedir. Oysa kamu görevlilerinin bir göreve atanmaları ile göreve baÅŸlama tarihleri arasında farklılıklar olabilmekte, uzak bölgelerde göreve baÅŸlayacakların, yol izni alarak göreve atanma tarihleri ile göreve baÅŸlama tarihleri arasında uzun zaman aralığı bulunabilmektedir. Bu nedenle kamu görevlilerinin sigortalı olmaları için göreve atandıkları tarih baz alınmalıdır.
Madde 16 : Tasarıda, analık halinin, gebeliÄŸin anlaşıldığı tarihten baÅŸlatılması düÅŸünülmektedir. Oysa gebeliÄŸin baÅŸladığı tarihin, analık halinin de baÅŸlayacağı tarih olması gerekmektedir.
Madde 19 : Tasarının bu maddesi ile 506 sayılı SSK Kanunu'nun 16. maddesinde sigortalılara tanınan haklar geriletilmektedir. Ayrıca hastalık ve kadının analığı halinde, kurumun saÄŸlayacağı yardım ve ödeneklerden faydalanmayı doÄŸumdan önceki bir yıl içinde en az 90 gün prim ödemiÅŸ olma ÅŸartına baÄŸlamaktadır.
Madde 21: Tasarının bu maddesi sürekli iÅŸ göremezlik gelirinin hesaplanmasını düzenlemektedir. Buna göre "..sürekli kısmi veya sürekli tam iÅŸ göremez durumdaki sigortalı, baÅŸka birinin bakımına muhtaç ise bu ÅŸekilde tespit edilen gelir yüzde 10 artırılır." denmektedir. Oysa 506 sayılı SSK Kanunu'nda bu durumlarda sürekli iÅŸ göremezlik ödeneÄŸine eklenen oran yüzde 50 olarak belirlenmiÅŸtir. Görülüyor ki; tasarının bu maddesi mevcut SSK Kanunu ile tanınmış olan bu hakkı geriletmektedir.
Madde 22 : Sürekli iÅŸ göremezlik gelirinin baÅŸlangıcının belirlendiÄŸi tasarının 22. maddesinin (b) bendindeki ifadenin "...olayın meydana geliÅŸ tarihini takip eden ay başından..." olarak deÄŸiÅŸtirilmesi, hak sahiplerinin maÄŸduriyetini giderecektir.
Madde 31 : Emeklilikle ilgili hükümlere göre kimlerin malul sayılacağının belirlendiÄŸi tasarının 31. maddesine göre .." iÅŸ kazası veya meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün en az yüzde 66'sını kaybettiÄŸi Kurum SaÄŸlık Kurulu'nca tespit edilen sigortalı..." malul sayılmaktadır. Ancak; 506 sayılı SSK Kanunu'nun 53. maddesi, mevcut durumda malullük oranını yüzde 60 olarak belirlemiÅŸtir. Burada da mevcut hakların geriletilmek istendiÄŸi görülmektedir.
Madde 33 : Bu madde malullük aylığından yararlanma ÅŸartlarını belirlemektedir. Tasarıya göre malul sayılanların, malullük aylığından faydalanabilmesi için "...en az 3600 gün malullük, yaÅŸlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiÅŸ olması..." ÅŸartı getirmektedir. Halen yürürlükte olan SSK Kanunu'nun 54. maddesine göre malullük aylığından yararlanma ÅŸartı 1800 gün pirim ödemiÅŸ olmak veya en az 5 yıldan beri sigortalı bulunup, sigortalılık süresinin her yılı için ortalama olarak 180 gün -toplam 900 gün- malullük, yaÅŸlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiÅŸ olmasına baÄŸlıdır. Buna göre tasarı ile malullük aylığından faydalanmak için 1800 olan prim ödeme gün sayısı 3600 güne çıkarılmaktadır. Bunun yanında en az 5 yıldan beri sigortalı ve her yıl için en az 180 gün pirim ödemiÅŸ olma ÅŸartı tamamen kaldırılarak mevcut haklar burada da geriletilmektedir.
Madde 38 : Tasarıya göre emeklilik hakkının kazanılması için en az 9000 gün pirim ödeme ÅŸartı getirilmektedir. Oysa 1999 yılında yapılan düzenleme ile bu ÅŸart 506 sayılı kanunun 60. maddesi ile 7000 gün olarak belirlenmiÅŸtir. Bu tasarıya göre emekli olabilmek için, mevcut durumundan 5,5 yıl daha fazla prim ödeme ÅŸartı getirilmektedir. Gerek ülkemiz gerekse dünyamızdaki iÅŸsizlik oranları ve iÅŸ piyasaları incelendiÄŸinde özellikle Türkiye'de 9000 gün prim ödemenin ne denli zor olduÄŸu görülecektir. Bu madde ile mevcut hakların geriletilmesinin yanı sıra emekli olabilmek tam anlamıyla imkansız hale getirilmek istenmektedir. Anlaşılan odur ki; sürekli hakları kısıtlayarak ve gerileterek, sistemde oluÅŸan açıkların faturası tamamen çalışana çıkarılmaktadır.
Madde 39 : Tasarının 39. maddesi ile getirilen hüküm emeklilik aylığı baÄŸlanma oranlarını azaltmaktadır.
Madde 44 : Ölüm aylığının baÄŸlanma ÅŸartlarının belirlendiÄŸi bu madde ile 506 Sayılı SSK Kanunu'nun 66. maddesinde verilen bu haktan faydalanmak için en az 5 yıldan beri sigortalı ve her yıl için en az 180 gün pirim ödemiÅŸ olma ÅŸartı tamamen kaldırılarak, mevcut haklar burada da geriletilmektedir.
87. maddenin a fıkrasında kiÅŸiye yönelik koruyucu saÄŸlık hizmetlerinin sigorta tarafından karşılanacağı belirtilmektedir."KiÅŸiye yönelik koruyucu saÄŸlık hizmetleri" kavramı ile ne kastettiÄŸi belli deÄŸildir.EÄŸer bu bilinen kiÅŸiye yönelik koruyucu hizmetler kavramının yerine kullanılan bir ifade ise, kiÅŸiye yönelik koruyucu hizmetlerin çok geniÅŸ bir hizmet grubunu kapsadığına dikkat etmek gerekir.Genel olarak kiÅŸiye yönelik koruyucu saÄŸlık hizmetleri en az yedi farklı hizmeti kapsar(erken tanı, beslenmenin düzenlenmesi,aile planlanması,bağışıklama gibi) .Bu hizmetlerin hepsinin güvence altında olduÄŸu belirtilmektedir.Bu ifadenin bilinçli kullanılmadığını düÅŸünüyoruz.Bu durum çok tartışmaya neden olacak bir durumdur.Bu nedenle bu hizmetlerden gerçekte ne kastedilmek isteniyor ise onlar tek tek belirtilmelidir.
BilindiÄŸi gibi ülkemizde saÄŸlık hizmetlerinin finansmanında çeÅŸitli kaynaklar kullanılmaktadır. Genel bütçeden karşılanan saÄŸlık harcamaları Türkiye'deki saÄŸlık harcamalarının %40'ını oluÅŸturmaktadır. SaÄŸlık harcamalarının %28'i hala cepten karşılanmaktadır. SaÄŸlık harcamalarının %31'i ise kiÅŸilerden toplanan sigorta primlerinden karşılanmaktadır.
BilindiÄŸi gibi ülkemizde üç büyük sosyal sigorta kurumu (SSK, BaÄŸ-Kur ve Emekli Sandığı) faaliyet göstermektedir. Bu kuruluÅŸlar milletimizin deÄŸiÅŸik kesimlerini kapsamına almıştır. Teorik olarak T.C. vatandaşı olan tüm insanlarımızın bu kuruluÅŸlardan birinin kapsamına girmiÅŸ olması gerekir iken hala bu kuruluÅŸlara üye olmayan ve güvence kapsamında olmayan vatandaÅŸlarımız vardır. Güvence kapsamında olanların ise ödedikleri prim miktarında ve yararlandıkları hizmetlerde farklılıklar vardır.
Madde 87-e'de aşıların da genel saÄŸlık sigortasından karşılanacağını belirtmesi ise son derece yanlıştır.Özellikle geniÅŸletilmiÅŸ bağışıklık programında yer alan aşılar(kızamık, verem, tetanoz, çocuk felci gibi) ücretsiz olarak her çocuÄŸa yapılması gereken ve bu zamana kadar yapılan aşılardır.
Bu aşıların bundan sonra sigortalılara yapılmasının sigorta tarafında karşılanması geniÅŸletilmiÅŸ bağışıklık programlarını olumsuz yönde etkileyecektir.Bu durum bu hastalıkların daha fazla görülmesine neden olabilir.
Bunlardan daha önemlisi diÄŸer hizmetlerin kullanımı ile ilgili olarak ve kullanım sayısı ile ilgili bir takım kısıtlamalar getirilecek olmasıdır. Sigortacılık uygulamalarında "Temel teminat paketi" olarak adlandırılan ve hangi hizmetlerin karşılanacağını,hizmetlerin sıklığı ve kullanım sürelerini belirten listenin kapsamının Kurumca düzenleneceÄŸi belirtilmekte,buna göre sigortanın saÄŸlayacağı saÄŸlık hizmetlerinde birtakım sınırlamalar olacağı anlaşılmaktadır.Bu hizmetlerin belirlenmesinin maliyet-etkinlik,maliyet-fayda kriterlerine göre yapılacağını belirtmek daha vahim bir durumdur.
Buna göre Kurum her sene hangi hizmetlerden yararlanabileceÄŸimizi yeniden düzenleyebilecek.İsterse bazı hizmetleri karşılamıyorum diyebilecek.ÖrneÄŸin göz muayenesini veya herhangi bir ilacın parası ödemiyorum diyebilecektir.
Bir hizmetten yılda kaç kez yararlanabileceÄŸimizi de belirleyecektir.Buna göre kaç kez muayene olacağımızı söyleyecek,daha fazla hasta olursanız muayene ücretini kendiniz ödeyeceksiniz diyebilecektir.Veya böbrek yetmezliÄŸi olan hastanın kaç kez diyalize gireceÄŸini belirleyecek,daha fazla diyalize girmeniz gerekir ise parasını ayrıca ödemek zorunda kalacaksınız. Paranız yoksa ihtiyacınız olan hizmetten yararlanamayacaksınız.
Madde 88'de kurumca karşılanmayacak hizmetleri belirtmektedir. Buna göre;estetik amaçlı operasyonlar,tüp bebek gibi çocuÄŸu olmayanların çocuk sahibi olmasına yönelik iÅŸlemleri ve alternatif tedavi yöntemleri yani akapunktur tedavileri karşılanmayacaktır.
Madde 93 katılım paylarını düzenlemektedir.
Bu düzenlemede amacını aÅŸan bir düzenlemedir. Poliklinik muayenesinde her yıl yeniden belirlenmek üzere, bu yıl için iki milyon TL(2YTL),
İlaç gibi hizmetlerden ve ayaktan tedavide kullanılacak her türlü cihazdan % 20 ye kadar katkı payı alınacağı belirtilmektedir.
Ayaktan tedaviler de diÄŸer saÄŸlık hizmetlerinde % 3-6 katkı payı alınacağı,her defasında bu miktarın o yılkı net asgari ücreti(ÅŸimdilik 400 milyon) gecemeyeceÄŸi belirtilmektedir.
Katkı payları hizmet alımı sırasında kişi tarafında sağlık kuruluşuna yatırılacaktır.
Bu derece yüksek olan katkı paylarının amacı gereksiz kullanımı ortadan kaldırmak olamaz.Olsa olsa saÄŸlık hizmetlerinden para kazanmanın veya parası olmayanın saÄŸlık hizmetlerinden yararlanmasının kısıtlaması olur. Bu tür katkı payları hizmetten yararlanmayı önemli oranda etkileyen caydırıcı faktörlerdir.Katkı payının alınması hizmete baÅŸvuruları azaltıcı veya geciktirici bir etki yaratacaktır. Prim ödeyen dar ve sabit gelirlilerden ayrıca katkı payı alınmamalıdır.
Madde 94'ün d bendinde belirtilen kontrollerden katkı payı alınmayacağı ifadesi de açılması gereken bir durumdur.Kontrol muayenesi neyi kabul edeceÄŸiz? Bunun kriterleri belirlenmelidir.Aksi halde sürekli tartışmaya neden olacak bir durumdur.
Madde 95 birinci basamak olarak aile hekimini belirlemekte,sevk sistemini tanımlamakta sevk kurallarına uymayanların saÄŸlık hizmeti giderlerinin karşılanmayacağını belirtmektedir. Oysa ki aile hekimliÄŸinin pilot uygulaması bile hala baÅŸlamamıştır.Ne zaman baÅŸlayacağı ve ne zaman Ülke genelinde yaygınlaÅŸacağı belli deÄŸil iken yapılan bu düzenlemenin niyeti de anlaşılmamıştır.Tasarının geçici 5.maddesinde aile hekimliÄŸine geçilmemiÅŸ olan yerlerde ilk baÅŸvuru yerlerinin kurumca belirleneceÄŸi belirtilmiÅŸ olsa da,bu düzenlemenin de yeni karışıklıklara neden olacağı anlaşılmaktadır.
BilindiÄŸi gibi hala 224 sayılı yasaya göre Ülkemizin birinci basamak saÄŸlık kuruluÅŸu saÄŸlık ocaklarıdır.Åžu an 6050 saÄŸlık ocağı Yurt genelinde yaygınlaÅŸmış olarak faaliyet verir iken,bunları yok saymak unutkanlık mıdır?Yoksa amaç yeni belirsizlikler oluÅŸturmak mıdır?
Madde 96'da hizmet veren saÄŸlık kuruluÅŸlarının baÅŸvuran kiÅŸinin sigortalı olup olmadığını, primlerini ödediÄŸini kontrol etmekle ve yerleÅŸim bilgilerini kuruma bildirmekle görevlendirmektedir.Bu kontrol saÄŸlık kuruluÅŸlarının görevi olmamalıdır.SaÄŸlık kuruluÅŸları kiÅŸiler arasında ayırım yapmadan saÄŸlık hizmeti vermekle görevlidir.Bu durum saÄŸlık kuruluÅŸlarını kiÅŸilerle karşı karşıya getirir.Ayrıca bu kontrollerin yapılması için tüm saÄŸlık kuruluÅŸlarının sosyal güvenlik kuruluÅŸlarının kayıtlarına girebilmesi için alt yapının da hazır hale getirilmesi gerekir.
Madde 98'de her sağlık hizmetinin karşılanacak tutarını belirlemeye kurum yetkilidir demektedir.Bunu fiyatlandırma komisyonu aracılığı ile yapacağını belirtmektedir.
Madde 99 Kurumun bu hizmeti yurt içinde ve dışında her tür saÄŸlık hizmeti sunanlarla yapacağı sözleÅŸmeyle temin edeceÄŸini belirtmektedir.SözleÅŸme yapmakta ihale kanununa tabi olmayacak, serbestlik hakkına sahip olacaktır.
Kurumla sözleÅŸmesi olmayan hizmet sunucularda alınan hizmetlerde sözleÅŸmeliye ödenen miktarın % 70 ine kadar ödeme yapacağını belirtmektedir. Kendisi saÄŸlık hizmeti üretmeyecek.
Madde 107 iÅŸverenin hatasından veya gerekli önlemleri almamasından doÄŸan saÄŸlık harcamalarını iÅŸveren tarafından,madde 106 ise kasten veya suç sayılacak bir nedenle sigortalının saÄŸlık hizmeti almasın neden olan üçüncü ÅŸahıslardan alınacağını belirtmektedir.Keyfi deÄŸerlendirmelere açık olan bu madde ile kiÅŸiler cezalandırılacaktır.
Madde 110 : Tasarının bu maddesi ile prime esas kazancın içeriÄŸi geniÅŸletilerek, "...her türlü ödeme, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeÅŸit istihkaktan sigortalıya yapılan ödemelerin brüt toplamı esas alınır..." denmektedir. Bu baÅŸka bir deyimle prime esas kazançların yükseleceÄŸi, dolayısıyla da prim ödeme miktarlarının büyük artışlar göstereceÄŸi anlamına gelmektedir.
Madde 111 saÄŸlık primi miktarını düzenlemektedir. Prim miktarının % 12 olarak belirlendiÄŸi görülmektedir. Bunun nasıl saptandığı ve neden bu düzeyde olduÄŸu tartışma konusudur. Bu haliyle yüksek bir rakamdır. Ayrıca bunun % 5'inin çalışanlardan alınacağı belirtilmektedir. Serbest meslek mensuplarının ise % 12 prim miktarının tümünün kendisi tarafından karşılanacağı belirtilmektedir. Bu rakamlar çok ciddi yüksek rakamlardır. Özellikle çalışanlara yeni yükler getirecek bu rakamların tekrar deÄŸerlendirilmesi gerektiÄŸini belirtmek istiyoruz.
Prim toplanmasının nasıl bir disiplin içinde saÄŸlanacağı net deÄŸildir. Aksamalarda alınacak önlemler net olarak belirtilmemiÅŸtir. Bu durumda ortaya çıkacak sıkıntılar her yönüyle çok ciddi bir durumdur. Åžu an sosyal güvenlik kuruluÅŸlarının yaÅŸadığı en önemli sıkıntı primlerini toparlayamamaktır.
Kurulan yeni kurum ile mevcut sosyal güvenlik kurumları arasında iliÅŸkiler yeni bürokratik sorunları da doÄŸuracağı anlaşılmaktadır. Bunları azaltıcı önlemlerin de alınması gereklidir.
Aynı zamanda hastalık ve sakatlık durumlarının tespiti için kurumun baÅŸka bir yere gönderdiÄŸi hak sahiplerine 506 sayılı SSK Kanunu'nun 102. maddesi gereÄŸince ödenmekte olan yol parası da tasarı ile tamamen kaldırılmaktadır.