TekirdaÄŸ il temsilciliÄŸinden Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı Konferansı  

 

Akyıldız: "Eyaletlerin isimleri belirlendi"

Türkiye Kamu-Sen TekirdaÄŸ İl TemsilciliÄŸi'nin Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı hakkında düzenlediÄŸi konferansta Genel BaÅŸkan Bircan Akyıldız konuÅŸtu" />

TÜRKİYE KAMU-SEN
TÜRKİYE KAMU-SEN
TÜRKİYE KAMU-SEN
Türkiye Kamu Çalışanları Sendikaları Konfederasyonu
  • Anasayfa
  • Kurumsal
    • Türkiye Kamu-Sen
    • Yönetim Kurulumuz
    • İl Temsilcilerimiz
  • Haberler
    • Kamu-Sen
    • Ar-Ge
    • Kazanımlarımız
    • Genel Haberler
    • Sendikalardan
    • KVKK
  • Mevzuat
    • Kanunlar
    • Sendikal Mevzuat
    • Uluslararası SözleÅŸmeler
    • Yönetmelikler
    • Tüzük
  • ArÅŸiv
  • Sendikalarımız
    • Türk EÄŸitim Sen
    • Türk SaÄŸlık Sen
    • Türk Büro Sen
    • Türk Haber-Sen
    • Türk Yerel Hizmet Sen
    • Türk Kültür Sanat Sen
    • Türk İmar Sen
    • Türk. Tarım Orman Sen
    • Türk Ulaşım Sen
    • Türk Enerji Sen
    • Türk Diyanet-Vakıf Sen
  • Kamu-Sen TV
  • KVKK
  • İletiÅŸim
İlkeli, Kararlı ve Cesur Sendikacılığın Tek Adresi
Tekirdağ il temsilciliğinden Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı Konferansı
  1. Arşiv 27-12-2003 1350 TKS Basın Bürosu
Tekirdağ il temsilciliğinden Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı Konferansı
PaylaÅŸ twittle
 

 

Akyıldız: "Eyaletlerin isimleri belirlendi"

Türkiye Kamu-Sen TekirdaÄŸ İl TemsilciliÄŸi'nin Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı hakkında düzenlediÄŸi konferansta Genel BaÅŸkan Bircan Akyıldız konuÅŸtu
 

 

Akyıldız: "Eyaletlerin isimleri belirlendi"

Türkiye Kamu-Sen TekirdaÄŸ İl TemsilciliÄŸi'nin Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı hakkında düzenlediÄŸi konferansta Genel BaÅŸkan Bircan Akyıldız konuÅŸtu. Saygı duruÅŸu ve İstiklal Marşı okunması ile baÅŸlayan konferansta İl Temsilcisi Muzaffer DoÄŸan da bir konuÅŸma yaptı. Akyıldız'ın konuÅŸması ÅŸöyle:



KAMU YÖNETİMİ TEMEL TASLAÄžI HAKKINDA GÖRÜÅžLER


KonuÅŸmama baÅŸlamadan önce öncelikle AKP Program ve TüzüÄŸü'nü incelemenin faydalı olacağına inanıyorum.
AKP'nin kuruluÅŸuna temel dayanak olarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası yanında, "baÅŸta İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ile, İnsan Hakları Avrupa SözleÅŸmesi olmak üzere TBMM tarafından onaylanmış uluslar arası belgeler" gösteriliyor...
(AKP TüzüÄŸü, s.15)
Oysa, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, Türkiye'de kurulan bir siyasi parti için yeterli bir dayanaktır. Uluslar arası belgelerin bir siyasi parti kuruluÅŸuna dayanak olarak gösterilmesi ilk defa rastlanan bir durumdur.
Tüzük ve programda, genel olarak Türk Milleti tanımlaması birkaç defa geçmekle birlikte, "Bütün insanlarımızı Türkiye CoÄŸrafyasında kurulu Türkiye Cumhuriyeti Devleti ismi altında büyük bir aile gibi kabul ederiz" gibi ifadelere de yer veriliyor. Adeta Türk Milleti tanımını yeterli görmemiÅŸ bir ifade gibi..(AKP TüzüÄŸü s.16)
Tüzükte, "AKP, insanların farklı inanç, düÅŸünce, ırk, dil, ifade etme, örgütlenme ve yaÅŸama gibi doÄŸuÅŸtan varolan tüm haklara sahip olduklarını bilir ve saygı duyar. Farklı olmanın ayrışma deÄŸil, pekiÅŸtirici kültürel zenginliÄŸimiz olduÄŸunu kabul eder" deniliyor.
(AKP TüzüÄŸü s.17)

Bu ifadelerden milletin ortak deÄŸerlerini öne çıkarmaya dayalı uluslaÅŸma süreci yerine, milletin farklı özelliklerini ortaya çıkarmaya dayalı küreselleÅŸme adlı ÅŸehir devletleri sürecinin benimsenmesini anlayabiliriz.
Programın 15. sayfasında "Resmi dil ve eÄŸitim dili Türkçe olmak ÅŸartıyla, Türkçe dışındaki dillerde yayın dahil kültürel faaliyetlerin yapılabilmesini partimiz ülkemizdeki birlik ve bütünlüÄŸü zedeleyen deÄŸil, güçlendiren ve pekiÅŸtiren bir zenginlik olarak görmektedir" ifadeleri de millet anlayışının AKP nezdinde tamamen kaybolduÄŸunu göstermektedir.
BaÅŸbakan'ın kendisine verilen memorandumdaki dayatmaları aynen kabul ettiÄŸinin bir göstergesi de, programın 35. sayfasındaki, "Partimiz, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Åžartına uygun olarak, anayasal sistemimize yerel yönetim hakkının dahil edilmesini saÄŸlayacaktır. Yerel yönetimlerin yargı yoluna gidebilme hakkı dahil ilgili tüm düzenlemeleri gerçekleÅŸtirecektir" ifadesidir.
Kısacacı, AKP programı ve tüzüÄŸünden yaptığımız bu alıntılar, BaÅŸbakan'a gönderilen memorandumdaki , "KüreselleÅŸmenin bir adı da ÅŸehirleÅŸmedir. Ankara, yerel yönetimlere otonomi vermek ve milli hükümetin fonksiyonlarını yerel düzeyde merkezi olmaktan çıkarmak zorundadır. Dünya, bütün hükümetlerden bunu istemektedir" talebi ile örtüÅŸmektedir.
Yine TüzüÄŸün 17. sayfasında AKP'nin laiklik bakışı biraz daha ortaya çıkmaktadır. "AKP bireylerin inandığı gibi yaÅŸama, düÅŸündükleri gibi ifade etme haklarının tartışılamaz olduÄŸunu, inanç ve düÅŸüncenin hukuka uygun olarak tanıtım ve propagandasının bireylere ve sivil toplum kuruluÅŸlarına ait bir hak ve yetki olduÄŸunu, her bireyin her kurumda ve yaÅŸamın her alanında eÅŸit ve ortak hakları bulunduÄŸunu, dolayısıyla devletin, hiçbir inanç ve düÅŸünceden yana veya karşı tutum sergilememesi gerektiÄŸini, Anayasa'da yer alan laiklik ve kanun önünde eÅŸitlik ilkelerinin, bu anlayış ve bakışın güvencesini teÅŸkil ettiÄŸini vurgular."
GörüldüÄŸü gibi bu ifadelerde de Amerikan tarzı bir laiklik esas alınarak sivil toplum kuruluÅŸlarının, yani Türkiye'de tarikat veya cemaatlerin inanç propagandasında yetkili olduÄŸu, üstü kapalı deÄŸil, açık bir ÅŸekilde sergilenmektedir. Bizim Ekonomik ve Sosyal Konsey'de dile getirdiÄŸimiz ve hükümeti uyardığımız konu da bu idi. Tabii böylesine bir bakışın Diyanet İşleri BaÅŸkanlığını ortadan kaldırmayı öngördüÄŸünü de söyleyebiliriz.
Programın 7. sayfasındaki "BaÅŸta İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, Avrupa İnsan Hakları SözleÅŸmesi, Paris Åžartı ve Helsinki Nihai Senedi olmak üzere, Türkiye'nin taraf olduÄŸu uluslar arası sözleÅŸmelerin insan hakları alanında getirdiÄŸi standartlar uygulamaya geçirilecektir" ifadeleri, AKP'nin referans kaynaklarının tamamen Batı olduÄŸunu göstermektedir. "İnsan hakları alanında faaliyet gösteren gönüllü kuruluÅŸların, sivil toplum örgütlerinin görüÅŸ ve önerileri dikkate alınacak, devlet organları ile bu kuruluÅŸlar arasında sıkı bir iÅŸ birliÄŸi oluÅŸturulacaktır. İnsan hakları ihlallerinin tespiti, çözüm önerilerinin geliÅŸtirilmesi, insan hakları eÄŸitimi ve kolluk güçlerinin denetimi konularında bu kuruluÅŸların katılımına ağırlık verilecektir".
Türkiye'de iki insan hakları örgütü bulunduÄŸu, bunların da ABD'deki örtülü fonlardan beslendiÄŸi, sol görüÅŸlülerin oluÅŸturduÄŸu birinci derneÄŸin tamamen teröristlerin, ikincisini ise, irticayla suçlananların hakları için çalıştığı bilinmekteyken, AKP'nin bu derneklerle nasıl bir iÅŸbirliÄŸi yapacağı merak konusudur.



Üniter yapının, milli birlik ve bütünlüÄŸün bozulmasına neden olacak bu tasarı, sosyal devlet anlayışına da terstir. Geleneksel devlet anlayışımıza, idealimiz olan milli ve güçlü devlet anlayışından uzaklaÅŸma sonucunu doÄŸuracak olan bu tasarı Anayasamıza aykırıdır. Tasarı ile tek bir devlet olmanın gereÄŸi de ortadan kalkmış olacaktır.
Bu tasarı yönetim bilimin genel ilkelerine ve kamu hizmetlerinin özüne aykırıdır. Öncelikle örgütlenme ilkesi açısından bakıldığında; verilen hizmetleri yerine getirmek üzere, sorumluluk ve yetki kullanmak için uzmanlaÅŸmış birimler kurmak gerekir. Bu doÄŸrultuda kurulacak bakanlıkların taÅŸra teÅŸkilatlarının olması gereklidir.Tasarıda ise bazı bakanlıkların taÅŸra teÅŸkilatının olmayacağı belirtilmektedir. TaÅŸra teÅŸkilatı olmadan bakanlıkların olması gereken hizmetleri bir tarafa, tasarıda belirtilen koordinasyon ve denetim görevlerini nasıl yerine getirecekleri açık deÄŸildir. Bu unutulmuÅŸ bir ayrıntı mı,yoksa yönetim bilimi açısından bir tutarsızlık mıdır, sorgulanması gerekir.

İdarenin bütünlüÄŸü ilkesine de aykırı olan bu tasarı kendi içinde de tutarsızdır. Aynı hizmetin bir kısmının belediyelere bir kısmının il özel idarelerine devredilmesi idarenin bütünlüÄŸü ilkesine aykırı bir durumdur.Görev sınırları ve alanları belli olan ve oluÅŸumları farklı olan iki mahalli idare birimi arasında görevlerin bu ÅŸekilde, hiçbir ilkeye baÄŸlı olmadan ayrılması tutarsızlıktır. Aynı zamanda tasarı hizmetlerin yürütülmesini de etkileyecek olan bu Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 10.maddesinde "Mahalli idarelere yetki, görev ve sorumluluklarıyla orantılı gelir kaynakları saÄŸlanır. Mahalli idarelere genel bütçe vergi gelirleri tahsilatından pay ayrılır." denilmektedir. Maddeden mahalli idarelere ayrılacak kaynağın, idarelerin hizmet vermesi gereken vatandaÅŸ sayısına, nüfus durumuna, hizmetin niteliÄŸine ve mahalli idarelerin büyüklüklerine bakılmaksızın sadece subjektif kriterlere dayanılarak saÄŸlanacağı anlaşılmaktadır. Bu durumda hükümete yakın olan mahalli idarelerin, daha çok gelir kaynağı elde edeceÄŸi, aksi durumlarda ise gelir kaynaklarının kesileceÄŸi sonucu çıkmaktadır.

Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 11.maddesinde belirtilen "Kamu hizmetlerinin daha etkili ve verimli olarak yerine getirilmesi amacıyla...özel sektöre ve alanında uzmanlaÅŸmış sivil toplum örgütlerine bu hizmetlerin yürütülmesiyle ilgili yetki verilmesi.." kamu hizmeti anlayışıyla hiçbir ÅŸekilde baÄŸdaÅŸmamaktadır. Bu durumda kamu hizmeti ve kamu yararı kavramlarının tamamen ortadan kaldırılması ve özelleÅŸtirilen hizmetler neticesinde yalnızca kar amacı güdülmesi sonucunda, hizmet anlayışı yerini kar anlayışına bırakacaktır paylaÅŸtırmanın hangi ilkelere göre yapıldığını açıklamamaktadır. Tasarının 11. maddesi ile devletin asli ve sürekli görevleri de dahil olmak üzere tüm kamu hizmetlerinin özelleÅŸtirilmesine olanak tanınmakla birlikte, bu uygulamanın ÅŸimdilik mümkün görülmediÄŸi anlaşılmaktadır. Bunun için de devletin asli ve sürekli görevlerinin olabildiÄŸince daraltılarak yeniden belirlenmesi, geri kalan hizmetlerin özelleÅŸtirilmesi amaçlanmaktadır. Bu madde ile beklenen süreç, devletin asli ve sürekli görevlerinin de ileride özelleÅŸtirilebilmesi olmalıdır. Oysa 1982 Anayasası'nın 128. maddesinin 1. paragrafında "...kamu hizmetlerinin gerektirdiÄŸi asli ve sürekli görevlerin memurlar ve diÄŸer kamu görevlileri eliyle görülmesi..." hükme baÄŸlanmıştır. İçerik ve öz itibarı ile bu madde anayasaya aykırı bir hüküm olarak karşımıza çıkmaktadır.


Ayrıca; devletin asli ve sürekli iÅŸlerinde memur statüsünde çalışanların sayısının mevcut memur ve sözleÅŸmeli sayısının üçte birine indirilmesi ( yaklaşık 700 bin memur), özelleÅŸtirme süreci içerisinde sözleÅŸmeli ve iÅŸçi statüsünde olan kamu çalışanlarının özel sektöre devri düÅŸünülmektedir.
Avrupa BirliÄŸi'ne aday olan Orta ve DoÄŸu Avrupa ülkelerinde kamu yönetimi ve kamu personeli reformu AB tarafından biçimlendirilmektedir.

Avrupa BirliÄŸi ülkelerinin genelinde görülen eÄŸilim, kamu istihdamı sistemlerini giderek birbirlerine daha çok benzemeleridir. Ancak bu benzeÅŸme ekonomilerin AvrupalılaÅŸması ve uluslar arası süreci içerisinde olmuÅŸtur ve birlik daha önceki geniÅŸleme süreçlerinde birliÄŸe girecek ülkelere bir kamu yönetimi ve kamu personel rejimi modeli empoze etmemiÅŸtir.
Kamu personeli açısından AB öncelikleri, performansa dayalı ödeme, profesyonelliÄŸe verilen önemin artması, kamu hizmetlerinde müÅŸteri satıcı anlayışının yerleÅŸmesi, rekabet ve diÄŸer Pazar ekonomisi unsurlarının getirilmesi, kamu çalışanlarının sayısının azaltılması gibi sonuçlar getirmektedir.

Bu geliÅŸmeler Türkiye açısından örnek alınacak geliÅŸmeler olarak kabul edilmemelidir. Türkiye'de yıllardır tartışılan iÅŸçi memur ayırımı ve yapılması sürekli gündemde olan personel reformunun saÄŸlıklı bir sonuca ulaÅŸması için, sözleÅŸme hukuku içinde çalışan iÅŸçilerin sosyal güvencelere ve iÅŸ güvencesine sahip olmaları gerektiÄŸi anlayışıyla, statü hukuku içinde çalışan memurların "hizmetkar" deÄŸil çalışan olarak gerçek sendikal hak ve özgürlüklere sahip olmaları anlayışının birlikte yerleÅŸmesi saÄŸlanmalıdır.

Ancak kamu yönetimi reformu kapsamında öngörülen yeni kamu personel rejimi, çalışanların hak ve özgürlükler açısından en yüksek ortak paydada eÅŸitlenmesini deÄŸil,tam tersine memurların istihdam güvencesinin ve sosyal kazanımlarının zayıflatıldığı, iÅŸçilerin ise esnek çalışma biçimleri içinde sendikasızlaÅŸtığı en düÅŸük ortak paydada eÅŸitlenmesini öngörmektedir.

Önerilen yeni sistemde "devlette asli ve sürekli görevler belirlenecek ve bu kamu görevi yürütenlerin dışındakiler iÅŸ kanununa göre çalıştırılacak, asli ve sürekli görevlerde çalışanlar tüm kamu çalışanlarının belli bir oranının geçemeyecektir". Mevcut "kadro karşılığı sözleÅŸmeli personel uygulaması" ise kaldırılacaktır. Kadro karşılığı sözleÅŸmeli personel uygulaması kaldırılırken bu kiÅŸilerin ekonomik hak kaybına nasıl uÄŸratılmayacakları belirsizdir.

Kamu Yönetimi Temel Kanununun 46. maddesinin gerekçesinde sözleÅŸmeli personel uygulamasının yaygınlaÅŸtırılacağı ifade edilmektedir. Burada "sözleÅŸmeli personel" ile neyin kastedildiÄŸi açık deÄŸildir. SözleÅŸmeli personel istihdamı, Türk kamu personel rejiminde memurlar gibi statü hukukuna tabi, ancak memur ve diÄŸer kamu görevlilerinin dışında iÅŸçi sayılmayan kendine özgü bir çalışma biçimidir.
SözleÅŸmeli personel ile memur arasındaki esnek istihdamın bir aracı olarak kullanılması olanağı kısıtlanmıştır. Anayasa deÄŸiÅŸikliÄŸi yapılmadan sözleÅŸmeli personelin statü hukukunun yasal güvencelerinden tümüyle yoksun bırakılması mümkün olamamaktadır. Mevcut haliyle sözleÅŸmeli personel rejimi kamu personel rejiminin temel istihdam biçimi olmaya aday gözükmemektedir. Öte yandan İş Kanunu'na göre çalışan iÅŸçilerin istihdamına da hukuksal yazında "sözleÅŸme rejimine tabi istihdam" adı verilir. "SözleÅŸmeli" statüye geçiÅŸ ile kastedilenin iÅŸçi statüsüne geçiÅŸtir. Kamu personel rejiminde nihai istihdamın, minimal devletin minimal asli görevlerini yürütecek minimal bir memur kadrosu ile, diÄŸer hizmetleri yürütecek, çaÄŸrı üzerine çalışma dahil esnek çalışma biçimlerinde istihdam edilebilen, 4857 sayılı yasaya tabi iÅŸçi statüsünde personelden oluÅŸacağı anlaşılmaktadır.

Kamu yönetiminin yeniden yapılandırılması kapsamında önerilen yeni kamu personel rejimi,kamu istihdamı sorunlarının (kadro sayısının belirlenmesi, farklı istihdam ÅŸe-eri, sınıflandırma, kariyer ve liyakat,, ücret rejimi, sendikal siyasal haklar, emeklilik, hizmet için eÄŸitim, siyasilerin kamu personeli üzerindeki etkileri, kayırmacılık) çözümüne yönelik bütüncül bir yaklaşım geliÅŸtirmemekte, kamu personeli sayısının azaltılması, sözleÅŸme rejimine geçiÅŸ ve esnekleÅŸmeyi (ücret esnekliÄŸi dahil) yeni personel politikasının temeli yapmaktadır.
Sonuç olarak bu tasarının kanunlaÅŸması durumunda;

  • Ulus Devlet yapısı önemli ölçüde tartışılır hale gelecektir.
 
  • Federal bir yapının temel taÅŸları olacaktır.
 
  • Geleneksel devlet anlayışımız ortadan kalkacaktır.
 
  • Yönetim biliminin evrensel ilkelerine ters düÅŸmektedir.
 
  • Kamu hizmeti, kamu yararı, kavramının özüne aykırıdır.
 
  • Sosyal devlet ilkesi büyük ölçüde ortadan kaldıracaktır.
 
  • Bakanlıkların taÅŸra teÅŸkilatları kaldırılarak, hizmet koordinasyon ve denetim görevleri yok edilmektedir.
 
  • Halk denetçisi kavramıyla yeni bir kavram ve uygulama karmaÅŸası ortaya çıkacaktır. Ücretini ve kadrosunu,yerel yönetimlerden alan bir denetçinin tarafsız olması mümkün deÄŸildir. Herhangi bir kiÅŸinin yargı yetkisi benzeri bir yetkiyle donatılması Anayasamızın yargıyla ilgili düzenlemelerine ters düÅŸmektedir.
 
  • İdarenin bütünlüÄŸü ilkesine aykırıdır.
 
  • Yerel yönetimlerin bu kadar hizmeti gördürmesi ve bunlara kaynak ayırması mümkün deÄŸildir.
 
  • Milli EÄŸitimin birliÄŸi "Tevhid-i Tedrisat" ortadan kalkacaktır.
 
  • Kamu hizmetlerinin özel sektöre devredilmesi, hizmetlerin ticari bir zihniyetle yapılmasını doÄŸuracaktır.
 
  • Özel sektöre devredilen hizmetler için, özel sektöre aktarılacak kaynağın akıbeti takip edilemeyecek, belki devletin parasıyla, devletin parçalanması ihtimali ortaya çıkacaktır.
 
  • SaÄŸlık hizmetlerinin özelleÅŸtirilmesi ile, kusurlu durumlarda sorumlu bulunamayacak, maÄŸdurlar hakkınıarayamayacaktır.
 
  • Kamu hizmetlerinde ulusal politika ve hedeflerden söz edilemeyecek, mahalli stratejiler konuÅŸulacaktır. Bunun sonucunda kamu hizmeti standardı ve önceliÄŸi ortadan kalkacaktır.
 
  • SaÄŸlık hizmetlerinin özelleÅŸtirilmesi, tüm dünya ülkelerinin 1978'de imzaladığı uluslar arası temel saÄŸlık hizmetleri bildirgesine ve anlayışına aykırıdır.
 
  • Bölgeler arası saÄŸlık hizmetleri arasındaki farklılıklar artacaktır. YaÅŸanılan bölgedeki mahalli idarenin gücü nispetinde hizmet alınabilecektir.
 
  • Kamu hizmetlerinde koordinasyon saÄŸlanamayacaktır.
 
  • Kamu hizmetleri daha pahalı bir hale gelecektir.
 
  • Kamu hizmeti ve kamu yararı kavramları ortadan kalkacak, hizmetlerde yalnızca kar amacı güdülecektir.
 
  • Kalifiye personel temininde bazı bölgelerde sorunlar yaÅŸanırken, bazı bölgelerde personel fazlalığı yaÅŸanacaktır.
 
  • Kamu personeli ve memur sayısı azalacaktır.
 
  • İş güvencesi olmaksızın çalışan personel sayısının artması, hayatlarını ve geleceklerini garanti altına almak isteyen kimselerin daha fazla para kazanabilmek için yolsuzluÄŸa imkan saÄŸlaması sonucunudoÄŸuracaktır.
 
  • Toplu sözleÅŸmenin önemi, etkisi ve gerekliliÄŸi tamamen gözardı edilerek adeta sendikalar yok sayılmakta ve performansa dayalı bir ücret sistemi getirilmektedir.
 
  • Liyakat ilkesi kamu personel rejiminde ortadan kaldırılmaktadır.
 
  • Üst düzey bürokratların görev süreleri, hükümetin görev süreleri ile sınırlandırılarak, devlet politikalarının ve kamu hizmetlerinin devamlılığı ilkesi yok edilecektir. Devlet memuru yerine hükümet memuru dönemi baÅŸlayacaktır.
 
  • Özel sektöre devredilen hizmetlerde, hizmetlerin devamlılığı ve takibi imkanı kalmamaktadır.

EYALETİN ADI HAZIR

AKP hükümetinin hazırladığı ve tepkiler üzerine bir süre bekletmeyi uygun gördüÄŸü Kamu Yönetimi Reformu Tasarısı'nın ardında ABD ve Avrupa BirliÄŸi'nin Türkiye'yi federasyonlaÅŸtırmaya dönük taleplerinin yattığı anlaşılmaktadır.
GeçtiÄŸimiz günlerde eÄŸer izlemiÅŸ iseniz ABD ve Avrupa yanlısı yayın yapan televizyonlarda bir çırpıda söylenip geçilen iki haber vardı.
Bunlardan birincisi, ABD'nin Almanya'daki 300 bin askerinin önemli bir bölümünü Türkiye'ye yerleÅŸtirmek istediÄŸine dair haber, diÄŸeri ise, Avrupa BirliÄŸi'nin Türkiye'nin 26 bölgesinde oluÅŸturulan 26 projeye 1 milyon Euro yardım yapması ile ilgili hazırlıklardı. Ancak asıl projenin 26 bölge deÄŸil 16 bölge olduÄŸu ve federe devletlerin adlarının bile belli olduÄŸu anlaşıldı. Avrupa BirliÄŸi'nin Brüksel zirvesindeki sonuç bildirisine Türkiye'nin itirazına raÄŸmen 'GüneydoÄŸu'daki kültürel haklarla ilgili adım atılması' ifadesinin konulması da aynı çerçevede giriÅŸilen bir adım olarak deÄŸerlendirilebilir!
AB'nin sonuç bildirisinde GüneydoÄŸu'daki kültürel haklar ile makroekonomik dengesizliklere vurgu yapılacağı anlaşılınca BaÅŸbakan Tayyip ErdoÄŸan, AB Dönem BaÅŸkanı İtalya'nın BaÅŸbakanı Silvio Berlusconi'den, DışiÅŸleri Bakanı Abdullah Gül de AB Komiseri Günter Verheugen'den bu maddelerin çıkarılmasını istediler. Ancak, bu çabalar sonuç vermedi. Gül, bu geliÅŸmeler üzerine, "Türkiye ile ilgili bölüm farklı bir hale getirilmeye çalışılıyor. EÄŸer ifade böyle kalırsa bunu kabul etmeyeceÄŸimizi açıklarız" demiÅŸti. Olayların bu ÅŸekilde geliÅŸtiÄŸi bilinmesine raÄŸmen, Türkiye'de AB'nin zihniyetinin alenen ortaya çıktığı yolundaki eleÅŸtiriler üzerine BaÅŸbakan Tayyip ErdoÄŸan, AB sürecinde, ülke menfaatlerine halel getirecek en ufak bir zaafiyet göstermediklerini söyledi ve "Siyaseten söyleyecekleri tükenmiÅŸ bazı çevrelerin bu çürük sakızı çiÄŸnemeye devam etmelerine asla kulak vermeyeceÄŸiz" dedi. AB zirvesinin sonuç bildirisinde, bölgesel dengesizliklerden söz edildiÄŸini iddia eden BaÅŸbakan, AK Parti'nin bölgeler arasındaki dengesizliÄŸi giderme sözünü seçim meydanlarında zaten verdiÄŸini hatırlattı. Kimsenin, "Türkiye'de bölgesel dengesizlik yoktur" diyemeyeceÄŸini ifade eden BaÅŸbakan, "sürekli buna farklı katkı saÄŸlamak isteyenler, bunu istismar konusu yapmaktadırlar" dedi. Åžimdi sizlerden BaÅŸbakan'ın yaptığı konuÅŸmasını iyi dinlemenizi rica ediyorum.
"Ben GüneydoÄŸu'yu bu haliyle batı standartlarında bir bölge olarak takdim edemem. DoÄŸu Anadolu'yu, Karadeniz'in, İç Anadolu'nun ciddi bir bölümünü bu ÅŸekilde takdim edemem. Bizim 15 bin kilometrelik bölünmüÅŸ yol ve toplu konut hamlelerimizin asıl amacı budur. Seçimlere kadar, yerel yönetimler yasasını çıkarmamız lazım. Bunu baÅŸardığımız takdirde bu fiziki deÄŸiÅŸim süratlenecektir. Biz bu adımları atalım, birileri engel olsun önemli deÄŸil, ama biz bu adımları atmak suretiyle tarih önünde, millet önünde vebalden kurtulmuÅŸ olacağız. Avrupalı muhataplar zaman zaman Türkiye'ye ve ülkedeki demokrasiye karşı "hatalı söylemler üretmekteler. Bu hataların pek çoÄŸu bilgi eksikliÄŸinden kaynaklanmaktadır. EÄŸer perde arkası, art niyetleri varsa onlar da tarihe bunun hesabını vereceklerdir. Tarih, bedeli, bu tür art niyetlilere ödetir".

Değerli arkadaşlarım;
ErdoÄŸan'ın bu sözlerinden AB'nin hükümetle anlaÅŸarak, 26 bölgeye 1 milyon Euro'luk yardım yapmasının, AB ile hükümet arasında kararlaÅŸtırılan bir mutabakat olduÄŸunu anlamaktayız. BaÅŸka bir habere göre ise Avrupa Komisyonun Türkiye TemsilciliÄŸi, azınlıkların sorunları, zorunlu göç, iÅŸkenceye karşı önlemler ve farklı din grupları arasında anlayış gibi konularda proje teklifi sunan sivil toplum örgütlerinden 13'üne 600 bin Euro'luk destek saÄŸlama kararı vermiÅŸ. Avrupa Komisyonu Türkiye TemsilciliÄŸi'nin, "Demokrasi ve İnsan Hakları için Avrupa GiriÅŸimi" kapsamında finanse edeceÄŸi 13 proje ise belli oldu. Temsilcilikten yapılan açıklamada, "Seçilen projelerin kapsadığı alanlar arasında, kadın ve çocuk hakları ve dezavantajlı grupların hakları da dahil olmak üzere insan haklarının korunması ve geliÅŸtirilmesi, ayrımcılıkla mücadele ve kültürel çeÅŸitliliÄŸin korunması ve ona saygı gösterilmesi yer alıyor" denildi. Proje teklifleri kabul edilen sivil toplum örgütleri söyle: Türkiye Yeniden Çocuklara Özgürlük Vakfı, Perajans İletiÅŸim ve Yayıncılık, İnsan Hakları DerneÄŸi Genel Merkezi, Mazlum-Der, Göç Edenler YardımlaÅŸma ve Dayanışma DerneÄŸi (Göç-Der), ÇaÄŸdaÅŸ YaÅŸamı Destekleme DerneÄŸi (ÇYDD), Boyacıköy Surp Yerits Mangants Ermeni Kilisesi Vakfı, Toplum ve Hukuk AraÅŸtırmaları Vakfı (TOHAV), Uçan Süpürge, Liberal DüÅŸünce TopluluÄŸu, BaÅŸak Kültür ve Sanat Vakfı (BSV), İstanbul Bilgi Üniversitesi, İnsan Kaynağını GeliÅŸtirme Vakfı. Projeler arasında, azınlıkların sorunları, zorunlu göç, iÅŸkenceye karşı önlemler ve farklı din grupları arasında anlayış gibi konulara ağırlık verildiÄŸine dikkat çekiliyor. İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya, Van, Trabzon, Diyarbakır ve Mersin'de gerçekleÅŸtirilecek projelere öncelikle toplam 600 bin Euro destek saÄŸlanacağı belirtiliyor. Projeler en fazla 12 ay sürecek. AKP'nin kuruluÅŸ sürecinde AKP'YE dayatılan KANTON MODELİ! AKP'nin Genel BaÅŸkanı Tayyip ErdoÄŸan, kendisine gönderilen memorandumda belirtilen küreselleÅŸmenin ÅŸehir devletleri planına uyacağını, parti programında ortaya koymuÅŸtu. Dünyayı yönetmeye soyunmuÅŸ elit, milli devletleri parçalamak istiyordu. Bunun için ÅŸehirleÅŸme adı altında eski Yunan tarzı ÅŸehir devletleri modelini gündeme getiriyorlardı. Tayyip ErdoÄŸan'a söylenen, bu politikaya uyması halinde, destek göreceÄŸiydi... ErdoÄŸan da küreselleÅŸmenin ÅŸehir devletleri planını, parti programı haline getirmiÅŸti. Recep Tayyip ErdoÄŸan'a New York'tan gönderilen memorandumda belirtilen Türkiye'nin ÅŸehir devletlerine ayrılması planı, AKP Program ve TüzüÄŸü'ne hemen hemen aynı ifadelerle geçirilmiÅŸti. Bir lobi ÅŸirketi vasıtasıyla ErdoÄŸan'a New York'tan gönderilen memorandumda "Ankara, yerel yönetimlere otonomi vermek ve milli hükümetin fonksiyonlarını yerel düzeyde merkezi olmaktan çıkarmak zorundadır. Dünya, bütün hükümetlerden bunu istemektedir. Bu memoranduma göstereceÄŸiniz ilgiden dolayı takdirlerimizi sunarız..." deniliyordu... Memorandumdaki dünya, hangi dünyadır, o belli deÄŸildi ama, bunu küreselleÅŸme politikalarını ABD vasıtasıyla bütün dünyaya dayatan güç merkezi olarak deÄŸerlendirmek gerekir. Sonunda, AKP hükümeti "devlet reformu" adı altında, küresel güçlere verdiÄŸi sözü tutmaya baÅŸladı. Türkiye'nin 80 yıllık yönetim yapısının deÄŸiÅŸtirilmesi için düÄŸmeye basıldı. 2003 Nisan ayında çıkan haberlerde "Adalet, Maliye, Milli Savunma, İçiÅŸleri ve Çalışma Bakanlıkları dışındaki tüm bakanlık ve baÄŸlı kuruluÅŸların taÅŸra teÅŸkilatları kaldırılacak..." deniliyordu. Bir baÅŸka habere göre ise, İsviçre Kanton Modeli ile İtalyan Birlik Modeli örnek alınarak hazırlanan Kamu Yönetimi Reform Tasarısı'nda eÄŸitim, saÄŸlık, din hizmetleri İl Özel İdareleri'ne devrediliyordu... Devletin taÅŸradaki en üst düzeyde temsilcisi olan valiler, mevcut tasarıda İçiÅŸleri Bakanlığı'nın elemanı konumuna getiriliyordu. Valilerin birçok yetkisi İl Özel İdareleri ve belediyelere veriliyor. Habere göre, İstanbul için ayrı bir statü oluÅŸturulurken, Moskova ve New York kentlerindeki uygulama esas alınacaktı. DiÄŸer illerde kapatılan il teÅŸkilatları İl Özel İdaresi'ne baÄŸlanırken İstanbul'da belediyeye devredilecekti. İstanbul'a taÅŸrası olmaması ve Anadolu-Rumeli yakası olarak iki parçadan oluÅŸması da dikkate alınarak özel bir statü verilecekti. Adalet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek, tasarının henüz netleÅŸmediÄŸini söylüyor ama bu bilgileri kamuoyuna kendisi sızdırdığına göre, tepki gelmezse, AKP hükümetinin, bütün bunları gerçekleÅŸtirmeyi planladığı anlaşılıyordu... Elbette, bu çürümüÅŸ devlet yapısı deÄŸiÅŸmeliydi... Ancak, asıl arıza devlet sisteminde deÄŸil, sistemin planlı-programlı olarak bazı zümrelerin, çetelerin eline geçmiÅŸ olmasında aranmalıydı. İsviçre Kanton Modeli veya İtalyan Birlik Modeli gibi sözde deÄŸiÅŸimler, ihtiyaçtan çok, küresel dayatmaların eseri olarak gündeme getirilmekteydi. Türkiye coÄŸrafyasını Rio Tinto ÅŸirketi ile stratejik iÅŸbirliÄŸi yaparak paylaÅŸan AMDL adlı ÅŸirketin raporunda bu durum açıkça belirtiliyor.Rio Tinto Kim? Türkiye'nin bor madenleriyle ilgilenen kuruluÅŸ. Burada "Türkiye Federal Devleti" deniliyordu. Eski BM Genel Sekreteri Butros Gali, İstanbul'daki Habitat Toplantısı'nda, dönemin CumhurbaÅŸkanı Süleyman Demirel yanı başındayken "Türkiye Federal Cumhuriyeti" gibi, "İstanbul Federe Devleti" gibi ifadeler kullanmıştı. İşte AKP'ye uygulatılmak istenen kanton modeli, Butros Gali'nin o zamanlar "Dünya 200 devletli olmaktan 2000 devletli, hatta 5000 devletli bir yapılanmaya doÄŸru gidiyor" diye dile getirdiÄŸi planın ürünüydü ve ErdoÄŸan'a gönderilen memorandum bunun açık belgesiydi... AKP'ye uygulatılmak istenen kanton modeli, Sevr AntlaÅŸması'nda Pontus ve Kürdistan olarak çizilen bölgelerde, AMDL ÅŸirketine verilen maden ve petrol arama imtiyazı ile ilgilidir!

EYALETLERİN ADI BİLE BELİRLENDİ
"Kültür ve kimlik" sloganları adı altında, çevreciliÄŸi ve "Türk evleri"ni de kamuflaj olarak kullanarak Ermeni kültürünü diriltmeye uÄŸraÅŸanları mı anlatalım, yoksa, Rockefeller parasıyla Osmanlı dönemi azınlık tapuları araÅŸtırması yapanları mı? Bir süre önce medyada propagandası yapılan İtalyanlar'ın "Veneto'dan Batı Karadeniz Bölgesi'ne" sloganlı bisiklet gezisinin arkasından, küreselleÅŸmenin "yerel yönetimlere otonomi vermek ve milli hükümetin fonksiyonlarını yerel düzeyde merkezi olmaktan çıkarmak"
planının çıkmasını mı anlatalım, yoksa bu projenin de Tayyip ErdoÄŸan'a gönderilen memorandumla örtüÅŸtüÄŸünü mü? İşte sadece Paflagonia projesinde aynen ÅŸöyle deniliyordu: "Amacı ulusal devletlerin iç federasyonunu gerçekleÅŸtirmek olan, politik bir fenomen geliÅŸtiriliyor. KüreselleÅŸme ve kimliÄŸi arama çalışmaları aynı paralelde seyreden iki muhakemeyi birleÅŸtiriyor... Orijinin bulunması, kiÅŸinin bölgeler ve devletler üstü bir kimlik kazanması olarak yorumlanıyor ve temelinde kiÅŸinin birçok ülkenin yurttaşıymış gibi düÅŸünmesi fikrine ulaşılıyor. Sonuçta, en ideal biçimine, çoklu kimlik noktasına dönüÅŸüm saÄŸlanıyor."
"Köklere DönüÅŸ Projesi" dosyası ile birlikte dağıtılan haritaya göre, federe devletlerin adları ÅŸöyle: Trakya, Bitinya, Misiya, Lidya, Karya, Likya, Pamfilya, Firikya, Kilikya, Kapadokya, Galatya, Paflagonya, Pont, Ermeniya, Antakya, Mezopotamya... Åžimdilerde Kastamonu'da ve yedi bölgede, bu programın altyapısı hazırlanıyor! Türk çocuÄŸu, Türk Milleti'ne mensubiyet bilincini kaybetsin diye yedi düvel uÄŸraşıyor. TÜSİAD ve baÄŸlı medyası bu projeleri açıktan destekliyor... TÜSİAD, ayrıca ders kitaplarını da deÄŸiÅŸtirerek bu yönde adımlar atıyor. Milli EÄŸitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu'nun yeni baÅŸkanı, daha önce "yerel tarih araÅŸtırmaları" adı altında Rockefeller Vakfı'nın mali desteÄŸiyle Osmanlı dönemi azınlık tapularını da araÅŸtıran Tarih Vakfı'nın BaÅŸkanı Orhan Silier ile birlikte ders kitaplarının deÄŸiÅŸtirilmesi üzerine televizyonlarda canlı yayınlara katılıyor!


SORUMLULUKLARIMIZI YERİNE GETİRİRİZ

Türkiye Kamu-Sen TekirdaÄŸ İl Temsilcisi Muzaffer DoÄŸan ise yaptığı konuÅŸmada, AKP iktidarını eleÅŸtirdi. 3 Kasım'da tünelin ucunda görünen kuvvetli ışığın, bugün üzerimize gelen lokomotifin ışığı gibi göründüÄŸünü kaydeden DoÄŸan, "Türkiye: Popstar'ı Kıbrıs konusunda, darbeyi demokrasiden, Asmalı Konak dizisini Avrupa BirliÄŸi'nden daha fazla tartışmıştır. Bu yüzden ülkenin temel sorunları sürekli gözden kaçırılmıştır. Temel altyapı sorunları gözden kaçırılınca üst yapının fason sorunları gündemi meÅŸgul etmektedir" dedi.

Türkiye'yi yönetme sorumluluÄŸunu üstlenenlere seslenen DoÄŸan, "Balkanlarda, Kafkaslarda, Kerkük'te uÄŸranılan hezimeti bir de Kıbrıs da bize yaÅŸatmayın. Milli menfaatler doÄŸrultusunda atacağınız her adımda yanındayız, aksi halde ülkenin en büyük sivil toplum kuruluÅŸu olarak sorumluluklarımızın gereÄŸini meÅŸru zeminde yerine getirmekten çekinmeyeceÄŸiz" diye konuÅŸtu.
 

 

Geri
İleri
  • 1

Önceki Haber / Sonraki Haber
Genel BaÅŸkandan
Misafihanelerimiz
Kamu-Sen TV
Kampanyalar

Genel Haberler

KAMU PERSONELİ DANIŞMA KURULU TOPLANTISI GERÇEKLEŞTİRİLDİ KAMU PERSONELİ DANIŞMA KURULU TOPLANTISI GERÇEKLEŞTİRİLDİ
30.09.2025
562
İNSANLIĞIN VİCDANI SUSTURULAMAZ İNSANLIĞIN VİCDANI SUSTURULAMAZ
25.09.2025
298
GAZZE'DE DEVAM EDEN KATLİAMA SON VERİLMELİDİR GAZZE'DE DEVAM EDEN KATLİAMA SON VERİLMELİDİR
16.09.2025
498
TBMM MİLLİ DAYANIÅžMA, KARDEÅžLİK VE DEMOKRASİ KOMİSYONU’NDA GÖRÜŞLERİMİZİ DİLE GETİRDİK TBMM MİLLİ DAYANIÅžMA, KARDEÅžLİK VE DEMOKRASİ KOMİSYONU’NDA GÖRÜŞLERÄ
11.09.2025
550
  • Kamu-Sen
  • Ar-Ge
  • Kazanımlarımız
  • Genel Haberler
  • Sendikalardan
  • KVKK

TÜRKİYE KAMU-SEN © 2025 Tüm Hakkı Saklıdır. Sitemizde bulunan içerikler kaynak belirtilmek suretiyle baÅŸka sitelerde yayınlanabilir.

Adres: Erzurum Mahallesi Talatpaşa Bulvarı No : 160 Kat:7 Çankaya-ANKARA
haber@kamusen.org.tr | Tel : +90 312 424 22 00