Türkiye AB Karma İstiÅŸare Komitesi 24" />
Türkiye AB Karma İstiÅŸare Komitesi 24
Türkiye AB Karma İstiÅŸare Komitesi 24. Toplantısını 10 Nisan 2008 tarihinde İstanbul'da gerçekleÅŸtirdi. Kamu çalışanları adına toplantıya katılan Türkiye Kamu-Sen Avrupa BirliÄŸi temsilcilerinin Türkiye'nin iç meseleleri hakkında sarf ettiÄŸi ve yargıya müdahale niteliÄŸi taşıyan sözlerinden duyduÄŸu rahatsızlığı dile getirdi. Türkiye Kamu-Sen Genel BaÅŸkanı Bircan Akyıldız'ın yaptığı konuÅŸmayı saygısız bir üslupla kesen KİK. Avrupa kanadı eÅŸ baÅŸkanı Bryan Cassidy, Genel BaÅŸkan Bircan Akyıldız'ın konuÅŸmasının gündemle ilgili olmadığını öne sürdü. Bunun üzerine Türkiye Kamu-Sen Genel BaÅŸkanı Bircan Akyıldız konuyu bir raporla Avrupa Ekonomik ve Sosyal Komitesi'ne sunacağını belirterek toplantıdan ayrıldı.
24. dönem KİK. Toplansında kamu çalışanlarını temsil eden tek sivil toplum kuruluÅŸu olan Türkiye Kamu-Sen'in Genel BaÅŸkanı Bircan Akyıldız burada yaptığı konuÅŸmada Avrupa Komisyonu GeniÅŸlemeden Sorumlu Üyesi Olli Rehn ve AB Komisyonu BaÅŸkanı Barroso'nun AKP'nin kapatılma davası baÅŸta olmak üzere Türkiye'nin iç meselelerini ilgilendiren konularda yargıya müdahale edici sözlerinden konfederasyon olarak rahatsız olduklarını belirtti. KonuÅŸmasının hemen başında, gündemle alakası olmadığı gerekçesiyle KİK Avrupa Kanadı EÅŸ BaÅŸkanı Bryan Cassidy, tarafından sözü kesilen Akyıldız, toplantıyı terk ederek tepkisini gösterdi. Bunun ardından oturuma kısa bir ara verildi.
Türkiye Kamu-Sen, KİK gibi istiÅŸare toplantılarında karşıt görüÅŸlerin önemine ifade ederek, farklı düÅŸüncelere saygı gösterilmesi gerektiÄŸini belirtti. Türkiye Kamu-Sen Genel BaÅŸkanı Bircan Akyıldız, bu toplantılarda istiÅŸare kültürüne katkı saÄŸlamak amacıyla geldiklerini söyledi. Türkiye Kamu-Sen konuyu Avrupa Ekonomik ve Sosyal Komitesi'ne rapor olarak sunacak.
Türkiye Kamu-Sen Genel BaÅŸkanı Bircan Akyıldız'ın toplantıda sözünün kesilmesine neden olan metin ÅŸöyleydi:
"Türkiye'nin AB ile iliÅŸkileri özellikle son zamanlarda eÅŸitlikçi yapıdan tamamen uzaklaÅŸmaya baÅŸlamıştır. AB yetkilileri, kendilerini ilgilendirsin ya da ilgilendirmesin hemen her konuda, Türkiye'nin iç iÅŸlerine karışma görüntüsü çerçevesinde her türlü yorumu yapmaya kendilerini görevli addetmiÅŸ görünmektedirler.
Öncelikle belirtmek gerekir ki; Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir. Bu ilkeler çerçevesinde geçmiÅŸten bugüne gelen tarihi birikimi, geçmiÅŸ devlet kültürü ile geniÅŸ bir demokrasi kültürüne sahiptir. En azından bu anlamda, ülkemizde AB üyesi pek çok ülkeden daha ileri bir hukuk sistemi oluÅŸturulmuÅŸtur. Ancak gelinen noktada ne yazık ki; hemen her platformda eleÅŸtirilmesi, AB tarafından bazı kimselerin, ülkemizin iç iÅŸlerine karışma noktasında deÄŸerlendirilebilecek bir üslupla ülkemize saldırması tarafımızca kabul edilir deÄŸildir.
Son günlerde ülkemizde yaÅŸanan parti kapatma konusu, Türkiye'nin bir iç hukuk meselesidir. Olayın seyrinin bu noktalara gelmesi bizleri de ziyadesiyle rahatsız etmiÅŸtir. Bu anlamda biz; Türkiye'nin önemli bir sivil toplum kuruluÅŸu olarak, duyduÄŸumuz rahatsızlığı her platformda ifade ettik, kamuoyuna açıkladık. Ancak objektif bir deÄŸerlendirme yapıldığında ve bu olay kendi çerçevesinde deÄŸerlendirildiÄŸinde, AB ülkeleri dahil, en demokratik görünen ülkelerde bile partiler kapatılabilmektedir.
Ayrıca bu konu; ülkemizin en üst yargı kurumuna intikal etmiÅŸken ve hükümetin en üst yetkilileri bu konuda itidalden ve hukukun üstünlüÄŸü ilkesinden bahsederken, AB yetkililerinin konu ile ilgili taraf olması, hem yargıyı etkilemek hem de ülkemizin iç iÅŸlerine karışmak anlamı taşımaktadır. Bizlerden, daha fazla demokrasi ve hukuk talep eden bir oluÅŸumun, demokrasiyi ve hukukun üstünlüÄŸü ilkesini hiçe sayan, yargı bağımsızlığını yok etmeye yönelik bir faaliyet içine girmesi ise anlaşılmaz bir çeliÅŸki olarak karşımızda durmaktadır.
AB, Anayasal zorunlulukla ve yargıya intikal etmiÅŸ bir konuda doÄŸrudan ülkemizin yargı sistemini etki altına almayı olaÄŸan karşılarken, aynı kimselerin, Avrupa Adalet Divanı'nın 35 bin insanımızın hayatını kaybetmesine neden olan, askerlerimizi ÅŸehit eden, ÅŸehirlerimizde bombalar patlatarak masum vatandaÅŸlarımızın canlarına kasteden terör örgütünün, AB terör örgütleri listesine alınmasına iliÅŸkin konsey kararını iptal etmesine, neden tepkisiz kaldığı ise merak konusudur.
Bununla birlikte TCK'nun deÄŸiÅŸtirilmesi için de AB'nin yoÄŸun siyasi baskıları olmuÅŸtur. Bunun üzerine TCK, 1 Haziran 2005'te AB üyesi ülkelerin ceza kanunları örnek alınarak deÄŸiÅŸtirilmiÅŸtir. Kanunun 301. maddesi de aynı ÅŸekilde hazırlanmıştır. Bu madde benzeri bir çok uygulama, AB ülkelerinde de mevcuttur. Ancak yine AB yetkilileri ülkemizdeki kanunlar üzerinden politika yapmaktadırlar. "Ermeni soykırımı yoktur." demenin suç sayılabildiÄŸi ülkelerin üye olduÄŸu bir birlikte; bir millete hakaret etmenin düÅŸünce özgürlüÄŸü olarak görülmesi ise tartışılması gereken ayrı bir konudur.
AB yetkilileri, ülkemizde yasama, yürütme ve yargı sürecine müdahil olarak, kuvvetler ayrılığı ve yargı bağımsızlığı ilkelerini yok sayarken, kendi asli iÅŸlerini unutmuÅŸ görünmektedir. Çünkü Türkiye AB KİK gündeminde altı toplantıdan beri "sendikal haklar" konusu iÅŸlenmektedir. Bu anlamda özellikle kamu çalışanlarının sendikal konulardaki haklı taleplerinin karşılanması amacı ile gerek KİK gerekse ILO nezdinde yoÄŸun çaba gösterdik. Bunların sonucunda hükümet kanadının komitede ve ILO'da verdiÄŸi sözlerin hiçbirinin tutulmadığı gibi bir olumsuzluk önümüzde durmaktadır. 4688 Sayılı Kamu görevlileri sendikaları Kanunu ile ilgili bir deÄŸiÅŸiklik çalışması yapılmadığı konusundaki eÅŸ raportörlerin ortak yazılı görüÅŸü de bizi doÄŸrulamaktadır. Buna raÄŸmen KİK toplantısı gündeminden "sendikal haklar" konusunun çıkarılmış olmasını anlamakta güçlük çekmekteyiz. Kamu görevlilerine toplu sözleÅŸme ve grev hakkının hala tanınmamış olması bu toplantıda görmezden gelinmektedir.
Kısacası, Türkiye AB iliÅŸkileri ve müzakereleri olması gereken konularda deÄŸil, suni üretilen baÅŸka konularda yürütülmeye çalışılmaktadır. Çözüm baÅŸka noktalarda aranmamalıdır. "Objektif algılamalarla, çifte standarttan uzak, gerçek konulara dönülmelidir" diyor, tüm katılımcıları saygılarımla selamlıyorum."