Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk’un bazı basın yayın kuruluşlarında “Ankara’da skandal atama” başlığıyla yer alan ve Konfederasyonumuz ile sendikalarımız yöneticilerini bir gruba yakın olmakla suçlayan haberlere ilişkin basın açıklamasıdır
Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk’un bazı basın yayın kuruluşlarında “Ankara’da skandal atama” başlığıyla yer alan ve Konfederasyonumuz ile sendikalarımız yöneticilerini bir gruba yakın olmakla suçlayan haberlere ilişkin basın açıklamasıdır.
Türk Büro-Sen Genel Başkan Yardımcılarından Sayın Cafer Seçer’in Sosyal Güvenlik Kurumu’na Daire Başkanı olarak atanmasının ardından, yandaş medya tarafından, Sayın Seçer üzerinden, Türk Büro-Sen ve Türkiye Kamu-Sen’e karşı bir yalan ve iftira kampanyası başlatılmıştır.
Yandaş olmayan bir kamu çalışanının üst düzey bir göreve getirilmesini içine sindiremeyen bazı sözde gazeteciler, kendilerine siper ettikleri gazete ve televizyon müsveddeleri üzerinden günlerdir, ağızlarından köpükler saçarak şahsımıza saldırmaktadırlar. Bu kimseler, eleştiri sınırlarını aşan, habercilikle bağdaşmayan, gerçeklerle yakından uzaktan ilgisi olmayan iftiralarla Türk Büro-Sen’i ve Türkiye Kamu-Sen’i bir cemaatin sendikası gibi göstermeye, bu yolla Sayın Cafer Seçer’in atamasının önüne geçmeye çalışmaktadırlar.
Ne acıdır ki, bugün terör örgütü ilan ettikleri cemaatle yıllarca koyun koyuna yatan, aynı tastan su içen, aynı yolda yürüyen, aynı yağmurda ıslanan bu zevat, bir çırpıda geçmişini inkâr etmekte ve yüzleri bile kızarmadan bizleri paralelcilikle suçlamaktadırlar. Türkiye Kamu-Sen’in kurulduğu günden beri durduğu yer, aldığı konum ve milli hassasiyetlerimiz noktasında takındığı tavır, Türkiye sınırlarının dışında dahi gayet iyi bilinmektedir. Milli ve manevi değerlerimize karşı gösterdiğimiz hassasiyet ve her türlü haksızlık karşısında dik duruşumuz, Türkiye Kamu-Sen’in bu milletin gönlünde yer etmesinin başlıca nedenlerindendir. İşte tam da bu nedenler, bu tabansız zevatın, bu omurgasız sözde basın mensuplarının bilinçaltında büyük bir Türkiye Kamu-Sen fobisi ve Türkiye Kamu-Sen kompleksi oluşmasına neden olmaktadır. İşte tam da bu yüzden bu omurgasızlar, her fırsatta ağzından salyalar saçarak basın ahlâkını ve etik değerleri ayaklar altına alma pahasına, Türkiye Kamu-Sen’e yalan yanlış iftiralarla saldırmaktadır. İddia sahipleri, iddialarını ispatla yükümlüdür. Türkiye Kamu-Sen’i, Türk Büro-Sen’i, şahsımızı ve Sayın Cafer Seçer’i paralelcilikle suçlayanlar, bu iddialarını ispat edemezlerse müfteridir, alçaktır, şerefsizdir.
“Çamur at, izi kalsın” mantığıyla Türkiye Kamu-Sen’e saldıranlar, ne kadar uğraşsalar da içinde yüzdükleri pisliğin kokusunu bastıramayacaklardır. Biz Türkiye Kamu-Sen olarak daima, hakkın ve haklının yanında olmuş, daima doğruları savunmuş olmakla gurur duymaktayız. Bu utanmaz, sözde gazetecilerin ve onların temsil ettiği ideolojinin, siyasi amaçlara ulaşmada bütün araçların kullanılmasını meşru gören Machiavellist yaklaşımları, Türk basın dünyasını da içinden çıkılmaz bir cerahat yuvasına dönüştürmektedir. Kendisi gibi düşünmeyen herkesi ötekileyen, dışlayan ve yok etme arzusunda olan bu anlayış, bir zamanlar bizleri Ergenekoncu ilan ettiği gibi bugün de Ergenekon anlayışına taban tabana zıt, paralelci ilan etme bedbahtlığını göstermiştir.
Türkiye Kamu-Sen’i ve onun şerefli yönetici ve mensuplarını, böylesine çirkin bir iftira ile karalama kampanyasına maruz bırakanların gayretleri boşa çıkacaktır. Türkiye Kamu-Sen olarak bölücülükten uzak duran, Türk milletinin ortak değerlerinde kucaklaşan, kökü, mezhebi ne olursa olsun tüm kardeşlerimizi, tüm vatandaşlarımızı bağrımıza basıyoruz. Türkiye Kamu-Sen’in devlete, millete, İslam’a ve milli kimliğimize bağlılık, bütün inançlara saygı temelinde şekillenen değerlerini; usulsüz ihale ve rant pisliğinin cenderelerinde sıkışmış, varlığını ötekileştirme ve düşman yaratma felsefesine bağlamış, kendisi gibi düşünmeyen herkesi dışlayan, her olayı bir komplo teorisine bağlayan paranoyanın girdaplarında boğulan sözde gazetecilerin anlamasının imkânı yoktur.
Yediği haram, soluduğu riya, dışkıladığı iftira olanların, bugün gazeteci ve basıncı etiketiyle ekranlarda boy göstermeleri ne kadar da acıdır. Menfaatperestliğin, dönekliğin ve çok yüzlülüğün geldiği boyut, bu sözde gazeteler nezdinde basınımızın içler acısı halini de yansıtmaktadırlar. Rüzgârın yönüne göre yön belirleyen rüzgârgülleri, güneşin yönüne göre dönen gündöndüler, bugün 11 yıl aşk yaşadıkları ortaklarını terör örgütü ilan etmişlerdir.
Kendisinden başkasına tahammülü olmayan, demokrasiyi bir türlü içselleştiremeyen, 17/25 Aralık’ta ortaya saçılan rezaleti gizleyebilmek için işi Türkiye Kamu-Sen’e ve şerefli mensuplarına iftira atmaya kadar vardıran sözde basın mensupları, gerçek anlamda gazetecilik yapmak yerine mahalle dedikoduculuğuna soyunmaktadır.
Biz, bunların iplerinin hangi güçlerin ellerinde olduğunu, kimler tarafından kumanda edildiklerini gayet iyi bilmekte, bu ihanetleri tek tek not almaktayız. Vicdanları körelmiş, haysiyetleri makama, davaları güce satılmış olanların içlerindeki necaset ve korku dillerine ve kalemlerine vurmaktadır.
Tam 13 yıldır, her türlü kritik makama yapılan atamada liyakat, ehliyet ve kariyer ilkeleri ayaklar altına alınır, tek kriter olarak yandaşlık gözetilirken, şeflik sınavından 40 bile alamayanlar daire başkanlığına, müdürlüklere atanırken tek kelime bile edemeyenlerin, 13 yılda belki de ilk defa yandaş olmayan, vatansever, çok iyi derecede yabancı dil bilen, 2002’ye kadar, SSK Başkan Danışmanlığı yapmış bir kamu çalışanının daire başkanı yapılmasına karşı gösterdikleri bu saldırganlık ve yaşadıkları paniğin altında hangi çıkar hesapları, hangi ihaleler, hangi makam vaatleri yatmaktadır?
Kimseye dayanmayan, hiçbir çıkar çevresine bağlı olmayan, yalnızca vatan, millet ve hizmet aşkıyla görev yapan bir kamu çalışanının daire başkanı olması kimleri bu kadar ürkütmüş olabilir ki, satılık kalemlerini üzerimize saldırtmaktadır? Bu saldırıların temelinde ecza deposu ve özel hastane sahibi basın baronları, gazete patronları mı yatmaktadır? İlaç ve sağlık sektöründe faaliyet gösteren bu baronlar, bu bazı sözde gazetecileri tetikçi olarak mı kullanmaktadır? Bu satılık kalemler, bu baronların kirli tezgâhlarından mı yemlenmektedirler? Vatan sevdalısı, millet aşığı, bağımsız ve liyakat sahibi idareciler çoğaldıkça, hortumlarının kesileceğinden mi korkulmaktadır?
El etek öpmeye, makam koltuğu yalamaya alışık olan bu anlayışın, bu ülkede liyakatli birinin idareci makamına atanmasına tahammül edemeyeceğini biz zaten biliyoruz.
Türkiye Kamu-Sen olarak geçmişimizle gurur duyarak, bugünümüzle övünerek, geleceğimize güvenerek tüm iftiraların ve iftiracıların karşısında bir kez daha tüm gücümüzle haykırıyoruz: Yüreğiniz yetiyorsa, çıkın karşımıza, hesabı hukuk karşısında görelim. İddianızı ispat edemezseniz, şerefsizsiniz; kaçarsanız, alçaksınız; sözünüzden dönerseniz, namussuzsunuz! Siz değil; sahipleriniz gelsin!
Kamuoyuna duyurulur.
İsmail KONCUK
Genel Başkan