2013-2014 eÄŸitim-öÄŸretim yılında ziller yine sorunlarla çalıyor
2013-2014 eÄŸitim-öÄŸretim yılında ziller yine sorunlarla çalıyor. Bu eÄŸitim-öÄŸretim yılı tıpkı geçen yıl gibi ilklere sahne olacaktır. 2013-2014 eÄŸitim-öÄŸretim yılında yapılan en önemli deÄŸiÅŸiklik ise, ortaöÄŸretime geçiÅŸ sistemi ile ilgilidir. Yeni sınav sisteminin önümüzdeki dönemde neler getireceÄŸini çok daha iyi görebileceÄŸiz. Ancak Türk EÄŸitim-Sen olarak sistemi genel hatları ile deÄŸerlendirdiÄŸimizde; Bakanlığın 4+4+4 sisteminde olduÄŸu gibi yine sınıfta kalacağını ve telafisi zor hatalara imza atacağını öngörüyoruz.
Yeni sistem gerçekten sınav yarışını ortadan kaldırarak, adil ve baÅŸarılı bir eÄŸitimin önünü açar mı, dershanelerin tamamen ortadan kalkmasına neden olur mu?Yeni sistem de, tıpkı SBS gibi sınav odaklıdır. Bu haliyle SBS’nin sadece ismi deÄŸiÅŸmiÅŸtir. Hatta SBS’de öÄŸrenciler yılda tek sınava girer ve tek sınavın stresini yaÅŸarken; yeni sınav sistemi ile birlikte 8. sınıfta 12 sınava girecek, kendilerini sık sık yarış ve heyecan içinde bulacaktır. Hatta sistemin önümüzdeki yıllarda 6 ve 7’inci sınıflara geniÅŸletilmesi ve açık uçlu soruların da devreye girmesiyle birlikte sınav baskısı daha da küçük yaÅŸlarda ortaya çıkacaktır. Bakan her ne kadar bunun yeni bir sınav olmadığını, yazılı sınavların merkezden gönderilecek sorularla yapılacağının altını çizse de; okulda yapılan yazılı sınav farklıdır, yazılı sınavların merkezi olarak yapılması ve sonuçlarının da merkezi olarak deÄŸerlendirilmesi farklıdır. Bu nedenle “Yeni bir sınav getirmiyoruz, öÄŸrenciler sınav stresi yaÅŸamayacaklar” ÅŸeklindeki söylemler gerçeÄŸi yansıtmadığı gibi, komik ifadelerdir ve bunun yeni bir heyecan ve stres getirmeyeceÄŸini söylemek eÄŸitimle hiç ilgisi olmayanların bile dile getireceÄŸi ifadeler deÄŸildir. Üstelik genel liseler kaldırıldığından bu kez daha büyük bir stresin içine girecektir. Çünkü öÄŸrenci ÅŸayet Anadolu lisesini kazanamazsa o zaman alternatifi azalmakta; meslek lisesine, imam hatip lisesine, açık liseye ya da özel liseye gitmek durumunda kalmaktadır. Korkarız ki sırf dershaneleri kaldırmak pahasına eÄŸitimin genetik kodlarıyla oynanmakta ve eÄŸitim yeni bir bilinmezliÄŸe sürüklenmektedir.
Bu sistem dershanelere kilit vuramaz. Zira sınav olduÄŸu sürece dershanelerin olması kaçınılmaz olacaktır. 8’inci sınıfta 6 dersten sınava girildiÄŸi düÅŸünüldüÄŸünde, bu sistemin ileriki yıllarda 6 ve 7’inci sınıflara da geniÅŸletileceÄŸi göz önüne alındığında öÄŸrenciler bu sınavlardan baÅŸarılı olmak, yarışı kazanmak için yine özel ders alacak ya da kurslara, etüt merkezlerine, dershanelere gidecektir. Siz kanundan dershane tanımını kaldırırsanız, yani dershaneleri yasal olmaktan çıkarırsanız, bu kez merdiven altı dershaneler ortaya çıkacak ya da farklı nitelik ve isimler altında dershanecilik devam edecektir.
Bu sistem ile ilgili en büyük endiÅŸelerden birisi de müfredata iliÅŸkindir. Her okulda müfredat aynı ÅŸekilde iÅŸlenememektedir. Bazı bölgelerde kar tatilleri ya da öÄŸretmen açığı v.b. nedenlerle müfredatta sıkıntı yaÅŸanması kaçınılmazdır. Bu sistemle birlikte iller arası, bölgeler arası, okullar arası eÅŸitsizliÄŸin de giderilmeyeceÄŸi çok açıktır. ÖÄŸretmen atamalarında ihtiyaç olan illere ve branÅŸlara daha fazla sayıda atama yapmak bir önlemdir. Ancak Bakanlığın bunu nasıl yapacağı ciddi bir muammadır. Bu yıl sadece MuÅŸ’ta yüzlerce sınıf öÄŸretmenine ihtiyaç varken, Türkiye genelinde atanan sınıf öÄŸretmeni sayısı 1820’dir. Bakanlığın okullar arasındaki eÅŸitsizliÄŸi azaltmasının yolu her okula yeterli sayıda öÄŸretmen ataması yapmaktan, ücretli öÄŸretmen uygulamasına son vermekten, okulların fiziki, alt yapı, donanımını geliÅŸtirmekten geçmektedir. Öte yandan ileriki yıllarda öÄŸrencilere kesinlikle açık uçlu sorular sorulmamalıdır. Açık uçlu sorular yazılılarda ezberciliÄŸi ortadan kaldırması bakımından önemlidir ancak merkezi bir sınavda açık uçlu sorular ölçme ve deÄŸerlendirme bakımından ÅŸaibeleri beraberinde getirecektir. Bu sistemin tek olumlu yanı ise6, 7 ve 8. sınıf yılsonu baÅŸarı puanlarının aritmetik ortalamasının yüzde 30’nun liselere giriÅŸte etkili olmasıdır. Bu durum öÄŸrenciyi okuldan kopmasını engelleyecek, okula devamını saÄŸlayacak bir uygulamadır. Bu sistem ile ilgili sınav güvenliÄŸine yönelik endiÅŸeler de dikkate alınmalı, KPSS ya da diÄŸer sınavlarda yaÅŸanılan skandallar bu sınavlarda asla yaÅŸanmamalıdır. Aksi taktirde çocuklarımızın çok genç yaÅŸta güven duyguları zedelenecek, ÅŸaibe kavramının altında ezileceklerdir.
SÖZLÜ SINAV ÅžAÄ°BELERÄ° BERABERÄ°NDE GETÄ°RÄ°YOR, HAK EDEN DEĞİL, TORPÄ°LLÄ°LER OKUL MÜDÜRÜ OLUYOR.
Bakanlık her yaptığı iÅŸte olduÄŸu gibi yönetici atamalarını da eline yüzüne bulaÅŸtırdı.Yeni Yönetici Atama YönetmeliÄŸi yazılı sınava ek olarak sözlü sınav uygulaması getirdi. Sözlü sınavın sakıncalarını anlatmamıza raÄŸmen, Bakanlık eleÅŸtirileri görmezden geldi. Nitekim yönetmelik yayınlandıktan kısa bir süre sonra endiÅŸelerimizde ne kadar haklı olduÄŸumuz ortaya çıktı. Yönetmelikte getirilen sözlü sınav uygulaması ile birlikte milli eÄŸitim tarihindeki en büyük torpilli atamalara imza atılmaktadır. Bazı adaylara, yazılı sınavdan yüksek puan almasına, yani mesleki yeterliliÄŸini kanıtlamasına raÄŸmen, sözlü sınavda düÅŸük puan verilmekte; bazı adaylara da yazılı sınavdan düÅŸük puan almasına raÄŸmen sözlü sınavda torpilli puanlar verilmektedir. Dolayısıyla ideolojik ve keyfi uygulamalar neticesinde yönetici kadrolarına hak etmeyenler atanmaktadır. Müdür koltukları artık resmen yandaÅŸlara satılığa çıkarılmıştır. Ä°ktidarı yıkayıp, yaÄŸlayan, ideolojileri birbiriyle örtüÅŸen, aynı siyasi tutumlara sahip olanlara koltuklar emanet edilmektedir. Burada ehil olmak, bilgi ve tecrübe sahibi olmak hiç önemli deÄŸildir. Artık okul müdürlerinin bir kısmı o makamlarda bileÄŸinin hakkıyla deÄŸil, bir yerlerden gelen talimatlarla oturmaktadır. Ehil olmak, yerini yandaÅŸ olmaya bırakmıştır. YandaÅŸ sendikanın üyeleri alenen kayırılmaktadır. Ses ve görüntü kaydının olmadığı bu mülakat sınavlarında ÅŸaibeler peÅŸi sıra gelmektedir. Zaten yazılı sınavla mesleki yeterliliÄŸini kanıtlayan kiÅŸilere sözlü sınav yapmak, ‘sen istediÄŸin kadar yüksek puan al, ben adamımı alırım’ anlayışının tezahürüdür. Örnek vermek gerekirse; Hatay’da yazılı sınavda 92 puan alarak Hatay il birincisi olan Türk EÄŸitim-Sen üyesine sözlü sınavda 42 puan verilmiÅŸ ve bu yönetici adayı Hatay ilinde en düÅŸük sözlü sınav puanı alan kiÅŸi olmuÅŸtur. Ancak aynı sınavda komisyon üyesi olan bir kiÅŸi ile akrabalığı olan bir adaya ise sözlü sınavda 99,20 puan verilmiÅŸtir. Bursa’da yazılı sınavı kazanıp mülakata giren 214 idareci adayından 90 üzeri en yüksek puan verilen 75 adaydan 71’i yandaÅŸ sendika mensubudur. EskiÅŸehir’de yazılı sınavdan 87 puan alan Türk EÄŸitim-Sen üyesine sözlü sınavda 67 puan verilmiÅŸ; yazılı sınavdan 72 puan alan yandaÅŸ sendikanın üyesine ise sözlü sınavda 93 puan verilmiÅŸtir. Bu durum Ä°zmir, Denizli ve daha birçok ilde yaÅŸanmaktadır.
Ayrıca bazı izan yoksunu kimseler de makam dağıtıldığı için sendikalarından istifa ederek, yandaÅŸ sendikaya geçmektedir. Kendisini pazarlayan, makam-mevki için yapmayacakları kalmayan bu insanlar, öÄŸretmenlik mesleÄŸinin de yüz karalarıdır. Çocuklarımıza doÄŸruluÄŸu, dürüstlüÄŸü, özü sözü bir olmayı öÄŸretmesi gereken kimi öÄŸretmenlerimizin, böylesine ÅŸereflerini ayaklar altına alacak ÅŸekilde davranması kabul edilebilir deÄŸildir. Zaten böyle kimselerin sendikamız çatısı altında olmaması da isabetlidir. Bu minvalde, sendikamızın elbette yaÅŸananlara seyirci kalması beklenemez. Türk EÄŸitim-Sen ÅŸaibelerin yaÅŸandığı illeri tek tek deÅŸifre etmekte, ÅŸubelerimiz il milli eÄŸitim müdürlükleri önünde eylemler yapmaktadır. Bu vebalin sorumlusu Milli EÄŸitim Bakanı Nabi Avcı ile yandaÅŸ kayırmacılığı önde tutan il milli eÄŸitim müdürlükleridir. Türk EÄŸitim-Sen, gerekirse yüzlerce yönetici adayı ile birlikte Bakanlığın kapısına da dayanacak ve bu iÅŸin sorumlusu olan Milli EÄŸitim Bakanı Nabi Avcı’yı protesto edecektir. Bu süreçte sendikamız, Yönetici Atama ve Yer DeÄŸiÅŸtirme YönetmeliÄŸi’ne Danıştay nezdinde dava da açmıştır. Hukukun üstünlüÄŸüne inanan sendikamız, yargının bu yönetmeliÄŸini iptal edeceÄŸine ve tüm torpilli atamaların iptal edileceÄŸine inanmaktadır.
ALAN DEĞİŞTÄ°RENLERDEN Ä°STEYENLERE ÇALIÅžTIÄžI YERDE ESKÄ° ALANINA DÖNÜÅž HAKKI TANINMADI
GeçtiÄŸimiz yıl hem yeni eÄŸitim sistemi nedeniyle norm kadro fazlası olan hem de il/ilçe emri uygulamasının kaldırılması ve özür grubu tayinlerinin yılda bir kez yapılması dolayısıyla maÄŸdur olan öÄŸretmenlere alan deÄŸiÅŸikliÄŸi hakkı getirilmiÅŸti. Ancak senelerce okuttukları alan yerine zorunluluktan dolayı hiç tecrübe ve birikim sahibi olmadığı alana geçen öÄŸretmenlerimizden bazıları alanlarında mutlu, verimli ve baÅŸarılı olamayınca sendikamız, alan deÄŸiÅŸtiren öÄŸretmenlerimizden isteyenlere çalıştığı yerde eski alanlarına geri dönüÅŸ hakkı tanınmasını istemiÅŸti. Bakanlık da 2013 yılı alan deÄŸiÅŸikliÄŸi döneminde öÄŸrenimi dışında diÄŸer alanlarda çalışan öÄŸretmenlerin, öÄŸrenim durumlarına göre geçebilecekleri alanlarda ihtiyaç çerçevesinde durumlarının deÄŸerlendirileceÄŸini söylemiÅŸti. HattaMEB MüsteÅŸarı Yusuf Tekin de “BranÅŸ deÄŸiÅŸikliÄŸi yapıp tekrar sınıf öÄŸretmenliÄŸine geçmek isteyenler için de bir kontenjan ayıracağız” demiÅŸti. 2013 alan deÄŸiÅŸikliÄŸi iÅŸlemleri MEB'in atama ve yer deÄŸiÅŸtirme takviminde bulunmasına raÄŸmen MEB sözünü tutmadı. Okulların açılmasına 2 gün kala bu öÄŸretmenlerimiz maÄŸduriyetleri ile baÅŸ baÅŸa bırakılmıştır. Bakan’ın ve MEB MüsteÅŸarının verdiÄŸi sözü bu kadar çabuk unutması anlaşılır gibi deÄŸildir. Alan deÄŸiÅŸtiren öÄŸretmenlerimizden isteyenlere çalıştığı yerde eski alanına dönüÅŸ hakkı tanınması herhangi bir keÅŸmekeÅŸe yol açmayacağı gibi öÄŸrencilerimiz ve öÄŸretmenlerimiz için son derece verimli olacaktır.
Öte yandan Danıştay, il içi alan deÄŸiÅŸikliÄŸinde sınıf öÄŸretmenlerinin Zihin Engelliler Sınıfı ÖÄŸretmenliÄŸi ile Teknoloji ve Tasarım ÖÄŸretmenliÄŸine ve diÄŸer alan öÄŸretmenlerinin Teknoloji ve Tasarım ÖÄŸretmenliÄŸine geçiÅŸlerini iptal etti. Bu durum, alan deÄŸiÅŸikliÄŸi yapmış olan öÄŸretmenlerimizin atamalarının iptal edilerek, eski görev yerlerine ve eski alanlarına döndürülmesi anlamına gelmektedir. MEB de bu öÄŸretmenlerin önceki alanlarına ve görev yerlerine döndürüleceklerini açıkladı. Bakanlığın plansızlıkları, öngörüsüzlüÄŸü, eÄŸitimcilerin ve sendikaların taleplerine gözlerini kapatması nedeniyle telafi edilemez hatalar yapılmaktadır. Bu noktada talebimiz; il içinde bu öÄŸretmenlerimizin eski görev yeri olan yerleÅŸim birimleri yerine halen görev yaptıkları yerleÅŸim biriminde bulunan eski alanlarındaki münhal kadrolara atanmalarının saÄŸlanmasıdır. Aynı dava iller arası alan deÄŸiÅŸikliÄŸi için de açılmıştır. Åžayet Danıştay bunu da iptal ederse, yüzlerce öÄŸretmen bu kez il deÄŸiÅŸtirmek zorunda kalacak, kurdukları düzenlerini bozacaktır. Bu noktada MEB, öÄŸretmenlerimizi bulundukları ilde eski alanlarına döndürülmelidir.
MEB; Ä°VEDÄ°LÄ°KLE 3 BÄ°N BOÅž KONTENJANA ATAMA YAPMALI, 2013 YILI SONA ERMEDEN 2 BÄ°N ATAMA BORCUNU ÖDEMELÄ°, 2014 YILININ ÅžUBAT AYINDA DA EN AZ 40 BÄ°N ATAMA YAPMALIDIR.
Milli EÄŸitim Bakanlığı 2013 yılı için 40 bin öÄŸretmen ataması yaptı, ancak 3 bin kontenjan boÅŸ kaldı. MEB, boÅŸ kalan kontenjanlara atama yapılacağını açıkladı. 3 bin kontenjanın boÅŸ kalması, 60 puan barajını getiren Bakanlığın bile bile lades demesi anlamına gelmektedir. Ayrıca öÄŸretmen atamalarında adil bir kontenjan dağılımı olmamış, ihtiyaç olan birçok alana atama yapılamamış ya da atama sayısı yetersiz kalmıştır. Bakanlık tarafından belirlenen 40 bin atama sayısının yetersiz olduÄŸunu, Bakanlığın yeni sistem dolayısıyla öÄŸretmen açığını kapatmak için 100 bin öÄŸretmen atama yapması gerektiÄŸini belirtsek de, ne yazık ki uyarılarımız dikkate alınmadı. Üstelik Milli EÄŸitim Bakanı Nabi Avcı daha önce yaptığı açıklamada 42 bin öÄŸretmen ataması yapılacağını söylemiÅŸti. 3 bin boÅŸ kontenjana atama yapılacağını varsayarsak, Bakanlığın 42 bin sözünü tutmaması, 2 bin eksik atama yapması öÄŸretmenlerimize büyük bir haksızlık olmuÅŸtur. 2 bin atamanın MEB için bir önemi olmasa da, 2 bin sayısı yüksek görünmese de, 2 bin atama gencin hayalleri, umutları anlamına gelmektedir. Dolayısıyla Milli EÄŸitim Bakanlığı 2013 yılı sona ermeden 2 bin atama borcunu ödemelidir.
Maliye Bakanlığı’nın verdiÄŸi rakama razı olan Milli EÄŸitim Bakanı Nabi Avcı, kendinden önceki bakanlar gibi öÄŸretmen atamaları konusunda eÄŸitim camiasını memnun edecek bir duruÅŸ sergileyememiÅŸtir. Oysa Bakan Avcı’nın öÄŸretmen atamaları gibi çok önemli bir meselede BaÅŸbakan’ı ikna edebilmesi ve ciddi bir öÄŸretmen ataması yapması gerekirdi. Her ÅŸeyden önce öÄŸrencilerimizin bir kısmı ücretli öÄŸretmenlere emanettir. Türkiye genelinde ücretli öÄŸretmen sayısının 60 bine yakın olduÄŸu, öÄŸretmenlik formasyonu olmayan, iki yıllık ya da açık öÄŸretim fakültesi mezunlarının bile ücretli öÄŸretmenlik yaptığı göz önüne alındığında ve bazı illerimizde ücretli öÄŸretmenlerin terör örgütünün propagandasını yaptığı eski Bakan tarafından dile getirildiÄŸi düÅŸünüldüÄŸünde, öÄŸretmen atamalarının önemi bir kez daha karşımıza çıkmaktadır. Öte yandan önümüzde yerel seçimler vardır. Seçimler ise iktidar için büyük önem arz etmektedir. Bu nedenle ataması yapılmayan öÄŸretmenler yerel seçimlerden önce, 2014 yılının Åžubat ayında en az 40 bin öÄŸretmen ataması yapılması için her türlü gayreti sarfetmelidir. Sendika olarak ataması yapılmayan öÄŸretmenlerin bu mücadelesine dün ve bugün olduÄŸu gibi yarın da destek vereceÄŸimizden kimsenin kuÅŸkusu olmamalıdır. Türk EÄŸitim-Sen olarak talebimiz; MEB’in ivedilikle 3 bin boÅŸ kontenjana atama yapması, 2013 yılı sona ermeden 2 bin atama borcunu ödemesi ve 2014 yılının Åžubat ayında 40 bin öÄŸretmen ataması yapmasıdır. Åžubat ayındaki atamalar hiçbir ÅŸekilde 2014 yılının AÄŸustos ayında yapılacak atamalardan eksiltilmemelidir. Türk EÄŸitim-Sen olarak doÄŸru bilgilendirilme ve eÄŸitimin içinde bulunduÄŸu durumun tüm çıplaklığıyla anlatılması durumunda BaÅŸbakan’ın Åžubat ayında en az 40 bin atamaya vize vereceÄŸine inanıyoruz.
MEB’Ä°N PLANSIZLIÄžI ÖÄžRENCÄ°LERÄ° AÇIK LÄ°SELERE YÖNLENDÄ°RDÄ°.
Milli EÄŸitim Bakanlığı’nın öngörü sahibi olmaması nedeniyle bu yıl öÄŸrencilerimiz büyük bir maÄŸduriyet yaÅŸadı. SBS ile Anadolu liselerine yerleÅŸtirilemeyen yüzbinlerce öÄŸrenci mecburi olarak meslek liseleri, imam hatip liseleri, ÇPL, özel lise ya da açık liseyi tercih etmek zorunda kaldı. Çocukları örgün eÄŸitimden uzaklaÅŸtıran, yüz yüze eÄŸitimden mahrum bırakan, okul havasını solumasına engel olan açık lisenin bir alternatif olarak sunulması büyük bir hatadır. ÇPL’lerde her yerde bulunmamaktadır. Dolayıyla daha önceleri isteyen öÄŸrencilerin kayıt yaptırdığı meslek liseleri ve imam hatip liseleri bazı öÄŸrenciler için zorunluluk haline geldi. Ä°stanbul Milli EÄŸitim Müdürü meslek liselerinde genel lise programı açarak ya da her yere ÇPL açarak bu soruna çözüm bulduklarını belirtse de, okulların açılmasına iki gün kalmıştır ve sorun hala gün gibi ortada durmaktadır. Her ilin açıkta kalan öÄŸrencileri yerleÅŸtirecek tedbirleri alması istenerek, iller kaderine terkedilmiÅŸtir. Bakan ya da MüsteÅŸar bu konuyla ilgili ne tür tedbirlerin alındığına dair yazılı ya da sözlü bir açıklama yapmamıştır. Üstelik meslek liseleri içinde genel lise programı açmak ne kadar mümkündür? Bu öÄŸrencilere ders verecek kadro nasıl belirlenecektir? Meslek liselerinin kapasiteleri genel lise öÄŸrencilerini de taşıyabilecek durumda mıdır? BoÅŸ derslikler var mıdır? Okulların alt yapısı buna uygun mudur?
Okullar yamalı bohçaya dönmüÅŸtür. Bu noktada yapılması gereken ihtiyaçlar ölçüsünde genel liselerin yeniden açılmasıdır. Tabi, MEB’in genel lise yapabileceÄŸi binaların olup, olmadığı da soru iÅŸaretidir. Bakınız; MEB 2012-2013 eÄŸitim istatistiklerine göre, derslik başına düÅŸen öÄŸrenci sayısı Ä°stanbul’da ilkokul ve ortaokulda 43, ortaöÄŸretimde 37, Bursa’da ilkokul ve ortaokulda 35, ortaöÄŸretimde 34, Adana’da ilkokul ve ortaokulda 39, ortaöÄŸretimde 38, Åžanlıurfa’da ilkokul ve ortaokulda 48, ortaöÄŸretimde 38, Diyarbakır’da ilkokulda 42, ortaöÄŸretimde 46’dır. Tabi bu rakamlar il genelinin ortalamasını yansıtmaktadır. Özellikle belli bölgelerimizde ve büyükÅŸehirlerimizde ortalamanın çok üzerinde kalabalık sınıf mevcutları bulunmaktadır. Hatta bazı sınıflarımızda sınıf mevcudu 60-70’e kadar ulaÅŸmaktadır. Öte yandan Bakanlık, boÅŸ kalan61 bin kontenjana, yerleÅŸtiÄŸi okuldan memnun olmayan ve açıkta kalan öÄŸrencileri yerleÅŸtirmeye çalışacağını belirtmiÅŸti. Bu durum, açıkta kalan öÄŸrencilerin çok küçük bir kısmını memnun edebildi. Peki geriye kalan öÄŸrenciler ne oldu? Hiçbir planlama yapmadan, yaÅŸanabilecek olası sonuçları öngörmeden tüm liseleri Anadolu liselerine dönüÅŸtürmek nasıl bir mantığın ürünüdür? ÖÄŸrencileri 4+4+4 sistemi ile maÄŸdur eden, anaokulu çağındaki çocukları ilkokul birinci sınıfa baÅŸlatarak öÄŸrencilerde travmalara yol açan, eÄŸitimin dokusuyla sık sık oynayarak hallaç pamuÄŸu gibi dağıtan Bakanlık ne zaman aklı başında uygulamalara imza atacaktır?
ÖÄžRETMENLERÄ°N Ä°STEDÄ°KLERÄ° Ä°LDE YÜKSEK LÄ°SANS YAPMASININ ÖNÜNE ENGEL KONULMASINI KABUL ETMÄ°YORUZ.
Eski Bakan Ömer Dinçer akademisyen kimliÄŸe sahip olmasına raÄŸmen öÄŸrenim özrünü özür grubu tayinleri arasından çıkarmıştı. Sendika olarak buna karşı çıkmış öÄŸretmenlerin haklarının gasp edilemeyeceÄŸini kamuoyuna deklare etmiÅŸtik. Milli EÄŸitim Bakanı Nabi Avcı’nın bu konuya Dinçer kadar katı bakmayacağını düÅŸünmüÅŸ, öÄŸrenim özrünü yeniden özür grubu tayinleri arasında yer alacağına inanmıştık. Ancak akademisyen olan Bakan Avcı da bizi ÅŸaşırtarak, özür grubu tayinlerini yönetmelikten çıkardı. Oysa ki öÄŸrenim özrü tayini isteyen öÄŸretmenlerin sayısının arttığı söylense de, 800 bin’e yakın öÄŸretmenin görev yaptığı Bakanlık’ta öÄŸrenim özrü tayini isteyenlerin sayısı toplu iÄŸne başı kadardır. Ayrıca öÄŸrenim özrü daha önceleri özür grubu tayinleri arasındaydı ve hiçbir problem yaÅŸanmıyordu. Bugün ne oldu da öÄŸrenim özrü, eÅŸ durumu ya da saÄŸlık özrü tayinlerini olumsuz etkiler hale geldi? MEB yetkililerinin açıklamaları gerçeÄŸi yansıtmadığı gibi, minareyi kılıfına göre uydurma gayretidir.
Öte yandan, iller arasında eÅŸ ve saÄŸlık özrü tayini isteyen öÄŸretmenlerin maÄŸduriyetleri giderilmiÅŸtir. Bu noktada Bakanlığa teÅŸekkür ediyoruz. Ancak il içi özür grubu tayinlerinde sorunlar devam etmektedir. ÖÄŸretmenlerin ailelerinin yaÅŸadıkları yer ile görev yaptıkları okul arasında 100-200 km. bulunmaktadır. Bu, bazı yerlerde iki il arasındaki mesafeden bile fazladır. Dolayısıyla il içi özür grubu maÄŸdurlarına da yer deÄŸiÅŸikliÄŸi hakkı tanınmalı ve il içi özür tayinleri bir an önce yapılmalıdır. Ayrıcaönümüzdeki yıllarda da aynı soruların yaÅŸanmaması için Milli EÄŸitim Bakanlığı özür grubu tayinlerini yılda iki defaya çıkarmalı ve il/ilçe emrini mutlaka getirilmelidir. Ä°l/ilçe emri geri getirilmediÄŸi sürece her yıl öÄŸretmenler aynı stresi yaÅŸayacaktır.
Åžunu da belirtmek isteriz ki; ÖÄŸretmen Atama ve Yer DeÄŸiÅŸtirme YönetmeliÄŸine göre il içi sıralar Haziran ve AÄŸustos aylarında birer kez iÅŸletilmekte ve AÄŸustos ayı sonu itibariyle iptal edilmektedir. Ancak Bakanlık tarafından öÄŸretmenlerin il içi yer deÄŸiÅŸtirme döneminde bu konuda herhangi bir açıklama yapılmamış ve dolayısıyla sıralar çalıştırılmamıştır. Ä°l içi tayin isteyen ancak tayini çıkmayan öÄŸretmenler sıralar çalıştırıldığında ihtiyaç bulunan eÄŸitim kurumlarına yer deÄŸiÅŸtirebilecektir. Bu nedenle sendikamız, birinci yarıyıl sonu itibariyle il içi sıraların bir kez daha çalıştırılmasını talep etmektedir.
EĞİTÄ°M ÇALIÅžANLARI KARIN TOKLUÄžUNA ÇALIÅžIYOR
EÄŸitim çalışanları ne yazık ki sefalet zamlarına mahkûm edilmektedir. Son yapılan toplu sözleÅŸmede memurlara 2014 yılı için 123 TL zam yapılmış, öÄŸretmenlerin eÄŸitim-öÄŸretim tazminatları sadece brüt 75+75 TL artırılmıştır. Oysaki öÄŸretmenlere yıllardır hiç iyileÅŸtirme yapılmamış, iki yıldır ek ödemeleri artırılmamıştı. Toplu sözleÅŸmelerde akademisyenlere de hiçbir ek artış verilmemiÅŸtir. Türkiye’de öÄŸretmenler yılda 11 bin 561 ile 13 bin 208 dolar arasında kazanmaktadır. OECD ülkeleri ortalamalarına göre ilkokulda görev yapan bir öÄŸretmenin maaşı yılda 28 bin 523 dolar ile 45 bin 100 dolar arasında deÄŸiÅŸmektedir. (OECD ülkelerindeki maaÅŸlar satın alma gücü paritesine göre hesaplanmıştır.) Bu, Türkiye’deki maaÅŸlar ile OECD ülkelerinin maaÅŸları arasındaki uçurumu göstermesi bakımından önemlidir. EÄŸitim çalışanları aza tamah etmekte, enflasyona ezdirilmektedir. 4 kiÅŸilik bir ailenin asgari geçimi için gereken miktar 3 bin 600 TL olduÄŸu dikkate alındığında ÅŸef, daktilograf, hizmetli, memur, öÄŸretmen, akademisyen, teknisyen v.b. eÄŸitim çalışanlarının karın tokluÄŸuna bile çalışmadığı görülecektir.Türkiye’nin dünyanın 16. büyük ekonomisi olduÄŸunu söyleyip, bununla övünenler hiç mi eÄŸitim çalışanlarının ve devlet memurlarının durumunu görmemektedir?
GörüldüÄŸü gibi yeni eÄŸitim-öÄŸretim yılı birçok sorunla baÅŸlamaktadır. Türk EÄŸitim-Sen olarak tüm eÄŸitim çalışanlarımızın ve öÄŸrencilerimizin yeni eÄŸitim-öÄŸretim yılını tebrik ediyor; baÅŸarılar diliyoruz. Umuyoruz ki; bu yıl sorunların asgariye indirildiÄŸi, eÄŸitime yapılan yatırımların artırıldığı ve ülkeyi yönetenlerin eÄŸitimin ülkemizin bel kemiÄŸi olduÄŸunu kabul ettiÄŸi, bu nedenle eÄŸitime ayrı bir önem atfettiÄŸi bir yıl olur.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.