Hükümetin hazırladığı YÖK Yasası'ndaki deÄŸiÅŸiklikle ilgili olarak Türk EÄŸitim-Sen ve Türk Diyanet Vakıf-Sen'in yaptığı basın açıklamalarıdır" />
Hükümetin hazırladığı YÖK Yasası'ndaki deÄŸiÅŸiklikle ilgili olarak Türk EÄŸitim-Sen ve Türk Diyanet Vakıf-Sen'in yaptığı basın açıklamalarıdır
Hükümetin hazırladığı YÖK Yasası'ndaki deÄŸiÅŸiklikle ilgili olarak Türk EÄŸitim-Sen ve Türk Diyanet Vakıf-Sen'in yaptığı basın açıklamalarıdır.
Türk EÄŸitim-Sen Genel BaÅŸkanı Åžuayip ÖZCAN'ın, 07.05.2004 tarihinde YÖK
Yasası'ndaki değişikliğe ilişkin yaptığı basın toplantısının metnidir.
DAÄž FARE DOÄžURDU!
TBMM Milli EÄŸitim Komisyonu, YÖK Yasa Tasarısını bazı deÄŸiÅŸikliklerle dün kabul etti. Yıllardır kamuoyunu meÅŸgul eden YÖK Kanun Tasarısına iliÅŸkin deÄŸiÅŸiklikler, biz eÄŸitim çalışanları için kocaman bir hiç ifade etmektedir. YÖK Kanun Tasarısı, askeri tabirle "Geriye çark, marÅŸ marÅŸ" tasarısı halini almıştır. Çünkü, bu yasa tasarısı yükseköÄŸretim
sistemini, 21. yüzyıla taşıyacak bir çözüm önerisi getirmemiÅŸtir. Üstelik tasarı, eÄŸitim sistemini yürürlükte olan 2547 Sayılı Kanundan geriye götürecek düzenlemeler içermektedir.
YÖK'ün yeniden düzenlenmesinde, antidemokratik ve katılımcılıktan uzak bir tutum izlenmiÅŸtir. Örnek aldığımız OECD ülkelerinde, sendikalar ve öÄŸrencilerin temsil edildiÄŸi bilinmektedir. Oysa ülkemizde hazırlanan yasalarda "Ben bilirim, ben yaparım" anlayışı hakim olmakta, dolayısıyla ilgili kuruluÅŸların görüÅŸlerine baÅŸvurulmamakta, görüÅŸ bildirenler ise kaile alınmamaktadır. YÖK Yasa Tasarısında yaÅŸadıklarımız da bunun en somut örneÄŸidir. Beklentileri karşılamaktan oldukça uzak olan bu 11 maddelik paket, YÖK'ün ve üniversitelerin yapısı ile bilimsel özgürlükler konusunda bir iyileÅŸtirme getirmemektedir.
YARDIMCI DOÇENTLERÄ°N HAKLARI GASPEDÄ°LÄ°YOR...
YÖK Kanun Tasarısında yapılan deÄŸiÅŸikliklerin 3. maddesinin c bendinde yardımcı doçentlere merkezi sistem ile dil sınavı barajı getirilmiÅŸtir. Türk EÄŸitim-Sen olarak bunu kabul edilebilir bulmuyoruz. Çünkü dil sınavı barajı getirilmesiyle yardımcı doçentlik için bilimsel ölçüt arka plana atılmakta, öncelik yabancı dile verilmektedir. Unutulmamalıdır ki;
yardımcı doçent ve doçentlere uygulanan dil sınavı, profesörlere uygulanmamaktadır.
YARDIMCI DOÇENTLER SÜREKLÄ° KADROYA GEÇÄ°RÄ°LMELÄ°DÄ°R...
ÖÄŸretim üyeleri; profesör, doçent ve yardımcı doçentlerden oluÅŸmaktadır. Profesör ve doçentler daimi kadroda iken, yardımcı doçentler ancak 8 yıl sonra doçent olduklarında daimi kadroya hak kazanmakta, sınavda baÅŸarılı olamayanların ise, unvanları ellerinden alınmaktadır. EÄŸer, yardımcı doçentler yetersiz bulunuyorsa, o halde onların
yetiÅŸtirdikleri master ve doktora öÄŸrencileri de yetersizdir. EÄŸer bu mantıktan yola çıkılmıyorsa, yardımcı doçentlerde daimi kadroya alınmalı ve öÄŸretim üyeleri arasındaki ayrımcılık giderilmelidir.
YARDIMCI DOÇENTLERÄ°N DOÇENTLÄ°ÄžE BAÅžVURABÄ°LMELERÄ° Ä°ÇÄ°N 4 YIL BEKLEME ÅžARTI GETÄ°RÄ°LMESÄ°NE KESÄ°NLÄ°KLE KARÅžIYIZ...
Yardımcı doçentlerin uÄŸradığı bir diÄŸer haksızlık ise, alanlarında 4 yıl çalışmalarının zorunlu olmasıdır. 2547 Sayılı Kanuna göre, doktorasını yapan herkesin bilimsel kriterler taşıdığı kabul edilmektedir. O halde niçin yardımcı doçentlerin doçentliÄŸe müracaat ederken, alanlarında 4 yıl çalışmaları istenmektedir? Bir taraftan öÄŸretim üyesi yokluÄŸundan
ÅŸikayet edeceksiniz, diÄŸer taraftan böylesine mantık dışı bir uygulama getireceksiniz.
YÖK Kanun Tasarısının 8. maddesinde "Üniversitelerde 2 yıl çalışmak kaydıyla ayrılanlar unvanlarını korur" ifadesi yer alırken, yeni tasarıda bu hak sadece profesörlere tanınmaktadır. Oysa aynı haktan doçentler ve yardımcı doçentler de yararlanmalıdır.
ÜNÄ°VERSÄ°TE ÇALIÅžANLARININ ÖZLÜK HAKLARINA Ä°LÄ°ÅžKÄ°N HÄ°ÇBÄ°R DÜZENLEME YAPILMAMIÅžTIR...
Hazırlanan tasarıda üniversitelerde çalışanların özlük haklarına iliÅŸkin hiçbir düzenleme yer almaması da, çalışanlarda moral ve motivasyon bozukluÄŸuna neden olmuÅŸtur. Tasarının, öÄŸretim elemanları, öÄŸretim görevlileri ve genel idari personelin ücretlerine iliÅŸkin bir iyileÅŸtirilme getirmemesi son derece üzücüdür. Yeni yasada özlük hakları konusu,
etraflıca masaya yatırılmalı ve gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
MESLEK LÄ°SELERÄ° VE Ä°MAM HATÄ°P LÄ°SELERÄ°NE Ä°LÄ°ÅžKÄ°N DÜZENLEME...
YÖK Kanun Tasarısı üzerindeki deÄŸiÅŸiklikler, meslek lisesi mezunlarına üniversiteye giriÅŸte uygulanan katsayı düzenlemesini de içermektedir. Ancak genel ve meslek lisesi mezunları arasındaki katsayı farkının giderilmesi, kamuoyunda Ä°mam Hatip Okullarına indirgenmiÅŸtir. Tartışmalar; Ä°mam Hatip Okulları çevresinde vuku bulmuÅŸ, meslek liselerinde okuyan
diÄŸer öÄŸrenciler göz ardı edilmiÅŸtir. Burada asıl maÄŸdur, meslek lisesi öÄŸrencileridir. Zira Ä°mam Hatip Okullarının meslek liseleri içindeki oranı yüzde 8'dir. Ä°mam Hatip liselerinde okuyan öÄŸrenciler nedeniyle tüm meslek lisesi öÄŸrencilerinin hakkının yenmesi hiç adil deÄŸildir.
Türk EÄŸitim-Sen olarak diyoruz ki; Ä°mam Hatip Okullarına ihtiyaç duyulmuyorsa kapatılmalı ve kamuoyu bu tarz tartışmalarla meÅŸgul edilmemelidir. EÄŸer Türkiye'de Ä°mam Hatip Okullarına ihtiyaç duyuluyorsa, bu durumda öÄŸrenciler yıpratıcı tartışmalardan bir an önce uzaklaÅŸtırılmalıdır.
Çünkü asıl sorun, Türkiye'de Ä°mam Hatip Okullarının ihtiyaç olup, olmadığıdır.
Meslek liseleri Türkiye Cumhuriyeti Devletinin okullarıdır, meslek liselerinde okuyan öÄŸrenciler de Türkiye Cumhuriyeti Devletinin evlatlarıdır. Dolayısıyla genel liseler ile meslek liseleri arasında bir ayırımcılık yapmak, meslek liselerini dışlamak doÄŸru bir uygulama olmaz. Ayrıca ÖÄŸrenci Seçme Sınavına çok kısa bir süre kala, öÄŸrencilerin kafasının bulandırılması kimseye fayda saÄŸlamaz. YÖK Yasa Tasarısında yapılacak düzenlemelerde iÅŸte bu nokta dikkate alınmalıdır. Ancak ÅŸunu da söylemek istiyoruz. Korkumuz, iktidarın meslek liselerine getirilen katsayı düzenlemesini seçim malzemesi yapıp, oy avcılığına soyunmasıdır. Hiç kimse meslek liseleri ve imam hatip okulları üzerinden rant saÄŸlamaya çalışmamalıdır. Bu, yapılacak en büyük yanlış olur. Ne YÖK, ne de AKP Ä°ktidarı, kendi çıkarları uÄŸruna öÄŸrencileri sisteme kurban etmemelidir. Unutulmamalıdır ki bu kavgadan maÄŸlup ayrılacak taraf, yine öÄŸrenciler olacaktır.
Saygılarımızla
Türk Diyanet Vakıf-Sen Genel BaÅŸkanı Bilal ESER'ın, 07.05.2004 tarihinde YÖK
Yasasındaki değişikliğe ilişkin yaptığı basın toplantısının metnidir.
Aziz Türk Milleti,
Son günlerde Ä°mam-Hatip Liseleri etrafında kopartılmak istenen fırtınada masum insanların suçlanmasının yanlışlığına dikkatleri çekmek istiyoruz:
Ä°mam-Hatip Okulları 1949 yılında açılmıştır. Bu okullar, devletin okullarıdır. Programları, ders kitapları, öÄŸretmenleri, denetimleri devletin milli eÄŸitim bakanlığına aittir.
Bu okullara çocuklarını gönderen velilerle, öÄŸrencilerin Türkiye Cumhuriyeti, Cumhuriyet ve Atatürk ilkeleriyle asla problemleri yoktur. Böyle bir ÅŸüpheden bile bahsedilemez.
Bu gün bu okullardan ÅŸikayet edenler, özellikle CHP ve aynı ÅŸekilde beyanda bulunan aydınlar, bu okulları yöneten Milli EÄŸitim Bakanları / Bakanlığı, Talim Terbiye Kurulu dahil olmak üzere eÄŸitim programlarını deÄŸiÅŸtirmesi, kitaplarını deÄŸiÅŸtirmesi ve bir takım partilerin yandaşı öÄŸretmenlerin bu okullarda birikmesi ve okul müdürlüklerine atanmaları döneminde hiçbir ses çıkarmamışlardır.
Bir zamanlar herkesin gıpta ile anlattığı; Ä°lerici, Atatürkçü, ÇaÄŸdaÅŸ ve Modern Ä°mam sayılan Ä°mam-Hatip Okulu mezunlarının devlete, devletin temel ilke ve anlayışlarına karşı imiÅŸ gibi gösterilmesi; bu okulların sanki Amerika'dan AB'den ithal edilmiÅŸ yabancı okulları gibi deÄŸerlendirilmesinin haksız olduÄŸuna dikkatlerinizi çekmek istiyoruz.
Bir okulu, öÄŸrencilerini, öÄŸretim kadrosunu ve velileri toptan suçlarken, asıl suçlular hakkında hiçbir ÅŸey denilmemiÅŸ olmasını; bu okullarda bir yanlışlık varsa, bunu devlet yetkisi kullanarak bu hale getirenlerin hatırlanmamasıni izah edememekteyiz.
Merhum Atatürk, "bir milleti ayakta tutan dil birliÄŸidir, din birliÄŸidir" demektedir.
Dil birliÄŸimizi bozan, kültürümüzü, ticarî hayatımızı, ekonomimizi tahrip eden yabancı okullar, yabancı dille eÄŸitim ve sokakları dolduran yabancı isimlerle dolu ticarethane levhaları konusunda niçin kimsenin sesi çıkmamaktadır?
Ülke içinde ve dışında Türk vatandaÅŸlarına karşı batının dolar ve euro'larla dininden, kültüründen koparmak isteyen Hıristiyan misyonerlerine karşı tek dayanak noktası dinimize karşı bir davranış gibi algılanan bu tepkileri anlamakta güçlük çekiyoruz.
Amerikancılık ve AB yanlısı olmak, gözleri kör, kulakları sağır halemi getirmektedir?
Ä°mam-Hatip Okullarına karşı çıkanların, Türk Üniversitelerinden birinde, Hristiyanlık bölümü açmak yerine, PatriÄŸin emrinde ve kontrolünde Heybeliada Papaz Okulu'nun açılması karşısında sessiz kalmasını kim, neyle, nasıl izah etmektedir?
ÇaÄŸdaÅŸlık ve laikliÄŸe aykırılık iddiası ile Ä°mam-Hatiplere yönelik ilmi dayanaktan yoksun ithamlar Yüce Türk Milletini üzmektedir.
Dil ve din kültürel kimliÄŸin en önemli dayanağıdır. Atatürk Cumhuriyeti'nin temel ilkelerini, ateist bir anlayış veya Batılı telkinlerle eleÅŸtirmek milletimizi üzmektedir.
SaÄŸlık meslek lisesi mezunları tıp fakültelerine, Teknik Lise mezunları Elektirk-Elektronik MühendisliÄŸi fakültelerine gidebiliyor mu? Bunlar içinden istekli ve kabiliyetleri olanlara da Ä°mam-Hatipler bahane edilerek haksızlık yapılması kimin vicdanını huzurlu yapıyor?
Herkesin çok önemsediÄŸi AB ülkelerinde din, din eÄŸitim ve öÄŸretimi kimsenin dikkatini çekmiyor mu?
Ä°lahiyat fakültelerinde bile, sadece din öÄŸretimi yaptığımız, din eÄŸitimi yapmadığımız kimseyi rahatsız etmiyor mu?
Unutmayınız ki, din bu milletin ayrılmaz, vaz geçilmez temel kültürel deÄŸeridir ve Türk KimliÄŸi'nin ayrılmaz parçasıdır. Bu kimliÄŸin doÄŸru ve geleceÄŸimize yönelik aydınlatıcı ve tehdit oluÅŸturmayan; yabancı baskılar karşısında kendisini koruyabilir halde devamı için Kuran okumak ve din kültürü ÅŸarttır.
Dinse, Aziz Atatürk'ün deyimi ile "devlet mektebinde okutulmalıdır"
Bunları hangi okullarda, hangi ÅŸartlarda olursa olsun, devlet saÄŸlamalıdır. Ä°mam-Hatip okulları dün yoktu, yarın da olmayabilir. Ama bu deÄŸerler daima yaÅŸayacaktır. Devlet ve devlet adamı geleceÄŸi önceden gören ve tedbir alma görev ve sorumluluÄŸunu taşır.
Herkesi böyle bir sorumluluÄŸun bilinci ve geleceÄŸimizi tehlikeye atmayacak tarzda davranmaya çağırıyoruz.