Genel Başkanımız Önder Kahveci, Türk Büro-Sen Genel Başkanı Osman Eksert ile birlikte Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) 6. Olağan Genel Kuruluna katıldı.
KAHVECİ: SGK’NIN KALİTE VE ADALETİ SAĞLAMASI SON DERECE ÖNEMLİDİR
Sosyal Güvenlik Kurumu Merkez binasında gerçekleÅŸen Genel Kurulunda konuÅŸan Genel BaÅŸkanımız Önder Kahveci, katılımcıları selamlayarak baÅŸladığı konuÅŸmasında, SGK’nın sorunları ve sisteme dair talep ve beklentilerini dile getirdi. Kahveci, “Öncelikli olarak belirtmek isterim ki, tüm vatandaÅŸlarımızın geleceÄŸe güvenle bakması, devlet tarafından korunup gözetilmesi ve güvence altına alınması, devletimizin vatandaşına deÄŸer verdiÄŸini göstermektedir.Â
Bu nedenle bu hayati hizmetleri topluma sunma görevini üstlenen Sosyal Güvenlik Kurumunun da önce kendi iÅŸleyiÅŸi sonra da sunduÄŸu hizmetler bakımından kaliteyi, etik deÄŸerleri, adaleti ve güveni yakalaması son derece önemlidir. Bugün 85 milyona ulaÅŸan nüfusumuzun tamamına kaliteli ve kesintisiz bir hizmet sunumu için birçok faktör etkendir ancak hizmeti saÄŸlayan insan, yani çalışan unsuru, kaliteli hizmetin olmazsa olmazıdır. Bu nedenle hizmette kalitenin yolu, hizmeti sunanların mutluluÄŸu ve yetkinliÄŸiyle doÄŸrudan ilgilidir. Â
BilindiÄŸi gibi 2008 yılında Sosyal Güvenlik alanında büyük deÄŸiÅŸiklikler içeren bir reform gerçekleÅŸtirildi. Bundan önce 2006 yılında ise SSK, Emekli Sandığı ve BaÄŸ-Kur, Sosyal Güvenlik Kurumu çatısı altında birleÅŸmiÅŸti. Ancak bu süre zarfında saydığım kurumların üst yönetimlerinde ve yapılarında sürekli olarak gerçekleÅŸen deÄŸiÅŸikliklerden dolayı, çalışanların bir türlü gerçek anlamda tek çatı altında toplanamadığını, çalışanların sorunlarının bir türlü çözülemediÄŸini, bir Kurum kültürünün tam olarak saÄŸlanamadığını vurgulamak isterim.Â
Özellikle Kurumun baÄŸlı olduÄŸu bakanlığın da yapısının sürekli deÄŸiÅŸmesi, aile ve sosyal politikalara iliÅŸkin hizmetlerin de zaman zaman bakanlık bünyesine alınıp sonra yeniden ayrılması böylesine büyük bir teÅŸkilat içinde personelin var olan sorunlarının derinleÅŸme ve kronikleÅŸme tehlikesine özellikle dikkat çekmek istiyorum. Elbette ki, 2020 yılından beri yaÅŸadığımız küresel salgının en büyük yükü saÄŸlık ve sosyal güvenlik hizmetlerinde görülmüş, çalışanlarımızın zaten yoÄŸun olan iÅŸ yükü kat be kat artmıştır. Bunun yanında; 2008 yılında yapılan deÄŸiÅŸikliklere raÄŸmen COVID-19 salgınının da etkisiyle birlikte Kurumun saÄŸlık harcamalarına yaptığı katkının arttığını görüyoruz. Â
KAHVECİ: COVİD TEDAVİ VE AŞISININ ÜCRETSİZ SUNULMASI SON DERECE ÖNEMLİDİR
Pandeminin geçtiÄŸimiz iki yıldaki olumsuz etkilerini göz ardı etsek dahi, Sosyal Güvenlik sistemindeki finansal açığı kapatmak üzere kurgulanan reformun, vatandaÅŸtan alınan katkı payını artırmasına raÄŸmen, sistemin açıklarını kapatmayı baÅŸaramadığını; sosyal güvenlik açığının daha da büyüdüğünü görüyoruz. Halbuki yapılan deÄŸiÅŸikliklerle vatandaÅŸtan alınan katkı payları artırıldı, yapılan ödemeler reel olarak düşürüldü. Emeklilik yaşı yükseltildi; emekli aylığı baÄŸlama oranları memurlar için çalışılan yıl başına %3’ten kademeli olarak %2’ye çekildi. Amacımız vatandaÅŸlarımızın daha iyi, daha kaliteli, daha eriÅŸilebilir ve daha cazip bir saÄŸlık ve sosyal güvenlik sistemine ulaÅŸması için var olan aksaklıkları ifade etmektir. Bu noktada salgın döneminde yapılan fedakarlıkları görmezden gelemeyiz.Â
COVID tedavisinin, ilaçlarının ve aşıların tüm vatandaşlarımız için ücretsiz olarak sunulmasını takdir etmezsek haksızlık etmiş oluruz. Bu süreçte emeği geçen herkese tüm vatandaşlarımız adına teşekkür ediyorum.  Ama başta sağlık çalışanlarımız olmak üzere salgına karşı canla başla mücadele eden kamu görevlilerimiz için teşekkürün ötesinde bir şeyler yapılmalıdır. Örneğin salgın nedeniyle hayatını kaybeden sağlık çalışanlarımız vazife malulü sayılmalı ve kendilerine şehitlik statüsü verilmelidir.
COVID-19 nedeniyle hayatını kaybeden çalışanlarımızın vazife malulü sayılmaları için de COVID-19 mesleki hastalık veya iÅŸ kazası olarak tanımlanmalıdır. SaÄŸlık çalışanlarımızın COVID-19 nedeniyle hayatını kaybetmesi durumunda yaptıkları iÅŸle illiyet bağı aranması doÄŸru bir uygulama deÄŸildir. Bu konuda SGK bir düzenleme yapmalıdır. Hali hazırda iÅŸ saÄŸlığı ve güvenliÄŸi kanuna göre bildirim yapılması da sorunu çözmemektedir. 5510 sayılı Kanunda bununla ilgili bir düzenleme yapılmalıdır. Åžehitlik için ise mutlaka COVID-19 nedeniyle hayatını kaybeden saÄŸlık çalışanları için 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık BaÄŸlanması Hakkında Kanun hükümleri uygulanması gerekmektedir. Salgınla mücadele eden saÄŸlık çalışanlarına salgın süresince fiili hizmet zammı uygulaması da hayata geçirilmelidir.Â
KAHVECİ: YAŞANAN SORUNLARIN BİR AN ÖNCE TEDBİRİ ALINMALIDIR
Türkiye’de memur emeklileri büyük bir haksızlığa uğruyor. Devlet memurlarının çalışırken aldıkları maaş ile emeklilik maaşları arasında çok büyük farklılık var. Memurlara çalışırken döner sermaye, ek ödeme, ek ders ücreti gibi ödemeler yapılırken; bu tür ödemeler prime esas kazançtan sayılmıyor ve emekliliklerinde de bu ödemeler maaşlarına dâhil edilmiyor. Yapılan bu tür ödemelerin emeklilik maaşlarına yansımaması, memurların çalışırken aldıkları maaş ile emekli maaşları arasında büyük bir uçurumun oluşmasına sebebiyet veriyor. Bu nedenle, devlete yıllarca hizmet etmiş memurların emekliliklerinde yoksulluk sınırının altında maaş almaları kaçınılmaz son oluyor.
5510 sayılı Kanun, işçiler ile memurlar arasında sosyal güvenlik ve emeklilik hakkı bakımından eÅŸitlik getirmek amacıyla çıkarılmış olsa da Kanun, memurların haklarını budayarak işçilerle eÅŸitledi ancak emeklilikte memurlar aleyhine ortaya çıkan bu durumu düzeltmedi.1 Ekim 2008’den önce iÅŸe baÅŸlayan memurla, bu tarihten sonra iÅŸe baÅŸlayan memurların emeklilik hakları aynı deÄŸil. Bu durum, çalışırken brüt maaÅŸları ve çalışma süreleri aynı olan bir memur ile işçinin emekli olması durumunda, memurların %15 ile %60 oranında daha az emekli maaşı almasına yarı yarıya daha az emekli ikramiyesi almasına yol açıyor. Bu adaletsizlik mutlaka düzeltilmelidir. Bunu düzeltmenin yolu da memurlar açısından son derece önemli olan ek gösterge uygulamasının, tüm memurları kapsayacak ve aksaklıklar giderilecek ÅŸekilde bütüncül bir yaklaşımla ele alınmasından ve emekli aylığı yansıtma oranlarının yükseltilmesinden geçmektedir. Ayrıca kamu çalışanlarına yapılan bütün ödemelerin emekliliÄŸe sayılması, bu yöndeki aksaklıkları gidermede etkili olacak, SGK’nın prim gelirlerinin de artmasını saÄŸlayacaktır. Â
Elbette sosyal güvenlik sisteminin açık vermesini istemeyiz. Ancak bunun yolu sistem içindeki vatandaşların haklarını kısarak açığı kapatmak olmamalıdır. Prim ödeyen ve sisteme katkıda bulunanlara her türlü kolaylığı sağlamalı, sistemin dışına kaçıp kayıt altındakilerin haklarını gasp edenleri kayıt altına almak için tedbirler geliştirilmelidir.
KAHVECİ: KURUM ÇALIŞANLARININ TALEPLERİNE KULAK VERİLMELİDİR
Bir sendikacı olarak Kurum çalışanları ile ilgili sorunları göz ardı edemeyiz. 666 sayılı KHK’nın Kurum çalışanlarının haklarını geriye götürdüğünü görmekteyiz. Evet, daha önce iÅŸ yükü yine bu kadar ağırdı, mesai mefhumu tanımadan çalışanlarımız gece yarılarına kadar çalışırlardı ancak bunun karşılığını da maddi olarak almaktaydılar. Ne yazık ki, 666 sayılı KHK nedeniyle ödemeleri kesintiye uÄŸradı. Ãœstüne bir de salgın nedeniyle artan iÅŸ yükü bindi ama Kurum çalışanlarının ücretlerinde bir geliÅŸme olmadı. Biz eÅŸit iÅŸe eÅŸit ücret derken emeÄŸin, fazla çalışmanın, fedakarlığın karşılığının göz ardı edilmeden adaletin saÄŸlanmasını istiyoruz.Â
Biz, görevde yükselme ve unvan deÄŸiÅŸikliÄŸi sınavlarının düzenli olarak yapılmasını, SGK çalışanlarının yarışarak, hakkaniyet ölçülerinde atanmasını talep ediyoruz. Liyakat ilkesinden ödün verilmeden atama yapılmasını istiyoruz.Â
Kariyer bir meslek olarak yeteri sayıda Sosyal Güvenlik Uzmanlığı kadrosu açılmasını istiyoruz. Kurumun iÅŸleyiÅŸinde çok önemli yeri olan Sosyal Güvenlik Uzmanlığı, Sosyal Güvenlik Denetmen ve Denetmen Yardımcılığı, Ä°cra MemurluÄŸu gibi kadro ihtiyacının en azından belli bir bölümünün kurum içinden karşılanması, SGK’ya büyük bir artı deÄŸer katacaktır. DileÄŸimiz önümüzdeki dönemde aynı sorunların yaÅŸanmaması yönündedir.Â
Sosyal Güvenlik Kurumu, Türkiye’nin göz bebeÄŸidir. Devlet-millet kaynaÅŸması, vatandaÅŸlardan toplanan vergilerin hizmet olarak yeniden vatandaÅŸa dönmesi, gelir dağılımında adaletin saÄŸlanması ve bu yolla sosyal devlet ilkesinin hayata geçmesi için SGK hayati bir role sahiptir. Bu dönemde yapılacak çalışmaların, sosyal tarafların görüş ve önerilerine daha fazla yer vermesi ve sorunlara kalıcı bir çözüm getirilmesini temenni ediyorum. Bu düşünceler ışığında Genel Kurulun tüm vatandaÅŸlarımıza, Devletimize, SGK’ya ve çalışanlarımıza hayırlı, uÄŸurlu olması dileklerimle, hepinize saygılar sunuyorum.Â