CumhurbaÅŸkanı Sezer, İl Özel İdaresi Kanunu'ndaki bir kez daha görüÅŸülmek üzere TBBM'ye iade ettiÄŸi düzenlemelerin, amaçlanmasa da Anayasa'da öngörülmeyen bir yönetim sistemine geçilmesine neden olabilecek nitelikte olduÄŸuna iÅŸaret etti
CumhurbaÅŸkanı Sezer, İl Özel İdaresi Kanunu'ndaki bir kez daha görüÅŸülmek üzere TBBM'ye iade ettiÄŸi düzenlemelerin, amaçlanmasa da Anayasa'da öngörülmeyen bir yönetim sistemine geçilmesine neden olabilecek nitelikte olduÄŸuna iÅŸaret etti.
CumhurbaÅŸkanı Ahmet Necdet Sezer, incelenen İl Özel İdaresi Kanunu'nun 3, 6, 7, 10, 11, 13, 15, 18, 25, 35, 45, 47, 52 ve geçici 1. maddelerinde il özel yönetimlerinin yapılanması ve iÅŸleyiÅŸine yönelik köklü deÄŸiÅŸiklikler getirdiÄŸi, bu düzenlemelerin hukukun genel ilkelerine, anayasal kurallara ve kamu yararına uygun düÅŸüp düÅŸmediÄŸinin deÄŸerlendirilmesi gerektiÄŸine kaydetti.
Bunun için, Türkiye Cumhuriyeti Devleti Yönetimi'nin yapılanmasında esas olan anayasal ilkeleri ortaya koymak; ulus devletin düÅŸünsel temellerine ve tekil devlet modelinde örgütlenmeye egemen olan "merkeziyetçilik" ve "yerinden yönetim" ilkeleriyle bunları tamamlayan "idarenin bütünlüÄŸü" ve "idari vesayet" kavramları üzerinde durulması gerektiÄŸine iÅŸaret eden Sezer, ÅŸunları kaydetti: "Anayasa'nın baÅŸlangıç bölümünde, bu Anayasa'nın Yüce Türk Devleti'nin bölünmez bütünlüÄŸünü belirlediÄŸi, hiçbir etkinliÄŸin Türk ulusal çıkarları, Türk varlığı, Devlet'i ve ülkesiyle bölünmezliÄŸi esası karşısında koruma göremeyeceÄŸi belirtilmiÅŸ; 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti'nin baÅŸlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan bir Devlet olduÄŸu vurgulanmış; 5. maddesinde de, Türk Ulusu'nun bağımsızlığını ve bütünlüÄŸünü, ülkenin bölünmezliÄŸini korumak Devlet'in temel amaç ve görevleri arasında sayılmıştır.
Bu kurallar, Anayasa'da 'tekil devlet' modelinin kabul edildiÄŸini göstermektedir. Tekil devlet modeli, merkeziyetçi yapıyı ve ancak onun denetim ve gözetiminde merkez dışı örgütlenmeyi olanaklı kılmaktadır. Anayasa'da, hem yasama, yürütme ve yargı erki merkeze baÄŸlanarak siyasal, hem de yönetim düzeneÄŸinde merkez esas alınarak yönetsel yönden merkeziyetçilik benimsenmiÅŸtir."
Anayasa'nın 123. maddesinde, yönetimin, KuruluÅŸ ve görevleriyle bir "bütün" olduÄŸu, ilkesine yer verdiÄŸini anımsatan Sezer, merkezi yönetimin Anayasa'nın 126, yerel yönetimlerin ise 127. madedde düzenlendiÄŸini anımsattı.
Anayasa'da, tekil devlet modelinin yönetsel örgütlenmedeki temel ilkeleri, "merkezden yönetim", "yerinden yönetim" ve bunları tamamlayan "idarenin bütünlüÄŸü" olarak belirlendiÄŸini kaydeden Sezer, ÅŸöyle devam etti: "Merkez yönetim ve yerel yönetimler, Devlet iktidarının örgütlenmesinde hizmeti ve coÄŸrafyayı esas alarak iki temel parçayı oluÅŸturmaktadır. Bu iki parçalı yapının yönetsel örgütlenmede farklı sonuçlara yol açmaması için, Anayasa'da 'idarenin bütünlüÄŸü' ilkesine yer verilmiÅŸ ve yerinden yönetim, devletin ülkesi ve ulusuyla bölünmezliÄŸi ve yönetimin tümlüÄŸü ilkeleriyle sınırlandırılmıştır.
'İdarenin bütünlüÄŸü' ilkesi, tekil devlet modelinde yönetim alanında öngörülen temel ilkedir. Bu ilke, yönetsel iÅŸlev gören ayrı hukuksal statülere baÄŸlı deÄŸiÅŸik kuruluÅŸların 'bir bütün' oluÅŸturduÄŸunu anlatmaktadır.
Tekil devlet modelinde, tek bir egemenlik vardır ve devlet tek yetkilidir. Devletin örgütsel yapısı parçalı bir görünüm sergilese ve devlet yetkisini kullanan birçok kamu tüzelkiÅŸisi olsa da, bunların arasındaki birlikteliÄŸi 'idarenin bütünlüÄŸü' ilkesi saÄŸlamaktadır.
Parçalı yapıda olan yönetimde, 'bütünlüÄŸü' saÄŸlamaya yönelik iki hukuksal araç, 'hiyerarÅŸi' ve 'idari vesayet'tir. HiyerarÅŸi, baÅŸka bir deyiÅŸle 'yetki geniÅŸliÄŸi' ilkesi, tek bir tüzel kiÅŸilik içinde yer alan çeÅŸitli örgüt ve birimler, idari vesayet ise, merkezi yönetim ile yerinden yönetim kuruluÅŸları arasındaki 'bütünleÅŸmeyi' saÄŸlamaktadır.
'İdarenin bütünlüÄŸü' ilkesi, merkezin denetimi ve gözetimi ile yaÅŸama geçirilmektedir. Genel yönetimin taÅŸra örgütlenmesi üzerindeki denetimi 'hiyerarÅŸik denetim', yerinden yönetimler üzerindeki denetimi ise 'vesayet denetimi'dir."
YERİNDEN YÖNETİMİN EN ÖNEMLİ SAKINCASI
Yerinden yönetimin en önemli sakıncası, Devlet'in birliÄŸini ve kamu hizmetlerinin tutarlılığını bozabilmesi olduÄŸuna iÅŸaret eden CumhurbaÅŸkanı Sezer, "Bu sakıncayı önlemek için Devlet'e ve onu temsil eden merkezi yönetime, yerinden yönetim kuruluÅŸlarının eylem ve iÅŸlemlerini denetlemek ve gerektiÄŸinde bozabilmek yetkisi tanınmıştır. Bu yetki, 'idari vesayet' kavramı ile Anayasa'da yerini almıştır" dedi.
Sezer, Anayasa'nın 127. maddesine göre idari vesayetin, hukuksallık denetimi yanında yerindelik denetimini de içerdiÄŸini vurguladı. İdari vesayet yetkisinin, il özel yönetimlerinin tüm eylem, iÅŸlem ve etkinliklerinin merkezi yönetimin denetiminde olmasını, bu baÄŸlamda, yasada belirtilen il genel meclisi kararlarının valinin onayına baÄŸlı tutulmasını gerektirdiÄŸini belirten Sezer, ÅŸunları kaydetti: "İncelenen Yasa'daki düzenleme bu gereÄŸe uygun düÅŸmemektedir. İncelenen Yasa'yla il özel yönetimindeki yetkileri zayıflatılan vali, Devlet'in ve Hükümet'in ildeki temsilcisi olmasına karşın gücünü ve etkisini yitirmektedir.
Ayrıca, pek çok maddesi Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu'nca kabul edilen Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Yasa Tasarısı'nda, merkezi yönetimin il örgütlerinin çoÄŸunun kaldırılması, kimilerinin de yerel yönetimlere devredilmesi öngörülerek valinin il genel yönetimindeki yetkileri de azaltılmaktadır. Bu düzenlemeler, amaçlanmasa da, Anayasa'da öngörülmeyen bir yönetim sistemine geçilmesine neden olabilecek niteliktedir."
TEKİL DEVLET MODELİNDEN YEREL AÄžIRLIKLI MODELE GEÇİŞ
Sezer, Yasa'nın incelenen maddelerinin, "Tekil devlet modelinden 'yerel' ağırlıklı devlet modeline geçiÅŸe olanak saÄŸlayan", "güçlü merkezi yönetim yerine güçlü yerel yönetimlere yer veren" ve "il özel yönetimlerini, il genel yönetimini de kapsayacak biçimde genel yetkili duruma getiren" içerikleriyle, Anayasa'nın "tekil devlet modeli"ne, "idarenin bütünlüÄŸü", "yetki geniÅŸliÄŸi", "idari vesayet" ilkelerine ve kamu yararına uygun düÅŸmediÄŸinin görüldüÄŸünü kaydetti.
İl özel idaresi tanımlanırken, "İlin ve il sınırları içindeki halkın mahalli müÅŸterek nitelikteki ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurulan..." anlatımı kullanılarak, "il halkı" yanında "il"in ayrıca belirtildiÄŸini ifad eden Sezer, bu ayrımla, il özel idaresinin, il genel yönetimini de içerecek biçimde illerin genel yetkili yönetim birimi gibi tanımlanmış olduÄŸuna dikkati çekti.
"MERKEZİ YÖNETİMİN GÖREVLERİ BELİRGİN DEĞİL"
İl halkının ortak yerel gereksinmelerinin karşılanması il özel idaresinin, il halkının ortak yerel gereksinmeleri dışında kalanlar ile "il"in tüm hizmetlerinin karşılanması da il genel yönetiminin görev alanına girdiÄŸini belirten Sezer, Anayasa'nın yerel yönetimleri düzenleyen 127. maddesinde, yerel yönetimlerin, "il... halkının mahalli müÅŸterek ihtiyaçlarını karşılamak üzere..." kurulacaklarının açık biçimde belirtildiÄŸini anımsattı. Sezer, bu nedenle, incelenen Yasa'nın 3. maddesinin (a) bendindeki tanımın Anayasa'nın 126 ve 127. maddeleriyle baÄŸdaÅŸmadığını kaydetti.
Anayasa'nın 126. maddesinde, merkezi yönetimin örgütlenmesine iliÅŸkin ölçütlerin "coÄŸrafya durumu, ekonomik koÅŸullar ve kamu hizmetlerinin gerekleri" olarak sayıldığın belirten Sezer, Yasa'nın 6. maddesinde, merkezi yönetimin görevlerini belirginleÅŸtiren ya da sınırlayan bir düzenleme yapılmadığını vurguladı.
Anayasa'ya göre merkezi yönetim; Devlet iktidarını ve tüm kamu hizmetlerini ülke genelinde örgütlerken, yerel yönetimlerin sınırlı bir coÄŸrafyada ortak yerel gereksinimlerin karşılanması gibi sınırlı bir konuda örgütlenebildiÄŸini ifade eden Sezer, ÅŸöyle devam etti:
"Buna göre, yönetsel örgütlenmede, merkezi yönetim konu yönünden genel, yerel yönetimler ise özel görevlidir. BaÅŸka bir anlatımla, yasalarda merkezi yönetimin görevleri soyut ve genel, yerel yönetimlerin görevleri somut ve belirgin biçimde düzenlenmelidir.
İl özel yönetiminin görev ve yetkileri incelenen Yasa'nın 6. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenmiÅŸ; bu görevlerden kimilerinin hangi coÄŸrafi sınırlar içinde yerine getirileceÄŸi de ikinci fıkrasında kurala baÄŸlanmıştır."
Maddenin ikinci fıkrasının (a) bendinde sayılan hizmetlerin il sınırları içinde, (b) bendinde sayılan konuların ise belediye sınırları dışında il özel yönetimince yürütüleceÄŸi kurala baÄŸlanarak, kimi görevler yönünden yetkinin sınırlarının, konu yönünden deÄŸil, yalnızca yer yönünden çizildiÄŸini anlatan Sezer, ÅŸöyle devam etti: "Yapılan düzenlemede, her ne kadar 'yasalarla baÅŸka bir kamu kurum ve kuruluÅŸuna verilmeyen' ve 'mahalli müÅŸterek nitelikteki' görevlerden söz edilerek konu yönünden sınır getirilmiÅŸ izlenimi yaratılmaya çalışılmış ise de, bu ölçütler soyut olup, il özel yönetimlerini 'genel görevli' konumdan çıkarmaya yetmemektedir.
Çünkü, merkezi yönetim örgütlenmesinde yer alan kamu kurum ve kuruluÅŸlarının görevi kapsamında sayılmayan ya da genel görevli bir kamu kurum ya da kuruluÅŸunun görev alanında yer almakta iken, yapılacak bir yasal düzenleme ile o kurum ya da kuruluÅŸun görev kapsamından çıkarılan her türlü kamusal hizmet, bu madde nedeniyle, baÅŸkaca bir yasal düzenlemeye gerek kalmaksızın il özel idarelerinin görev alanına girecektir.
Ayrıca, çoÄŸu maddesi Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu'nda kabul edilen, ancak kimi maddeleri üzerindeki görüÅŸmeler tamamlanmadığı için henüz yasalaÅŸmayan 'Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı'nda yer verilen ilgili kurallara kısaca deÄŸinilmesi, konunun açıklığa kavuÅŸturulması yönünden gerekli görülmüÅŸtür."
Yerel yönetimlerin, bu baÄŸlamda il özel idarelerinin, kamu hizmetlerinin görülmesinde genel görevli örgüt durumuna getirildiÄŸi görüldüÄŸünü ifade eden Sezer, yürürlükteki İl Özel İdaresi Yasası'nın 78. maddesine 3360 sayılı Yasa'yla eklenen 13. bendin ikinci tümcesindeki "İl özel idarelerinin görevli olduÄŸu mahalli ve müÅŸterek ihtiyaçların kapsamı ve sınırı Bakanlar Kurulu'nca tespit olunur" kuralının iptaline iliÅŸkin, Anayasa Mahkemesi'nin 1988'de verdiÄŸi iptal kararının gerekçesine de atıfta bulundu.
YASADA SAYILMALI
Bu iptal gerekçesinde, "yasallık ilkesi gereÄŸi, il özel yönetimlerinin görevlerinin yasada sayılması gerektiÄŸinin kabul edildiÄŸini" belirten Sezer, ÅŸunları kaydetti: "Yasama organının, herÅŸeyden önce bir hizmetin yerel mi, yoksa ülke düzeyinde mi olduÄŸunu belirlemesi; yerel düzeyde görülen hizmetlerin yasada sayılması gerekmektedir.
Tersi durumda, yurttaÅŸlara standart bir kamu hizmeti sunma olanaksızlaÅŸacak, hizmetler yönünden bölgesel ve yerel dengesizlikler artacaktır. İncelenen Yasa'nın 6. maddesinde il özel yönetimlerinin görevlerinin sınırlı ve belirgin deÄŸil, genel ve soyut kavramlar kullanılarak düzenlendiÄŸi görülmektedir. Bu genel ve soyut kavramların içeriÄŸinin belirginleÅŸtirilmesinde il özel yönetimlerinin yetkili organlarının etkili olması kaçınılmazdır. Bu durumda, Anayasa Mahkemesi'nin açıklanan kararıyla Bakanlar Kurulu yönünden Anayasa'ya uygun görülmeyen bir yetkinin il özel yönetimlerine tanındığı sonucuna varılmaktadır ki, bunun olanaksızlığı açıktır."
CumhurbaÅŸkanı Sezer, İl Özel İdaresi Kanunu'nun 6. maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinde, il özel yönetimlerinin il sınırları içinde yapmakla görevli ve yetkili oldukları konular arasında "eÄŸitim" hizmetlerini de saydığını kaydetti.
Sezer, eÄŸitime iliÅŸkin tüm hizmetlerin il özel yönetimlerinin görevi içine alındığının görüldüÄŸünü vurguladı. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluÅŸ felsefesinin, coÄŸrafi ve siyasal yönden tekil devlet yapısını, tam bağımsızlık ilkesini; yönetsel yönden laik, demokratik, sosyal hukuk devletini; ekonomik, sosyal, kültürel ve sanatsal yönden de çaÄŸdaÅŸ bir Türkiye'yi hedeflediÄŸini kaydeden Sezer, ÅŸöyle devam etti: "Atatürk devriminin amacı, aydınlanma çağını yakalamak ve Türk toplumunu çaÄŸdaÅŸlaÅŸtırmaktır. Bu amaç, Anayasa'nın baÅŸlangıcında 'çaÄŸdaÅŸ uygarlık düzeyine ulaÅŸmak', 174. maddesinde de, 'çaÄŸdaÅŸ uygarlık düzeyini aÅŸmak' biçiminde anlatımını bulmuÅŸtur.
ÇaÄŸdaÅŸ yönetim anlayışında, devletin temel görevlerine çekilmesi gerektiÄŸi savunulurken, bu görevler adalet, savunma, eÄŸitim ve saÄŸlık olarak sayılmakta, ülke olanaklarının bu alanlara özgülenmesiyle baÅŸarının yakalanacağı vurgulanmaktadır.
Özellikle eÄŸitim konusunda baÅŸarılı olamayan ülkelerin geleceklerini tehlikeye atacakları kuÅŸkusuzdur. Çünkü eÄŸitim, diÄŸer tüm baÅŸarıların temelini, altyapısını ve kaynağını oluÅŸturmaktadır.
Çocuklarımızın, ülkemizin gerçekleri ve gereksinimleri yönünde, geliÅŸen ve deÄŸiÅŸen dünya gereklerine uygun çaÄŸdaÅŸ bir eÄŸitim ortamı içinde yetiÅŸtirilmesi çağı yakalamanın zorunlu koÅŸuludur."
"EĞİTİM VE ÖÄžRETİM BİREY İÇİN HAK, DEVLET İÇİN GÖREV"
Anayasa'nın çaÄŸdaÅŸ bir eÄŸitim ve öÄŸrenim öngörülen 42. maddesini anımsatan Sezer, Anayasa'da eÄŸitim ve öÄŸretim, birey yönünden hak olarak tanınırken, Devlet'in de baÅŸta gelen ödevlerinden sayıldığını kaydetti.
"Devlet'in bu ödevleri yerine getirmesinin yolu, kuÅŸkusuz, Atatürk ilke ve devrimleri doÄŸrultusunda, aklın egemenliÄŸine dayanan, çaÄŸdaÅŸ eÄŸitim ve öÄŸretim kurumları oluÅŸturması, varolanları geliÅŸtirmesidir" diyen Sezer, ÅŸunları kaydetti: "EÄŸitim ve öÄŸretim hizmetlerine, Devletçe önemli ağırlık verilmesi, çağın ve Anayasa'nın gereÄŸidir. Bu gerek, eÄŸitim ve öÄŸretim hizmetlerinin merkezi yönetimin görevleri arasında kalmasını zorunlu kılmaktadır.
ÇaÄŸdaÅŸlaÅŸma yolunda böylesine büyük önemi bulunan eÄŸitim hizmetlerinin il özel yönetimlerine bırakılması, toplumsal yarar yönünden uygun düÅŸmemektedir."
ANAYASA'NIN 174. MADDESİ
Anayasa koyucunun, Atatürk devrimlerinin temel felsefesinin önemini, devrim yasalarını 174. maddesi ile korumaya alarak vurguladığını ifade eden Sezer, Anayasa'nın 174. maddesinde, Türk toplumunu çaÄŸdaÅŸ uygarlık düzeyinin üstüne çıkarma ve Türkiye Cumhuriyeti'nin laik niteliÄŸini koruma amacı güden devrim yasaları tek tek sayılarak anayasal güvenceye alındığını kaydetti.
Bu yasaların, laiklik ilkesiyle doÄŸrudan ilgili olduÄŸunu, Cumhuriyet'in laik niteliÄŸini somutlaÅŸtırdığını ve ona içerik kazandırdığını ifade eden Sezer, "Bu nedenle, Anayasa'nın 174. maddesi, baÅŸlangıcı ile 2. ve 24. maddelerinden ayrı düÅŸünülemez ve onları tamamlayıcı niteliktedir" dedi.
Türkiye'de laik öÄŸretime geçiÅŸin, Anayasa'nın 174. maddesiyle korumaya alınan ÖÄŸretim BirliÄŸi Yasası ile gerçekleÅŸtirildiÄŸini anımsatan CumhurbaÅŸkanı Sezer, ÅŸunları belirtti: "ÖÄŸretim birliÄŸi ilkesinin amacı, eÄŸitimi tek elden uygulanan bir Devlet politikası durumuna getirerek, akla ve bilime dayalı programlarla çaÄŸdaÅŸ uygarlık hedefine yönelmiÅŸ yurttaÅŸlar yaratmaktır.
BaÅŸka bir anlatımla, Türk milli eÄŸitiminin genel amacı, Türk Ulusu'nun tüm bireylerini, Atatürk ilke ve devrimlerine ve Anayasa'da anlatımını bulan Atatürk MilliyetçiliÄŸi'ne baÄŸlı, Anayasa'nın baÅŸlangıcında belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları yaÅŸamında uygulayan yurttaÅŸlar olarak yetiÅŸtirmektir.
Yasakoyucu, kiÅŸiler yönünden hak, devlet yönünden ödev olan eÄŸitim ve öÄŸrenim hakkını düzenlerken, toplumun gereksinim duyduÄŸu insan gücünün yetiÅŸtirilmesi, böylece, toplumsal, ekonomik ve kültürel kalkınmanın saÄŸlanması gibi hususları gözetmek zorundadır. Bunun merkezi planlama, programlama ve uygulamayı gerektireceÄŸi açıktır."
"PLANLAMA VE PROGRAM KADAR UYGULAMA DA ÖNEMLİ"
EÄŸitimde, planlama ve program kadar, belki ondan da fazla önemli olan uygulama olduÄŸuna dikkati çeken Sezer, uygulamada illere göre yaÅŸanacak sapmaların, laik eÄŸitim ve ulusal birlik yönünden aykırılıklara neden olacağını vurguladı.
EÄŸitim hizmetlerinin, yurt düzeyinde ve ulusal düzeyde, ülkedeki tüm yurttaÅŸlara fırsat ve olanak eÅŸitliÄŸi sunacak biçimde merkezi yönetimin genel sorumluluÄŸu altında yürütülmesi gerektiÄŸini kaydeden Sezer, "Bunun tersine, eÄŸitim hizmetlerinin il özel yönetimlerine bırakılması, eÄŸitimin laikleÅŸmesini ve tek elden yürütülmesini amaçlayan öÄŸretim birliÄŸi ilkesiyle, ulusal birlik amacıyla, demokratik, laik, eÅŸitlikçi, adil, iÅŸlevsel ve bilimsel temellere dayalı eÄŸitim anlayışıyla, Anayasa'nın Atatürk ilke ve devrimlerini temel alan ruhuyla baÄŸdaÅŸmamaktadır" dedi.
TBMM Genel Kurulu'nca birçok maddesi kabul edilen Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Yasa Tasarısı'nın 7. maddesinin (d) bendinde, "milli eÄŸitimle ilgili görev ve hizmetler" merkezi yönetimce yürütülecek görev ve hizmetler arasında sayıldığına anımsatan Sezer, incelenen Yasa'da eÄŸitimle ilgili tüm hizmetlerin il özel yönetimlerine bırakılmasının iki düzenleme arasında uyumsuzluk yarattığına da dikkati çekti.
"HALK DENETÇİLİĞİ ANAYASA'DA YOK"
Yasa'nın 10. maddesinin (k) bendinde, "halk denetçisini seçmeyi" il genel meclisinin görev ve yetkileri arasında saydığını belirten Sezer, yürürlükteki kurallarda "halk denetçiliÄŸi" kurumunun bulunmadığını, bu kuruma henüz yasalaÅŸmayan Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Yasa Tasarısı'nda yer verildiÄŸinin bilindiÄŸini anımsattı.
YürürlüÄŸe girmemiÅŸ bir düzenlemeye dayanılarak il genel meclisine görev ve yetki verilmesinin yasa yapma tekniÄŸine uygun düÅŸmediÄŸini, hukuk devleti ilkesiyle baÄŸdaÅŸmadığını vurgulayan CumhurbaÅŸkanı Sezer, ÅŸöyle devam etti: "Ayrıca, belirtmek gerekir ki, halk denetçiliÄŸi kurumu Anayasa'da düzenlenmemiÅŸtir.
Anayasa'ya göre, idari iÅŸlem ve eylemlerin hukuka uygunluk denetimi idari yargı yerlerince yapılmaktadır. Bu sistemin önüne, Kamu Yönetimi Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Yasa Tasarısı'nın incelenmesinden anlaşıldığı üzere, yine hukuka uygunluk denetimi yapan bir birimin eklenmesi anayasal sorun yaratacak niteliktedir. Çünkü, kararlar arasındaki çeliÅŸkinin yoÄŸunlaÅŸması yargıya karşı güven bunalımına neden olacaktır."