Bu ÅŸakadaki gerçek payı nedir?
Sabah Gazetesi'nin dünkü 1'inci sayfasında yayınlanan karikatürü gördünüz mü?
Bu ÅŸakadaki gerçek payı nedir?
Sabah Gazetesi'nin dünkü 1'inci sayfasında yayınlanan karikatürü gördünüz mü?.. Salih Memecan'ın 'Bizimcity'li'si, sıradan turistlerin çıkmak için saatlerce sıra beklediÄŸi Eyfel Kulesi'nin tepesinde, bir ayağını korkuluklardan sarkıtmış vaziyette; 'Ya AB'ye alırsınız, ya da atlarım ona göre!' diye 'ÅŸantajla karışık feryad havası' çığırıyordu... Herhalde Fransa Hükûmeti'nin kendisine tahsis ettiÄŸi, camı kırık V.İ.P. otomobilinden inme önceliÄŸini de kullanarak, sıra beklemeden çıkmıştı Eyfel'in tepesine...
Allah (cc) kimsenin başına vermesin, bizim bildiÄŸimiz, 'intihar' denilen korkunç olay, bunalıma düÅŸen bir kısım insanın, 'kadere iman zayıflığı'ndan da kaynaklanan son çare olarak seçtiÄŸi yoldur. 'İntihar' teÅŸebbüsünü dikkat çekme ve ÅŸantaj malzemesi olarak kullanmak ise bir baÅŸka psikiyatrik ve hatta ' tipik' vak'adır.
Adam sende!.. Åžimdi bu karikatüre bakarak, Salih Memecan'ın, 'Bizimcity'li' diye çizdiÄŸi Sayın BaÅŸbakan Recep Tayyip ErdoÄŸan'a, intihar edecek kadar bunalımlı ve kadere iman eksikliÄŸi olan, ayrıca intiharı ÅŸantaj malzemesi olarak kullanacak ölçüde psikiyatrik ve 'a tipik' hasta adamlığı yakıştırdığını mı düÅŸüneceÄŸim. Altı da ÅŸaka, üstü de ÅŸaka... Kimse 'ÅŸak ÅŸak'la karıştırmasın, adı üstünde, ÅŸaka canım ÅŸaka!..
Birçok ÅŸaka sonrasında, 'ÅŸaka bir yana' diye baÅŸlanır ya, ben de öyle diyeyim ve 'her ÅŸakada bir gerçek payı vardır' sözünü de hatırlatarak, Memecan'ın hakkını vermiÅŸ olayım.
Millî intihar...
Hepsi ÅŸaka ama gerçek ÅŸu... Sevgili dost Cemal Aydın'ın nazik tendkîdiyle, dünkü yazımızda yer alan 'arabesk hikaye' misali, Türkiye Cumhuriyeti BaÅŸbakanı'nın, BoÄŸaz Köprüsü'ne fırlayıp, korkulukları aÅŸtıktan sonra, 'canımın içi zalim sevgilimi bana vermezseniz atlarım' diyen ve bir anda medyatik olan bunalımlı aşık gibi çizilmiÅŸ olması, çok düÅŸündürücüdür.
Her ne kadar Sayın BaÅŸbakan ve bazı Sayın Bakanlar ile bir kısım 'kamusal ticaret örgütleri' tarafından; 'Türk vatandaÅŸlarının yüzde 70'i AB'ye girmemizi istiyor' baÅŸlıklı, hangi ilmî metodlarla yapıldığı belli olmayan kamuoyu yoklamaları temcîd pilavı gibi çiÄŸnense de AB'ye girmek Türkiye için 'millî intihar'ın ta kendisidir.
Önce ÅŸu 'Türk halkı AB'yi istiyor' safsatasına bir açıklık getirmek lazım... Herkesin çok iyi bilmesi gereken bir ÅŸey var ki, milletimiz AB konusunda, bir kısım dış odaklardan da yönlendirilen, çok kesif bir medya bombardımanı altındadır. Bu konuda esas alınması gereken gerçekler ve millî menfaatlerimiz yerine; Türkiye'yi manda altına almak, açık pazar olarak kullanmak, hatta Türkiye'yi bölüp parçalamak, kendilerine uydu devletler kurmak emelindeki ezel" rakip ve düÅŸmanlarının pompaladığı yalanlar ve çarpıtılmış bilgiler yaldızlanarak, milletimizin gözü boyanmaktadır.
Enflasyon oranı, her geçen ay kağıt üzerinde düÅŸük çıkmasına raÄŸmen, esnaf, iÅŸçi, çiftçi, kamu çalışanı, köylüsü ve ÅŸehirlisiyle milletimiz geçim sıkıntısı içinde kıvranmaktadır. Milletimiz, bu acıklı vaziyete, sadece bu iktidarın deÄŸil, bundan önceki körü körüne yabancı hayranı hükûmetlerin, çarpık koalisyon dönemlerinin de zaafıyla düÅŸürülmüÅŸtür.
YaÄŸmurdan kaçarken
'Denize düÅŸen yılana sarılır' atalar sözünde olduÄŸu gibi, geçim sıkıntısından bunalan milletimize, AB'ye ne pahasına olursa olsun girme hedefi, 'çölün bittiÄŸi yerdeki cennet' olarak yutturulmaya çalışılmaktadır.
Åžimdilerde 'Büyük OrtadoÄŸu Projesi' veya 'GeniÅŸletilmiÅŸ OrtadoÄŸu İnisiyatifi' adı altında; ABD ve stratejik ortakları tarafından, Türkiye'ye, Türk Dünyası'na, Kuzey Afrika ve OrtadoÄŸu'daki İslam ülkelerine dayatılan sömürme tezgahı kuruluyor. Bu tezgah da AB gibi, dünyada kıymetli ticaret maddelerini ve bu maddelerin çıktığı, iÅŸlendiÄŸi ve taşındığı coÄŸrafyayı ele geçirme gayesiyle kurulan, Türkiye'nin, Türk Dünyası'nın ve bütün İslam Âlemi'ni sömürme tezgahıdır.
ABD ve stratejik ortaklarının, iÅŸgal etmek suretiyle önce Afganistan'a müdahalelerinin 11 Eylül gibi geçerli sayılacak bir sebebi vardı. Ancak olmayan kitle imha silahları bahanesiyle, İşgal ettikleri Irak'a ve bölgeye 'kazandırdıkları huzur (!)' bütün çıplaklığıyla gözler önündedir. 'VahÅŸî Batı'nın bundan sonraki hedefleri İran ve Suriye, esas hedefi de dünya hakimiyetinin en büyük kavÅŸak noktası olan Türkiye'dir.
Türkiye'de demokrasi, din ve vicdan hürriyeti ve diÄŸer bazı temel hak ve hürriyetler üzerinde baskılar olduÄŸu elbette doÄŸrudur. TBMM'de Anayasayı deÄŸiÅŸtirecek oranda büyük çoÄŸunluÄŸa sahip AKP İktidarı, güzel olan zoru gerçekleÅŸtirmeye çalışmak yerine, kötü, çirkin ve kolay yolu seçiyor. Ne pahasına olursa olsun Avrupa BirliÄŸi'nden müzakere tarihi alabilmek için, akla hayale gelmeyecek tavizleri ard arda takdîm ediyor AB'ye, ABD'ye ve müttefiklerine... İşte 'çözülen Kıbrıs' ortadadır. İşte Irak'ın Kuzeyi'nde, Kerkük'te düÅŸtüÄŸümüz acıklı vaziyet ortadadır. Anayasa'ya aykırı olmasına raÄŸmen ve ilgili bakanın 'gündemimizde yok' diye yalanlamasına raÄŸmen, Heybeliada Ruhban Okulu bizzat Patrik Efendi tarafından gazetecilere gezdirilmekte, yeni öÄŸretim yılına yetiÅŸeceÄŸi açıklanmaktadır. Türkiye'nin birliÄŸi, bütünlüÄŸü, üniter devlet yapısı ve Türkçemiz, kültürümüz, AB masalarında didiklenmektedir. O masaya daha birçok taviz isteÄŸinin yatırılacağı da bellidir. İkiyüzlü AB'nin, Türkiye'yi 'dilimlemeden', kapıkulu olmak ÅŸartıyla dahi bünyesine almayacağı açıktır.
Gerçi biz Tayyip Bey'in intihar etmeyecek ölçüde imanlı bir Müslüman olduÄŸunu hep duyarız, biliriz. Ancak AKP'nin bu yaptığı 'YaÄŸmurdan kaçarken doluya tutulmak' ve 'Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak' deyimleriyle izah edilebilecek bir 'siyasî intihar'dır. Bu hezeyan da Türkiye'yi süratle 'millî intihar'a sürüklemektedir.